| | Murathan Mungan: "Edebî Maratoncu" Ayşegül Tuna, Time Out, Kasım 2007 Yedi Kapılı Kırk Oda'yı, Kırk Oda ve Üç Aynalı Kırk Oda'yla aynı evrende buluşturuyor musunuz?Bir takımadanın kitapları bunlar. 1987'de Kırk Oda ilk çıktığında, ben, bunun zaman içinde gerçekten 40 tane öyküye evrilecek bir toplama olacağını hissediyor ve bunu amaçlıyordum. Nitekim 1999'da Üç Aynalı Kırk Oda geldi; bu yıl da Yedi Kapılı Kırk Oda geldi ve sanıyorum 'Dokuz Anahtarlı Kırk Oda' gelecek. Bir tür benim Binbir Gece Masallarım bunlar; belki de bir anlamda Şehrazat'ı olduğum hikâyeler. Evet, Kırk Oda bence de çağdaş mitler topluluğu sunuyor okura. Oradaki öykülerin bir kapısı günümüze açılıyorsa, sanki bir arka kapı da eskiye açılıyor.Evet. Hem masallardan hem sinemadan seçilmiş imgeler, edebiyattan seçilmiş karakterler var hikâyelerde. Bunların buluşup bir araya geldiği olmuştur. Edebiyat sadece hayattan değil, tarihten de beslenir. Ben de bunu cisimleştirdiğimi düşünüyorum. Tarih okumayı sever misiniz?Çok severim. Benim tarihle ilişkimin en güçlü kanıtı ilk şiir kitabımın adının Osmanlı'ya Dair Hikâyat olmasıdır. Sahtiyan'da ve daha pek çok hikâyemde tarihi göndermeler yapmışımdır. Yedi öyküden oluşan Yedi Kapılı Kırk Oda'nın tanıtımında var oluşun, kendini var etmenin yedi kapısına işaret edildiği, giz düşürmeye çalışıldığı yazıyor. Hedefiniz okuru felsefenin çıkışıyla tekrar çarpıştırmak mıydı?Galiba şöyle bir şey söylemek doğru ki o da bu kitabın biraz akıl yüklü bir kitap olması. Çağımızda ne yazık ki felsefe çok atlanan bir şey. Yani hikâye sadece olay anlatımı değil, yazarın bir düşünsel ve duyarlık derinliği de olmak zorunda; insanı var oluş ve hayat hakkında derinden düşündürmek durumunda. Edebiyatın kişiselleştiği, anlamsız yere popülerleştiği bir zamanda, ben edebiyatın eski mirasına biraz yüklenme ihtiyacı hissettim. Çağdaş edebiyatçıları öncüleriyle buluşturduğunuz Büyümenin Türkçe Tarihi geçen ay çıktı. Bu kitabı Sait Faik'in çocukları olduğumuzu hatırlatmak için mi oluşturdunuz?Benim yaratıcı yanımla birlikte gelişen, projeler üreten bir yanım da var. Ben edebiyatın aynı zamanda bir miras işi olduğunu, sanatın bir miras işi olduğunu asla unutmayan yazarlardanım. Farkındasınızdır, 2007 benim için çok verimli geçti. Ne yaptım? Önce Kâğıt Taş Kumaş ile oyun yazarı kimliğimi hatırlattım. Ardından Kullanılmış Biletler'de benim sinemayla olan tutkulu ilişkim denemeler, incelemeler yoluyla belgelenmiş oldu. O da kendi içinde bir yapı oluşturdu. Böyle bir toplama gibi değil de, eski yazıların yeniden gözden geçirildiği ve yapılandırıldığı yazılar oldu. Üçüncü olarak Büyümenin Türkçe Tarihi'ni çıkardım. Bu hem benim Türk edebiyatıyla ilgili ilk seçkim olması açısından önemli, hem de gerçekten çok değerli 12 yazarın da işin içine girmesiyle önemli. Proje tabii ki benimdi, fikir benimdi, ben öykünün nasıl bir 'büyüme sanatı' olduğunun da altını çizmek istedim. Sürekliliğin, kültürel soya çekiminin, geleneğin izini düşürmeye çalıştım. Biraz şimdiki yazarların çocukluğunun nereye düştüğüne baktım. Bir de Necati Güngör, Selim İleri gibi edebiyatta kendileri de çocukluk ve yeni yetmeler üzerine seçkiler yapmış kişiler olsun ve beraber bir hatıra fotoğrafı çektirelim istedim. Sanırım amacına ulaştı. En son dostlarının, meslektaşlarının Hrant Dink'e yazdığı mektuplardan oluşan Hrant'a ... Ali Topu Agop'a At isimli kitapta sizi okudum. Kitapla ilgili ne düşünüyorsunuz?Kitabı henüz karıştıramadım. Ancak oraya verdiğim yazı, benim çok severek yazdığım bir yazıydı. Hrant'ın ölümünün beni çok derinden yaraladığını, aslında Türkiye'yi derinden yaraladığını ve yaralaması gerektiğini yazdım. O yazım aynı zamanda Almanya'nın çok önemli bir gazetesinde tam sayfa yayımlandı. Yazanların çoğu 'güvercin tedirginliği'nden bahsetmiş. Sizce Türkiye gibi yazar ve düşünürlerin tehdit altında olabildiği bir ülkede, aydın dostlar grubu bu tedirginliği dağıtabilecek güçte midir?Ben Türkiye'nin şimdisiyle ilgili çok derin kaygılar taşıyorum. Yazıda bu derinin vurgusunu vermek çok zor, bakın ben söylerken “deriiiiin” diye uzatıyorum. Bu kaygılara dair bazı yazılarım var, daha sonra Hayat Atölyesi'ne alacağım yazılar bunlar. Sonuçta yazar olarak biz ancak bunu yapabiliriz. Ama Türkiye'de ciddi bir sivil itiraz örgütlenmesi var, bunu da görmek gerek. Bir kitabınızda “Yazı maceram, biraz da kendime vermiş olduğum sözleri geç de olsa tutmamdan kaynaklanır” diyordunuz. Kendinize verdiğiniz sözlerden kastınız, aklınıza düşen şeyler mi?Aklıma düşen, iyi olması için defalarca üzerinde çalıştığım şeyler. Sadakat çağımızda o kadar anlamını kaybetti ki. Sadakat önce insanın kendiyle kurduğu ilişkidir. Kendine sadık olmak benim önemsediğim bir değer. Bu benim insaniyetimi hatırlamakta bana çok yardımcı olur. Okuyabileceğiniz diğer Murathan Mungan söyleşileri ▪ "Beşi bir romanda!" | Sema Arslan, Milliyet Sanat, Haziran 2004 | ▪ "‘Beşpeşe’ ciddi bir oyun yazdılar" | Elif Tunca, Zaman, 12 Temmuz 2004 | ▪ "Amok koşucusu" | Zuhal Bekler, Time Out, 3 Nisan 2008 | ▪ "Akıllı kadın yalnız kalmaya mahkûm" | Yeşim Çobankent, Elle, 3 Nisan 2008 | ▪ "Kadından Kentler" | , Demokrat Radyo, İzmir, 14 Nisan 2008 | ▪ "Kitapta ciddi bir amelelik var, dersimi çok çalıştım" | Miraç Zeynep Özkartal, Milliyet Pazar Eki, 13 Nisan 2008 | ▪ "Kadınlar eşya, evlilik ve aşkla esir alınırlar" | Evrim Altuğ, Sabah, 13 Nisan 2008 | ▪ "Yazımı sürekli ateşe atarak ilerledim" | Nida Nevra Savcılıoğlu, Notos Öykü, Nisan 2008 | ▪ "Kadınlarla Kürtler’in kaderi ortak" | Ayça Örer, Taraf, 12 Nisan 2008 | ▪ "Erkekten kent değil, kasaba çıkar canım" | Pınar Öğünç, Radikal Cumartesi Eki, 3 Mayıs 2008 | ▪ "Kendini Şaşırtırsan Okuru da Şaşırtırsın" | Irmak Zileli, Remzi Kitap gazetesi, Mayıs 2008 | ▪ "Yazdıklarımdan yapılma bir adanın üzerinde yalnız..." | Sema Aslan, Radikal Kitap Eki, 19 Ekim 2007 | ▪ "Türkiye’nin sağcısıyla solcusu çok benziyor; aynı kumaştan ceket giyiyorlar, birinin ceketi soldan düğmeleniyor, diğerininki sağdan!" | Cansu Çamlıbel, T24, 10 Ekim 2023 | ▪ "Kentlerden Bir Tür Çöl Yaratılıyor; Betondan, Camdan, Çelikten Bir Çöl" | Serkan Ayazoğlu, arkitera.com, Nisan 2014 | ▪ "İyi öykücülerden kötü romancılar yaratıldı" | Buket Aşçı, Vatan Kitap, 14 Mayıs 2014 | ▪ "Bir kolum çolaktır şiir yazarken" | Birhan Keskin, Radikal Kitap, 8 Nisan 2016 | ▪ "Bunlar benim binbir gece masallarım" | Çağlayan Çevik, Hürriyet Kitap Sanat, 16 Şubat 2017 | ▪ "Var oluşumu anlamlandıran eşyam kalemim" | Adalet Çavdar, Milliyet Sanat, 10 Mart 2017 | ▪ "Merakı Bulaştırmak" | Berke Göl, altyazi.net, 15 Aralık 2022 | ▪ "Kültürel dünyada muhataplar eşit değil!" | Filiz Aygündüz, Milliyet Sanat, 1 Temmuz 2000 | ▪ "Erkekler İçin Divan'ı ben yazmasam kim yazacaktı?" | Ahmet Tulgar, Milliyet, 2 Aralık 2001 | ▪ "Yüksek Topuklar’la geliyor" | Ayşe Arman, Hürriyet Pazar, 5 Mayıs 2002 | ▪ "Kadınlar üçlemesinin ilk kitabı" | Sema Uludağ, Radikal, 9 Mayıs 2002 | ▪ "Yazı iktidarsa hepimiz iktidarız" | Ayça Atikoğlu, Cumhuriyet Dergi, 30 Haziran 2002 | ▪ "Canımı çok yakan bir olay vardı" | Müjde Arslan, Özgür Politika, 3 Ocak 2004 | ▪ "İyi öpüşen bir sevgili dünyanın yarısı demektir" | Ayşe Arman, Hürriyet, 10 Temmuz 2005 | ▪ "İyi Türkçe yazanların çoğu Türk kökenli değil" | Derya Sazak, Milliyet, 11 Temmuz 2005 | ▪ "Klonlanmak istiyorum" | Pınar Öğünç, Radikal Kitap Eki, 15 Temmuz 2005 | ▪ "Rüya görür gibi şarkı görüyorum!" | Filiz Aygündüz, Milliyet Pazar, 19 Mart 2006 Pazar | ▪ "Kedi cama inanmaz, ben zamana" | Özlem Altunok, Cumhuriyet Dergi, 24 Temmuz 2006 | ▪ "Melodram her an hayatımızın içinde" | Yeşim Tabak, Pazar Sabah, 27 Mayıs 2007 | ▪ "İyi bir sanatçı kendini SİT alanı ilan etmeli" | Ayça Atikoğlu, Gazeteport, 25 Haziran 2007 | ▪ "Olgunluğumun saltanatını sürüyorum artık" | Sevin Okyay, Radikal, 26 Temmuz 2007 | ▪ "Şiire, yazıya hep temiz davrandım" | Deniz Durukan, Radikal, 12 Aralık 2007 | ▪ "Arenayla opera arasında bir hayat benimkisi" | Cem Erciyes, Radikal Kitap Eki, 8 Nisan 2011 | ▪ "Türkiye’de yalan söyleyenlerden hiç hesap sorulmadı" | Zeynep Miraç, Hürriyet Pazar, 23 Şubat 2014 | ▪ "Bu toprakların asli meseleleri" | Pınar Öğünç, Radikal Kitap, 3 Mart 2014 |
|