| ISBN13 978-975-342-808-8 | 13x19,5 cm, 592 s. |
Liste fiyatı: 438.00 TL İndirimli fiyatı: 350.40 TL İndirim oranı: %20 {"value":438.0,"currency":"TRY","items":[{"item_id":"654","item_name":"Şairin Romanı","discount":87.60,"price":438.00,"quantity":1}]} |
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et |
Mahmud ile Yezida, 1980 | Osmanlıya dair Hikâyat, 1981 | Taziye, 1982 | Kum Saati, 1984 | Son Istanbul, 1985 | Sahtiyan, 1985 | Cenk Hikâyeleri, 1986 | Kırk Oda, 1987 | Lal Masallar, 1989 | Eski 45'likler, 1989 | Yaz Sinemaları, 1989 | Mırıldandıklarım, 1990 | Yaz Geçer, 1992 | Geyikler Lanetler, 1992 | Yaz Geçer - Özel Basım, 1992 | Oda, Poster ve Şeylerin Kederi, 1993 | Omayra, 1993 | Bir Garip Orhan Veli, 1993 | Kaf Dağının Önü, 1994 | Metal, 1994 | Ressamın İkinci Sözleşmesi, 1996 | Murathan ' 95, 1996 | Li Rojhilatê Dilê Min / Kalbimin Doğusunda, 1996 | Başkalarının Gecesi, 1997 | Paranın Cinleri, 1997 | Başkasının Hayatı, 1997 | Dört Kişilik Bahçe, 1997 | Mürekkep Balığı, 1997 | Dağınık Yatak, 1997 | Oyunlar İntiharlar Şarkılar, 1997 | Metinler Kitabı, 1998 | Üç Aynalı Kırk Oda, 1999 | Doğduğum Yüzyıla Veda, 1999 | Meskalin, 2000 | 13+1, 2000 | Erkekler İçin Divan, 2001 | Soğuk Büfe, 2001 | Çocuklar ve Büyükleri, 2001 | Yüksek Topuklar, 2002 | 7 Mühür, 2002 | Timsah Sokak Şiirleri, 2003 | Yazıhane, 2003 | Yabancı Hayvanlar, 2003 | Erkeklerin Hikâyeleri, 2004 | Eteğimdeki Taşlar, 2004 | Çador, 2004 | Kadınlığın 21 Hikâyesi, 2004 | Bir Kutu Daha, 2004 | Beşpeşe, 2004 | Elli Parça, 2005 | Söz Vermiş Şarkılar, 2006 | Büyümenin Türkçe Tarihi, 2007 | Kâğıt Taş Kumaş, 2007 | Yedi Kapılı Kırk Oda, 2007 | Kullanılmış Biletler, 2007 | Dağ, 2007 | Kadından Kentler, 2008 | Eldivenler, hikâyeler, 2009 | Bazı Yazlar Uzaktan Geçer, 2009 | Hayat Atölyesi, 2009 | İkinci Hayvan, 2010 | Gelecek, 2010 | 227 Sayfa, 2010 | Stüdyo Kayıtları, 2011 | Kibrit Çöpleri, 2011 | Şairin Romanı - Ciltli, 2011 | Doğu Sarayı, 2012 | Aşkın Cep Defteri, 2012 | Bir Dersim Hikâyesi, 2012 | Tuğla, 2012 | Mutfak, 2013 | 189 Sayfa, 2014 | Mezopotamya Üçlemesi, 2014 | Merhaba Asker, 2014 | Kadınlar Arasında, 2014 | İskambil Destesi, 2014 | Harita Metod Defteri, 2015 | Güne Söylediklerim, 2015 | Solak Defterler, 2016 | Aşk İçin Ne Yazdıysam, 2016 | küre, 2016 | Dokuz Anahtarlı Kırk Oda , 2017 | Edebiyat Seferleri İçin Vapur Tarifeleri, 2017 | Tren Geçti, 2017 | Çağ Geçitleri, 2019 | Hamamname, 2020 | Aile Albümü, 2021 | Devam Ağacı, 2021 | Erkekler Yalnızlıklar, 2021 | Evrak Çantası, 2022 | Işığına Tavşan Olduğum Filmler, 2022 | 995 km, 2023 | Otelde Bulunmuş Kitap, 2024 | Şiirin Eşya Deposu, 2024 |
Diğer kampanyalar için | |
|
| | Şairin Romanı Yayıma Hazırlayan: Müge Gürsoy Sökmen, Eylem Can Grafik Tasarım: Hakkı Mısırlıoğlu |
Kitabın Baskıları: | 1. Basım: Nisan 2011 | 4. Basım: Şubat 2021 |
Adı Yerküre olan bir gezegen. En büyük kara parçası sayılan Anakara'da farklı yerlerden farklı nedenlerle Odragend'e varmak üzere yola çıkan gezginler. Elli yıl sonra yurduna dönen bir bilge şair. Yıllarca evinden hiç çıkmadan yaşadıktan sonra, çıraklarıyla birlikte kendisini yollara vuran bir şiir filozofu. Yalnızca şairleri öldüren bir katilin izini süren atlı polis ve yardımcısı. Yol boyu içinden geçtikleri yerler, yaşamlar. Surlarında şiir bayrakları dalgalanan şehirler. Kanatları göğün gizemlerini birbirine bağlayan kuşlar. Sayıların, sözcüklerin, şifrelerin ardında ömür tüketen matematikçiler, dilciler, sözlükçüler, şairler... İnsanların ruhlarını sağaltan rüya terbiyecileri. Batı'nın modern çağ fantazi romanlarıyla Doğu'nun Binbir Gece Masalları'nın özgün bir bileşimi. Şairin Romanı, tabiata, emeğe ve şiire bir övgü. | OKUMA PARÇASI |
Açılış bölümü: Koku, s. 9-11. Açık denizde dev dalgalarla boğuştukları aylarca süren fırtınalı deniz yolculuğunun sonunda o sabah, Anakara'nın güneybatı körfezine özgü yumuşak rüzgârın o tanıdık kokusuyla uyandı. Kendine özgü bu sakız kokusuyla birlikte Bendag'ın kendisinden önce gömülü anılarını uyandırdı körfez rüzgârı; belleğinin kuytu derinliklerini uyandırdı. Güneybatı körfezinin sezdirmeden insanın içine işleyen meltemiydi bu. Bunca yıl başka hiçbir denizde, hiçbir körfezde karşılaşmadığı ve ne zamandır unutmuş olduğu belli belirsiz denebilecek bu incecik kokuyu, döndüğünde onu karşılayacak şeyler arasında saymak aklına bile gelmemişti. Çok uzaklardan erimiş bir tül gibi esen bu uçucu koku, yaşlandıkça iyice hafiflemiş olan uykusunu taze bir çay yaprakçığı gibi usulca açıverdi. Uyanmıştı ama gözlerini açmadan, yüzünde incecik bir tebessümle, kokuyu içine, ta içine derin derin çekti. Uzun zamandır yaşadığı hiçbir ânı aceleye getirmemeyi öğrenmişti. Gene öyle yaptı.... Devamını görmek için bkz. | |
| ELEŞTİRİLER GÖRÜŞLER |
Buket Aşçı, "Şairin dönüşü!", Vatan Kitap Eki, 10 Nisan 2011 Tam 13 yıl önceydi. Mesleğe yeni başlamış hevesli bir kültür-sanat muhabiriydim. Üçüncü röportajımda Türkçe edebiyatın en önemli isimlerinden birinin kapısını çalmıştım: Murathan Mungan’ın. Bu sözlerimden cevval bir yeni yetme gazeteci olduğum anlaşılmasın. Aksine o gün Murathan Mungan’ın evinin zilini çaldığımda sadece yağmura yakalandığım için değil heyecan ve korkudan ötürü de titriyordum. Titriyordum çünkü elinizde tuttuğunuz bu ekin birkaç ay önceki bir “Editörden” yazısında anlattığım üzere Murathan Mungan en sevdiğim yerli yazarlardandı. Cenk Hikâyeleri’ndeki Şahmeran hikayesi zaman zaman hâlâ aklıma gelir, içim ezilir. Yaz Sinemaları uzun bir yaz elimden düşmemiş bir şiir kitabıydı. Kaf Dağının Önü, Kırk Oda üniversite yıllarında elden ele dolaştırdığımız kitaplardandı. Hatta bir tanesini hiç unutamam. Öyle çok dolaşmıştı ki, tek... Devamını görmek için bkz. | |
Oylum Yılmaz, "Şairin Romanı: Mungan’ın başyapıtı", Sabitfikir, 5 Mayıs 2011 Ülkenin en sevilen, en iyi şairlerinden biri, bir gün adı Yerküre olan fantastik bir dünya yaratırsa, orası nasıl bir dünya olur? Elbette şiirle dolu bir dünya… Şehirlerin surlarında bayrak yerine şiirlerin dalgalandığı, üzerinde yaşayan herkesin evvela şair olmak istediği, ancak şair olamayacaklarını anladıklarında başka işlere yöneldiği, efsanevi şairlerin, şiir filozoflarının kol gezdiği, evlerinde, sokaklarında, kahvelerinde şiirin konuşulduğu, şiirlerin okunduğu, geçmişi şiir, geleceği şiir, rüyaları, büyüleri, cümle kehanetleri ve hatta savaşları bile şiir olan, savaşçılarının bile şair olduğu bir dünya… Murathan Mungan, on beş yılını verdiği Şairin Romanı’yla, yani hiç kuşkusuz başyapıtıyla karşımızda. Şairin Romanı, başta da dediğim gibi fantastik bir roman. Ortalıkta pek fazla büyücü yok belki, hatta ejderhalar ve orklar gibi türlü çeşit yar... Devamını görmek için bkz. | |
Sevda Şener, "Yerküre yazılmak için vardır", Notos Kitap, Nisan-Mayıs 2012 Şairin Romanı özenle, emek verilerek yazılmış olan, tadını çıkarmak için okurundan da haklı olarak özen ve emek isteyen sıradışı bir başyapıt. Murathan Mungan okuduklarını, öğrendiklerini, gözlemlediklerini hayal ettikleriyle harmanlamış Şairin Romanı’nı yazarken. Bu muhteşem birikimi şiirli bir dille aktarmış ve dolantılı bir olay dizisi omurgasına oturtmuş. Ortaya bildiğimiz roman türlerinin hiçbirine tam uymayan bir yapıt çıkmış. Geleneksel, karakter ve öykü odaklı Batı romanına seçenek oluşturacak yeni bir roman türüyle karşı karşıyayız da diyebiliriz. Bilimkurgu romanlarında, bildiklerimizin yanındaki bilmediklerimizin uyandırdığı korkulu heyecanın yerini, bildiğimize yeni fark edişlerle yaklaşma, hayalimizde yeni lezzetler üretme duygusu alıyor bu kültürkurguda. Karakter analizini, olay örgüsünü dışlamayan, ama merakı, olayların gelişim doğrultusuna değil, genel... Devamını görmek için bkz. | |
Ceylan Öner, "Şiir ve şair bu romanda...", Taraf Kitap Eki, Mayıs 2011 Murathan Mungan’ı okumak; yüzyıllar öncesinin kutsal metinlerinden çıkmış bir cümlenin, teknolojinin tanrısallaştığı bir çağda kulağınıza fısıldanması gibidir; farkına varırsınız... Bazı yazarlar/ insanlar zamansızdır. Zamana değer vermedikleri ya da onu görmezden geldikleri için değil; aksine zamanı tüm anlarıyla yaşadıkları, onu geçmiş-bugün-gelecek içinde anlamlandırdıkları için zamansızdırlar. Bu, “Zamanla derdi olmanın” tam karşılığıdır. Eğer bu bir dert ise; Murathan Mungan, edebiyatta bu derdi en derinde yaşayan, onu biçimlendiren, anlamlarını arayan ve onu mekanla buluşturabilen yazarların başında geliyor. 30 yıllık yazı serüveninde ortaya çıkardığı tüm eserlerinde onu parçalanmış zamanın, an’ın peşinde koşan, onu yakalamaya çalışan bir yazar olarak görüyoruz. Çünkü hız üzerine kurulu ve ona teslim olmuş bir çağda “İnsanoğlunun en geç keşfettiği şey, şimdiki zama... Devamını görmek için bkz. | |
Sevin Okyay, "Bu roman şiire saygı sunuyor", Milliyet Kitap, Nisan 2011 Şiir insanı bir yakaladı mı, bırakmaz. Başka şeyler yazsan da, kaleminde dilinde şiirin tadı kalır hep. Murathan Mungan da öyle. Yazdığı her şeyde, şiir dili hissedilir. Düzyazı yazan has şairlerin çoğunda olduğu gibi. Şairin Romanı ise, onun artık başköşede oturtulmayan, hatta zaman zaman öldüğü öne sürülen şiire saygılarını sunduğu bir kitap. Fantastik bir evrende, şiiri olabildiğince makbul kılmış. İyi yaratılmış karakterleri, şair işi anlatımı, gittikçe heyecanlanan ve hızlanan olay akışıyla, Yerküre gezegeninin Anakara adlı en büyük kara parçasında, belirsiz bir zamanda, insanı içine alıp varlığına inandıran bir dünya yaratmış. 15 yıllık çaba Bilmiyorum, bu kitabı yazmam bir Mungan okuru olduğum için mi istendi benden, yoksa fantastik edebiyatla şöyle ya da böyle ilgili biri sayıldığım için mi? Aslında fark etmez, çünkü her iki sıfatla da Devamını görmek için bkz. | |
Pakize Barışta, "Murathan Mungan’dan bir ‘şiir çağı’ romanı: Şairin Romanı", Taraf, 8 Mayıs 2011 Has edebiyatın her türü, şiir’dir. Çünkü böyle bir yazı; evrenin, hayatın, doğanın, hayalin, emeğin ve yazarın usaresini emerek; tanımlanamayan süzgeçlerden süzerek, gizemli kapılardan geçerek yepyeni bir evren, bir hayat, bir doğa, bir emek, hatta bir yazar yaratır. Bu bir masal-şiir, ya da, şiir-masaldır aslında. Var oluşun edebi özü şiirdir! En manalı harekettir şiir ve bu hareketin hızı, atomların hızından daha güçlüdür; duygunun hızına sadece şiir erişebilir zira. Yol, yolculuk, yer değiştirme.. harekete mana katan, insana (şaire) hayatı ve olup biteni kavratan bir edebi yaygıdır şiir; bir üslup, erkândır. Şiir, ehil bir elde girer yazıya. Yazı da şiirleşerek okura, duyana bir nefes gibi ulaşır önünde sonunda. Ve evreni bir duygu hızıyla dolanır sonsuza dek; aslında duygunun biçimlenmiş halidir şiir. Murathan Mungan, duygunun derinliği... Devamını görmek için bkz. | |
Semih Gümüş, "Edebiyatımız, bugün", Radikal Kitap Eki, 28 Ekim 2011 Bugün yaşayan edebiyatımızın geçmişine göre durağan, renksiz, kısır ve kısıtlı olduğunu sanmıyorum. Belirgin ağırlığını bir önceki kuşağın taşıdığı; gençlik dönemini tamamlamaya başlayan ikinci kuşağın dinamik biçimde yeni yollar açtığı; edebiyatın ne olduğunu soran, ama belki henüz sorgulamayan genç yazarların kendilerini daha çok göstermeye başladığı; bizden önceki kuşağın ara sıra da olsa hâlâ güçlü metinler yazıp yayımladığı bir dönem içindeyiz. Gene de yaygın eleştiri: Çok yazılıyor, ama ne yazılıyor. Şu yanıt verildi: Hem hiç kimseye niçin yazıyorsun denemez, hem de ne kadar çok yazılırsa, iyi metinlerin ortaya çıkma şansı o ölçüde artar. Asıl olansa, günümüzde yazılanların niteliği elbette. Yazılanların tartışılıp çözümlenmesi, günümüzün fotoğrafını çekmek için tek akılcı yol. Bugünün önde gelen yazarlarını daha çok bizim kuşağımızın yazarlarının oluşturduğu söylenebilir. İlk ... Devamını görmek için bkz. | |
Şeyhmus Diken, "Şair Murathan’ın Şah Eseri", BirGün, Mayıs 2011 Türkçe Edebiyatın okurlarının çoğunda garip bir ruh hali vardır. Nedense batıdan “pompalanan” kimi yazarların eserlerine edebi değerlerine bakılmaksızın daha bir kıymet biçilir. Kategorize edilirken de ayrı bir yere oturtulur. Mesela belki hiç ilgisi yok denilecek gibi ama nereden estiyse, aklıma Umberto Eco’nun Gülün Adı kitabı geldi. Yedi günlük bir zaman dilimi içinde bir Manastır içinde Orta Çağ İtalya’sında geçen “polisiye” hikâyedir Gülün Adı. Durduk yerde Murathan Mungan’ın Şairin Romanı’nı okuyup bitirdiğimde Gülün Adı aklıma düştü. Derdim, kıyaslama değil elbet. Ama bizim tuhaf ülkemizde batının, yani romanın ülkesinin yapıtlarından çok daha büyük edebiyat eserleri çıktığı halde gereken ilginin yeterince gösterilmiyor olmasının anlamını çözmekte bu sebepten gerçekten zorlanırım. Yaklaşık 20 günlük bir bahar ritmi içinde adeta bitmesini istemeyere... Devamını görmek için bkz. | |
Şeyhmus Diken, "Şairin Romanı, yeniden...", Kültür Servisi, 26 Aralık 2016 Beş yıl sonra son bir hafta içinde ikinci kez okudum Şairin Romanı'nı. Bazen insan zamanın ve mekânların içinde, bazen de zaman ve mekânlardan azade kimi okumaları yeniden yapmak ister. Şairin Romanı'nı çıktığı 2011 yılında hemen okuduğumda, ilerde bir kez daha okunmalı diye söz vermiştim kendime. Öyle de yaptım. Hani Murathan Mungan bu günlerde Metis'ten çıkan “aşk için ne yazdıysam” kitabında “Kalbimin donduğu kış” şiirinde diyor ya!.. “doğu kadar uzak bir kış / tüm şehir hayata kapanmıştı / günler boyu yağdı kar / kimse evlerden çıkmadı...” Tüm şehirlerin “hayata” kapandığı zor günlerde belki de hafızayı kilitlemek için edebiyatın sığınağı elzem; Şairin Romanı gibi iyi edebiyat örnekleriyle... Türkçe edebiyatın okurlarının çoğunda garip bir ruh hali vardır. Nedense Batı’dan “pompalanan” kimi yazarların eserlerine edebi değerine ba... Devamını görmek için bkz. | |
|