Şeyhmus Diken, "Şairin Romanı, yeniden...", Kültür Servisi, 26 Aralık 2016
Beş yıl sonra son bir hafta içinde ikinci kez okudum Şairin Romanı'nı. Bazen insan zamanın ve mekânların içinde, bazen de zaman ve mekânlardan azade kimi okumaları yeniden yapmak ister. Şairin Romanı'nı çıktığı 2011 yılında hemen okuduğumda, ilerde bir kez daha okunmalı diye söz vermiştim kendime. Öyle de yaptım.
Hani Murathan Mungan bu günlerde Metis'ten çıkan “aşk için ne yazdıysam” kitabında “Kalbimin donduğu kış” şiirinde diyor ya!.. “doğu kadar uzak bir kış / tüm şehir hayata kapanmıştı / günler boyu yağdı kar / kimse evlerden çıkmadı...”
Tüm şehirlerin “hayata” kapandığı zor günlerde belki de hafızayı kilitlemek için edebiyatın sığınağı elzem; Şairin Romanı gibi iyi edebiyat örnekleriyle...
Türkçe edebiyatın okurlarının çoğunda garip bir ruh hali vardır. Nedense Batı’dan “pompalanan” kimi yazarların eserlerine edebi değerine bakılmaksızın daha bir kıymet biçilir. Kategorize edilirken de ayrı bir yere oturtulur. Mesela, hiç ilgisi yok denilebilir belki, ama nereden estiyse aklıma Umberto Eco’nun Gülün Adı kitabı geldi. Yedi günlük bir zaman dilimi içinde bir manastır içinde ortaçağ İtalya’sında geçen bir “polisiye” hikâyedir “Gülün Adı”.
Durduk yerde Murathan Mungan’ın Şairin Romanı'nı okuyup bitirdiğimde “Gülün Adı” aklıma düştü. Meramım, kıyaslama değil elbette! Ama tuhaf ülkemizde Batı’nın, yani romanın ülkesinin yapıtlarını kıskandıracak güçte edebiyat eserleri çıktığı halde, gereken ilginin yeterince gösterilmiyor olmasının anlamını çözmekte sahiden zorlanırım.
Şiire minnet borcu
Beş yıl önce 20 günlük bir bahar ritmi içinde adeta bitmesini istemeyerek ve sindirerek okumuştum Şairin Romanı'nı. Yeniden okuma yaparken de bir haftamı ayırdım...
Haylidir şiirin bunca kan yitirdiği ve amiyane tabiriyle “kıymetsizleştirildiği” bir çorak edebiyat ortamında, Murathan Mungan “şiire” ve “şaire” bir minnet borcu romanı armağan etmiş. Her paragrafında şiirsel üslubun hafızalarda ve hatıralarda iz bırakan edebi tadı var Şairin Romanı'nda...
Şiirin, kelimelerle kurulan ilişkilerde başladığını, kelimelerin kullanılışıyla alakalı olmadığını ısrarla vurgulayan usta işi bir roman...
Şiirle matematiğin, edebiyatın bilgeliğinde nefis bir buluşması. Matematik kurgusu tek kelimeyle harika. Bütün Murathan Mungan kitapları içinde, belki diğerlerine haksızlık olacak ama çok ayrı bir yere özenle konulması gereken gerçek bir “şah eser” kanımca...
“Uzak tutulması”na kapılan bir eski şairin, elli yıl süren denizler üzerinde seyahatinin ardından tekrar “kara ülkesine” dönüşünün hesap kesimi...
Roman kıvrak bir zekânın ürünü; mekân ve şahsiyet isimleri, mekân anlatı(m)ları tümüyle zamanlardan ve mekânlardan azade gibi. Ama aynı şekilde o kadar içeriden ve tanıdık ki! Her kahramanı ya da her mekânı yanı başınızda ve yakınınızda bilmeniz, hissetmeniz an meselesi.
Zor iş doğrusu! Mekânları ve hikâyeleri zanaatkâr titizliğiyle bilmek ve yeniden işlemekle ilintili edebiyatçının yaptığı...
Şairin kuyusu
Eski ve kadim şehirlerin kapı girişlerinde o şehre ilk kez gelen yolcusuna sorduğu soru(lar) vardır...
Belki de bilmeceler...
Ya da sırlar saklı şiirsel metinler...
Bunu en iyi elbette eski ve kadim şehirlerden olan kalem erbapları bilir.
İşte kim bilebilir ki; surlu şehirlerin sırlarını binlerce yıl boyunca ayakta tutan o metinler, o giz dolu sorulardır.
Girersiniz o sırlı ve surlu şehirlerin kapılarından içeri; “sokaklarında, meydanlarında dolaşırken yalnızca şehrin içinde değil tarihin, zamanın içinde de gezer gibi” olursunuz. O zaman o şehrin eski ve yalnız evlerinin kurumuş bazalt kuyularına şiirlerinizi, sırlarınızı, metinlerinizi fısıldarsınız. Sizin ya da eski sakinlerinin sesleri olarak geri döner fısıldadıklarınız ve “Şairin Kuyusu” olur...
“Şiirlerin altındaki yer ve tarih çoğu kez yanıltır insanı. Şiirlerin doğum yeri bilinmez. Yazmaya başladığın andan çok önce zihnine düşen sahipsiz tohum, içinin toprağında bekleyeni zamanla besleyen özsu, sonradan şiir olarak görünecek olana gündeliğin başıboş ışığıyla serpilen duyular, sözcükler, imgeler... O süreklilik...” derken Murathan Mungan, 2017'ye ramak kala çıkan bir başka kitabı Poetika Yazıları Mavi Kitap: Küre'de sanki Şairin Romanı'nın arka planına gönderme yapıyor...
Edebiyat şah eseri
Hikâyelerini ancak bir anlatıcıya gönül rahatlığıyla teslim ettikten sonra gitmeleri gereken yere gidebilen eski söz ustaları derlermiş ki; “İnsanın kaderi, karakteridir. Aralarında incecik bir zar vardır” yalnızca. Edebi kaderi ile karakterini buluşturan bir edebiyat şahsiyetinin kitabı olarak okudum Şairin Romanı'nı...
Doğrusu Murathan Mungan her yaştan ve her kuşaktan kendi okur profilini dişiyle, tırnağıyla, emeğiyle, ürettikleriyle yaratmış Türkçe edebiyatın mükemmel yazarı. Yazar kimliğimden ayrı bir Murathan Mungan okuru olarak, Şairin Romanı'nı büyük haz alarak okurken, her satırını gözüm gibi kıskandım. İyi ki böylesine edebiyat yapan ve geleceğe kalabilecek kalitede edebi işler çıkaran yazar(lar) var dedim, kendime.
“Adı, bir kuş biçimi alacak. Sonra da başka dillere konacak” bir edebiyatın ruhunun şah eseri olacak benden söylemesi. Adım gibi eminim.
Hemen Ocak 2017'nin ilk haftasında başlayacak olan Çukurova TÜYAP Kitap Fuarı’nda belki de kış okumaları için bir başyapıt, yeniden Şairin Romanı...
* Murathan Mungan, Şairin Romanı
** Murathan Mungan, Aşk İçin Ne Yazdıysam
*** Murathan Mungan, küre