| ISBN13 978-605-316-021-2 | 13x19,5 cm, 424 s. |
|
Mahmud ile Yezida, 1980 | Osmanlıya dair Hikâyat, 1981 | Taziye, 1982 | Kum Saati, 1984 | Son Istanbul, 1985 | Sahtiyan, 1985 | Cenk Hikâyeleri, 1986 | Kırk Oda, 1987 | Lal Masallar, 1989 | Eski 45'likler, 1989 | Yaz Sinemaları, 1989 | Mırıldandıklarım, 1990 | Yaz Geçer, 1992 | Geyikler Lanetler, 1992 | Yaz Geçer - Özel Basım, 1992 | Oda, Poster ve Şeylerin Kederi, 1993 | Omayra, 1993 | Bir Garip Orhan Veli, 1993 | Kaf Dağının Önü, 1994 | Metal, 1994 | Ressamın İkinci Sözleşmesi, 1996 | Murathan ' 95, 1996 | Li Rojhilatê Dilê Min / Kalbimin Doğusunda, 1996 | Başkalarının Gecesi, 1997 | Paranın Cinleri, 1997 | Başkasının Hayatı, 1997 | Dört Kişilik Bahçe, 1997 | Mürekkep Balığı, 1997 | Dağınık Yatak, 1997 | Oyunlar İntiharlar Şarkılar, 1997 | Metinler Kitabı, 1998 | Üç Aynalı Kırk Oda, 1999 | Doğduğum Yüzyıla Veda, 1999 | Meskalin, 2000 | 13+1, 2000 | Erkekler İçin Divan, 2001 | Soğuk Büfe, 2001 | Çocuklar ve Büyükleri, 2001 | Yüksek Topuklar, 2002 | 7 Mühür, 2002 | Timsah Sokak Şiirleri, 2003 | Yazıhane, 2003 | Yabancı Hayvanlar, 2003 | Erkeklerin Hikâyeleri, 2004 | Eteğimdeki Taşlar, 2004 | Çador, 2004 | Kadınlığın 21 Hikâyesi, 2004 | Bir Kutu Daha, 2004 | Beşpeşe, 2004 | Elli Parça, 2005 | Söz Vermiş Şarkılar, 2006 | Büyümenin Türkçe Tarihi, 2007 | Kâğıt Taş Kumaş, 2007 | Yedi Kapılı Kırk Oda, 2007 | Kullanılmış Biletler, 2007 | Dağ, 2007 | Kadından Kentler, 2008 | Eldivenler, hikâyeler, 2009 | Bazı Yazlar Uzaktan Geçer, 2009 | Hayat Atölyesi, 2009 | İkinci Hayvan, 2010 | Gelecek, 2010 | 227 Sayfa, 2010 | Stüdyo Kayıtları, 2011 | Kibrit Çöpleri, 2011 | Şairin Romanı, 2011 | Şairin Romanı - Ciltli, 2011 | Doğu Sarayı, 2012 | Aşkın Cep Defteri, 2012 | Bir Dersim Hikâyesi, 2012 | Tuğla, 2012 | Mutfak, 2013 | 189 Sayfa, 2014 | Mezopotamya Üçlemesi, 2014 | Merhaba Asker, 2014 | Kadınlar Arasında, 2014 | İskambil Destesi, 2014 | Güne Söylediklerim, 2015 | Solak Defterler, 2016 | Aşk İçin Ne Yazdıysam, 2016 | küre, 2016 | Dokuz Anahtarlı Kırk Oda , 2017 | Edebiyat Seferleri İçin Vapur Tarifeleri, 2017 | Tren Geçti, 2017 | Çağ Geçitleri, 2019 | Hamamname, 2020 | Aile Albümü, 2021 | Devam Ağacı, 2021 | Erkekler Yalnızlıklar, 2021 | Evrak Çantası, 2022 | Işığına Tavşan Olduğum Filmler, 2022 | 995 km, 2023 | Otelde Bulunmuş Kitap, 2024 | Şiirin Eşya Deposu, 2024 |
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et | | Ali Bulunmaz, "Murathan Mungan çocukluğunun başını okşuyor", kulturservisi.com, 6 Kasım 2015 Paranın Cinleri'ni, yayımlandığı 1990’ların sonunda okuduğumda, Murathan Mungan’ın neredeyse bütün bir çocukluğunu incecik bir kitaba sığdırdığına inanmamıştım. Mutlaka eksik bırakılan veya zamanını bekleyen metinlerin bulunduğu hissi uyanmıştı bende. Harita Metod Defteri, Mungan’la ilgili “şüphemi” doğruladı. Bu defa devasa bir kitap geldi. Benim için 1990’ların sonu 2000’lerin ilk çeyreğine doğru ilerlediğimiz bu vakitleri, Mungan için de hayatının dönüm noktalarını birbirine bağlamış oldu bu çalışma. ‘Yazıdan medet ummak’ Defterlerimden birine “Önünde sonunda çocukluğumuza döner, pek çok şeyi gülümseyerek hatırlarız” diye bir cümle yazmışım, Harita Metod Defteri'ni karıştırmaya başladığımda hatırladım. Bunu niye yazdığımı düşünürken yanıt Mungan’dan geldi: “Birçok insanın yaşamında görüldüğü gibi diğer duygular zaman içinde eriyip giderken bir tek ucu çocukluk bağlarına kadar giden sevginin hatırası kalır. Bu, aynı zamanda hayat karşısında tarafsızlık kazanmaktır.” Kendi çocukluğumuzu merak edip oraya doğru yürüyebiliriz ama neden bir başkasınınkini merak edelim? Mungan, hem Paranın Cinleri hem de Harita Metod Defteri'nde bize bir yöntem sunuyor; izlersiniz izlemezsiniz, orası size kalmış. Tabii bir de o sunumla beraber hatıralar akmaya başlıyor, işte Mungan böylece kendi çocukluğunu âdeta bir roman kahramanı haline getiriyor; kendi içinde kalırken dışarı da taşıyor. Çocuk belleğinin şaşırtıcı derinliği de cabası. Harita Metod Defteri, bugünden bakınca o zamanlarda büyümek isteyen, şimdilerde ise ısrarla oraya dönmeye uğraşan benliğin anlatımı biraz da. Orada hasarlar, mutluluklar, yaralar var. Mungan, geçmişini yazarak yorumluyor; “yazıdan medet umarak” izlerle mücadele ediyor. “Yalnızca insanlar büyür, yaralar büyümez, yaralar çocuk kalır” deyip ekliyor: “Hayatta en büyük sırrı içimizde taşıyoruz. O sırrı günün birinde dünyayla doğrulamak istiyoruz. Ya sırrımız ışımıyor ya da dünya geçit vermiyor.” Bu, büyümüş Mungan’ın çocuk Mungan’a bakıp yazdığı bir cümle; “geleceğe ihtiyaç duyan” bir ufaklığa selam gibi aynı zamanda. Harita Metod Defteri, bugünden bakılan geçmişe doğru ilerleyen, biraz demlenmiş, biraz zamana bırakılmış biraz da bilinçli şekilde ertelenmiş bir günlük diye de okunabilir. Bu nedenle sahne hiç boş kalmıyor; Mungan’la beraber Mardin, Ankara, İstanbul, anne ve baba metinlere sürekli girip çıkarken engel tanımayan hüzün de ortalıkta geziniyor. Mungan, kendisine sesleniyor: “Çok yıl sonra bunca canlı hatırladığın ayrıntılarına kendin de şaşarak, çocukluğunun başını okşuyorsun.” Kitabı okurken karşımıza hayatı öğrenen bir çocuk çıkıyor. Bunu, gerek sözcüklerle gerek yanında yöresindekilerin jest ve mimikleriyle başarıyor. Bir anlamda hayatı sahne gibi görüyor, orası bazen oyunla bazen de gerçeğin acı tarafıyla dolup taşıyor. Belli bir vakit sonra tecrübeyle harmanlanan benlik, Mungan’a şunu yazdırıyor: “Üzerine ne kadar düşünürsek düşünelim, niye o kadar ağladığımızı, niye o kadar güldüğümüzü, niye o kadar kızdığımızı ya da sevindiğimizi anlamadığımız zamanlara gömülmüş bir hayat durur geçmişimizde.” Bir ihtimal daha var; metinlerin tamamı, Mungan’ın kendisine sorduğu ve yanıtlar bulmaya uğraştığı hesaplaşmalar biçiminde de okunabilir. Mesela “İtalya’da kalmayı göze alıp orada bir hayat kurmaya çalışsaydım, nasıl bir kaderim olurdu, nasıl bir Murathan olurdum, bilmiyorum” bunlardan biri. ‘Kırk beş yaş, dünyanın sonu gibi’ Metinler, Mungan’ın kişisel tarihini ince ince açmakla kalmıyor, Mardin günlerini, oradan Ankara’ya ve İstanbul’a uzandığı zamanları da geri dönüşler ve ileri gidişlerle, pek çok ayrıntıyı da işin içine katarak anlatıyor. Türkiye’nin tarihi ve politik geçmişi de olaya dâhil oluyor elbette. Mungan, bu minvaldeki girizgâhı “isyan çıkaran” babasıyla yapıyor. Ülkenin oradan oraya savrulan siyasi ortamı, Mungan’ın babasını da rüzgârına katıyor fakat pek bir şeyin değişmediğini anlaması uzun sürmüyor: “Ben büyümüştüm, babam yaşlanmıştı, Türkiye hep aynı Türkiye’ydi.” Mungan, bu satırların yer aldığı bölümde yine Paranın Cinleri'ne atıf yaparak babasının gölgesinden kurtulup kendisine dünyada yer açmaya çabaladığını vurguluyor. Fakat o yıllar ve hemen sonrasına dair hatırladığı bir başka şey var ki hemen hepimizin başına gelmiş ya da en azından hissettiğimiz bir durum bu: “Daha ilkokul yıllarımda uyumak için uzandığım yatağımda, insanlar arasında giderek mitolojik bir beklentiye dönüşen 2000 yılının olası mucizelerini, teknolojik gelişmeleri, uzay yolculuklarını hayal eder ve 2000 yılı geldiğinde ne kadar yaşlı biri olacağımı hayal ederek hüzünlenirdim. Kırk beş yaş bana dünyanın sonuymuş gibi gelirdi. On sekiz yaşında olacağım gün bile benim için uzak ve ürkütücü bir tarihti. O yaşlarda bir çocuk için ciddi sayılabilecek ölçüde yaşlanma korkum vardı, yaşlanma fikri bile beni ürpertmeye yetiyordu, sanki yirmi yaşıma geldiğimde bile her şey için çok geç olacaktı; ölümden çok yaşlanmaktan korktuğumu iyi hatırlıyorum.” Harita Metod Defteri, her ne kadar Mungan’ın hayatının dönüm noktalarını içeren metinler toplamı gibi dursa da öbür yandan ailesinin soy kütüğünü sunuyor. Babasının ve annesinin nereden gelip nereye gittiğini, evliliklerini, boşanmalarını, huyunu suyunu epey ayrıntılı biçimde aktarıyor. Elbette bunların tümü, Mungan’ın ilkgençlik yıllarına ait hatıralar olarak sıralanıyor ve özlediği ölüler de yanı başımızda beliriyor. Mungan’ın kendisini yokladığı satırlarda, tek çocuk olarak büyümesinin onda yarattığı özgüveni, yalnızlığı ve belli zaman sonra doğan şefkat dağıtma arzusunu da görüyoruz. Sonuncusu, arkadaşlarına bir kardeş gibi bağlanmasını sağlıyor. Mungan’ın hayatından kesitleri okurken Türkiye’nin yakın tarihinde geziniyor gibiyiz. Harita Metod Defteri böyle de okunabilir; rehber Mungan, sepya Türkiye, zaman 1960’lar, 1970 ve 1980’ler… Nereye giderse gitsin yazar, önünde sonunda gelip ayağını memleketinin toprağına basıyor: “Toprağın melankolisi diye bir şey var. Ben toprağın melankolisini Mardin’de öğrendim. Kızgın güneşin altında suç ve cezanın doğaçlama haline o coğrafyada hem manzara öğretti bana bunu hem de o topraklar üzerinde yaşanan çetin gerçeklerin ruhta bıraktığı tortu… Babamın pek çok dava dosyasında insanın içini kavuran gerçeklerle yüklü romanlar, hikâyeler yatıyordu.” Otuzlarından 2015’e… Harita Metod Defteri, bir yönüyle fotoğraflı aile albümüne benziyor. Aile saadetinden parçalanmalara, örselenmişliklerden yeni kazanımlara dek pek çok şeye değiniyor: “Herkesin yaşamı tarttığı şeyler farklıdır elbet. Albümlere bıraktığımız fotoğraflarda sabitlenmiş anıların fiziksel kanıtları bellidir sonuçta ama hangi ânımızın ve anımızın başkalarında yaşayacağını, süreceğini, varlığını sürdüreceğini bilemeyiz (…) Geçmişten gözümüzde kalmış imgelerse belleğimizin albümünün bir tek bize görünen fotoğraflarıdır.” O fotoğraflara babasıyla yaşadığı sürtüşmeler yansımıyor belki ama Mungan, cümleleriyle bu soğukluğu bize sonuna kadar tattırıyor. Yani pek de gizli kapaklı bir şey kalmıyor. Harita Metod Defteri, özünde bir hatırlama kitabı; bir anlamda Mungan’ın belleğinin gücünü gösteriyor. Fakat zihnimizde şöyle bir soru da uyanabilir: İnsan çocukluğunu neden hatırlar? Büyüdüğünü unutmak için mi yoksa oradaki eksik parçaları anımsama isteğiyle mi? Mungan, metinlerine birbirine bağlı böylesi sorular ve onların yanıtlarını yerleştiriyor. Otuzlarında yazmaya başladığı bu kitabı, 2015’te bitirmesinin bir nedeni de bu ve benzeri sorular üstüne uzun uzun düşünmesidir belki… |