Hazır Giyim’den, s. 63-67.
Açılış Sözü
Kumaşların kaderi yoktur, giysilerin kaderi vardır. Kesilmiş, biçilmiş, dikilmiş kumaşlar, kesilip biçildikçe; biçilip dikildikçe kader kazanırlar. Gövdemize yerleştikçe bizden bir kendimiz yaparlar. Bize benzese de, benzemese de zamanla kendimiz sandığımız biri çıkar ortaya. Kumaş ete kaynadıkça. Parça parça.
Biz dediğimiz zaten nedir ki? Kimdir? Etinden, kumaşından, var olduğu zamanın töresinden bağımsız bir biz var mıdır ki!
Biz yapılır.
Ben demeye, biz demeye başladıkça.
Ben, bir yapımdır.
Bunu önce giysiler anlatır.
(Kısa sessizlik.)
Parça parça.
(Yukarıdaki sözler ister yazılı olarak yansıtılsın, ister banttan ses olarak verilsin, ister birilerine söyletilsin; koral seslendirilsin, kitaptan okunsun ya da bambaşka bir biçimde değerlendirilsin; yazarın açılış sözüdür.)
Kumaşların Kaderi
Sahne zemini kemik rengi, uçuk pembe, ağarmış kül, kirli beyaz kumaş.
Düzlük. Uçsuzluk. Çölsü bir boşluk duygusu uyandırması gereken ucu açık bir belirsizlik. Çirişsi bir doku.
Kuşku uyandırıcı uzun bir sessizlikten sonra...
Geride mavi gökyüzü, ağır ağır yükselen birkaç bulut parçası belki.
Oyun alanının bir ucundan diğerine gerili bir ipin üzerinde, ipin ve sahnenin tam ortasında, güneşte kurumaya bırakılmış gibi asılı duran, uzun kollu, önü açık iki uzun giysi görülür. Sonra hafif bir rüzgâr çıkar. Giysiler, sesi giderek yükselen rüzgârda uçuşarak çırpınırlar; renkleri havaya karışır.
Sonra İki kişi girer. Erkektirler. Çıplaktırlar. Gelir giysilerin önünde dururlar. Giysileri, asılı oldukları ipten indirmeden; hüner gerektiren stilize hareketlerle bir gösteri yapar gibi giyinir; sonra aynı hünerli hareketlerle mandallardan, ipten kurtulup sahne üzerinde belli bir hedefe gidiyormuş gibi yürümeye başlarlar. Etekleri bir ucundan birbirine düğümlenmiştir; birbirlerine etekleriyle ve yollarıyla bağlıdırlar; dolayısıyla adımları, yürüyüşlerinin tartımı, birbirini kollar.
Zaman zaman açıp kapayan güneşin ve bulut gölgelerinin altında, çaba ve bilgelik gerektiren bir yol katediyormuş gibi, oyun alanında geniş bir kavis çizdikten sonra vardıkları yerde açık duran bir kitap bulurlar. Yerde açık bir kitap.
Periaktoi
Birinci Kişi, eline aldığı bu büyük boy kitaptan "periaktoi" sözcüğünün anlamını yüksek sesle okurken, diğeri sahne zemininden söküp, kazıp, koparıp aldığı basit malzemelerle bir "periaktoi" yapar. Yüzü kendi içine kapanmışken, bedeni göstermeci hareketlerle yaptığını bize gösterir. Tarihin, zamanın gösteremedikleriyle gösterir.
Birinci Kişi, konuşmaya başladığında, üzerlerine geçip giden bulutların gölgesi düşer.
BİRİNCİ KİŞİ – Periaktoi, tiyatro tarihinin ilk dekoru sayılır. Basit bir üçgen prizmadır aslında. Yapımı kolaydır. Sıradan bir ahşap malzemeyle çatılan bu üçgen prizmayı ayakta tutacak, bir direğe gereksinim vardır. Bu direğin ekseni etrafında dönen kumaş kaplı üç yüzeyin her birine, ayrı bir mevsimin, zamanın ya da mekânın resmi çizilir, betimlenir. Oynanan oyunun gerektirdiği zamanın, mevsimin, mekânın resmi... Periaktoi, kendi ekseni etrafında dönerken, sırayla mevsim, zaman ya da mekân değişir. Bazen bir kır manzarası, bazen sarayın önü, bazen şehrin meydanı olur. Tiyatro tarihinde ilk dekor sayılagelen bu ilkel üçgen prizmaya, Antik Yunan'da "periaktoi" denir.
Konuşması bittiğinde bulutlar da diner. Açık gökyüzü.
İKİNCİ KİŞİ – Benim şu anda yapmakta olduğum işte budur.
BİRİNCİ KİŞİ (Elinden kitabı bırakır,) – Ham gerçek herkesçe bilinir.
İKİNCİ KİŞİ (Kitabı yerden alır,) – Ama her seferinde yeniden söylenir.
BİRİNCİ KİŞİ – Hemen her şey Antik Yunan'da söylenmiştir aslında. Gerisi tekrardır.
İKİNCİ KİŞİ (Elinden kitabı bırakır,) – Geriye birkaç şey kalmışsa eğer, onları da Shakespeare söylemiştir zaten.
BİRİNCİ KİŞİ (Kitabı yerden alır,) – Bugün artık her şey yalnızca tekrarın bilgisidir.
İKİNCİ KİŞİ – Kendi ekseni etrafında dönen dünyanın en sevdiği şey, kendini tekrar etmektir. Periaktoi, dünyayı taklit eder yalnızca. Döne döne tekrar eder.
BİRİNCİ KİŞİ (Elinden kitabı bırakır,) – Ama üç yüzey, üç boyut değildir.
İkisi de dizleri ve elleri üstünde yere çökerek aynı anda kitabı okurlar:
BİRİNCİ VE İKİNCİ KİŞİ – Tekrar, yüzeyleri dalgalandırır, boşlukları doldurur, âlemlerin birbirine açılan kapılarından geçerek yeni zamanlar yeni mekânlar yeni var oluşlar yaratır. Tekrar, çok görülmenin bilgisine sığınır. Çok görülmenin bilgisine sığınan tekrar, böylelikle gösterdiği hakikatleri saklamayı başarır.
Burası dünyadır. Burası tiyatro. Dünyadaki tiyatro ile tiyatrodaki dünya, âlemlerin bilgisiyle bakışır.
Bakıştıkça eskir dünya. Bakıştıkça eskir tiyatro. Hayat eskir. Hayat her şeyi eskitir.