Gülşen Sezgen, “Murathan Mungan’ın ‘Nefes Nesnesi’ adlı şiirinin incelenmesi”, düş(v)eyaz, ilkbahar 2006
Nefes nesnesi
kalbim sırrına vakıf olmak için aşk
üfledi cam şiirlerimi
her aşk bir öncekiyle kendini terbiye eder
kusurlu camlar gibi
ölene dek içimde tuttuğum nefes
saydamlaşarak kazandı görünmezliğini
kendi camımda dağıldım durdum
kendime çıkmaktan kayboldum
bir sonrakine saklanır şimdinin kusur bilgisi
aşk kıymetini inceltti tenimde
camımda görülen nefes nesnesi
ölene dek içimde tuttuğum
Cam Üfleme Sanatı
Cam üfleme, 800 derecelik ocağın karşısında yapılan bir sanattır. Şekillendiği toprakların ruhunu en titiz yansıtan sanat dallarından biridir, cam üfleme sanatı. Mesela camın bir sesi vardır. Cam üfleme ustaları, bu sesi duyar.
Cam, üretmek için hayli farklı ve zor bir malzemedir. Cama istenilen şekli vermek çok zordur. Çalışırken sıcak cama elle dokunulamıyor, sadece hissederek hareket ediliyor ve oluşum seyrediliyor. En önemlisi bu iki unsur arasındaki dengeyi oluşturabilmektir. Bu nedenle, üfleme tekniği ile büyük parçalar yapılamamaktadır. Üretilen parça ne kadar hafif olursa, cam ustası o kadar başarılı sayılır.
Camın bir hayatı vardır. Bir cam 50-60 yıl yaşar. İki günde de kırılabilir.Bu ömrü ona usta verir. Eskiden üretilen camların kalitesi ve fiyatı kontrol edilir, standartlara ise uymayanlar imha edilirdi.
Cam yapımı için kullanılan bir taş olan opalin; önce kırılıp öğütülür sonra eritilip cam işçiliğinden geçirilir. Opalinin uğuruna inanılır.Ayrıca strese karşı iyileştirici etkisi olduğu da bilenen bu madde, hekimler tarafından tavsiye edilir.
Metinin Yapısı
1-A) Şiirdeki Yüzey Yapı
A) Şiirdeki Narration (Mimetik Anlam , Hikayeleme):
Aşk, şaire kendiyle ilgili gerçeği öğrenmesi için ilham verir. Şair, şiirlerini böyle yazar. Şiirleri (hissettikleri), cam gibi kırılgan, değerli ve şeffaftır. Şair hislerini ve deneyimlerini şiirlerinde şeffaf bir hale getirir.
Yaşanan aşklar bir öncekinden ders alınarak ıslah olunur. Her aşk bir öncekiyle kendini geliştirir, değiştirir. Kendini temize çeker. Şair, ruhundaki aşka dair kusurları, aldığı derslerle arındırarak görünmez kılar.
Şair aşıkken kendini irdeler. Hisleri o kadar yoğundur ki, kendini kapalı bir çember gibi görür. Aşk, şairin içinde dolanıp durmaktadır. Adeta bir labirente girmiş gibidir. Ve daima kendine çıkar. Buradan şairin bazı aşklarını platonik olarak yaşadığı tahminini de yürütebiliriz. Dışa açılamamış bir aşka değinilmiştir.
Şair bilerek veya bilmeyerek yaşadığı elverişsiz durumlardan ders alır. Bunun bilgisini edinir. Ama bu kusurdan bir bilgi çıkararak, bunu deneyim olarak görmek gerekir. Şair de edindiği deneyimi bir sonraki aşk için hazır tutar.
Şair geçmişteki hatalarından ders alarak ruhunu ıslah etmiştir. Kendini kusurlarından arındırmış, kusurlarını görünmez kılmıştır. Böylece şairdeki aşk, değer kazanır. Değer kazanan aşk büyür ve anlamlı olur.
Aşk, şairin içinde büyüyerek bedende başka bir şeye yer bırakmaz. Hatta teni de incelterek dışarı çıkmak ister gibidir. Tenin incelmesini, aşktan zayıflamaya da bağlayabiliriz.
B) Şiirin Hermenuatik Anlamı:
Sır:1) Bazı nesnelere parlaklık vermek, dış etkilerden korumak, sızmalarını önlemek gibi amaçlarla sürülen saydam veya donuk vernik.
2) a- Varlığı veya bazı yönleri açığa vurulmak istenmeyen, gizli kalan, gizli tutulan şey, giz.
b- İnsan aklının yeterince açıklık getiremediği şey.
c- Bir işin, bir şeyin dikkat, yetenek, tecrübe ve sezgi yardımıyla kavranabilen en zor, en ince yanı.
d- Bir amaca ulaşmak için kullanılan, başvurulan özel ve gizli yöntem.
Vakıf:1) a- Bilen.
b- Bir şeyi vakıf durumuna getiren.
2) a- Bir hizmetin gelecekte de yapılması için belli şartlarla ve resmi bir yolla ayrılarak bir kimse tarafından bırakılan mülk veya para-ana yasa.
b- Bu nitelikte olan(mülk veya para).
Vakıf olmak: Bilmek,öğrenmek.
Terbiye: 1) Eğitim.
2) Görgü.
3) Bazı yemeklerin suyunu türlü yollarla koyulaştırma.
4) (Hayvan)Alıştırma.
Terbiye etmek: Eğitmek,tabaklamak.
Saydam: 1) İçinden ışığın geçmesine ve arkasındaki şeylerin görünmesine engel olmayan (cisim), şeffaf.
2) Üzerindeki resim ve şekilleri, beyaz bir zemin üzerine yansıtmak amacıyla tepegöz ve projeksiyona konan şeffaf, ışığı geçirmeyen madde, slayt.
3) Açık seçik, belirgin.
Saydamlaşmak: 1) Saydamlaşma işi, şeffaflaşma.
2) Belirgin açık bir duruma gelmek.
Görünmez: Görünmeyen, beklenmeyen.
Görünmez olmak: Gözden kaybolmak.
Kusur: 1) Eksik, noksan, nakısa.
2) Özür.
3) Bilerek veya bilmeyerek bir işi gereği gibi yapmama.
4) Elverişsiz durum.
5) Bir şeyden artan kısım, üst, küsur.
Kıymet: Değer.
B) Şiirdeki Derin Yapı:
Derin yapıyı imge (imaj) ve simgeler (sembol) oluşturur. Şairin, dış dünyadaki varlıklardan edindiği izlenimleri, kendi hayal dünyasında (imgelem) yoğurarak, kendine özgü bir söyleyişle şiirinde kullanmasına imge denir. Şiire etkileyicilik ve güç kazandıracak olan imge, en azından biri somut olması gereken ve aralarında benzerlik kurulan iki sözcük (nesne) arasında yapılan analoji yoluyla oluşturulur. Mecaz, benzetme, metafor (istiare, eğretileme, deyim aktarması) ve mecaz-ı mürsel (ad aktarması) imgeyi oluşturmada en çok kullanılan sanatlardır.
Bir kavramın herkesçe aynı anlamı ifade etmesine de simge (sembol) denir. Buna göre:
Kalbin sırrına vakıf olmak için aşk
Üfledi cam şiirlerimi
Aşk, insan kalbinde saklı bulunan sırrı öğrenebilmek için şairin cam şiirlerini üfler. Böylece insan kalbine girerek sırlara ulaşmayı amaçlar. Burada cam ile şiir arasında bir bağlantı kurulmuştur. Bu bağlantıları şöyle sıralayabiliriz:
Cam - Şiir
1. Kırılgandır.
1. Şiirlerde kırılganlık vardır.
2. Estetiktir.
2. Şiirlerin en büyük özelliği estetik olmalarıdır.
3. Saydam, şeffaftır.
3. Şairin şiirlerinde,yaşantısını, duygularını açıkça görebildiğimiz için, şiirler şeffaftır.
4. İnce ve narindir.
4. Şiirlerde incelik ve narinlik vardır.
5. Cam etkileyicidir.
5. Etkileyicilik şiirdeki önemli unsurlardandır.
Şairin bu şiirde cam şekli olarak hayalinde kurduğu “şey”; içine üflenerek şişirilen bir camdır.Aşk; kırılganlık, güzellik, kusurlu olabilirlik… açılarından camdan esere benzer.
Her aşk bir öncekiyle kendini terbiye eder
Her aşk bir öncekiyle kendini geliştirir, değiştirir, ıslah eder. Her aşk bir öncekiyle kendini temize çeker.Ortaya daha hatasız, duru, ve daha yoğun aşklar çıkar.
Kusurlu camlar gibi
Saydamlaşarak kazandı görünmezliğini
İnsanoğlu, ilk nefesi doğduğu gün alır ve son nefesini öldüğü gün verir. Nefesimizi, bedenimizden ayrılana kadar hapsederiz. Nefes (can), özgürlüğüne kavuştuğunda geriye ölü bir beden kalır. Onu yaşatan nefes nesnesi, aşktır.
Cama üflenen dengesiz nefesler kusurlu camları oluşturur. Camdaki şekli ancak ustaca / ahenkle üflenen nefesler sağlar. Cama nefes veren usta da ona bir ruh katmış olur. Şair geçmişinde hatalar yapmış, bu yüzden nefesini kusurlu camlara benzetiyor. Her bir sonraki aşkında kendini terbiye etmiş. Burada kusurlu cam ve beden arasındaki ilişkiyi şöyle açıklayabiliriz:
Kusurlu Cam - Beden
1. Dengesiz üflenen nefesler, camın kusurlu olmasına neden olur.
1. Tanrının bedene üflediği ruh, zamanla kusurlulaşır.
2. Cama nefes üflenir.
2. Bedene Tanrı bir ruh üfler.
3. Cama üflenen nefes, camın malzemesine karışarak orada kalır. 3. Tanrının bedene üflediği ruh bedende hapis kalır.
4. Cama bir şekil verilir.
4. İnsan bedenine bir şekil verilmiştir.
5. Camın yapımında ateş (sıcaklık) kullanılır.
5. Bedenin yapısı sıcaktır.
Kendi camımda dağıldım durdum
Kendime çıkmaktan kayboldum
Şair, aşkı en yoğun kendi içinde yaşar, kendi içinde bulur. Aşkı hem kendi içinde hem de şiirlerinde yaşadığından, aşkın yolu yine kendine çıkar. Çıkışı olmayan bir sevgi.
Camımda görülen nefes nesnesi
Ölene dek içimde tuttuğum
Oluşan camda görülen şey, ustanın kendisidir. Biten cama bakan usta orada kendi yansımasını görür.
2. Figüratif Dil
Devrik cümlelerin hepsi birer yazımsal sapmadır. Şiirdeki devrik cümleleri kurallı hale getirecek olursak:
Aşk kalbin sırrına vakıf olmak için cam şiirlerimi üfledi. / Devrik
Her aşk bir öncekiyle kendini terbiye eder/ Kurallı
Ölene dek içimde tuttuğum nefes kusurlu camlar gibi görünmezliğini
saydamlaştırarak kazandı. / Devrik
Kendi camımda dağıldım durdum / Kurallı
Kendime çıkmaktan kayboldum / Kurallı
Şimdinin kusur bilgisi bir sonrakine saklanır / Devrik
Aşk kıymeti tenimi inceltti / Devrik
Camımda görülen ölene dek içimde tuttuğum nefes nesnesidir / Devrik
Başlığın ve mısra başlarının küçük harflerle yazılması da fonolojik sapmaya örnek teşkil eder. Şiirde dikkati çeken ilk sapma, başlıktadır. Nefes nesnesi ile kastedilen aşktır. Ayrıca insan teni (vücudu) –cam, nefes- ruh (can) yerine kullanılıyor. Bir de aşk cam ustasına benzetilerek anlam sapması yapılmıştır. “Cam şiir”, “kusur bilgisi” alışılmamış bağdaştırmalar olmakla beraber anlamsal sapmalardır.
Şiirdeki Söz Sanatları:
1. Şiirin başlığı olan nefes nesnesi açık istiaredir. Benzeyen unsur olan‘aşk’, söylenmemiştir.
2. Aşk, kalbin sırrını öğrenmek için şairin cam şiirlerinden üfler.
Aşkın kişileştirildiğini (teşhis) görüyoruz. Şiirde kendisine benzetilen unsur, insan söylenmemiş. Kapalı istiare var. Aşkın cam şiirler üflemesinde ise telmih sanatı vardır (tanrının bedenlere ruh üflemesi). Cam, şiir sözcüklerinde de teşbih-i beliğ sanatıyla karşılaşıyoruz.
3. Her aşk bir öncekiyle kendini terbiye eder.
Aşk kişileştirilerek teşhis yapılmıştır. Benzeyen öğe aşk, kendisine benzetilen öğe insandır. Bu mısrada kapalı istiare vardır.
4. Ölene dek içimde tuttuğum nefes
Burada kast edilen candır. Can (ruh), nefese benzetilmiştir. Fakat can (ruh) kelimesi geçmiyor. Benzeyen unsur belirtilmeyerek açık istiare yapılmıştır.
5. Ölene dek içimde tuttuğum nefes kusurlu camlar gibi saydamlaşarak görünmezliğini kazandı
- ölene dek içimde tuttuğum nefes-Benzeyen
- kusurlu cam-Kendisine benzetilen
-gibi-Benzetme edatı
-saydamlaşarak görünmezliğini kazanmak- Benzetme yönü
Şiirin bu kısmını bir bütün olarak ele aldığımızda karşımıza dört öğesi de bulunan ayrıntılı benzetme (teşbih-i mufassal) çıkar.
6. Kendi camımda dağıldım durdum
Kendime çıkmaktan kayboldum
Geçen iki mısra Yunus Emre’nin ‘Bir ben vardır benden içeri’ deyişini hatırlatır (telmih). Bu mısraları Hallac-ı Mansur’un “Enel Hak” deyişine kadar derinleştirilebilir (telmih) ve tasavvufun özünü bulabiliriz.
7. Aşk kıymeti tenimi inceltti
İnsan teninin aşktan incelmesi, divan edebiyatı geleneğinin kavramlarındandır. Şairin bu geleneği anımsattığını düşünürse buna telmih sanatını diyebiliriz.
8. Ölene dek içimizde tutulan(nefes)-kendisine benzetilen & Can (ruh)-benzeyen=Açık istiare Cam-kendisine benzetilen & ten, vücut-benzeyen=Açık istiare
Nefes nefese- kendisine benzetilen &aşk-benzeyen=Açık istiare