| ISBN13 978-605-316-142-4 | 13x19,5 cm, 248 s. |
Liste fiyatı: 208.00 TL İndirimli fiyatı: 166.40 TL İndirim oranı: %20 {"value":208.0,"currency":"TRY","items":[{"item_id":"11333","item_name":"Yedinci Adam","discount":41.60,"price":208.00,"quantity":1}]} |
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et |
Görme Biçimleri, 1978 | G., 1984 | Ve Yüzlerimiz, Kalbim, Fotoğraflar Kadar Kısa Ömürlü, 1987 | O Ana Adanmış, 1988 | Picasso'nun Başarısı ve Başarısızlığı, 1989 | Düğüne, 1996 | Fotokopiler, 1997 | 2000 Yılında 25 Yaşına Basacak Olan Yunus, 1997 | Görünüre Dair Küçük Bir Teoriye Doğru Adımlar, 1999 | Kral, 2001 | Buluştuğumuz Yer Burası, 2006 | A'dan X'e, 2008 | Kıymetini Bil Herşeyin, 2009 | Bento’nun Eskiz Defteri, 2012 | Uçuşan Etekler, 2014 | Bir Fotoğrafı Anlamak, 2015 | İstanbul'dan Gelen Telefon, 2016 | Hoşbeş, 2016 | Sanatla Direniş, 2017 | Portreler (sert kapak), 2018 | Portreler (karton kapak), 2018 | Manzaralar (karton kapak), 2019 | Manzaralar (sert kapak), 2019 | Top Sende, 2020 | Yaranın Sayfaları, 2024 |
Diğer kampanyalar için | |
|
| | Yedinci Adam Avrupa’da Bir Göçmen İşçinin Hikâyesi Çeviri: Cevat Çapan Yayıma Hazırlayan: Emine Bora, Semih Sökmen Düzelti: Başak Özsarıyıldız |
Kitabın Baskıları: | 1. Basım: Kasım 2018 | 3. Basım: Ekim 2024 |
"Göçmen işçinin deneyimini okura taşıyabilmek için bir yandan siyasi analize bir yandan şiire ihtiyaç duyduk. Hem ekonomistlerden alıntılar yaptık, hem bir hikâye anlatıcısı gibi kurguladık. Hepsinden önemlisi fotoğraflara ihtiyaç duyduk. Böylece Görme Biçimleri’nde başladığımız deneysel süreci tekrarlamış oluyoruz. Bu kez başka bir konuda, sözle ve görüntülerle göçmen işçinin maddi koşullarına ve hissettiklerine yakınlaşabilmeyi amaçladık... "Bugün hâlâ İstanbul’un bir gecekondu semtinden, bir Yunan limanından, Madrid’in, Şam’ın ya da Bombay’ın bir kenar mahallesinden bu kitabı ele geçirip ilk okuduklarında nasıl etkilendiklerini anlatan Güneyli okurlara rastlıyorum. Böyle yerlerde kitap doğru bir adrese ulaştı, dostça ilgi gördü. Yedinci Adam bu okurlar için artık sosyolojik ya da birinci dereceden siyasal bir risale değil, daha çok bir aile albümü – insanın yakınlarının hikâyelerine, hatıralara, bir dizi yaşanmış anlara rastlayacağı bir albüm." –John Berger | OKUMA PARÇASI |
Okura not, s. 11-13 Bu kitap bir düş/karabasanla ilgili. Başkalarının yaşantısına ne hakla düş/karabasan diyoruz? Ne gerçekler yarım ağızla karabasana benzetilecek kadar can sıkıcı olduğu için böyle diyoruz, ne de umutlar cılız bir sesle düşe benzetileceği için. Düş gören bir insan düşünde bir şey yapmak ister, hareket eder, tepki gösterir, konuşur; ama gene de eninde sonunda etkisi altına alamayacağı bir hikâyenin seyrine boyun eğer. Düş onun başına gelen bir şeydir. Sonradan bu düşü bir başkasının yorumlamasını isteyebilir. Ama bazen de düş gören insan kendi kendini uyandırarak gördüğü düşe son vermeye çalışır. Bu kitap konu olarak ele aldığı insanlarla her birimizin görmekte olduğu düşten uyanmak için gösterilen böyle bir çabanın sözcülüğünü üstleniyor. Göçmen işçinin yaşantısını ana çizgileriyle vermek, bu yaşantı ile göçmen işçinin fiziksel ve tarihsel çevresi arasındaki ilişkiyi göstermek, dünyanın şu andaki siyasal gerçekliğini daha g... Devamını görmek için bkz. | |
| ELEŞTİRİLER GÖRÜŞLER |
Esra Yalazan, "John Berger ve Jean Mohr’la göçmen işçilere bakmak”, ahvalnews-com, 11 Kasım 2018 Ne vakit John Berger hakkında yoğun bir hissiyatla düşünmeye başlasam tuhaf, acımasız bir sürprizle karşılaşıyorum. Bu sene Berger’in doğum gününde, Türkçede yeniden yayımlanan kitabı Yedinci Adam’ın sayfalarında dolaşırken yakın dostu, belgesel fotoğrafçısı Jean Mohr’un ölüm haberini gördüm. Bir süre Mohr’un fotoğraflarında durdum. Evet, böyle ifade etmek daha sahih olur sanırım. Uzun molalarla durdum. Berger’in “aile albümü” olarak tanımladığı karelerde kendi hatıralarımla biraz soluklandım. Onları yazıyla fotoğrafın gölgeli bahçesinde buluşturan parıltıyı gördüm bir an. Kitabı okumaya başlamadan evvel Berger’i doğum gününde anmak için (5 Kasım) ölümünden hemen sonra yazdıklarımı okudum kendime; “Sonra onun ölüm haberi, o soğuk mecrada keskin bir bıçak gibi parladı. Eğer 90 yaşındaki bir yazar ve eserleri hakkında düşünüp yazıyorsanız, böy... Devamını görmek için bkz. | |
Soner Sert , "John Berger göçmen işçileri selamlıyor", 22 Kasım 2018 Değerlendirmeye başlamadan önce kitabın hikâyesine göz atalım: 1973 yılının tamamı ve 1974 yılının Haziran ayına kadar geçen zamanda kaleme alınan bu kitap için Berger, 2010 yılında, “…her şeyden önce Avrupa’daki zengin ülkelerin ekonomilerinin 1960’lı yıllarda nasıl bazı daha yoksul ülkelerdeki insanların emeğine dayandığını göstermek istiyorduk” diyor. Temel itkinin bir tartışmaya önayak olması, siyasal bir etki yaratması ve “işçi sınıfının uluslararası dayanışmasını” desteklemek olduğunu da dile getiriyor. İkili, bu meseleyi evvela bir film yapmak istese de para bulamaz ve kitabını yazmaya karar verir. Berger’e göre bu durum, “geçimlerini sağlayacak parayı kazanmak umuduyla ailelerinden ayrılmak zorunda” kalanların, aile albümüne göz gezdirir gibi bakacakları bir kitaptır. Kitap, Avrupa’ya içinden veya dışından yapılan emek odaklı göçlerin –kurgu yanını da boş vermeden- nesnel veriler... Devamını görmek için bkz. | |
Emek Erez, "'Yedinci Adam': 'O adı sanı olmayan bir göçmen işçi'", edebiyathaber.net, 3 Aralık 2018 Göç kelimesi, çok boyutlu bir meseleyi içeriyor. İnsanların, savaş, doğal afet, devlet politikaları gibi nedenlerle bulundukları yerden başka bir yere gitmeleri olarak tanımlansa da kelime anlamından taşıyor. Çünkü göç pek sorunu beraberinde getiriyor. Öncelikle göç eden için bir belirsizlik var çünkü gittiğin yerin ne getireceği, ondan neler götüreceği, bu yolculuğu bir bilinmezliğe hapsediyor. Bunun yanı sıra hangi sebeple olursa olsun göç eden gittiği yerin “yabancı”sı olmaktan kurtulamıyor ve bu da pek çok varlık sorunu anlamına geliyor. Giden kişi geride kalanı belleğinin köşesine yerleştirse de, ev duygusu anlamını yitiriyor ve yaşamın belirleyicisi yollar oluyor. Çünkü ne olursa olsun dönüş ihtimali geri plana atılamıyor ve bu da bulunulan yere ait olamamayı, orada şimdiki zamanı tüketip, geleceği dönüşe, dolayısıyla yola odaklamak anlamına geliyor. ... Devamını görmek için bkz. | |
|