 | ISBN13 978-605-316-066-3 | 13x19,5 cm, 112 s. |
Liste fiyatı: 176.00 TL İndirimli fiyatı: 140.80 TL İndirim oranı: %20 {"value":176.0,"currency":"TRY","items":[{"item_id":"11244","item_name":"Hoşbeş","discount":35.20,"price":176.00,"quantity":1}]} |
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et |
Görme Biçimleri, 1978 | G., 1984 | Ve Yüzlerimiz, Kalbim, Fotoğraflar Kadar Kısa Ömürlü, 1987 | O Ana Adanmış, 1988 | Picasso'nun Başarısı ve Başarısızlığı, 1989 | Düğüne, 1996 | Fotokopiler, 1997 | 2000 Yılında 25 Yaşına Basacak Olan Yunus, 1997 | Görünüre Dair Küçük Bir Teoriye Doğru Adımlar, 1999 | Kral, 2001 | Buluştuğumuz Yer Burası, 2006 | A'dan X'e, 2008 | Kıymetini Bil Herşeyin, 2009 | Bento’nun Eskiz Defteri, 2012 | Uçuşan Etekler, 2014 | Bir Fotoğrafı Anlamak, 2015 | İstanbul'dan Gelen Telefon, 2016 | Sanatla Direniş, 2017 | Portreler (sert kapak), 2018 | Yedinci Adam, 2018 | Portreler (karton kapak), 2018 | Manzaralar (karton kapak), 2019 | Manzaralar (sert kapak), 2019 | Top Sende, 2020 | Yaranın Sayfaları, 2024 | Uykuya Yatmak, 2025 |
Diğer kampanyalar için |  |
|
| | Hoşbeş Çeviri: Aslı Biçen, Beril Eyüboğlu, Oğuz Tecimen Kapak Resmi: John Berger Kapak Tasarımı: Emine Bora, Semih Sökmen |
Kitabın Baskıları: | 1. Basım: Aralık 2016 | 5. Basım: Kasım 2024 |
"Gizli bir yetimler ittifakı öneririm. Birbirimize göz kırparız. Hiyerarşiyi reddederiz. Her türlü hiyerarşiyi. Dünyanın pisliğini olduğu gibi kabullenir, buna rağmen nasıl hayatta kaldığımıza dair hikâyeleri paylaşırız. Münasebetsiziz biz, kopuğuz. Evrendeki yıldızların yarısından fazlası hiçbir takımyıldıza ait olmayan yetim yıldızlardır. Takımyıldızların hepsinden daha fazla ışık verirler." — John Berger Berger’ın ağaçlar, taşlar, çiçekler, belli belirsiz ışıltılar ve biz okurlarla yaptığı bir hoşbeş bu denemeler. Herşeye rağmen dünyaya umutlu gözlerle bakabilmemiz için.  | İÇİNDEKİLER |
Otoportre Rosa’ya Armağan Münasebetsizlik Düşme Sanatına Dair Bazı Notlar Ben de Arkadya’dayım Dikkate Dair La Lalala Lalala La Şarkıya Dair Notlar Bir Ses Buluşma Yeri Kayıtsızlığa Karşı Nasıl Direnmeli?
Görsel Kaynakçası  | OKUMA PARÇASI |
Otoportre, s. 7-11 Yaklaşık seksen yıldır yazıyorum. Önce mektup, sonra şiir ve konuşma, sonra hikâye, makale, kitap, şimdi notlar. Yazma faaliyeti benim için hayati bir faaliyet oldu hep; bir şeyleri anlamlandırmamı ve devam etmemi sağlıyor. Ancak yazının kendisi daha derin ve genel bir şeyin uzantısı - dille olan ilişkimizin. Bu üç-beş notun konusu da dil. Bir dilden diğerine çeviri yapma faaliyetini inceleyerek başlayalım. Günümüzde çoğunlukla teknik çeviri yapılıyor, ama ben edebi çeviriden bahsediyorum. Bireysel deneyim gerektiren metinlerin çevirisinden. Bu faaliyete geleneksel bakış, çevirmen ya da çevirmenlerin sayfa üzerinde bir dildeki kelimeleri inceleyip sonra da bu kelimeleri başka bir dilde başka bir sayfaya yazdığı şeklinde. Bu bakışa göre, çeviri yaparken önce metin kelimesi kelimesine çeviriliyor, sonra ikinci dilin dilbilimsel geleneklerine ve kurallarına riayet edecek şekilde uyarlanıyor ve nihayet özgün metindeki “sesin” eşdeğerini tekrar yaratmak için üzerinden geçiliyor. Çevirilerin büyük bir kısmı bu şekilde yapılıyor ve çıkan sonuçlar başarılı olsa da ikinci sınıf. Neden? Çünkü hakiki çeviri iki dil arasındaki iki yönlü ilişki değil, üçlü bir ilişkidir. Üçgenin üçüncü köşesi, özgün metin yazılmadan önce kelimelerin ardında neyin yattığıdır. Hakiki çeviri, söz öncesine dönmeyi gerektirir. Özgün metnin kelimelerini, içlerine nüfuz edebilmek, onları açığa çıkaran fikre ya da deneyime dokunabilmek için... Devamını görmek için bkz. |  |
 | ELEŞTİRİLER GÖRÜŞLER |
Emek Erez, "Berger ile 'Hoşbeş'", Gazete Duvar, 22 Aralık 2016 Hoşbeş ne güzel kelime… İnsanların karşılaşmalarında hâl hatır sormaları anlamına geliyor, hoşbeş etmek ise sohbet ve karşılıklı konuşma demek. Mâlumunuz, oldukça dertli günler geçiriyoruz. İnsan normal zamanda kendisini kederli hissettiği zaman sığındığı şeylerden karşılık alamıyor. Huzuru çağıramıyor ruhuna. Odaklanamıyor başka şeylere. Tüm bunları düşünürken ve uzaklaşmak için bir yol ararken, Berger’in Metis Yayınları tarafından basılan son kitabı “Hoşbeş” çıktı. Adından yakaladı beni, hoşbeşe ihtiyacım olduğunu bilirmiş gibi. Hem de Berger ile muhabbet, sohbet ne yalan söyleyeyim epey iyi geldi. Boşlukları kaplamak Berger’in hayatın içindeki denemelerinden oluşmuş kitap. Yazıdan, çeviriden, buluttan, ağaçtan, şarkıdan, şiirden, ölümden, kuştan, medyadan, kapitalizmden, yani yaşamın içerisinde ne varsa ondan Berger’ce bahsediliyor kitapta. Yazar “Otoportre” adlı denemesinde, “Seneler boyunca beni yazmaya iten şey, yazılması gereken bir şeyler olduğunu ve ben anlatmaya çalışmazsam hiç anlatılmadan kalacağını hissetmemdi. Kendimi ağırlığı olan, profesyonel bir yazardan ziyade, boşlukları kapayan biri olarak görüyorum” diyor. Bence ağırlığı olan da bir yazar ancak sanırım kendisini gördüğü yer de epey doğru. Yazdıklarının onu takip edenlerin yaşamında epey boşluğa karşılık geldiğini, şu konuda kim ne yapmış diye düşündüğümüzde karşımıza çıkan ... Devamını görmek için bkz. |  |
Semih Gümüş, "Dayanmak için okumak", Radikal Kitap, 27 Ocak 2017 Bir edebiyat metnini, dili ile doğrusal hikâyesi arasında kalıp üçüncü boyutunu görmeden, yani o metnin karanlıkta gizlenen noktalarını aydınlatmaya çalışmadan okumak, okuru dramatik bir körlük içinde bırakır. John Berger bunun bir benzerinden çeviri konusunda, iki dil arasında kurulan geometride üçgenin üçüncü köşesini, yani özgün metin yazılmadan önceki sözcüklerin ardında neyin yattığını görmemek biçiminde söz ediyor. Hoşbeş’te, “Konuşulan bir dil bir beden, canlı bir yaratıktır,” diyor John Berger, “Fizyonomisi sözel, iç organlarının işlevleri dilbilimseldir. Bu yaratığın yuvası, söze dökülmüş şeyler kadar söze dökülmemiş şeylerdir de.” Demek yazdığımız ve okuduğumuz dil, canlı bir organizma olmaktan da çıkıp uçları açık bir dünya oluşturur. Söze dökülmemiş olanlar: orada bir maden var. Bulunması için gizlenmiş, demek herkesi oyuna davet ediyor. Bunca sözü hep olması gerekeni anlatmak için ediyoruz. Yaratıcı yazarın, dilinin de iyi olması aranır, değil mi. İyi aile çocukları sıradan insanlar gibi değil de sanatçı gibi yaşamaya çalışırken çoğu kez unutsa da. Oysa John Berger gibi, kendisinin bir orospu çocuğu olduğunu bilerek yazanların sayısı pek az. İyi ki o var -hâlâ var- ve onun gibi, dil dediğimiz orospunun çocuğu olmakla övünen yazarları bugün dünden daha çok arıyorum. Hoşbeş’te en çok hoşuma giden yazı ‘Rosa’ya Armağan’. İlkgençlik yılla... Devamını görmek için bkz. |  |
Ali Bulunmaz, "John Berger’la 'Hoşbeş': Sözün müziği ve şarkısı", Kültür Servisi, 3 Ocak 2017 5 Kasım 2016, John Berger’ın doksanıncı yaş günüydü. Pek az yazar, doksan yaşına gelip de sağlıklı bir zihinle üretmeyi sürdürüyor. Berger, titizlendiği ve son derece yalın bir şekilde kurduğu cümlelerle birçok konuda anlaşılır ve net biçimde yazmaya devam ediyor. Onun incelikli ifadeleri, dünyayı derinlemesine irdelediğini ve üstüne uzun uzun düşündükten sonra kaleme kâğıda sarıldığını gösteriyor. En yeni metinler toplamı Hoşbeş'in hemen başında “Yaklaşık seksen yıldır yazıyorum” deyip durumu şöyle açıklıyor: “Yazmak benim için hayatî bir faaliyet oldu hep; bir şeyleri anlamlandırmamı ve devam etmemi sağlıyor. Ancak yazının kendisi daha derin ve genel bir şeyin uzantısı-dille olan ilişkimizin.” Berger’ın kâğıda döktüğü her cümle bir tür konuşmaya ve konuşarak görmeye benziyor. Sözün büyüsünden öte anlamına kafa yoran yazarın, Hoşbeş'le girdiği yol da daha çok bu yönde bir kazı gibi. Kullandığı dilin üstüne giderken hem teknik hem de edebi açıdan konuya yaklaşmayı tercih edince okuması zevkli ve zihni sorularla meşgul eden metinler ortaya çıkıyor. Dilin kökenini, insanın kökünde araması da aynı çabanın ürünü. Sözsüz ve sözlü dil Berger’ın, dille ve yazmayla ilişkisi hiçbir zaman laf kalabalığı veya laf ebeliği zemininde olmadı. Hoşbeş'teki metinleri de bunun birer göstergesi. Üstelik günüm... Devamını görmek için bkz. |  |
Esra Yalazan, "John Berger’le iyimserlik diyarında 'Hoşbeş'", T24, Ocak 2017 Yeni yılın ilk sabahı, kendime, sözün tılsımıyla ulaşabileceğim insanlara umudun titreşimini, sevilen birini anlık bir kıpırtıyla özlemeye benzer muğlak hayat sevincini iletebilmek arzusuyla uyandığım halde, zihnimde uçuşan yazı parçacıkları yine korkunç bir katliamın acısıyla eriyip yok oldu. Her daim yaralı bir hayvan misali uluyan bu vahşi coğrafyada, hangi koşullarda, nelere maruz kalarak ve ne tür bedeller ödeyerek hayatta kaldığımız sorularının sıkıştırdığı cenderede, yine onun cümleleriyle iyileşeceğimi biliyordum aslında ama kitabı, notları masanın üstüne bırakıp bir süre öylece durdum. Sonra gerçekliği epeyce tartışmalı olan o kamusal, yapay alanda olup bitene dair izler aradım herkes gibi. Ölenler kimdi, hikayeleri neydi, neler olmuştu, sözcükleri hiçleştiren resmi açıklamaların, insan hayatına asla değmeyen gaddar yanı neden hep unutuluyordu. Buna benzer bezdirici, kendini tekrar eden yorgun sorular. Oysa kitapta son okuduğum yazılarından birinde (Şarkıya Dair Notlar) John Berger, “Medya insanları içinde yaşadıkları adaletsiz dünyayı sorgulamaya sevk edebilecek bir sessizlik kalmasın diye, uyduruk ve geçici şeylerle dikkat dağıtıyor” diyerek beni uyarmıştı. Üstelik salt buyurganlığıyla irkilten bir uyarı değildi. Onun dünyaya merhametle dokunuşunu hatırlatan sesi, görüntülerin zihne yansıyış biçimini ele alan zarafeti, sözü, müziğin, şiirin, sana... Devamını görmek için bkz. |  |
Melike Çınar, "Umuttur, bir mum alevi gibi kırpışan...", İleri Haber, 8 Ocak 2017 Dünyanın en saygın edebiyat ödüllerinden biri olan “Man Booker Prize”ı G. adlı romanıyla 1972 yılında kazanan ve bir klasik gibi görülen Batının kültürel estetik anlayışını eleştirdiği Görme Biçimleri adlı eserin sahibi; yazar, sanat eleştirmeni ve ressam John Berger, geçtiğimiz hafta 90 yaşında hayata veda etti. Her bir kitabında bize dünyaya “gören” gözlerle bakmayı öğütledi Berger. İnsanın ister istemez etkilendiği popüler kültürü derinlemesine inceledi. Çoğu kez kulağımıza kar suyu kaçırmayı başardı ve bize sunulanın aslında görmemiz istenilen, yerleşik hale gelmiş olgular olduğunu anlattı. Marksist öğretiyle hayatı yorumlayan Berger yüzyılımızın önemli düşün insanları arasında yerini aldı. Olmasaydı insanlığın düşünsel birikiminde de eksiklik olurdu. Hoşbeş kitabı da John Berger’in yukarıda saydığımız özelliklerini yansıtması açısından önemli bir yerde duruyor. “İyi bir hikâye anlatıcısıysam eğer, iyi bir dinleyici olduğumdandır” diyen Berger’in hayata dair notlar aldığı, on bir farklı denemeden oluşuyor Hoşbeş. Yazdığı kelimelerin kendi aralarında “hoşbeş” ettiğine değindiği bu kitapta, yaşantısının kısa bir kesiti olduğunu da hissettiriyor okuyucuya Berger. Yazmaya neden gereksinim duyduğunu, kelimelerle oynayışını; içinden geçenleri aktarışını görüyoruz. “Senelerce boyunca beni yazmaya iten şe... Devamını görmek için bkz. |  |
|