| ISBN13 978-975-342-631-2 | 13x19,5 cm, 112 s. |
Liste fiyatı: 142.00 TL İndirimli fiyatı: 113.60 TL İndirim oranı: %20 {"value":142.0,"currency":"TRY","items":[{"item_id":"812","item_name":"Ve Yüzlerimiz, Kalbim, Fotoğraflar Kadar Kısa Ömürlü","discount":28.40,"price":142.00,"quantity":1}]} |
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et |
Görme Biçimleri, 1978 | G., 1984 | O Ana Adanmış, 1988 | Picasso'nun Başarısı ve Başarısızlığı, 1989 | Düğüne, 1996 | Fotokopiler, 1997 | 2000 Yılında 25 Yaşına Basacak Olan Yunus, 1997 | Görünüre Dair Küçük Bir Teoriye Doğru Adımlar, 1999 | Kral, 2001 | Buluştuğumuz Yer Burası, 2006 | A'dan X'e, 2008 | Kıymetini Bil Herşeyin, 2009 | Bento’nun Eskiz Defteri, 2012 | Uçuşan Etekler, 2014 | Bir Fotoğrafı Anlamak, 2015 | İstanbul'dan Gelen Telefon, 2016 | Hoşbeş, 2016 | Sanatla Direniş, 2017 | Portreler (sert kapak), 2018 | Yedinci Adam, 2018 | Portreler (karton kapak), 2018 | Manzaralar (karton kapak), 2019 | Manzaralar (sert kapak), 2019 | Top Sende, 2020 | Yaranın Sayfaları, 2024 |
Diğer kampanyalar için | |
|
| | Ve Yüzlerimiz, Kalbim, Fotoğraflar Kadar Kısa Ömürlü Çeviri: Zafer Aracagök Kapak Fotoğrafı: Jean Mohr |
Kitabın Baskıları: | 1. Basım: Ekim 1987 | 7. Basım: Ocak 2025 |
"Bir gece Bosna'da, Prijedor yakınlarındaki kırlarda yürürken, otların içinde ışığı amber yeşili, kimsesiz bir ateşböceği buldum. Yerden alıp parmağımın üstüne koydum, o da bir yüzüğe oyulu elektrikli bir opal gibi ışıldayıp durdu. Eve yaklaştığımda, öbür ışıklarla yarışamadı ve ışığını söndürdü. "Sonra onu yatak odasında çekmeceli bir dolabın üstünde duran birkaç yaprağın içine bıraktım. Işığı söndürünce, tekrar ışıldamaya başladı. Tuvalet masasının aynası tam pencerenin karşısındaydı. Yan yatınca aynada gördüğüm bir yıldız ve onun hemen altında dolabın üstünde duran ateşböceği oluyordu. Aralarındaki tek fark ateşböceğinin ışığının daha yeşil, daha donuk ve daha uzak olmasıydı."– John Berger Geçen zaman ve bu zamanın geçtiği mekân üzerine yazılmış bu şaşırtıcı yalınlıktaki kitap John Berger'ın bir yazar olarak yaşamı hakkında en çok ipucu taşıyan kitabıdır: Berger'ı Berger yapan o ilgili dikkat, görünür dünyaya, arkadaşlara, hayattakilere ve ölmüşlere, dile ve yaratıcılığa yönelen dikkat, dünyaya duyduğu derin sevgi, bizce en yoğun ifadesini bu kitapta buluyor. | OKUMA PARÇASI |
BİR ZAMAN DİLİMİNDE, s. 12-14. İlki bir tavşandı. 2000 m. yükseklikte bir dağ sınırındaydı. Nereye gidiyorsun? diye sordu Fransız sınır memuru. İtalya'ya dedim. Niye durmadın? dedi. Devam etmemi işaret ettiğinizi sandım dedim. Tam bu anda her şey birden unutuldu. Çünkü on yarda kadar ötede yoldan bir tavşan geçiyordu. Kulak uçlarında sütlü kahve püsküller olan çelimsiz bir tavşandı. Görünüşte yavaş koşuyordu, ama canını kurtarmak içindi koşusu. Bazen böyle olabilir. Birkaç dakika sonra tavşan tekrar göründü. Bu kez peşinde ondan da yavaş koşan, sofradan apar topar kalkmış gibi görünen bir düzine kadar adamla geçtiler yoldan. Tavşan yukarılara, kayalık ve ilk kar yığıntıları arasına kaçtı. Sınır memuru tavşanı nasıl yakalayacaklarıyla ilgili komutlar yağdırıyordu – ben de böylece gazlayıp aştım sınırı. İkincisi bir kedi yavrusuydu. Ak pak toparlak bir yavru. Şöminesi ve bacaklarından biri kırık bir masası olan, duvarları beyaz badanalı, tabanı eğri büğrü bir mutfağ... Devamını görmek için bkz. | |
BİR ZAMANLAR BİR ÖYKÜDE, s. 15-16. İkimiz de öykü-anlatıcılarıyız. Sırtüstü uzanmış gece göğüne bakıyoruz. Öykülerin başladığı yerdir burası: Geceleyin dogmaları aşırıp bazen inanç olarak geri veren bu yıldız bolluğunun desteğiyle başlar öyküler. Yıldız kümelerini ilk keşfedip onlara ad verenler öykücülerdi. Bir avuç yıldız arasına düşsel bir çizgi çekince, kimlik ve birer imge kazanıyordu yıldızlar. Çizgiye işlenmiş yıldızlar bir anlatıya işlenmiş olaylar gibiydi. Yıldızların küme oluşturduğunu düşlemek kuşkusuz ne yıldızları ne de onları çeviren kara boşluğu değiştirdi. Değiştirdiği şey insanların geceleyin göğü okuma biçimiydi. Zaman sorunu göğün karanlığı gibidir. Her olay kendi zamanına kayıtlıdır. Olaylar kümeleştirilebilir, zamanları örtüşebilir, ama olaylar arasındaki ortak zaman kümeleşmenin ötesine bir "yasa" olarak geçmez. Kıtlıklar olayların trajik kümeleşmesi sonucu oluşur. Bir başka zamanda olduğu gibi, Büyükayı yine vardır ve kıtlığa kayıtsız kalmış... Devamını görmek için bkz. | |
| ELEŞTİRİLER GÖRÜŞLER |
Ali Çakmak, "Gerçekler Devrimcidir", Özgür Gündem, 9 Mart 2016 İsviçre Alpleri’ndeki küçük bir köyde, Quincy’de, kamera karşısında oturan ama onu tamamen unutmuş görünen John Berger’in vasıfları sıralanıyordu: “Eleştirmen, romancı, denemeci, ressam.” Söz ona geldiğinde, kendisiyle ilgili tek bir tanımı tercih edeceğini söyledi: “Hikaye anlatıcısı.” 15. !f İstanbul Bağımsız Filmler Festivali’nde gösterilen belgeselde Quincy’de Mevsimler: John Berger’ın Dört Portresi bütün derdinin insanları dinlemek olduğunu söylüyordu Berger. Eğer onları dinlemeye yeterince istekliyseniz, gerçeklik batığından bir parça daha çıkarmayı önemsiyorsanız hikâyeler gelir sizi bulur. Yalnızca hikayeyi değil onun gerçekliği nasıl yansıttığını ya da gerçeğin kaskatı bir görünümüne dönüştüğünü saplantılı bir şekilde araştırıyor Berger. Susan Sontag’la bir söyleşilerinde hikaye anlatıcısının gerçeklikle mesafesine vurgu yapıyordu yine. Sontag bunun hikaye anlatıcısını... Devamını görmek için bkz. | |
|