Pakize Barışta, “John Berger ve Kıymetini Bil Herşeyin”, Taraf, 5 Nisan 2009
Edebiyat kimin yanında durur daha çok?
İnsanlık halleri içinde kurtuluşun yanında durmaz mı?
Edebiyatın sınırsızlığı, yanında durduğu insanın mağdur halinin sınırsızlığıdır aslında.
“Günümüzde sınırsızlık, yoksullardan yanadır” diyor John Berger.
Kıymetini Bil Herşeyin, John Berger’ın bir hayata tutunma ve direniş kitabı. İçinde son yıllarında yazdığı önemli makaleler var. İnsanı alarme eden, hangi manada olursa olsun direnişe çağıran yazılar bunlar; o kadar telaşlı ki yazar, ilk çağrısına Hemen Şimdi adını vermiş.
“Hareketin vaadi, gelecekteki zaferidir; oysa rastlantıya bağlı durumlarda vaat anlıktır. Böyle anlar, ister hayat koşullarını iyileştirsin ister felaketle sonuçlansın, eylem içinde özgürlük deneyimleridir. (Eylemsiz özgürlük olmaz zaten.) Bu gibi anlar –hiçbir tarihsel ‘sonucun’ asla olamayacağı denli- aşkındır; Spinoza’nın ifadesiyle ebedidir, sonsuzluğa açılan kâinattaki yıldızlar gibi sayısızdır. Her arzu özgürlüğe yol açmaz, ama özgürlük bir arzunun tanınması, seçilmesi ve peşine düşülmesi yolunda bir deneyimdir.”
Hemen Şimdi, Kıymetini Bil Herşeyin adlı kitabın duygu ve düşüncelerini –tüm paragraflarda ve tüm kelimelerde- özetlemekle kalmayıp, yazarın insanlık sorumluluğu ajitasyonunu da çok etkili bir biçimde tembihlemiş oluyor hepimize.
Aynı zamanda yazının; siyasasız, neredeyse hiçbir değer taşıyamayacağının da bir ispatı Kıymetini Bil Herşeyin.
John Berger, şefkatli, adaletli –bütün umutsuzluklara rağmen- dünyayı bakışlarla taramamızı tembihliyor adeta. Gerçek direnişe ancak böyle bir duyarlılıkla ulaşılabilir zaten.
John Berger’ın yeni yayımlanan Kıymetini Bil Herşeyin adlı kitabındaki son yazısının adı ise, Sanat, Müzik ve Kültür; bu üçlünün yaratıcıları “Filistin’in İsrail’e karşı Akademik ve Kültürel Boykot Kampanyası”nda buluşmuşlar. Doksan dört aydın ve sanatçının –ki içlerinde İsrailli olanlar da var- imzalarını taşıyan mektubu da John Berger kaleme almış.
Mektup şu ifadeyle bitiyor: “Yaratıcı yazar ve sanatçıları boykot için imza vererek Filistinli ve İsrailli meslektaşlarımızı desteklemeye çağırıyoruz. İsrail’e gitmeyin, orada sergi açmayın ya da herhangi bir etkinlikte rol almayın!”
John Berger’ın aydın sorumluluğu ve direniş duyarlılığı Selimiye Kışlası’na kadar uzanıyor.
Yazar, yirmi yıl kadar önce kışlanın önünde durur, düşünür ve Söylesem Sevdamı Yumuşacık adlı makalesini yazarken yeni bir kavrayışa kavuşur: “Bina ölçülü bir tonda, burada her kim kalırsa kalsın ve bu duvarlar arasında her ne olursa olsun unutulmaya, kayıtlardan silinmeye, Avrupa ile Asya arasındaki bir yarıkta gömülüp yok olmaya mahkûmdur, beyanında bulunuyordu. İşte o zaman Nâzım’ın şiirinin benzersiz ve zorunlu stratejisine ilişkin bir şeyi kavradım: Sürekli olarak kendi tutsaklığını aşmak zorundaydı! Tutuklular hemen her yerde Büyük Firar’ı hayal ederler; Nâzım’ın şiirinde ise buna rastlanmaz. ‘Bizi esir ettiler / bizi hapse attılar: / beni duvarların içinde, / seni duvarların dışında. / Ufak iş bizimkisi. / Asıl en kötüsü: / Bilerek, bilmeyerek / hapishaneyi insanın kendi içinde taşıması...’”
Kıymetini Bil Herşeyin, konusuna son derece hâkim, dikkatli ve manalı önerilere sahip bir mesaj taşıyor: Özgürlük.
John Berger’ın kaleminin geniş bir yelpazesi var. Sanat eleştirisinden romana, senaryodan belgesel yazarlığına kadar uzanan zengin bir kültür bu aslında. Ama ne yazarsa yazsın, yazısında her zaman şunu hissediyor insan; –ki son kitabında da oldukça net görünüyor bu- sesin yükseltilerek yönetimin sessizliğinin bozulması gerekir.
Ancak bu ses ortak eylemin sesi olmalıdır yazara göre.
Açık ya da gizli, onun mesajı budur hep.
Kıymetini Bil Herşeyin, önemli bir başucu kitabı olabilir bence. Düzenin apolitizasyonuna karşı, gerçek bir entelektüel direniş sergiliyor çünkü.
Berger’ın kitabı, adını Gareth Evans’ın yazara ithaf ettiği şiirden alıyor. Çok etkileyici bir şiir, ama bu köşe için uzun biraz, bu yüzden sadece son bölümüne göz atabiliriz:
“(...) bize doğru açtıkları patikaların ve onlara açılmalarımızın
çimenin adaletinin, ki sarayları çökertir ama arayış türkülerini saklar
dalgalara isim koyan teknenin, hayatın kâsesinin, günlerle dolup
sevdiği şeye dönüşmek için batan
ağacın oldum olası tohum diye bildiği şeye dönüşen belleğin
sözlerin
ekmeğin
kapının ardındaki doğrulara uzanan çocuğun
dünya meclisindeki coşkulu hayvanların
yeniden birlikte başlama özleminin
insanların, odadaki insanların, sokaktaki insanların
kıymetini bil herşeyin”