ISBN13 978-975-342-160-7
13x19,5 cm, 144 s.
Yazar Hakkında
İçindekiler
Okuma Parçası
Eleştiriler Görüşler
Yazarın Metis Yayınları'ndaki
diğer kitapları
Görme Biçimleri, 1978
G., 1984
Ve Yüzlerimiz, Kalbim,
Fotoğraflar Kadar Kısa Ömürlü
, 1987
O Ana Adanmış, 1988
Picasso'nun Başarısı ve Başarısızlığı, 1989
Düğüne, 1996
Fotokopiler, 1997
Görünüre Dair Küçük Bir Teoriye Doğru Adımlar, 1999
Kral, 2001
Buluştuğumuz Yer Burası, 2006
A'dan X'e, 2008
Kıymetini Bil Herşeyin, 2009
Bento’nun Eskiz Defteri, 2012
Uçuşan Etekler, 2014
Bir Fotoğrafı Anlamak, 2015
İstanbul'dan Gelen Telefon, 2016
Hoşbeş, 2016
Sanatla Direniş, 2017
Portreler (sert kapak), 2018
Yedinci Adam, 2018
Portreler (karton kapak), 2018
Manzaralar (karton kapak), 2019
Manzaralar (sert kapak), 2019
Top Sende, 2020
Yaranın Sayfaları, 2024
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et
 

Necati Sönmez, “Ben biçare Yunus’um…”, Virgül, Sayı 3, Aralık 1997

2000 Yılında 25 Yaşına Basacak Olan Yunus (Jonas), 68'in sıkı militanlarını değil, hareketin kıyıda köşede yakalayıp içine çektiği, daha sonra uluorta bıraktığı 'ortalama' insanları anlatıyor. Kendini kumara vermiş karamsar bir karakter olan Max; aradığını mistisizmde bulan uçarı kız Madeleine; işçi kökenli Mathieu ve doğurgan karısı Mathilde; sebze yetiştiricileri Marcel ve Marguerite çifti; hayattaki fantezisi aynı anda iki kadınla yatmak olan uçuk tarih öğretmeni Marco ile bir markette kasiyer olarak çalışan sınır işçisi Marie... (Filmin sonunda Mathieu onlara şu sıfatları yakıştırır: "Büyücü Marguerite, filozof Marco, hırsız Marie, keşiş Marcel, eski peygamber Max, kaçık Madeleine...") Bunların içinde bir tek Max'in Mayıs eylemlerine katıldığını, Mathieu'nün de eski sendikacı olduğunu biliyoruz. Diğerleri muhtemelen Mayıs'ta ne Sorbonne'da öğrenciydiler ne de grevci işçi. Zaten filmde/senaryoda kahramanların geçmişlerine hemen hiç girilmiyor. Sadece, bir zamanlar devrim rüzgârına maruz kalmış yaşamlarını, şimdi toplumsal yapının kıyısında bir yerlere oturtma çabalarına tanık oluyoruz. Tanner'ın kitaba eklenen söyleşisinde dediği gibi, "içerden" marjinaldir onlar. "Sosyal yapıyı içine alan bir daire çizersek bu kişiler sınırda olur, ama bu sınır dairenin içinde yer alır. '68 kuşağının dışlanmış insanlarını iten rüzgâr hep dışarı doğru esiyordu. Biz rüzgârın esme yönünü, taşıdığı tohumlar içeri düşsün diye değiştirmeye çalıştık." Kısaca, filmde '68 hareketi, o zaman söz sahibi olan gruplar düzeyinde temsil edilmiyor. Buna karşın, film hiç de havada durmuyor, tersine kahramanların eylemlerinde ya da gündelik konuşmalarda (örneğin soğan doğrarken) dile gelen sağlam bir ideolojik zemine oturuyor.

Alain Tanner ve John Berger, kahramanlarını kapitalist sistemin merkeze en uzak noktasına yerleştirmişler. Olaylar da bir sınır bölgesi olan Cenevre'de geçer. Herkes, içinde kendince bir iyilik meleği besler. Öyle ki, filmde kısa sürelerle gözüken banker ile adamı dışında 'kötü' karakter yok gibidir. Öykünün başında birbirini tanımayan sekiz çift, onları '68'li yapan küçük idealleri sayesinde tanışır ve finale doğru aynı masa etrafında buluşurlar: Marie, sonradan birlikte olacağı Marco'nun dikkatini marketteki 'eylemleriyle' çeker; Marco komşuları Marcel ve Marguerite'ten lahana ister (tarih dersinde kullanmak üzere); Max da, çifti arazilerine göz diken bankaya karşı uyarmak için gelmiştir, vs.

Sekiz karakterin çoğu politik birer kimliğe sahip gibi görünse bile, yaşam pratiğinden kaynaklanan kendiliğindenci kimliklerdir bunlar. Daha zahmetli olmasına rağmen sebzelerini doğal gübreyle yetiştirmekte ısrar eden, bir de oturup bunun kitapçığını yazan Marguerite'nin çevre bilinci gibi. Ya da sadece iyi kalpliliği gereği, markette emekli müşterilerine kıyak geçen Marie'nin 'solculuğu'... '68'in büyük ideallerine hayli uzak düşen bu girişimler kahramanlarımızı en azından bir yerde buluşturur. Ve senaryo yazarlarının deyişiyle, "her birinin küçük kehanetlerinin 1968'in büyük yapay kehanetinde bir yeri vardır."

Filmin on yıldır belleğimden silinmeyen imgeleri arasında tarih öğretmeni Marco'nun bir ders anlatma sahnesi vardır. İlk dersinde, valizinden çıkarıp masaya yatırdığı koca bir sucuğu öğrencilerinden birine kasap satırıyla kestirdikten sonra, "işte bunlar tarihten parçalar" diye anlatmaya başlar. Sonra bir ara, "Zamanda delik açan şeyler vardır" diyerek tahtaya şuna benzer bir şekil çizer:

Gerisini kitaptan okuyorum: "Delikler çok düzgün bir doğru üzerindedir. Şiş soksanız içinden geçer. Zamanda kıvrımlar oluşur, böylece delikler üst üste gelir. (...) Kahinlerin geleceği görmek için açtıkları deliklerle tarihçilerin geçmişi araştırmak için kullandıkları delikler aynı deliklerdir."

Geçmişin büyük kahinleri, bugünden çok daha farklı bir gelecek öngörürken, geleceğe yanlış deliklerden baktılar demek ki. Filmin kahramanları ise, Yunus'a yükledikleri umutlarını yeni binyılın eşiğine kadar ertelediler. Tanner ve Berger'in Yunus'un eline tutuşturduğu 'bayrak', "devrimci bir idealin harekete geçirdiği son kuşak"ın bıraktığı bayraktı. Tanınan süre dolmak üzere; şimdi ya yeni delikler açıp oradan yeni kehanetlere gözünü dikmek ya da umutlarımızı yüklenecek yeni Yunus'lar yaratmak gerekecek.

 
 

Kişisel Veri Politikası
Aydınlatma Metni
Üye Aydınlatma Metni
Çerez Politikası


Metis Yayıncılık Ltd. İpek Sokak No.5, 34433 Beyoğlu, İstanbul. Tel:212 2454696 Fax:212 2454519 e-posta:bilgi@metiskitap.com
© metiskitap.com 2024. Her hakkı saklıdır.

Site Üretimi ModusNova









İnternet sitemizi kullanırken deneyiminizi iyileştirmek için çerezlerden faydalanmaktayız. Detaylar için çerez politikamızı inceleyebilirsiniz.
X