Turhan Günay, "Ölümü 'Düğüne' Dönüştürmek", Cumhuriyet Kitap Eki, 9 Kasım 2000
John Berger, Düğüne'nin başlarında üstü kapalı bir dille anlatıyor anlatacaklarını: "Hikâye geçen Paskalya'da başlıyor. Pazar günü. Kuşluk vaktiydi ve havada kavrulmuş kahve kokusu vardı. Hava güneşliyse, kahve kokusu daha çok yayılır. Adamın biri kızı için alabileceği bir şey var mı diye sordu. Bozuk bir İngilizceyle konuşuyor." Çarşıda tamata denilen adak takıları satan "kör bir adam". "Kör" soruyor adama: "Bebek mi?" Adamın cevabı: "Artık kadın sayılır." Kör, gene soruyor: "Neresi ağrıyor?" Adam, "Her yeri" diyor. Kör, altından bir takı satmak istiyor, Adam'ın cevabı: "İyileşecek gibi değil." Gene de bir takı alıyor: "Siz bana en ucuzunu, şu tenekeden olanı verin." Kör'ün sorusu üzerine dört günlüğüne, kızıyla geldiğini söylüyor. "Kızınızın adı ne?" "Ninon". Kör, kızın babasına söylediklerini dinler: "Bak, yeni sandallarım! El işi. Kimse anlayamaz daha yeni aldığımı. Yıllardır giyiyorum, sanırlar." Ve ekler: "Gino görseydi, beğenirdi, sandaldan anlar o." (Gino, Ninon'un sevgilisi.) Kör: "Sesler, gürültüler, kokular birer nimettir benim gözlerime. Onları dinler ya da içime çeker, sonra bir düşteymişçesine seyrederim. Kızın sesini dinlerken bir tabağa özenle dizilmiş kavun dilimleri gördüm."
Ninon'un demiryolcu babası konuşuyor: "Bak, Federico, unutayım deme, şampanyalar benden. Parayı ben veriyorum. Onun için üç, dört kasa ısmarla! Ne kadar uygun görürsen. Ninon benim tek kızım. Üstelik evleniyor." (s. 11)
Ninon'un annesini 13. sayfada tanıyoruz: "Adı, Zdena. Yirmi beş yıl önce Prag'da öğrenciymiş. 20 Ağustos 1968 gecesi Kızıl Ordu tanklarıyla şehre giren Rus askerleriyle uzlaşmaya çalışmış. Ertesi yıl, tankların geldiği gecenin yıldönümünde, (...) bir kalabalığa katılmış. Aralarından bin kişiyi polis araçlara bindirip götürmüş, beş kişi de öldürülmüş. Birkaç ay sonra birçok yakın arkadaşı tutuklanmış, Zdena da 1969 Noel günü sınırı aşıp Viyana'ya ulaşmış, oradan da Paris'e geçmiş." / "Jean Ferrero (Ninon'un demiryolcu babası) ile Grenoble'da Çek sığınmacıları için düzenlenen bir gecede tanışmış. (...) Sevgili olmuşlar." Sonra Zdena, bir akşam radyoda Çek yurttaşlarının insan ve yurttaşlık hakları için bir dilekçe imzaladıklarını duyuyor. Sekiz yıldır yurdundan uzakta olan Zdena, Jean'ın isteklendirmesiyle ülkesine dönüyor.
Kör'ün saptaması: "(Ninon) Artık çocuk değildi, ama tam bir kadın da sayılmazdı."
Ninon, babasının yardımıyla annesinin yanına gidiyor. Annesinin soruları... Ninon'un öğrendikleri: Annesinin iki kızı varmış. Annesi bir kitap yazıyor: "1947'den Günümüze Siyasal Terimler ve Kullanımları Sözlüğü".
Jean, "Birden elini suya sokup yüzüne bir avuç buz gibi su çarpıyor. Soğuğun irkiltisi gözyaşlarını dindiriyor." (s. 24) Niçin ağlıyor?
Ninon, "söylediğine göre aşçı" olan bir gençle tanışıyor: "Omuzlarına kayışla asılı ve dizlerine kadar gelen iki tahta levha taşıyordu. Bu levhaların ön ve arka yüzlerinde bir balık lokantasının yemek listesi asılıydı. (...) Beni gördü. Yemek listesine güldüğümü gördü ve eğilerek selam verdi."
"Bratislava'da, koridor odadaki dar karyolada uzanan Zdena iç geçiriyor -az önce hıçkırmış gibi." Niçin hıçkırmış?
Gündüz balık lokantasının fiyat listesini sokaklarda dolaştıran gençle, akşam üstü karşılaşıyor. (s. 29) İki sayfa sonra: "Seviştikten sonra; ..." 36. sayfada üzerinde durmadan yazılmış gibi iki cümle: (Ninon'un sözleri) "Damağım şişmiş gibi. Ağzımın dışı, yanıp kararan yeri kuru." John Berger, en önemli cümleleri hiç önemleri yokmuş gibi yazıyor. Ninon, limanda o genci arıyor, bulamıyor. Lokanta sahibi ile konuşuyor. Adamın anlattıkları: "Üç yıldır aranıyormuş sizin aşçı. Yedi kişi kaçmaya çalışmış hapisten. Yalnız o başarmış kaçmayı." Sonra bir rastlantı sonucu yakalanmış.
Ninon, Luigi ile tanışıyor: "Herkes bana Gino der." (s. 39) "Sonunda seviştik." (s. 44) "Gino bana âşık. (...) Ne kadar güzelleşiyorum Gino için." (s. 53)
"Düğün" sözcüğü ilk defa 54. sayfada geçiyor: "Bu akşam bir partiye mi gidiyorsunuz?" diye soran Linda'ya Ninon'un annesi "Bir düğüne gidiyorum." cevabını veriyor; "Öbür gün. İtalya'da."
Ninon'un kendine bakışı: "İğrenç görünüyorum. Kim bilir Gino görse ne der? Tıpkı ilkbaharda kilerden çıkarılmış çürük bir patates. Haşlandığında ağıza gelen o tiksindirici tat. Yer yer şişmiş bir deri. Uçuklamış dudaklar, gözlerin altında halkalar. Hele saçlarım, ne kadar kötü..." (s. 56)
59. sayfada kopuyor kıyamet!
Dr. Gastaldi, ölümcül gerçeği açıklıyor: "Bak kızım, kan tahlilinin sonucu irkiltici ama sana gerçeği söylemek zorundayım. Seropozitifin ne olduğunu biliyor musun? HIV." (...) HIV bulaşmış sana." Ninon, "Bir yanlışlık olacak." diye diretir ama doktor aldırmaz.
Ninon'un yıkılışı: "Daha yirmi dört yaşındayım ve öleceğim." (s. 59)
Ninon: "Tekerlekli bir sedyenin üzerindeyim, baba. Beyaz gömlekli iki adam bir koridordan geçiriyor beni. (...) Beni nereye götürüyorsunuz? diye soruyorum. Endokrinoloji Birimi'ne, diyor adamlardan biri sevecen bir sesle." (s. 61)
"Marella telefon ediyor. Artık o ağlamadığı için, ben de ağlamıyorum. Aramızda, diyor, yalnız kendi aramızda buna SIDA (AIDS'in Fransızcası - Çevirmenin notu) değil STELLA diyelim."
Sayfalar boyunca: "Motosikleti üzerinde giden demiryolcu. Çok hızlı sürüyor motosikletini." Kızı ölmeden "düğün"üne yetişmek için olsa gerek...
Ninon: "Kendimi verme hüneri alındı elimden. Kendimi birine sunacak olsam, ölüm sunarım ona." (s. 63)
"Sorumlu oydu (fiyat listesini sokaklarda dolaştıran genç. - F.N.), ben de onun beni, hayatını söndürdüğü insanı görmesini istiyordum. (...) Sonra öldüreceğim onu." (s. 65)
Ninon, "fiyat listesini dolaştıran genç"i arıyor, bir hapishanede buluyor: "Seni gebertmeye geldim." diyor. O ilişkiden bu yana üç yıl geçmiş. O genç, "Yalnızca zayıflamamış, iskelete dönmüş. (...) Bir, iki, üç, ya da dört yıl içinde ben de öyle olacağım. - son rakam doğru değil, yakında, çok yakında böyle olacağım ben."
Ninon: "Hastanenin asansöründe insanlar bana bakıyorlar. Ziyaretçiler, temizlikçiler, hastalar, öğrenciler. Hepsi biliyor. (...) Aralarından kendime yol açarak on beşinci katta inmeye çalışırken erkek bir öğrenci 'Orospu!' diye homurdanıyor." (s. 69)
Ninon'un babası Jean Ferrero: "Kızım ölmekte. Her gün biraz daha kötüleşerek. Korkunç bir ölüm. Savunmasız. Başka hastalıklara benzemeyen bir hastalık bu. (...) Onu hasta eden, ama ölümünü bir süre geciktiren ilaçlar veriyorlar ona. Bu süre içinde acı var, bekleyiş var, ama umut yok."
Ninon'un sevgilisi Gino, "Tahlil negatif çıktı, temizmişim." diyor. "Ben ne istiyorum? Ne istediğimi bile bilmememde, kendimin bile ne istediğini bilmemesinde başlıyor yalnızlık." (s. 71)
"Gino evlenmemizi istiyor. Kendisine yüz kere, Olmaz, demiştim. Geçen hafta, Peki, dedim./ Ben biliyorum nerde evlenmek istediğini. Po nehrinin denize döküldüğü yerde!/ El ele tutuşuruz. O kadar. Başka bir şey istemez./ Haziranın yedisinde."
Bir adam Ninon'a sarkıntılık ediyor. "Çek arabanı!" diyor Ninon. Adam, "Ama neden?" diye soruyor. Ninon'un cevabı: "Git başımdan. AIDS'liyim ben./ Beni öyle hızla yere itti ki, şaşkınlıktan başım mozaiklere çarptı. Sanırım kendimi kaybettim, babacağım. Kendime geldiğimde, adam tepemde dikilmiş duruyordu. (...) İmdat! diye bağırdım, ne olur yardım edin!"/ "Bu nedir, biliyor musunuz? diye bağırdı köpekli adam, AIDS'li bir orospu, hastalığı yaymak, bulaştırmak istiyor. İstediği bu. (...) en kötüsü söyledikleri değildi.