Açılış bölümünden, s. 10
Nisyan hiçlik mi?
Hayır. Hiçlik şekilsizdir, nisyan ise dairesel.
Ya rengi? Mavi mi?
Nisyanın renklendirilmeye ihtiyacı yoktur, o kendi kendini şekillendirir;
nisyan izler bırakır, tıpkı küçük beyaz çakıl taşları gibi. Hiçlik, herhangi bir
çakıl taşının ya da hafızanın önünde ya da arkasındadır.
Her şey bütünüyle sadece nisyan içinde kavranabilir. Bu nedenledir ki
nisyan, unutkanlığın aksine, kendine has bir kesinliğe sahiptir.
Nisyan hayatta kalmanın bir yoludur.
Nisyan, uykunun uyanıklığa ödünç verdiği bir meleke midir?
Hayır, nisyan uykudan ödünç alınmış değildir. Uyku yaratıcıdır;
nisyan kemikleri ezer, onlara nüfuz eder, muhafaza eder, toprağa
karıştırır.
Belki de nisyan seçmeyi değil, nedenselliği silip yok ediyor. Biz de çoğu
zaman seçimlerimizden çok nedenlerimizle ilgili yanılırız.
Biz ebeveynlerimizin unutamadıklarının tortusuyuz. Artıklarız biz.
Dünya –ve sözcüklerimiz, burada söylediklerimiz gibi– ortaya saçılan
ne varsa onlardan arta kalanlardır. Nisyan bizi artakalanın özüne götürür.
Taşa.
Nisyan gelecek için bir güvencedir. Bilincinde olmaksızın herkes
herkestir. O yüzden, tevazu gösterip de bunun nisyan olduğunu kabul
edinceye dek, herkes suçludur. Herkes herkestir.
Hafıza ve nisyan karşıt değildir; ikisi bir bütün oluşturur.