| ISBN13 978-975-342-651-0 | 13x19,5 cm, 240 s. |
|
Yerdeniz, 6 Kitap Takım, 0 | Mülksüzler, 1990 | Yerdeniz Büyücüsü, 1994 | Rocannon'un Dünyası, 1995 | Dünyaya Orman Denir, 1996 | Balıkçıl Gözü, 1997 | En Uzak Sahil, 1999 | Kadınlar Rüyalar Ejderhalar, 1999 | Atuan Mezarları, 1999 | Tehanu, 2000 | Yerdeniz Öyküleri, 2001 | Bağışlanmanın Dört Yolu, 2001 | Öteki Rüzgâr, 2004 | Uçuştan Uçuşa, 2004 | Dünyanın Doğum Günü, 2005 | Marifetler, 2006 | İçdeniz Balıkçısı, 2007 | Güçler, 2009 | Lavinia, 2009 | Rüyanın Öte Yakası, 2011 | Aya Tırmanmak, 2012 | Yerdeniz (6 Kitap Tek Cilt), 2012 | Malafrena, 2013 | Zihinde Bir Dalga, 2017 | Lao Tzu: Tao Te Ching, 2018 | Şimdilik Her Şey Yolunda, 2019 | Yazma Üzerine Sohbetler, 2020 |
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et | | Serpil Gülgün, “Okumak nedir Memer?”, Milliyet Sanat, Mart 2008 Ray Bradbury, bugün, modern klasiğin başyapıtlarından biri sayılan Fahrenheit 451’de, kitapların ve okumanın yasak olduğu karanlık bir Amerika’yı anlatır. O karanlık dünyayı itfaiyeci Guy Montag’in gözünden görür, okuruz. Üstelik de, 1950’li yılları kasıp kavuran Mc Carthyciliğin keskin bir eleştirisi olarak okuruz Fahrenheit 451’i. Peki, Ursula K. Le Guin’in yeni kitabı Sesler’i nasıl okuyacağız? Pasifist-anarşist ve feminist Ursula K. Le Guin’in Irak İşgali’ne karşı çıkışı olarak mı? Pek değil. Çünkü, Ansul Kütüphanesi’nin yok edilişi, 2003’deki Irak işgali sırasında, Bağdat Kütüphanesi’nin ya da müzesinin yağmalanmasından çok, İskenderiye Kütüphanesi’nin yakılışını, hatta Moğolların Bağdat Kütüphanesi’ni Dicle nehrine atarak yok edişini çağrıştırıyor. Peki, bunun böyle olması, ne anlama geliyor? Mesela, Ursula K. Le Guin bibliyografisinde bir kırılma anlamına mı? Öyle ya, Ursula K. Le Guin, en beğenilen iki yapıtından biri olan Karanlığın Sol Eli’ni 1959’da yazmış, Mülksüzler’i ise, 1974’de. Sesler, 2006 tarihini taşıyor. Yani, nereden bakarsanız bakın, arada 30 yıldan fazla bir zaman aşımı var. Dolayısıyla, değişim kaçınılmaz. Böyle düşünebilir, hatta, daha da ileri gidebilir ve Ursula K. Le Guin adını bir kalemde çiziverir, kendi kendinize mahkûm da edebilirsiniz. Ama bu, neyi gösterir biliyor musunuz? Sizi. Çünkü, Ursula K. Le Guin’e göre, “Kuralları koyanlar okurlar”dır. Yazar, bir kâşifse okurlar da onun kâşifleridir. Yazarın keşfi Evet, Ursula K. Le Guin, yazarın keşfettiğine inanır. Ve bunu şöyle açıklar: “Ben mühendis değilim, kâşifim. İyi yapılmış planlar her şeyi birden içerme eğilimindedir; keşifler ise adım adım yapılır. Planlama zamanı inkâr eder. Keşif zamansal bir süreçtir. Yıllar ve yıllar alabilir. İnsanlar hâlâ Antarktika’yı keşfediyorlar.” Uzun sözün kısası, yazar, niyet edip icat etmez. Yani, kendi kendine “Hey, bak, ada bir arketiptir, takımada daha da süperdir, öyleyse hadi bir takımada yapalım” demez. Yerdeniz’i, eleştirmenler tarafından Harry Potter’a ilham kaynağı olarak görülen meşhur üçlemesini, Mülksüzler’i yazarken Odo’yu, Odocuları, Urras’ı ve karşıt dünyası Anarres’i ya da Gethen’i, Kış gezegenini, Ekümen Birliği’ni, kısacası, Karanlığın Sol Eli’ni nasıl keşfetmişse, Sesler’i de öyle bulmuş, öyle keşfetmiştir. Bu arada, hemen söyleyelim: Kimimizin yazı ve okumak nedir’in, ‘yazı’nın ardındaki ‘giz’in metni olarak okuyabileceği, kimimizin bir ben ve öteki hikayesi olarak algılayacağı, kimimizin ise, bir büyüme hikayesi olarak göreceği Sesler, Marifetler’in devamı niteliğinde. Sesler’i takip edecek olan son kitap ise, önümüzdeki aylarda yayımlanacak olan “Güçler”. Sözü uzatmadan Sesler’e dönersek, bir zamanlar, üniversitesi, kütüphanesi, kuleleri kemerli avluları, kanalları, köprüleri ve mermerden tapınaklarıyla ünlü Ansul çoktan yokolmuştur. Dünün Arif ya da Güzel Ansul diye bilinen şehri, artık harabelerle, açlık ve korkuyla doludur. Bin tanrılı şehir Seferbeyi tarafından büyütülen Memer ise, bin tanrıya inanan bu yıkık şehrin çocuklarından biridir. On yedi yaşındadır. Sadece kendini değil yaşamı, dünyayı ve kitapları keşfetmek üzere olan genç bir kızdır. Ama sokağa çıkmak zorunda kaldığı zamanlar erkek giysilerine bürünmekte, erkek rolü yapmaktadır. Çünkü, İşgalci Aldlar, tek başına sokağa çıkan kadınları fahişe, insanı baştan çıkaran şeytan sayıyorlardır. Bu yüzden kadınlar sokaklara ve pazara ancak yanlarında bir erkek olursa çıkabiliyorlardır. Tek tanrıya, Atth’a, yani bütün iyiliklerin tanrısı, Rab’a inanan Aldlar için kadınlardan da daha tehlikeli ve şeytani olan ise, kitaplardır. Kitaplar, yazı ve okumak! Harfler ve kelimeler, yazıya geçirilmişse, Aldları ölesiye korkutuyordur tıpkı bütün kötülüklerin tanrısı, Obatth gibi. Bin tanrılı Ansul’larsa, istila ve işgalden sonra, yalnızca tapınaklarından değil kitaplarından da, kütüphanelerinden de olmuşlardır. Askerler ve rahipler, Gece Ağzı’nın, kadim inanışlara göre, Batı’da, kıyıda olduğu söylenen gizemli bu karanlık yerin, kötülüğün dipsiz kuyusunun peşindedirler. Çöl insanlarına göre, Sul tekinsiz bir dağdır ve Ansul, kafirlerin tanrılarının toplanacağı yerdir. İstila ve yağmanın üzerine geçen onca yıldan sonra, Orrec Caspro ve Gry, yarı aslanları Şettar’la birlikte şehre geleceklerdir. Memer, erkek kılığındaki Gry’nin yarı aslanı yüzünden ürken bir Ald askerinin atının dizginlerine yapışmayı başarınca Orrec ve karısıyla tanışacaktır. Orrec ve Gry, sadece, Memer ve Memer’in hocası Seferbeyi’yle değil, Aldların Gand’ı (bir çeşit kralı) İorrath ve İorrath’ın hain oğlu İddor’la da tanışacaktır. Orrec’in Memer ya da Ansul halkı kadar Aldlar’ın Gand’ını büyüleyen marifeti ise ozanlığıdır. Hikâyeler, masallar anlatan Orrec, yepyeni bir Ansul’un müjdecisidir aslında. |