ISBN13 978-975-342-999-3
13x19,5 cm, 152 s.
Liste fiyatı: 192.00 TL
İndirimli fiyatı: 153.60 TL
İndirim oranı: %20
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et
Sema Kaygusuz diğer kitapları
Sandık Lekesi, 2000
Doyma Noktası, 2002
Esir Sözler Kuyusu, 2004
Yere Düşen Dualar, 2006
Yüzünde Bir Yer, 2009
Karaduygun, 2012
Sultan ve Şair, 2013
Aramızdaki Ağaç, 2019
Gaflet, 2019
AYIN ARMAĞANIAYIN ARMAĞANI
Diğer kampanyalar için
 
Barbarın Kahkahası
Kapak Resmi: Mario Dilitz
Kitabın Baskıları:
1. Basım: Mayıs 2015
6. Basım: Mayıs 2022

2016 Yunus Nadi Roman Ödülü

Hiçbir trajedi kişisel değildir: sirayet eder, bulaşır ve sonunda herşeyin rengini, kokusunu değiştirebilir.

Sema Kaygusuz yeni romanı Barbarın Kahkahası'yla bir motelde olup bitenlerle bir ülkeyi anlatıyor. Tatil, dinlenme, tembellik zamanının beklenmedik ve pek nahoş bir şekilde kesintiye uğraması motel ahalisi arasında gerginliklere, bastırılmış kişisel hesaplaşmaların gün yüzüne çıkmasına, dillendirilememiş acıların ortalığa saçılmasına sebep olur. Tüm bu olan bitene bir ergenin sert, zalim ve el yordamıyla giden "erkek olma" uğraşları da eşlik eder.

Kaygusuz okurlarının iyi tanıyacağı kendine has üslubuyla ilerleyen roman, alttan alta sürdürdüğü polisiye roman gerilimini de final sahnesine kadar taşımayı başarıyor.

OKUMA PARÇASI

Kabahat, s. 9-11

Moteldeki herkesin en başta Turgay’dan kuşkulanması gayet doğaldı. Geldiğinden beri geceler boyu iskelede volta atarak kendi kendine söylenen, karşısında muhatabı varmış gibi öfkeli el kol hareketleri yapan bu adamın, girdiği her ortamı bozmak niyetiyle tatile çıkmış bir hali vardı. Durmadan için için birilerine kafa tutuyor ama kimseyle göz teması kurmuyordu. Turgay’ın saldırgan içe kapanıklığı öyle huzursuz ediciydi ki karısıyla birlikte Mavi Kumru Moteli’ne yerleşmelerinin daha ikinci günü, kullandıkları şezlongların çevresi boş kalmış, bulaşıcı hastalıktan korur gibi anneler çocuklarını onlardan uzak tutmuştu.

Mesele şöyle başladı: 18 Ağustos gecesi, Mavi Kumru sakinleri çoktan odalarına çekilmişti. İki garson iskeleye bakan taraçadaki lokantada kirli peçetelerle masa örtülerini topluyordu. Bütün gün güneşin alnında zincire vurulup gece yarısından sonra serbest bırakılan Gürcü çoban köpeği, lambaların ölgün ışığında zaman zaman görünüp zaman zaman kayboluyor, bungalovların arasından bahçelere, iskeleden kumsala, rustik döşemeli açık bardan pinpon masasına doğru köşe bucağa işeye işeye Turgay’ın şuursuz yürüyüşüne ekleniyor, insanla arasına kendi köpek kederini koyarak uyuyabileceği serin bir yer arıyordu.

O gece köpekten, garsonlardan ve Turgay’dan başka kişiler de vardı elbette. Sözgelimi Eda’yla Ufuk, bütün çiftlerde haset uyandıran erotik oynaşmalarına bir yenisini katmak üzere kaldıkları bungalovun balkonunda koku...

Devamını görmek için bkz.
ELEŞTİRİLER GÖRÜŞLER

Asuman Kafaoğlu-Büke, "Kuşku çağında insan", Radikal Kitap, 1 Mayıs 2015

Sema Kaygusuz yeni romanı Barbarın Kahkahası’nda bir mekânın içine tüm toplumu, bir haftadan kısa bir zaman dilimi içine ise tarihi sığdırıyor. Anlattığı yer deniz kenarında yaz tatillerini geçirmeye gelen ailelerin kaldığı bir motel, zaman ise ağustosun bir haftası. Olaylar sıcak bir ağustos gecesinde müşterilerden birinin herkesin göreceği bir yerde denize işemesiyle başlar. Saat sabahın dördü olmasına rağmen geceden beri okey oynayan bir grup kadın, adamın bu uygunsuz davranışını görürler ve kadınlardan biri olayı kocasına anlatınca sabah kahvaltı saatinde aileler arasında kavga çıkar. Yumruklar sonrasında çiftlerden saldırgan olanı moteli terk eder.

Olaylar bu noktadan sonra sakinleşecek sanırken bundan sonraki her sabah müşteriler idrarla pisletilmiş bir motelde uyanırlar. Sadece ilk gece gördükleri adam değil, herkes şüphe altındadır. Herkes diğerlerinden şüphelenmeye başlar. Otel müdiresi Ferhan hanım bunun “örgütlü bir iş” olduğuna kanaat getirir çünkü ikinci gün dolapta duran havlular, çarşaflar, peçeteler, masa örtüleri pisletilmiştir.

Böylesine kuşku ortamında yaşamaya başlar motel müşterileri. Bu romanın ana temasını oluşturur. “Birbirlerini suçlamadan başka bir dil kuramıyorlar” diye açıklanır bu durum. Aslında suçlama sadece etrafın pisletilmesiyle ilgili değildir, genel suçlama, motelde kalan çiftler arasında bireysel hale dönüşür. Bu da bizi ...

Devamını görmek için bkz.

Ömer Erdem, "Her çocuğun bedeni gelecek azabın ihtimali!", Radikal Kitap, 8 Mayıs 2015

Bir karşıtlıklar romanı Barbarın Kahkahası. Toplanıp ayrılmanın, zehirlenip sağaltmanın da aynı zamanda. Toplumdan toplumsal olana, kalabalıktan bireye, bireyden varlığa kayışın arayışlarıyla dolu. Edebi geçişkenlikler, kurgu, öyküleme, şiirsel dil ve elbette tarih, psikoloji, felsefe, din ve efsane ile de örülmüş. Anlatış neyi gerektiriyorsa ona dayanıyor iskeleti. Akıcı ve atak dili bir yandan onu yalınlaştırıyor ama altta taşıdığı esas meseleyi, sayfalar ilerledikçe çetrefil hale sokuyor. Başarılı mı bunda? Evet. Bir edebi metnin derdini muhatabına ulaştırırken dipte sakladığı, formül haline getirmediği, sloganlaştırmadığı tezini duyuruyor olması neden başarı sayılmasın? Nedir o tez? İşte bunun da tam ve net bir cevabı yok. İyi ki yok. Öteki türlü çoğul okumanın önüne geçerdi yazar. Modern edebiyatın kaynaklı olma hali yara alırdı. Yine de söyleyelim; çocuğa, çocukluğa, insandaki keşfedilesi mesafeye, yetişkinlerin dünyasına dalan ve mesafeleri cesaretle kısaltan bir roman bu.

Yaz tatilini geçirmek için deniz kenarındaki bir motele yerleşmiş eğitimli orta sınıftan bir grup insanın kısa süren birliktelik macerasına odaklanıyor hikâye. Aile ve birey olarak onların geçmişlerine dalışlar yaparken onları bir arada tutan tarihsel, toplumsal ve şahsi sebepler sorgulanıyor. Otel çalışanları, eşcinseller, sürgünler, uyumsuz evlilik yapmış aileler, genç çift...

Devamını görmek için bkz.

Elif Kutlu, "Mikrokozmostan makrokozmosa", Halkbank Kültür Sanat, 15 Mayıs 2015

Sema Kaygusuz Barbarın Kahkahası'nda küçücük bir motelde bir avuç insandan ve birkaç orta sınıf aileden oluşan topluluğun yapıp etmelerinden yola çıkarak bir ülkede olanı biteni en iyi şekilde ifade ediyor. Her şey Turgay’ın gecenin karanlığında denize işeyerek suyu kirletmesiyle başlıyor. Olaylar giderek büyüyen bir kirlenmenin etrafında ilerliyor. Kirlenmiş bir toplumda bireyin 'temiz' kalmasının mümkünlüğü sorgulanırken bir toplumda yaşananların sorumlusunun o toplumu oluşturan bireyler olduğuna vurgu yapılıyor.

Atom, molekül, hücre, doku… diye yol alıp, bir en küçükten başlayarak bir evreni oluşturan bütünün bir parçasıyız aslında. Her birimizin hayatları kendi içinde bir anlam taşıdığı hâlde bazen bütünün bir parçası hâline geliverir. Bu bütünde başka hayatlarla birleştirilen yaşamların bir araya gelmesiyle oluşur ve bu zincir en büyük halkaya yani evrene kadar öylece uzar gider. Hem kendi hayatımız içinde bir bütünlük olarak hem de bütünün bir parçası olarak yaşamımızı sürdürürüz. Mikrokozmos olarak niteleyebileceğimiz hayatlarımız makrokozmosun bütünlüğünün içinde küçük de olsa yer alır.

Bireyden topluma uzanan yol da tıpkı mikrokozmosla makrokozmos arasındaki zincir gibidir. Her bir birey kendi içinde yaşadıklarını aşlında topluma mal eder ve kendi dünyasında yaşadıklarıyla bir noktada toplumla eklemlenir; yaşadıkları o toplumun görüp geçirdik...

Devamını görmek için bkz.

Onur Baştürk, "Adamın biri geldi, iskeleden denize işedi!", Hürriyet Gazetesi, 20 Mayıs 2015

Yan şezlong komşum olan sarışın, aynalı gözlüklü kız yüksek sesle telefonda konuşuyor:

"Kızıııamm, deniz buzz gibiydi. İç organlarım üşüdü resmen!"

Çaprazımdaki şezlonglara kurulmuş sevgililer ise sessiz.

Daha çok adam kadınla flört ediyor.

Kadın bu flörtten memnun olduğunu minik kikirdemelerle belli ediyor.

Diğer şezlonglarda ise bir numara yok. Herkes cep telefonlarına gömülmüş, dünyayla/diplerindeki denizle ilişkileri pek yok gibi.

Benim arkadaşlar da bedenlerini güneşe vermiş, "Sezonu erkenden açtık" bronzluğuna ulaşıyor olmanın tepe hazzındalar...

İskeledeki şezlongda tek başımayım yani. Kendi dünyamda.

Derken bir adam kararlı adımlarla iskelenin en ucuna gidiyor ve ani bir hamleyle pantolonunu indirip denize doğru işemeye başlıyor!

Hoop! Bir dakika!

Bu son yazdığım cümle aslında şezlongda okuduğum kitapta oluyor.

Ama kitap, hafta sonu tam da benim bulunduğum gibi bir ortamı tariflediğinden ve girdap gibi içine çektiğinden olsa gerek, sanki bu işeme olayını da "gerçek hayatta olmuş gibi" hissediyorum.

Diyaloglar çat çat çat

Hangi kitap bu? Zevkle açıklıyorum: Sema Kaygusuz'un Barbarın Kahkahası adlı kitabı...

Bir motelde tatil yapan birbirinden alakasız insanların denize işeme olayından sonra içlerindekini nasıl teker teker kusmaya başladığı...

Devamını görmek için bkz.

Eray Ak, "'Çişin ehemmiyeti kaotik günlerde daha da güçleniyor", Cumhuriyet Gazetesi, 25 Mayıs 2015

Benzerlerinden çok da fazla artısı olmayan yazlık bir motel düşünün. Adı da Mavi Kumru Moteli olsun. Denize nazır bungalov evlerde konuklarını ağırlayan ve yazın, yıllık izinden çalınmış birkaç gününü orada geçirebileceğiniz sıradan bir tatil mekânı. Doğanın içinde kafa dinleyip çalışmaktan yorgun düşmüş dimağınızı dinlendirebileceğiniz huzur vaat eden bir yer. Buradan bile duyulan okey taşlarının şakırtısını bir kenara bıraktığımızda bu söylenenler kulağa kötü gibi gelmiyor. Bir çekiciliği var. Hele ki yaz, gelip kapıya dayanmışken...

Ancak bu Mavi Kumru Moteli'nin muadillerinden küçük bir farkı var. Türk edebiyatının önemli isimlerinden Sema Kaygusuz'un yeni romanı Barbarın Kahkahası'na ev sahipliği yapıyor bu motel ve Kaygusuz yeni romanında, bir motel içindeki bireysel huzursuzluklardan, toplumsal kırılma noktalarına doğru bir yolculuğa çıkarıyor okurunu. Bunu yaparken de, bugüne kadar okuduğumuz Sema Kaygusuz kitaplarından izleri yanına katıyor. Barbarın Kahkahası, Kaygusuz'un o bilinen üslubuyla akıp giden, bunun yanında, yazarın metnin farklı noktalarına yerleştirdiği gerilim duraklarıyla başka bir damardan da beslenen bir roman.

Romanın tüm çarkları, aslında bir yazlık tatil mekânında herkesin başına gelebilecek bir olayla çalışmaya başlıyor. Motelin "girdiği her ortamı bozmak niyetiyle ta...

Devamını görmek için bkz.

Hande Öğüt, "Sanki bir şey eksik, bir şey fazla, bir şey çok fazla...", K24, 28 Mayıs 2015

"Sema Kaygusuz yazınsal dili, kurgusu ve zengin imge dünyasıyla edebiyatın bir dil içinde yaratıldığının ve edebiyat estetiğinin fazlasıyla bilincinde olan, dilini ve temalarını Anadolu efsaneleri ve Batı mitolojisinin yanı sıra ekofeminist bir bakış içinden biçimlendiren, kendi yazın evrenini yaratabilmiş bir yazar."

Eserlerini heyecanla okuduğum Sema Kaygusuz’a dair duygumu, yeni romanı Barbarın Kahkahası‘nı okuduktan sonra bir kez daha anımsamakta fayda görerek, onunla ilgili yazdığım kapsamlı yazıya dönüp baktım. KulturKontakt Austria’nın düzenlediği "Literaris Edebiyat Ödülleri" (2010) için hazırladığım, Kaygusuz’a özel ödül kazandıran bir "rapor" ve eleştiri idi bu. Yarışmanın Türkiye jürisi olarak, 2009 yılı içinde yayımlanmış bir roman seçmem istendiğinde, aklımdaki tek eser, Yüzünde Bir Yer idi.

"Dersim Ayaklanması’yla sürgün edilen ve büyük bir suskunluğa gömülen Bese’nin hikâyesini, bütün kutsal kitaplarda adı geçen Hızır söylencesi ve önemli bir eğretileme olan incir üzerinden anlattığı Yüzünde Bir Yer’de, ilk romanındaki gibi, kadim coğrafyalardan beslenen imgelerle yüklü bir dil kullanıyor Kaygusuz. Bilinçdışı ile bilinç halini, geçmişle bugünü, gerçek ile masalı birbirine sarmalanan temalar ve dağınık bir zaman akışı içinde yansıtan Yüzünde Bir Yer, kendine bir yer bulmaya çalışan utanç ...

Devamını görmek için bkz.

Metin Celâl, "Barbarın Kahkahası", Cumhuriyet Kitap Eki, 28 Mayıs 2015

Olaylar Mavi Kumru Oteli’nde yaşanıyor. 18 Ağustos gecesi çoğunluk çoktan odasına çekilmişken otelde kalanlardan biri kararlı adımlarla iskeleye yürürken bir yandan da kemerini çözüyor, fermuarını indiriyor ve iskelenin ucuna geldiğinde bir gösteri havasında çişini yapmaya başlıyor. Herkesin uyuduğu umulan o saatte denize çiş eden bu adamı görenler var. Okey masasından kalkmaya hazırlanırken bu olaya şahit olan kadınlardan biri ertesi sabah olanları kocasına anlatınca olaylar gelişmeye başlıyor. Kadının kocası bu teşhirciye saldırıp yumrukluyor ve çişli bir polisiyenin içinde buluyoruz kendimizi.

Yumruklaşma ile son bulan çiş olayının ardından hemen her gün yeni çiş olayları yaşanmaya başlıyor. Olağan şüpheli kuşkusuz iskeleden çiş edip dayak yiyen Turgay. Her çiş olayından sonra müşterilerin terk ettiği otelin sahibesine göre mekanının adını çıkartıp iflas ettirme niyeti ile yapılıyor bu çişler. Ama çiş ederek kirletilen yerler, eşyalar çoğaldıkça başka kişilerin de zanlı olabileceğini düşünüyorlar. Artık oteldeki herkes birbirinden kuşkulanıyor.

Toplu olarak kirlenme, kirletilme romanın bir boyutu. Diğer yanda da bir avcı olarak yetişen bir ergen var. Ozan birkaç gün içinde balıklardan başlayarak her defasında daha büyük bir hayvanı öldürerek erkek oluyor.

Bu olaylar yaşanırken otelin sakinlerini ya da çiftlerini tanımaya başlıyoruz. Her çiftin en az bir öyküs...

Devamını görmek için bkz.

Fırat Demir, "Bir Yontucu: Sema Kaygusuz", Agos Kitap/Kirk, 30 Mayıs 2015

Sema Kaygusuz, bir yontucu.

İki karış geriye çekilelim, yontucuyu izleyelim.

O, mermeri mi eksiltiyor? Yoksa taşı çiğ haliyle mi bırakıyor?

O, anlamın maddi karşılıklarının yetersizliğini çok iyi biliyor.

Yüzey adım adım törpülenirken tüm genişliğiyle açılacak bir bakış için gereken yalın hale ulaşılabilir.

Ya da hiç dokunulmamış kütlenin bazen en incelikli anlamlara eş düşebileceğinin farkında olmak gerekir.

Yontucu, katmanlarla ilgilenir.

Yontucunun hareketi, üst üste binmiş katmanlar arasında gidip gelen bir harekettir.

Sema Kaygusuz’un son romanı Barbarın Kahkahası'nda hareket bu sefer yüzeyden başlıyor. Brutalist bir mimarın elinden çıkmış bir roman sanki; yazının bileşenlerinin hakkını temsil etmek isteyen netlikte bir roman. Netliği pekiştirmek için belki de, hikaye, bir sidik hadisiyle açılıyor. Sidik metaforu kabalığı, hamlığı, kendi kendine oluşmuşluğu belirgin kılıyor. İşbu romandaki karakterler ve mekan da, öyle fısıltıyla değil, büyük bir patlamayla karşımıza çıkıyorlar. Kumla dolu bir çuval gibi önümüze bırakılıyorlar.

Bir moteldeyiz. Bir motel dolusu insanla birlikteyiz. Motel çalışanları, evli çiftler, eşcinsel iki erkek, genç aşıklar, yalnız kadınlar, çocuklar... Motel her nasıl yüzergezer bir alan olarak pek çok başka mekanı, mesela Türkiye’yi, mesela insanlık tarihi içerisinde geni...

Devamını görmek için bkz.

Esra Yalazan, "İnsanın kuyusuna inmek", Kitap Zamanı, 3 Haziran 2015

Sema Kaygusuz’un yeni romanı Barbarın Kahkahası hem farklı türleri içeren dramatik yapısı hem de meselesi itibarıyla yazarın diğer kitaplarından farklı. Barbarın Kahkahası yazmaya, hikâye etmeye, doğru zamanda anlatmaya, susmaya dair meselesi olan bir yapıt.

İnsanın özünde saklı olan derin gölgeli, loş alanlara izinsiz girmek ne yazar ne de okur için kolaydır. Niyet, merak, tutku tek başına karanlık kuyulara inme cesareti vermez. Eğer okur olarak romanın içindeyken izlediklerinizin bir parçası olmak istiyorsanız karakterlerin arkası görünmeyen bakışlarına, sızlayan yaralarına, içselleştirdikleri hikâyelerine rikkatle dokunmanız gerekir. Orada gördüklerinizin, dinlediklerinizin, önemsiz gibi görünen ayrıntıların, puslu resimlerin bir gün ansızın karşınıza çıkacağını seziyor, huzursuzlukla karışık tuhaf, kaotik bir duygu fırtınasıyla ürperiyorsanız yazar da size kendi içtenliğiyle dokunabilmiş demektir. Malum, has yazarlar –türü ne olursa olsun- pansuman olsun diye yazmazlar. Bazen yaşarken anlamsız gelen katı gerçekliği harf harf yeryüzünün kalın kabuğuna kazır, ruhu kanatır, bazen de hakikat peşinde koşan derviş misali şiirin sarhoş eden büyüsüne sığınırlar.

Sema Kaygusuz, hemen her kitabında kullandığı dilin edebi dikeniyle, benzersiz üslubuyla, anlatım enerjisiyle rahatsız ederek iyileştiren yazarlardan. Son romanı Barbarın Kahkahası fa...

Devamını görmek için bkz.

Melisa Kesmez, "Tam kahkaha atacakken", Remzi Kitap Gazetesi, 12 Haziran 2015

Okur daha ilk sayfadan o moteldeki odalardan birini kiralıyor ve olan biteni bazen dudaklarını ısırarak, bazen de ağlanacak halimize gülerek izliyor.

Küçük bir yerden büyük bir resme bakıyor Kaygusuz; aynı motelde tatil yapan bir grup insanın başından geçenlerin ışığında –aslında karanlığında– bir ülkeyi anlatıyor. Motelde bazı “hassas” meseleler birbiri ardına infilak ederken ortaya çıkan manzara, içinde bulunduğumuz ahval hakkında çok şey söylüyor. Roman ilerledikçe bir tatil mekânından beklenilen sükûnet, rahatlık, huzur sıfatlarının altları bir bir oyulurken; tatil, moteldeki herkes için bir kâbusa dönüşüyor. Yüzme saati, bira molası, tavla turnuvası, gölgede kestirme kaçamağı, pinpon turnuvası, limonata faslı ve kahve falından ibaret tatilci rutini masumiyetini yitiriyor, yoldan çıkıyor. Günün sonunda perde aralanıyor, bir nevi takke düşüyor; kel görünüyor.

Kaygusuz bütün bunları, bitmesin diye gıdım gıdım okutan nefis bir Türkçeyle anlatıyor. Gündelik hayatın içine sızdırdığı meddah dili, efsunlu anlatım tarzı ve kendine has betimlemeleriyle beni bir kez daha edebiyatına hayran bırakıyor:

“İlerideki kayalık tepeye tırmanan keçilerin, kıyıda anebean yuvarlaklaşan taşların, yosun bağlamış iskele ayaklarının insana seslenen titreşimine kayıtsız, kendi imal ettikleri tedirginlik kafeslerinde dilim dlim tüketiyorlardı zamanı. Hiç bitmesin bu an, bu huzur...

Devamını görmek için bkz.

Emek Erez, "Bizim büyük kirlenmişliğimiz", Edebiyat Haber, 24 Haziran 2015

Sema Kaygusuz’un son romanı Barbarın Kahkahası'nda yazar, bir otelde tatilini geçiren insanlardan yola çıkarak, bize yaşamımızın çarpıklıklarını, küçük hesaplarımızı, çocukluğu, ikili ilişkilerdeki iktidar çekişmesini, insanın doğa karşısında anlamsızlığını ve hissizliğini, farklı olana karşı geliştirilen ön yargı ve nefreti zengin bir alt metinle okuyucuya sunuyor.

Barbarın Kahkahası kitabı ile ilgili öncelikle bahsedilmesi gereken oldukça anlamlı olduğunu düşündüğüm kitabın başlığı ve “barbar” kelimesi. Barbar kelimesi genellikle; “vahşi”, “yabani”, “ilkel” gibi anlamlarda kullanılırken, özellikle “uygar” ve “modern” olmayanın vurgulandığı bir dönemin önemli sosyal bilim kavramlarından birisi olarak çıkarak karşımıza. Her topluluğun kendince farklı bir yaşam tarzı olabileceği göz ardı edilerek oluşturulan bu bakış açısına göre; kendisine “uygar” diyen toplumlar, kendileri gibi olmayanları “barbar” ilan etmişler ve onlara kendilerince “uygarlık” götürme uğraşında bulunmuşlardır. “Uygar” insan, onca savaş aracını gerecini üreten, doğayı tam anlamıyla faydacı bir anlayışla tüketen, dünyayı çöplüğe çevirip, iklimi değiştiren, Somoa yerlilerinin adlandırmasıyla; “göğü delen adamlar” yani bizler. Kitabın başlığı bana bunları çağrıştırırken, sadece yaşam biçimleri farklı olduğu için “barbar” olarak tanımlanan toplulukların kitapta otelde yaşananlara, doğasına...

Devamını görmek için bkz.

Beyza Becerikli, "Barbarın Kahkahası Üzerine", Varlık Dergisi, Haziran 2015

"(…) sanıyor musunuz ki herkes kendisinin kendisidir?" [1]

Kaygusuz’un dokuzuncu kitabı ve üçüncü romanı Barbarın Kahkahası, Nisan ayında Metis Yayınları’ndan çıktı. Barbarın Kahkahası, deniz kenarında bir motelde, bir Ağustos ayında geçen 5 günü anlatıyor. Mavi Kumru Moteli’nin pek de sakin olmayan geçici yerleşikleri, roman boyunca gerilimli hikâyelerin farklı gözleri oluyorlar. Romanın birinden diğerine kayan akışkan karakterli yapısıyla, motelin üst belirleyici işlevine binaen mekân ile kurulan sabit ilişki dengeleniyor. Üç kuşak birlikte tatil yapan aileler, okeye yeterli sayıyı tamamlayan evli arkadaş çiftleri, yalnız ve yaşlı kadınlar, yalnız evli çiftler, sevgililer, dört bir yandan gelen ve her an yerine yenisi getirtilebilen otel çalışanları, bahçıvanın köpeği, iskele, bungalovlar, masalar, masa örtüleri ve havlular… Her birinin bir (ve/ya birkaç) hikâye kazandığı kişiler ve nesneler, yazarın sunduğu her an patlamakta olan bir rahatsızlık atmosferi içerisinde yerlerini alıyorlar.

Romanın ‘rahatsızlığı’, temel olarak iki boyutta karşımıza çıkıyor. İlkin, yakın ve (görece) uzak ülke tarihinden, bu tarihin hem resmi yazımında hem halk arasında söylenegelmiş, çeşitli ön kabullere dayalı aksettirilme biçimlerinden duyulan bir rahatsızlık süzülüyor. Aynı önemle fakat farklı bir boyutta, yine norm/al olarak kayıt edilmiş kadın ve erkek rol...

Devamını görmek için bkz.

Esra Ertan, "Bir yıkımın sorumluluğu", Sabit Fikir Dergisi, 9 Temmuz 2015

Sema Kaygusuz’un son romanı Barbarın Kahkahası, bir yıkımın sorumluluğu altında insanın kendisiyle, ötekiyle konuşabilmesinin, duyduğunu yorabilmesinin, içine akıtabilmesinin hikayesi. Anlatıcının metindeki her karaktere sirayet ettiği, suyun dibindeki bir taşın, koyda ansızın ortaya çıkan bir keçinin, köpeğin animist bir ruhla işarete dönüştüğü bir anlatı olma özelliği de taşıyor öte yandan. Barbarın Kahkahası bu haliyle, Kaygusuz’un metinlerindeki dil ve biçim arayışlarının baki kalacağını duyumsatan, onun kendi anlatımını kalıplaştırmadan kurmacayı hep yeniden inşa edeceğini ifade eden estetik kaygısını da muhafaza ediyor.

Tatil sezonunda, Mavi Kumru adlı bir motelde yaşanan gizemli bir “kirlilik” olayı metnin odak noktası. Bu anlamda hikaye bir yanıyla gösterileni olmayan, polisiye tekinsizliği içinde bir boşluğu imliyor. Bu boşluk, öyküdeki karakterleri birbirine yakınlaştırırken aynı zamanda uzaklaştıran bir anlama da sahip. Orta sınıf huzursuzluğunun farklı açılardan fotoğrafik sunumu da bu boşluğu çoğaltan yapının dolgu malzemelerinden. Motel sakinlerini huzursuz eden “kirlilik”, sağa sola yapılan işeme hadisesinin yarattığı asap bozucu bir hijyen sorunu olmaktan öte, bir sınır durumunu işaret etmeye başlıyor. Bu anlamda “kirlilik” bellekle, koy vermenin, tıkanmanın, biriktirmenin ve unutmanın hudutlarını imleyen bir çizgi aynı zamanda. Motel saki...

Devamını görmek için bkz.

Canan Hatipoğlu, "Kaygusuz'dan topluma panoraması", Milliyet Kitap, Mayıs 2015

Hayat dediğimiz şey aslında bulaşıcı bir hastalıktan ötesi değil. Birbirimize değerek, hissederek, hatta aynı yerkürenin üzerinde aynı havayı soluyarak bile kendi hastalığımızı başkalarına bulaştırıyor, onların hastalıklarını kendi vücudumuza alıyoruz. Aynı virüsün milyarlarca varyasyonu kanımızda geziyor. Başkalarının hayatları bizi, bizim hayatımız başkalarını etkiliyor. Geçmişte yaşamış bir köylünün hayatı, henüz doğmamış bir şehirlinin hayatına eklenip bağlanıyor, sonsuza giden bir zincir oluşturuyor.

Sema Kaygusuz’un yeni romanı Barbarın Kahkahası aslında bunu anlatıyor. Birbirini tanımayan insanların, aynı yerde bulunması bile bir başkasının hayatını farklılaştırabilir. Aynı motelde kalan, birbirlerinden farklı meşreplerdeki tatilcilerin hayatı birdenbire birbirine eklenebilir. Hayat sürüp gitse de her zamanki gibi olmayabilir. Tatil, her ne kadar tembellik ve dinlenme vakti olsa da aynı zamanda çıplaklık vaktidir. Sadece tensel olarak değil, ruhsal olarak da gevşer, kendimizi bırakır, maskelerimizi çıkarıp atmasak bile daha az kullanır hale geliriz. O yüzden herkesle tatile gidilmez, o yüzden insanlar tatile çıkınca birbirlerini daha iyi tanır. Bu gevşemişliğin içinde, Mavi Kumru Oteli’nin birbirlerini mekanın içinde çeşitli yerlerde görmek dışında pek tanımayan geçici sakinlerinin hikayesini anlatan Barbarın Kahkahası her şeyden ziyade,...

Devamını görmek için bkz.

Ezgi Bilgin, "Türkiye Dertleri Panoraması", Sanat Atak, 24 Haziran 2015

Toplumsal çatışmanın her fırsatta eleştirilen iktidar mekanizmasının gündelik hayattaki yansımalarını görmek ilginç oluyor. Bir bakıyoruz ki devleti mümkün kılan iktidar pratikleri gündelik hayatın bizatihi içinde. Mesela bugünlerde Suriyeli mülteci ve sığınmacıları ucuz iş gücü olarak gören iş yeri sahipleri veya onlara öcü muamelesi yapan insanlar her yeri kuşatmış durumda. Bu da bir çeşit iktidar pratiği değil mi; ast olarak gördüğünü ezme, horlama, sürgün ve tehcir etmeye dayanan?

Demem o ki faili çok da uzakta aramayalım. Devlet katilse, toplumsal özneler olarak bizler de “gündelik hayat ritüellerimiz ” de katili besleyen büyütenleriz. (Hatırlayalım; Althusser ideolojinin, sistemler temsiller ve gündelik hayatın ritüelleri aracılığıyla işlediğini söylüyordu.)

Sema Kaygusuz’un Barbarın Kahkahası romanı işte bu iktidar mekanizmasının gündelik hayatta nasıl vücut bulduğunun güzel bir örneği. Kaygusuz Barbarın Kahkahası'nda farklı toplumsal sınıflardan ve kültürel geçmişlerden gelen bir grup insanı tatil köyünde buluşturuyor. Ortada da sidik metaforu üzerinden işleyen bir hikâye var.

Barbarın Kahkahası'ndaki mikro hikâyelerden ortaya bir iktidarın nasıl şekillendiği çıkıyor. Mesela Ozan’ın ergenliğe geçiş aşamasının hayvanlar üzerinde kurduğu iktidar üzerinden verilmesi bunun bir örneği olabilir. Burada avcılık Ozan’ın bir çeşit erge...

Devamını görmek için bkz.

Güzella Bayındır, "Sema Kaygusuz’dan; Barbarın Kahkahası", Kitapeki, 30 Aralık 2015

"…O zaman çaresizlik diye bir şeyin olmadığını, çaresizliği bizim uydurduğumuzu, bizim birbirimize ettiklerimiz

yüzünden doğan bir şey olduğunu anlıyorsun.” (Sayfa 33, Barbarın Kahkahası)

Deniz kıyısında taş sektirmek gibi kimi kitaplar. Zıplaya zıplaya kaya kaya gider taş suyun üstünde. Taşı sektiren de taş da deniz de hatta suyun dibindeki yosun da bilir o taşın dipte bir yerlere çökeceğini.

Barbarın Kahkahası’nda Sema Kaygusuz kusursuz bir taş sektirici gibi. Her bir sözcüğü okuyucunun zihnine defalarca çarpıyor ve gidip kalbinin en derinlerine oturuyor.

Ağzında kekremsi bir tat. Burnunda kesif bir sidik kokusu. Hangimiz işedi?

Mavi Kumru Moteli

Denize uzun uzun boşaltılan bir mesane açıyor sahneyi. “…Çabucak… denize diyeceği bir şey varmış da kelimesini ancak mesanesinden dökebilirmiş gibi en uzağa attırarak işemeye başladı. …”

“… Turgay, denize işeyen… bir adam olmaktan öte kendini çalıştıran etten bir metronomdu. …”

Turgay’ın bir akşam vakti okey oynayan kadın misafirlerin bakışlarının eşliğinde yaptığı bu boşaltma eylemi bütün romanın ana izleği de oluyor. Yıllardır saklanan sırlar, yıllardır taşınan ilişkiler, ağırlıklar, yükler, acılar dökülüyor defalarca boşaltılan mesanelerden.

Üç tarafı denizlerle dört bir köşesi yozluklarla döşeli bir ülkenin bildik sayfiye yerlerinden birinde ...

Devamını görmek için bkz.

Sevcan Tiftik, "Barbarın Kahkahası: Mavi Kumru Moteli’nde Queer Bir Mekân", Post Dergi, 12 Mayıs 2016

Barbarın Kahkahası apar topar çıkılan bir yolculuk için hazırlanmış minik el bavulu gibi bir roman. İçerisine Türkiye toplumuna ve insanlık tarihine dair eleştirel birçok şey tıkıştırılan ancak ağzı kapanmayan, ağırlığından öyle kolay taşınamayan bir bavul bu roman. Bu yazıda Barbarın Kahkahası’ndaki Melih ve İsmail’in kendilerini anlatı boyunca diğer karakterlerden mekânsal olarak ayırması irdelenerek iskelenin queer bir mekâna dönüştürüldüğü ileri sürülecektir.

Moteldekilerin tatil normu dışında kalan Melih ve İsmail’in tatili Mavi Kumru’nun merkezinde değil, periferisindedir. “Mekândan mekâna geçerken koku ve kostüm değiştiren tatilcilerin dışında kalan bu iki erkek, iskeleyi kendi yerleri belleyerek özerk bir ada haline getirmişti[r]” (40). “İskelede korsan bir yaşam kuran” (50) ikili, yabancılaşma sonucu iskelenin işlevini, imajını değiştirir ve ondan yeni bir mekân üretir. İkili, sadece temizlik ihtiyaçları ve telefon şarjı için bungalova girip çıkar. Burada ileri sürülen, ikilinin bu dar alana sıkıştırıldıkları ve iskelede bir direniş alanı yarattıkları değildir. Melihle İsmail’in orada konumlanışı bir dışlanmadan değil “içsel bir zorunluluk”tandır (48). Öyle ki motelde kaos yaratan sidik olayları, Faruk’un Turgay’a kafa atması ve Ozan’ın her gün motele başka bir ölü getirmesine “gereğinden fazla kayıtsız kalan Melih’le ...

Devamını görmek için bkz.

Selma Sayar, "Mavi Kumru Moteli’ndeki Memleket", Kitapeki.com, 21 Mayıs 2016

Çevremdeki kitapsever arkadaşların önerileri, hakkında okuduğum yorumlar, Yunus Nadi Roman Ödülü’nü kazandığı haberi ve Sema Kaygusuz’un adı; bunların bir araya gelmesi, Barbarın Kahkahası’nı okumak için bir heves, bir heyecan yarattı. Böyle yüksek beklentiyle bir kitaba başlamak, elbette hayal kırıklı yaşamak riskine de neden oluyor. Ama daha ilk sayfalarda felsefesi, meselesi ve adı gibi ilginç konusu olan kitap okumanın sevincini hissetmeye başladım.

Aklımdaki ilk soru yabanlığın, vahşiliğin, barbarlığın kahkaha ile nasıl bir ilişkisi olabilirdi; mutluluk ve neşe anlamına gelen bir “kahkaha” mı bu yoksa alaylı bir “kahkaha” mı? Sonunda anladım ki buradaki “barbar” gülünç bir şekilde uygar olarak geçinen bizlerin ta kendisi, nitekim atılan “kahkaha” da durumun trajikomikliğini yansıtıyor.

Kirletmek, Kirlenmen, Temiz Kalmak

Olaylar bir motel olan Mavi Kumru’da geçer. Motelin müşterilerinden Turgay’ın, gecenin bir yarısında, denize doğru yönelip işemesi ve motelin okey takımı Serpil, Gülenay, Aysu ve Dilek’in bu olaya tanık olması, ertesi gün Dilek’in kocasına olayı anlatmasıyla Faruk’un Turgay’a saldırması, motelin diğer müşterilerinin olaya müdahil olması ve olayların büyümesi üzerine Faruk ve eşi Dilek’in otelden ayrılmasıyla olaylar durulur. Ancak kısa bir süre sonra “çiş hadisesi” farklı bir boyut kazanarak tekrar motelin gün...

Devamını görmek için bkz.

Gürel Ormancı, "Olanca sefaletiyle barbarlık", K24, 20 Temmuz 2017

Sema Kaygusuz'un son romanı Barbarın Kahkahası; şiddetin içkin hâlini renkler, sesler, kokular, duygular ve düşünceler arasından sıyırarak gösteren bir eser.

Süfli bir suçla ilgili ağır kokan bir kuşku... Her katmandan her düzlemden olanca sefaletiyle barbarlık... Toplumsal düzene, dile ve gündelik yaşama biçim veren sistemlerin karmaşasını açığa vuran bir roman. Kendimizden ve çevremizden bildiğimiz, hatta kitaplardan, gazetelerden, haber bültenlerinden tanıdığımız insanları Beyaz Kumru Moteli'nde, yaz tatilindeki hâlleriyle anlatan, aydınlık, sissiz, buğusuz, ağdasız bir dil... Bugünün girift ilişkilerini, birbirine karışmış bağlamları, anlaşılması nice psikolojik görüşe göre farklılaşan ruhsal çözümlemelere muhtaç sapmaları, iç içe geçmiş toplumsal sorunları karanlığa boğmadan gösteren bir anlatım...

Romanın spot cümlesi şu: "Evcil hayatlarımıza sızmış biri çocuk, diğeri yetişkin iki barbar, hicveden bir kahkahayı, karşılıklı atışan âşıklar gibi tamamlıyorlar."

Dar bir mekânda birbirinden farklı birçok karakterin kanlı canlı korkuları, takıntıları, hasetlikleri, erdemleriyle dört bir yandan hikâyeye katılmasıyla kurulan romanın gizemli özdenliğini; fütursuz asi entelektüel Eda, tıp tarihi profesörü Simin, romanın ikinci anlatıcısı sayılabilecek Simin'in Osmanlı kültürüne ait müktesebatıyla, italik dizilmiş bölümleri ve yazar ile Simin arasındaki ipince g...

Devamını görmek için bkz.
 
 

Kişisel Veri Politikası
Aydınlatma Metni
Üye Aydınlatma Metni
Çerez Politikası


Metis Yayıncılık Ltd. İpek Sokak No.5, 34433 Beyoğlu, İstanbul. Tel:212 2454696 Fax:212 2454519 e-posta:bilgi@metiskitap.com
© metiskitap.com 2025. Her hakkı saklıdır.

Site Üretimi ModusNova









İnternet sitemizi kullanırken deneyiminizi iyileştirmek için çerezlerden faydalanmaktayız. Detaylar için çerez politikamızı inceleyebilirsiniz.
X