ISBN13 978-975-342-953-5
13x19.5 cm, 304 s.
Liste fiyatı: 316.00 TL
İndirimli fiyatı: 252.80 TL
İndirim oranı: %20
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et
Sema Kaygusuz diğer kitapları
Sandık Lekesi, 2000
Doyma Noktası, 2002
Esir Sözler Kuyusu, 2004
Yüzünde Bir Yer, 2009
Karaduygun, 2012
Sultan ve Şair, 2013
Barbarın Kahkahası, 2015
Aramızdaki Ağaç, 2019
Gaflet, 2019
AYIN ARMAĞANIAYIN ARMAĞANI
Diğer kampanyalar için
 
Yere Düşen Dualar
Yayıma Hazırlayan: Eylem Can
Kapak Tasarımı: Emine Bora
Kitabın Baskıları:
1. Basım (Doğan Kitap): 2006
9. Basım: Temmuz 2020

"Kumsaldaki taşlara bakarak da okunabilir denizin soyağacı. Taş, kumsalın en eskisidir çünkü; kayaların kumla akrabalığını pürüzsüz yüzünde bir dert gibi taşır. Issızlığın kadim bilgisine sabırla bekleyerek erişmiştir. Taşın da bir ahlakı vardır, evet. İnsankişinin katlanamayacağı durmaklığa içkin bir ahlak kakılmıştır bünyesine. Taş taşlaşmakla önceki denizini yitirmiş, yitireceği hiçbir şey kalmamış bir kimsedir. Kumlaşıncaya değin yeniden doğan denizlere bakacaktır hep. Bu yüzden, işte tam da bu yüzden, asla kumsaldaki taşları toplamamalı. Yoksa ölürler."

Yere Düşen Dualar ilk kez yayımlandığı 2006'dan günümüze, birçok okur ve eleştirmen tarafından "destansı, mistik, alegorik ve çok katmanlı bir roman" olarak değerlendirilmiş, beğeniyle karşılanmıştır. Anlatmayı da anlattığı kadar önemseyen, zengin bir hayal gücünün ürünü olan bu romanı nitelikli edebiyattan zevk alan okurlarımıza özellikle tavsiye ederiz.

İÇİNDEKİLER
Üzüm
Söylenti
Dokunuşlar
Ahtapotun oğlu
Üzüm yağmacısı
Galenos
Zehir
Lodos Kitaplığı
Tenin üzgünlüğü
Yakub
Biçimler
Latife Keşal
Eşkina
Şom
Demirbüken
Mercan
Dağ yokluğu
Gam
Çağrı
Merhamet
Altın
OKUMA PARÇASI

Giriş bölümünden, s. 11-13

Hakkımda çıkan söylentiler olmasa ne yapardım bilmiyorum. Saçımdan tırnağıma bütün görünüşüm, ada halkının dizginsiz hayal gücünün eseridir. Alabildiğine kısalan sözümü, dediğimi yalanlayan abartılı beden dilimi, hepsinden öte, muğlak bir zaman diliminden şimdiki zamanın perdesine düşen karaltımı tümüyle onlara borçluyum. Beni burada sözcük sözcük, santim santim yarattılar.

Söylentinin doygunluğa ulaşıp herkesi etkisi altına alması bundan dört yıl öncesine rastlar. Durgun, güneşli bir eylül günüydü. Durgunluğu özellikle vurguluyorum. Burası yıl boyunca topu topu yirmi gün rüzgârsızdır. Genellikle sesler uzaklarda tuz olur. Henüz işitilmeden kristalleşirler. Birbirimizi duyabilmek için rüzgârı arkamıza alırız. O eylül, sözcükler yörüngemize düşüyor, kaçamaklı cümleler kurulamıyordu. Öte yandan kulak tırmalayan inanılmaz bir gürültü sarmıştı ortalığı. Yazın sona ermesiyle birlikte, iskeleyi karnaval yerine çeviren turistler, bagajlarında kasa kasa şaraplar, hezaren sepetler, zeytinyağı şişeleriyle akınlar halinde feribota doluşup adayı terk ediyorlardı. Biz ada yerlileri yine bir başımıza kalıyorduk. Bağbozumu yeni bitmiş, tarım işçileri konakladıkları barakalarda yataklarını toplamaya başlamışlar, onlardan geriye sokakları saran üzüm burukluğu kalmıştı. Onca hareketliliğe karşın, benim için her zamanki gibi sıradan bir gündü.

Sabah sekiz otuzda kütüphaneyi açmış, küçük tüpte çayımı demlemiş, formika masamda öğlen...

Devamını görmek için bkz.
ELEŞTİRİLER GÖRÜŞLER

Ahmet Sait Akçay, "Yere Düşen Dualar’ı Postmodern Bağlamda Okumak", Hürriyet Gösteri, Eylül 2006

Sema Kaygusuz’un ilk romanı Yere Düşen Dualar, Türk romanının çıkışına koşut olarak okunabilir. Romanın hem Kaygusuz hem de Türk edebiyatı için yeni bir kazanım olduğu da kuşkusuz. Belirli ölçülerde Postmodern aura’dan beslenen roman, Türk romanın kanonları arasında yerini alacaktır.

Postmodern kurmaca, Türk romanını belirgin biçimde görünür hale getirdi. Berna Moran, “Postmodenist yazarlar, romana dış gerçekliği yansıtan sosyoloji, ahlak ya da felsefe alanlarında doğruları dile getiren bir metin değil, kurmacanın kendi dünyasında oynayan bir oyun olarak bakarlar” der. Gerçekçi bir çerçevede başlayan roman, özellikle ikinci bölümde kurmacanın kendi dünyasında ele alınan çarpıcı bir üst gerçekliğe bürünüyor. Postmodern yazarlar genelde “arayış-quest” durumunu metnin merkezine koyarlar. Yere Düşen Dualar da, anlatıcının annesinin kaybolmasıyla başlayan arayışta olduğu gibi temelde bir arayışın öyküsü…

Roman’da ilk bölüm olam Üzüm “ben-anlatıcı”yla kurgulanmış. İkinci bölüm olan Altın ise üçüncü tekil kişi ağzından anlatılıyor. Birinci bölümdeki anlatıcı, aynı zamanda romanın baş kişisi olan Leylan Karaca’dır. Bir kütüphanede memur olarak çalışmaktadır. Rutin denebilecek bir hayatı vardır. Hayat çok gerilimlidir onun için. Annesi onu terk etmiştir. Yaşadığı adanın gizemli olduğu kadar tekinsiz bir tarafı vardır artık. A...

Devamını görmek için bkz.

M. Gökşen Buğra, "Yere Düşen Dualar’da 'Gerçeklik'in Evrimi", Varlık Dergisi, Eylül 2006

Yere Düşen Dualar, Türk Edebiyatı’nda daha çok öyküleriyle tanınan Sema Kaygusuz’un 2006 yılında yayımlanan ilk romanıdır. Roman, bir adada yaşayan anlatıcı Leylan’ın ailesiyle, ada halkıyla, doğayla, zamanla ve varlığıyla iç hesaplaşmalarının konu edildiği ilk bölüm “Üzüm” ve ilk bölümün izdüşümlerinin efsane düzleminde anlatıldığı “Altın” adlı ikinci bölümden oluşur. Anlatıcı Leylan, çok sevdiği amcasının ölümü, ardından annesinin evi terk etmesi sonucunda suskunluğa bürünen alkolik babasıyla yaşamak zorunda kalmış; söylencelerle yaşayan ada halkına günbegün yabancılaşmıştır. Doğada huzur bulmak isteyen sanatçıların ve turistlerin ziyaretlerinden olumsuz etkilenen ve yozlaşmaya başlayan ada, karakterlerin kişisel kopuşlarının bütünlüklü bir yansıması olarak yer alır. Anlatıcının adada somut olarak var olmayı başaramaması, onu, Latife Keşal adlı bir falcıya sığınmaya ve falların, rüya yorumlarının gerçekliğinde huzur bulmaya itmiştir. Leylan, bir yandan babasının suskunluğunu bozarak aile trajedisini çözme isteği taşırken, Latife Keşal’ın yorumlarından biriktirdikleriyle kendi soyut dünyasını kurar. İlk bölümde doktorların ümidi kestiği babası hasta yatağındayken anlatmaya başladığı hikâye, ikinci bölümdür. Bu bölümün anlatıcısı da Leylan’dır; ancak iç içe geçen hikâyelerde başka anlatıcı sesleri de duyulur. Tek gözü olmayan bir oğlan, ölünce adını ala...

Devamını görmek için bkz.

Handan İnci, "Mistik Bir Büyüme Romanı: Yere Düşen Dualar", Cumhuriyet Kitap, Mart 2006

Bir öykücünün ilk romanı her zaman tedirginlikle okunur. Hele öyküde çok başarılı bir yazarsa. Sema Kaygusuz'un romanını bu duyguyla okumaya başladım. Daha ilk sayfalarda Kaygusuz'un etkileyici biçemiyle okuma zevkinin doruklarındaydım. Ama bir roman için ancak son sayfasına geldiğinizde fikir sahibi olabilirsiniz; bütünü kavradığınızda. İtiraf etmeliyim ki okumaya başlamadan önce kitabın ara başlık ve bölümlerine bir göz atmış, acaba yan yana akıp giden öykü ırmaklarıyla mı karşılaşacağım diye endişeye kapılmıştım. Bitirdiğimde ise şaşırtıcı inceliklerle kurgulanmış, derinlemesine işlenmiş bir roman vardı elimde. Bütün bu öyküler düşündüğüm gibi bir kesilmeye değil, daha çok anlatının gizli dikişlerle birbirine eklenip bütünleşmesine hizmet ediyor, ortaya "tam" ve usta işi bir roman çıkarıyordu.

Kaygusuz'un romanı önce şekil olarak dikkat çekici. Birbiriyle ilgisiz gibi görünen iki bölümden oluşuyor. Öyle ki her bölüm tek başına da "iyi bir roman" dedirtebilir size. Ama birinci bölümle ikinci bölüm arasındaki bağlantıların izlendiği bir okumada roman mükemmel bir bütünlüğe ve doyuruculuğa kavuşuyor. Birinci bölümde, kendi içinde yerine oturan, ama çok da derin anlam yüklemediğiniz cümlelerin aslında nasıl zengin çağrışımları olduğunu ikinci bölümdeki yansımalarında görüyorsunuz. Bu yönüyle Yere Düşen Dualar bizden döngüsel bir okuma tarzı b...

Devamını görmek için bkz.

Semih Gümüş, "Bir Roman Ne Anlatır?", Radikal Kitap, Nisan 2006

'Yere Düşen Dualar'ın dili, sözcüklerin yaratıcı söz yaratmakta ne denli hünerli olabileceklerini ve hayal gücünü yazarın elinden alıp nasıl dışavurabileceklerini gösteriyor

Belli ve tam bir karşılığı olmamasına karşın, vazgeçemediğimiz sorulardan: İnsan bir romandan neler bekler? Somut beklentiler, her zaman, önce romanın ne anlattığıyla; duygusal, düşünsel beklentilerse, yazınsal yazının insanların bilişsel dünyalarına yaptığı tanımlanması güç etkilerle ilgilidir.

Bu soruyu Sema Kaygusuz'un Yere Düşen Dualar romanını okumayı sürdürürken yalnızca kendimi ilgilendiren sınırlar içinde tutmaya özen göstererek soruyorum. Yere Düşen Dualar'ı ne bekleyerek okudum? Bir ölçü olmaz elbette ve öyle almak da çoğun doğru sayılmaz belki ama: hiçbir şey.

Sema Kaygusuz, edebiyatın bir dil içinde yaratılıp bütün anlamın orada kaynayarak öyküye ve romana dönüştüğünün en çok bilincinde olan yeni kuşak yazarlardan. Dili, edebiyatta böyle bilmeyen var mı, denirse, elbette var. Öyle görmeyenlerin yanı sıra, öyle gördüğünü sananların da bulunduğu yerde ve edebiyatı bam telinden anlatanların yüksek perdeyle akordu kolayca bozdukları şimdilerde, Yere Düşen Dualar gerçekten de sıra dışı bir roman olarak edebiyatımıza bir gurur tacı gibi kondu.

Öyküsü ağır dili hızlı

Yere Düşen Dualar'ın dili, sözcüklerin yaratıcı söz y...

Devamını görmek için bkz.

Tülay Akkoyun, “Yere Düşen Dualar”, Cumhuriyet Kitap Eki, Ocak 2007

Yere Düşen Dualar Üzüm ve Altın olmak üzere iki bölümden oluşuyor. Gerçekten düşe geçilen iki bölümde de aynı karakterler yer almaktadır. Yakın tarihte, bir ada halkını anlatan birinci bölüm, amcasının ölümü üzerine annesinin evi terk etmesinden sonra babasıyla yaşamaya başlayan bir genç kızın ağzından anlatılıyor. Üzüm burukluğunda bir öykü. Romanda dil açısından dikkat çekici yenilikler var. Aslında yenilik demek ne derece doğru, bilmiyorum. Kullanılan sözcükler günlük yaşamda sıkça kullanmadığımız, kıyıda köşede kalmış sözcükler. Hamsini fırtınası, fırdolayı, yonga, bukağılı, bungunluk, yalazlamak, meftun, şehrengiz, ufunet, sitteisevir, vecit, yin, yülerzik, filizkıran fırtınası, eşkina, kapari, boşinan, dağdağalı, uzgörülü, tayf, benzeş, abraş, tekinsiz, helezon, eprimiş, tozan, canfes, pelür, pürçfosforışılı, lapis, helis, şom, ufunet, devcileyin, makastar, ortacılık, kayaç, lığlı, yalvaç, harım, turbalık, ağubozan, yekrenk.

Eski sözcükler

Söz konusu kelimelerin birkaçının sözlük anlamlarını belirttikten sonra kullanımlarını inceleyeceğiz. Ufunet: Sıkıntı, acı veya ağrı. (Daha çok Çankırı ve yöresinde kullanılır.) - Ufunetle dolmasına karşın anbean soylulaşan bir biçimi var onun. (sf. 139) Abraş: Alaca benekli, çarpık eğri, düzgün olmayan, halk dilinde çilli, çopur yüzlü, açık renk gözlü, çapar.- ".....k...

Devamını görmek için bkz.

Gürel Ormancı, “Bir Söz Romanı - Yere Düşen Dualar”, Varlık Dergisi, Mayıs 2006

Yere Düşen Dualar, insanın üzerindeki yükleri ne denli zor taşıdığının ürpertili bir mesnevisi gibi. Üstelik romanı sanata yaklaştıran ne varsa cömertçe sunmasıyla anımsanacak bir kitap. Görmekten korkacağımız belki de görmemek için kapatacağımız yüzümüzü hoyrat bir tokatla değil yumuşak bir elin ürpertili okşayışıyla korkularımıza açan bir anlatımı var. Kurgu içinde gerçek olanla hayal edileni birbirine bağlayan lirik dehlizlerden geçip asıl olanın kavranamazlığında kayık oynatan bir sarnıçlar düzeni yaratılmış. İnsanı aile içinde, şehirde, tarihte ve masalda kucaklayan bir tereddüt hakim kitapta. Yabancılaşmanın, toparlanmanın, peşinde koşmanın bulanık suyuna daldırılan bir kova... Yaşayan insana yakından baktıkça karmaşıklaşan bir örüntünün ikramlı sunumu olan ikinci kısım ise, insanlık durumlarını seyreltilmemiş bir içten bakışla seslendiren bir fısıltı taşıyor. Yalnızca üst metni okunabilecek bir kitap değil Yere Düşen Dualar. Yazar metnin derinliğini biraz da cüretli bir şekilde gözden kaçırılamayacak yerlere saklıyor gibi yapmış.

Roman, babasını öldüreceği söylentisi adada yayılan “Leylan”ın bu söylentiden etkilenip kendisi ve çevresinin bir değerlendirmesini yapmasıyla başlar. Sık sık ziyarete gittiği Latife Keşal adlı bir çingene kadının fal ve rüya yorumlarıyla anlamlandırdığı anılar ve sırlar dünyası yer eder yaşamında. Hasta ve terked...

Devamını görmek için bkz.

Feyza Hepçilingirler, "Yere Düşen Dualar", Cumhuriyet Kitap, 15 Haziran 2006

Sema Kaygusuz'un "Yere Düşen Dualar" romanı uzun süredir elimde. Notlar alarak, alt çizerek okuyorum; bu yüzden uzadı okuma süresi. Yabancı bir roman okumaya başladığım izlenimine neden kapıldığımı düşündüm önce. Romanın bir adada geçmesi, Rumca adların varlığı mıydı böyle düşünmeme yol açan? Yok. Galiba, kişilerin Sait Güler, Latife Keşal, Osman Melek, Süha Melek diye soyadlarıyla da verilmesi yarattı bu etkiyi. Önce,"... o uykuya dalar dalmaz üstüne sinen deniz kokusu merdivenleri sarmaya başlardı. Sanki terini bir acı gibi içinde tutardı da uyuyunca tere ve acıya söz geçiremezdi" (s.34) gibi, "Sokağa çıkar çıkmaz başıma üşüşen insanlardan kurtulmanın tek yolu, donuk susmaların ustası olmaktı" (s. 37) gibi tümcelerin altını çizmeye başladım. Sonra baktım ki bundan çok daha fazlası var. Üzümü, "Yumurta biçimli, eti beyaz, buğulu kabuğu yakut, çekirdekleri çift sayılı; iki gözlü, çok dillidir" diye tanımlaması, hem dili, hem üzümü iyi bildiğini gösteriyordu yazarın. "Dile ilk değişte baskın bir toprak tadı veriyordu. Genizden aşağı hızla kayarak zınk diye çakılıyordu insanın bağrına. Kırılgan, cam bir kazık oluyor, cam tadında hiçleşiyordu birden" (s. 97) demesinden yazarın şarabı da çok iyi bildiği anlaşılıyordu. Yalnız bu kadar mı? Roman ilerledikçe yazar balık konusunda da kesin konuşuyordu, at konusunda da. Roman kişilerinden birini, "... hangi kayanın altında ...

Devamını görmek için bkz.

Jan Arnald, "Yere Düşen Dualar", DN gazetesi, Mart 2012

Sema Kaygusuz’un Yere Düşen Dualar’ı, kişiliğimin oluşma sürecinde beni etkilemiş olan çok önemli, hatta hayati bir okuma deneyimini hatırlattı bana. Seksenlerin ortalarında Botho Strauss adlı Alman yazar, ilk postmodern roman sayılan Genç Adam’ı yazmıştı. Bu karşılaştırma, hele Amerikan tarzı bir perspektiften bakarsak, sorgulanabilir bir durum olabilir; ama Strauss Avrupa romanının genelgeçer kurallarını tamamen yıkıyor ve tamamen farklı yerlere varan bir yol açıyordu kendine, bu yolda rehberi İtalyan Rönesans düşünürü Giordano Bruno’nun öngörülü sözleriydi: “Kesilmiş kökler geri döner, yanlış anlaşılmış hakikatlere yeni anlamlar verilir, uzun bir geceden sonra bilgimizin ufkunda yeni bir ışık doğar, yavaş yavaş en parlak haline ulaşır.”

Yere Düşen Dualar da benzer bir içgörüden yola çıkıyor gibi görünmekle birlikte, o sırada on yaşında olan Sema Kaygusuz’un Botho Strauss’u ya da başka bir Batılı postmodernisti okumuş olma ihtimali düşük. Sırtını yaslayabileceği bir Türkçe postmodern roman geleneği –burda ilk akla gelen, Nobel ödülü sahibi Orhan Pamuk– olsa bile, Sema Kaygusuz tamamen kendisine özgü bir yol keşfetmiş.

Kaygusuz’un yolu ne merkezi Avrupalı ne de eril, tam tersine periferal ve dişil – ama Strauss’un başyapıtıyla büyük benzerlikler gösteriyor. Strauss nasıl mitleri yeniden yaratmış ve –bazen ağır semboller ve alegoriler yükleyerek, bazen d...

Devamını görmek için bkz.
 
 

Kişisel Veri Politikası
Aydınlatma Metni
Üye Aydınlatma Metni
Çerez Politikası


Metis Yayıncılık Ltd. İpek Sokak No.5, 34433 Beyoğlu, İstanbul. Tel:212 2454696 Fax:212 2454519 e-posta:bilgi@metiskitap.com
© metiskitap.com 2025. Her hakkı saklıdır.

Site Üretimi ModusNova









İnternet sitemizi kullanırken deneyiminizi iyileştirmek için çerezlerden faydalanmaktayız. Detaylar için çerez politikamızı inceleyebilirsiniz.
X