| ISBN13 978-605-316-155-4 | 13x19,5 cm, 120 s. |
Liste fiyatı: 132.00 TL İndirimli fiyatı: 105.60 TL İndirim oranı: %20 {"value":132.0,"currency":"TRY","items":[{"item_id":"11348","item_name":"Aramızdaki Ağaç","discount":26.40,"price":132.00,"quantity":1}]} |
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et Diğer kampanyalar için | |
|
| | Aramızdaki Ağaç Yazılar Yayıma Hazırlayan: Semih Sökmen Kapak Tasarımı: Emine Bora Derleyen: Yeşim Vesper |
Kitabın Baskıları: | 1. Basım: Mart 2019 | 3. Basım: Mart 2023 |
Sema Kaygusuz’un düzyazılarını bir araya getirdiği Aramızdaki Ağaç 21 yazıdan oluşuyor. "Şimdi diyorum ki dost, aramıza koyacağımız udu henüz hak etmedik biz. Meragi’nin bestelediği Şirazi güftelerinden bihaber kan koklayan vahşi hayvanlar gibi kör olası cahilliğimizle ömürsüz güzelliği arıyoruz yüreğimizde. Ne kültürsüzlükle ne de savaşla açıklanabilecek bir nasipsizlik bizimkisi. İnsanı anbean çürüten meraksızlık. Diyorum ki, gel yürekten bir meydan okumayla aramıza ud-i mükemmel’i koyalım. Parçalamak için ama. Telleri sökerek deneyelim önce, ud-i ekmel olalım. Baktık olmuyor, anlayamadık, bir tel daha söküp kâmil olalım. O da olmadı hamlığı göze alıp telsiz bir tekne yapalım seninle, yahu bundan saz olur mu diye birbirimize soralım. O da olmadı öd ağacının kaba kütüğüyle baş başa, bomboş, apaçık, yapyalnız olalım. Dost. Mümkünse bir ağaç bulunsun aramızda. Kendi ödümüzdeki arzudan başlayalım." | İÇİNDEKİLER |
Dilenci ve Allah Periler Üç Kelebek Anneyi Gör, Öyle Büyü Hunganga Müstehcen Kadınlar, Bölücü Erkekler Buradan Bakmak Ulusal Edebiyat Gözün Kayıp Oyuğu Dünyalılar Kuşların Öğüdü Karganın Gömdüğü Habil Ezeli Bir Yabancı, Alevi Ejderhanın Cinneti Hınç Rejiminde Direniş Açlığı Yaratmak Dilin Kahreden Şenliği ya da Şiir Kibrin Gizli Seremonisi Neurergus Strauchii Munzurensis Canlının Arkasında Öd | OKUMA PARÇASI |
Periler, s. 19-23 Perilerin kol gezdiği bir evi vardı babaannemin. Ben o evi dünyada hiç olmayan bir yer sanırdım da, yedi yaşında bakan gözlerimle, odalardan odalara geçerken tenime değen perilerin kara gözlerine bakardım. O evdeki zaman, sadece nabızdı. Zembereksiz, çevrimsiz, yelkovansızdı. Birçoğuna göre ürkütücü bir kadındı babaannem. Gün ışırken beyazlar içinde yatağından kalkar, bütün pencereleri açıp meleklere fısıldar, onları evin içine davet ederdi. Günışığının değdiği taşları öperken dünyayla kurduğu ilişkiyi sakınmasızca yaşardı yani. Kendi doğaüstü dünyasını yalnızca çocuklara inandıracağını bildiği için olsa gerek, bir tek bana gösterirdi perilerini. Hızır’ın ahşap döşemeyi gıcırdatan ayak seslerini dinletir, Albastı’nın iç gıcıklayan kahkahasından korkmamam için cesaret verirdi. Hiçbir ses duymazdım oysa. Duyduğumu sanır, duyuyormuş gibi yapardım. Kuşkularımı ustaca saklayarak çocukça bir zekâyla onu rahatlatır, bana teslim olmasını sağlard... Devamını görmek için bkz. | |
| ELEŞTİRİLER GÖRÜŞLER |
Emek Erez, "Taşın, doğanın, dişilin sesi...", Gazete Duvar, 7 Mart 2019 Farklı konuları bir arada ve birbirine dokunan bağlamlarla işleyen metinler, bizi başka temalarla karşılaştırırken aynı zamanda çoklu duyguları aynı anda hissetmemize sebep oluyor. Bunun getirdiği düşünme pratiği, bir yandan farklı görünen ama kendi içerisinde bütünleşen parçaların birbirine eklenmesini sağlarken, diğer yandan hissettirdikleriyle okura başka pencereler açıyor. Çünkü bir anlamda metinlerarası bir diyalogun içinde oluyorsunuz artık. Aynı kitabın içerisindeki her okuma deneyimi bizi türlü düşüncelerle buluşturuyor ve tüm metinlerin bir yerde diğeriyle ilişkilenen ayrıntıları olduğunu fark ediyorsunuz. Çünkü metnin düğüm noktası bu ayrıntılarda gizli oluyor, orası dönüp dolaşıp çıktığımız yer, duygularımızın ve düşüncelerimizin, metnin üzerimizde bıraktığı etkinin toplandığı yer. Bu nedenle derleme metinlerde o düğüm noktasını bulduğumuzda aslında tüm metnin sorunsalını da yakal... Devamını görmek için bkz. | |
Esra Yalazan, "Merhametin dili ve 'Aramızdaki Ağaç'", ahvalnews.com, 9 Mart 2019 Bazen sevdiğim kitapları onları sevme ihtimali olan okura anlatmak için okurken, zihnimde bir yarık oluşuyor. O vakit okumanın rutin ağırlığından sıyrılıp biraz soluklanabilmek için yazının mahrem dünyasına sokuluyorum. Epeydir uzak kaldığım mavi defterim, bu dünyanın ağrısıyla, hoyratlığıyla, acımasızlığıyla baş edebilmem için merhametli bir kız kardeş gibi eşlik ediyor bu aralar. Lekesizliğiyle kışkırtan boş sayfalara dalgın bakarken, ruhumu düğümleyen duygu karmaşasının yazdıkça çözüleceğini biliyorum. Kelimelerin cezbedici tuzaklarına, hayatı yazının tecrübesiyle, sezgisiyle kavrama gücüne inanıyorum çünkü. Okuduğum hikayedeki bir an, bende iz bırakmış başka bir anla buluşup yazının diline dönüştüğünde, olup biteni daha iyi görüyorum. Avını yakalamak için ağaca tırmanan kedinin gayretini, gizlenmek için aşağılayıcı cümleler kuran bir erkeğin sesini, suçluluk... Devamını görmek için bkz. | |
Adalet Çavdar, "Dünya benim mahallem", T24, 21 Mart 2019 Duygular, mekânlar, ortak hisler üzerine kurulu metinler, yazarın hayatından bir anı ile başlıyor ve o anının değdiği bütün kapılar metnin içinde bir bir açılıyor. Aklımızın içinde bir labirente sokuyor bizi Sema Kaygusuz, günlük hengameyi yaşarken bir an olsun durup düşünmediğimiz, hissetmediğimiz bazı duyguların, duyuların pencerelerini aralıyor, salonun ortasına perilerini davet ediyor. Sonrası hep beraber çember hâlinde bir sohbet ortamı. Siz dilerseniz buna dertleşmek deyin, dilerseniz paylaşmak ya da sadece kuyruğu birbirine değmeyen kırk tilkiye nedir derdiniz, neden böylesiniz diye sormak. Sema Kaygusuz’un 21 düzyazısını bir araya getiren Aramızdaki Ağaç, yazarın farklı zaman ve mekânlarda yazdığı yazılardan oluşuyor. Beni metinlerin içinde en etkileyen şey yazarın inceliğe verdiği önem oldu. Kabalıktan ve gürültüden yorulan insanlar için Kaygusuz’un metinleri bir dinlenme ve... Devamını görmek için bkz. | |
Uğur Aktaş, "Sema ile Aramızdaki Ağaç, şiir", K24, 28 Mart 2019 Aramızdaki ilk düğümü Sema attı. “âlem, öldüğümde” isimli şiirimi alıp Yere Düşen Dualar kitabının ortasına koydu; aynı şiir benim kitabımda Sema’ya hediyedir. Kitaplarımızda birbirimizin adı var, birbirimizde hakkımız var. Sonradan o şiirin olduğu kitabım yayımlandığında, “seninle aramızda büyük bir orman var” diye imzaladığımı hatırlıyorum. Sanırım Sema o şiirde en çok “yeryüzü tanımaz denizi/ sadece ıslak bazı çukurları” dizelerini sevdi, en azından ben öyle olsun umuyorum. Sema’nın son kitabı Aramızdaki Ağaç’ı okuduğumda, bu tahminim biraz daha güçlendi. Yazılarında Hölderlin’in “insan pek çok şey yaşadı/ ve birçok göksel şeyi adlandırdı” dizelerini tekrarlaması da buna kanıt; alıntıladığım dizelerimdeki kastım her ne kadar tersi olsa da. Kısa yoldan İlhan Berk gibi diyelim; “adlandırmak ölümdür.” Bana kalırsa, insan dille beraber büyük bir istifleme işine girer, kül... Devamını görmek için bkz. | |
|