| ISBN13 978-975-342-930-6 | 13x19,5 cm, 64 s. |
Liste fiyatı: 95.00 TL İndirimli fiyatı: 76.00 TL İndirim oranı: %20 {"value":95.0,"currency":"TRY","items":[{"item_id":"1071","item_name":"Sultan ve Şair","discount":19.00,"price":95.00,"quantity":1}]} |
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et Diğer kampanyalar için | |
|
| | Sultan ve Şair Kitabın Baskıları: | 1. Basım: Ekim 2013 | 3. Basım: Ekim 2024 |
Romanları ve hikâyeleriyle tanıdığınız Sema Kaygusuz’dan ilk kez bir oyun. Herkesin seyirci kalarak suç ortağı olduğu kadim bir husumetin kısa hikâyesi olan oyun Haliç köprüsünün üstünde, tam lüfer zamanı, martıların havalandığı yerde kurulan bir sahnede oynanıyor. Sultan ile şairin karşılaşması, yüzyıllara uzanan bu kanlı söyleşi, balık avı sırasında, uzun bir bekleyişin, sessizliğin içinden doğuyor. O gün orada olup da gösteriyi kaçırmayanlar, sayıklayan belleğin kendi tarihini nasıl yeniden ördüğüne tanık oluyorlar. Sema Kaygusuz bize oyun okumanın da çok güzel olabileceğini kanıtlıyor. | OKUMA PARÇASI |
Birinci Sahne açılış, s. 11-12. Güneşli bir sonbahar sabahı Eminönü'nü Karaköy'e bağlayan Galata köprüsünün üstündeyiz. Köprünün üstündeki birkaç kişi sırık oltalarını denize sarkıtmış balık tutmaktalar. Balıkçıların hemen gerisinde trafik akar. Zaman zaman otomobillerin korna seslerini, yolcu teknelerinin düdüklerini duyarız ve elbette aniden yükselip dinen martı seslerini... Balıkçıların hepsi yan yana dizilmişlerdir. İçlerinden biri, özenli ve temiz giyimiyle ŞAİR (65-70) dikkatimizi çeker. O da herkes gibi balık tutmaktadır. Birkaç saniye sonra sahneye iyi giyimli, görünüşüyle göz alan SULTAN (35-40) girer, üstünde oldukça şık bir takım elbise vardır. SULTAN balıkçıların arkasından dolanarak dikkatle onların yüzüne bakmaya çalışır. Sanki birini arıyordur. ŞAİR'in yanına geldiğinde duraklar. Aradığı kişiyi nihayet bulmuştur. Oyun boyunca sürecek olan Şair'in doğal tavrı ile Sultan'ın soğukkanlı tekinsizliği, sahnedeki psikolojik gerilimin temel ka... Devamını görmek için bkz. | |
| ELEŞTİRİLER GÖRÜŞLER |
Emre Caner, ''Mızrağımı sizin göğsünüzde unutmuşum'', Sol Kitap Eki, 6 Kasım 2013 ''Dünyaya inanmak küçük bile olsa denetimden kaçıp kurtulan olaylara yol açmaktır.'' der Deleuze. Methiyeler düzenleri bir tarafa bırakırsak şairlerin mısraları hep o denetimden kaçıp kurtulan uzama dairdir. Onlar dünyaya inanıyorlardır çünkü. Belki de bu yüzden korkulur şairlerden. Belki de bu yüzden sevmez sultanlar şairleri. Muktedirler kontrol obsesyonuna kaptırmışlardır kendilerini. Görmek, izlemek, denetlemek isterler. Ele avuca sığmaz oysa şairler. Kelimenin diz çökmeyen köz halini en iyi onlar bilirler. Bir patırtı kopması kaçınılmazdır, Galata Köprüsü üzerinde Sultan ve Şair karşı karşıya geldiğinde. Güneşli bir sonbahar sabahının dinginliği, balıkçıların sabırla rızık bekleyişi, köprüye düşen martı sesleri arasında gerçekleşir bu karşılaşma. Sema Kaygusuz’un yetkin kaleminden okuruz olan biteni; bir kurgu sahnedir gözümüzün önünden akıp... Devamını görmek için bkz. | |
Bahar Çuhadar, ''Sultan’ın kudreti, Şair’in kibri'', Radikal Kitap, 1 Kasım 2013 Eminönü ve Karaköy’ü birbirine bağlayan, balıkçıların ve turistlerin meskeni Galata Köprüsü’nde sıradan bir gün. Martıların çığlıkları trafiğin keşmekeşine karışırken, oltasını denize salan, şair kılıklı bir adam. Bu balıkçı şaire yanaşıp “Ateşiniz var mı?” doğallığında ondan “mızrağını” geri isteyen, “Sultan” kılıklı bir başka adam. “Kılık” lafın gelişi; kimliklerini asıl açık edecek olan ağızlarından dökülecek ve bir atışmaya dönüşecek sözcükleri. Galata Köprüsü’nün eski İstanbul’u yenisine bağlaması gibi, bugünün İstanbul’undanmış gibi görünen bu iki adam da okuyucuyu/izleyiciyi yüzyıllar öncesinde yaşanmış olay, kişi ve düşüncelere götürecek. Sema Kaygusuz’un kaleminden dökülmüş bir oyun metninin içindeyiz. Sultan ve Şair, okurlarının, Kaygusuz’dan okuyacağı ilk ama diline yabancılık hissetmeyecekleri bir oyun. Tek bir gün içinde, tek mekânda ve iki kişi arasındaki d... Devamını görmek için bkz. | |
Yonca Güneş Yücel, "Galata Köprüsü’nde bir şair", Birgün Kitap Eki, 13-26 Aralık 2013 Sema Kaygusuz’un ilk oyunu olan “Sultan ve Şair,” hatırladıklarımız ve unuttuklarımızla sanki belleğin oyununu oynuyor bize. Sultan ve Şair karşılaşması, belleğin tüm kırılganlığını anlatmak üzerine kurgulanmış. Zamandaki buğu, Galata Köprüsü üzerindeki deniz havasının rutubetine saklanarak bir sızı yaratıyor yürekte. Anlıyoruz ki, her şey mızrağını şairin göğsünde unuttuğunu söyleyen bir Sultan’la başlıyor. Sonrasında aynı Sultan “Endülüslü Abbadi Meliki El Mutemid” olduğunu söylese de yitik tarihsellik duygusu, bir sızı olarak yaşanıyor okuyucuda. “Zehir sözlü” ... Devamını görmek için bkz. | |
|