 | ISBN13 978-605-316-045-8 | 13x19,5 cm, 112 s. |
Liste fiyatı: 168.00 TL İndirimli fiyatı: 134.40 TL İndirim oranı: %20 {"value":168.0,"currency":"TRY","items":[{"item_id":"1225","item_name":"Karaduygun","discount":33.60,"price":168.00,"quantity":1}]} |
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et Diğer kampanyalar için |  |
|
| | Karaduygun Kapak Tasarımı: Emine Bora |
Kitabın Baskıları: | 1. Basım (Doğan Kitap): 2012 | 7. Basım: Temmuz 2022 |
Karaduygun, kendi kafasına sığamayandır. düşüncenin yüzyıllar içinde tamamlandığının bilinciyle zamanın kör kuyularına dalmayı göze alır. Dünyaya alışamaz, tahammül edemez, dünyevileşemez. Öç duygusu olmadan dehşete kapılır, iğrenmeden yadırgar, hamasete kanmaz, için için bağışlasa da aynı döngü tekrarlanmasın diye affedemez, sürekli anımsar, anımsadığı için uyuyamaz, uykusuzluk yüzünden unutamaz. Güzelliği bir lütuf gibi şükranla kabul eder, kötülük karşısında afallar, dengesini kaybeder, çünkü sevdiği her varlığı çok ama çok sever. Onunkisi kozmik bir kederdir. Hiçbir tapınağı yoktur ki canlılık kadar kutsal olsun. — Sema Kaygusuz  | İÇİNDEKİLER |
Çağrılan Musa Köpek Çağı Adak Musallat Birkaç Kişi İki Değişik Lokma Kelebeğe Düşmeden
 | OKUMA PARÇASI |
Açılış bölümünden, s. 11-15 Eski tanrılar uyku nedir bilmezdi. Ne zaman ki geceyi yarattılar, onlar da uyumaya başladı. Zeus, Elik, Yahve dahil her biri yatak gibi bir yere uzanır, üstlerine battaniye gibi bir şey örterdi. Henüz ay evreleriyle sayıyorlardı zamanı. Dolunayın kışkırtıcı ışığıyla ayaklanan hayvanların, uyanık hayvanlara kapılan avcıların, aniden boy veren sürgünleri budayanların, ateş yakarak cümle kuranların az ötesinde, geceleri ete kemiğe bürünen yeni bir hakikatti uyku. Ölümü ima eden bu karanlık imkânsızlığı tanrılar da tattılar. Düzen böyle olunca içlerinden bazıları uykusuzluk çekmeye başladı tabii. Sözgelimi Gılgamış diye biri vardı. Üç ısırıkta çekirdeklerini ele veren bir elma kadarcıktı o zamanlar. İki ısırığı tanrı, bir ısırığı insan bu uykusuz hükümdar, davulunu dannga da dan dan... dannga da dan dan... vura vura Uruk şehrini yer gök uyandırırken, alazlı bir tutkuyla karanlığa sorular sorardı. Dannga da dan dan çınlayan karakteristik bir uyanıklıktı onunki. Bir fersah şehir, bir fersah palmiye bahçeleri, iki fersah ova, bir fersah Uruk’un dışına taşan açık alan, sonra rüzgâr, otların hışırtısı, yıldız izi, dibine kadar hisseden beden, hiçbir şeyi bilemeyişin sancısı, uçsuz kâinat... dannga da dan dan! Gılgamış’tan kalan gece alışkanlığından olsa gerek, ne zaman bir uykusuz görsem kendim gibi, o bozarmış, gözakları iyiden iyiye kızarmış yüzde, o bir türlü ışıkla eşleşemeyen mahmur gövdede, Gılgamış’tan yansıyan bir lokm... Devamını görmek için bkz. |  |
|