| Bu kitabı arkadaşına tavsiye et | | Farklı insan deneyimlerine açılan, farklı tadlara sahip metis edebiyat kitaplarından beşer kitaplık setler hazırladık. Yaz günlerinde daha çok kitap... |
| | Çeviri: Avi Pardo Yayın Yönetmeni: Müge Gürsoy Sökmen |
Kitabın Baskıları: | 1. Basım: Mart 1994 | 12. Basım: Temmuz 2023 |
Zengin olmayı düşleyen yoksul ve despot bir babanın cehenneme çevirdiği ergenlik döneminden sonra iki yıl Los Angeles Üniversitesi'nde gazetecilik bölümüne devam eden Charles Bukowski (Henry Chinaski) kararını verir. Babası gibi biri zengin olmak istediğine göre, o tersini isteyecektir. Aylaklığı. Ancak erken yaşta saptadığı bir hedefi vardır. Yazar olmak. Mukavva bavulunu alıp yola düştüğünde yirmi iki yaşındadır. Ucuz pansiyon odalarında sefaletle boğuşup yazmaya çalışırken kendine gerçek bir dost edinmiştir. Alkol. Bar Kelebeği filminde beş günlük bir kesitini senaryolaştırdığı bu dönem yaklaşık on yıl sürer. Eyalet eyalet dolaşıp, pansiyon kirası ve içki giderlerini karşılamak için sayısız ikinci, hatta üçüncü sınıf işlere girip çıkar. Bukowski roman, öykü ve şiirlerinde sık sık özlemle söz ettiği bu dönemi anlatırken mizahının ve onu çağdaş Amerikan edebiyatının önde gelen yazarlarından biri yapan eşsiz yalınlığının doruğundadır. |
| | Çeviri: Özde Duygu Gürkan Kapak Tasarımı: Emine Bora |
Kitabın Baskıları: | 1. Basım: Ocak 2008 |
Babası 1960'larda Robert Kolej'de fizik öğretmenliği yapmış olan Amerikalı gazeteci M için her şey, uzun yıllardan sonra tekrar İstanbul'a geldiğinde aldığı bir yardım çağrısıyla başlar. Film yapımcısı eşi ile beş yaşındaki oğlu JFK Havaalanı'nda aniden ortadan kaybolan Jeannie Wakefield'in ricası üzerine bu kayboluş hikâyesini araştırmaya başlayan M, çok geçmeden işin göründüğünden daha karışık olduğunu, ucu 1970'lerde işlenmiş gizemli bir sandık cinayetine dayanan bir olaylar zinciriyle karşı karşıya bulunduğunu anlar. M geçmişin her yerde olduğu bir şehirde, ABD ile Sovyetler Birliği arasındaki Soğuk Savaş'ın tüm hızıyla sürdüğü, kimin kim olduğunu anlamanın zor olduğu bir döneme dair araştırmalarını sürdürürken, biz de Jeannie'nin günlükleri aracılığıyla bir Amerikalı'nın gözünden Türkiye'nin 70'lerden bu yana geçirdiği sosyo-politik değişime tanık oluruz. Öğrenci olayları, darbeler, içe kapanma ve dışa açılma süreçlerinin ardından çok değişimler yaşanmıştır ya, aslında değişen pek de bir şey yoktur: Zira sahnedeki karakterlerin çoğu aynıdır, yalnızca farklı maskeler takmışlardır… Ve ortada aydınlatılması gereken pek çok sır vardır. |
| | Çeviri: Sosi Dolanoğlu Kapak Kolajı: Emine Bora |
Kitabın Baskıları: | 1. Basım: Ocak 2009 |
Fay Hatları, bir ailenin dört kuşağı üzerinden, etkisi günümüze kadar uzanan karanlık bir sırrı anlatıyor. Altı yaşında çocukların gözünden 2004'ten geriye doğru 1982'ye, 1962'ye ve 1944'e gidiyoruz kitap boyunca. İlk anlatıcımız Amerikalı olmanın gururunu taşıyan, annesinin titiz denetimine rağmen internetin tüm vahşi sitelerinde gezinen, dünyaya bir armağan olduğundan kuşkusu olmayan Sol. Onun aile içinde sezdiği tuhaflıkların ipuçlarını, ikinci anlatıcı olan babası Randall'ın çocukluk öyküsünde bulmaya başlıyoruz. Roman Sol'un babaannesi Sadie ve büyük büyükannesi Kristina'nın anlatılarıyla sürdükçe, kirli sırlar gitgide aydınlanıyor. California'dan Hayfa'ya, Toronto'ya ve Münih'e uzanan romanda, kendi dertlerine düşmüş ebeveynlerin gerçek desteğinden yoksun kalan çocukların büyüme sancılarına, masumiyetlerini sarsılarak yitirişlerine tanık olurken, bildiğimizi sandığımız yakın tarihin gözden kaçmış yönleri kendilerini ele veriyor. Amansız bir kötülüğe karşı aşkla, müzikle, inançla hayata tutunmaya çalışanların direnişini de izliyoruz. Sade ama cesur ve sert diliyle 20. yüzyılın acılarını 21. yüzyılın çaresizliğine büyük bir ustalıkla bağlayan bu roman Prix Femina ödülü sahibi. Fransa'da 400 binin üzerinde satan roman yirmiye yakın dile çevrildi. |
| | Çeviri: Günay Çetao Kızılırmak Kapak Resmi: Andrew Wyeth Yayıma Hazırlayan: Özde Duygu Gürkan Kapak Tasarımı: Emine Bora |
Kitabın Baskıları: | 1. Basım: Eylül 2010 | 6. Basım: Ekim 2023 |
"Biliyorum o halkı ben, orada doğmuştum," dedi Çagatayev. "Bu yüzden gönderiyorlar ya seni oraya," diye açıkladı sekreter. "Ne denirdi o halka, hatırında mı?" "Bir şey denmezdi," diye yanıtladı Çagatayev. "Ama kendi kendisine kısa bir ad vermişti." "Nasıl bir ad?" "Can. Ruh ya da tatlı hayat anlamında. O halkın, ruhundan ve kadınların, anaların ona bağışladığı tatlı hayatından başka hiçbir şeysi yoktu – halkı doğuran analardır çünkü." Sekreter kaşlarını çattı ve kederlendi. "Demek varı yoğu göğsündeki yüreğiymiş, o da çarptığı sürece..." "Sırf yüreği," dedi Çagatayev onaylayarak, "bir tek yüreği; vücudunun dışında kalan hiçbir şeye sahip değildi. Zaten hayat da onun sayılmazdı, yaşadığını sanırdı sadece." Gerek dili gerekse dünyaya bakış açısıyla sadece çağının değil tüm zamanların edebiyatında apayrı bir yere sahip olan Platonov'un bu kısa romanı, "İnsan ne için yaşar?" sorusu üzerine derin, sarsıcı ve özgün bir tefekkür niteliğinde. Hayata duyulan inancın dönüştürücü gücünün öyküsü Can; açlığın, yokluğun, unutulmuşluğun ve süreğen acının hissizleştirdiği bir halkın uyanışının öyküsü. En tanıdık konuyu bile ilk kez ele alınıyormuşçasına ilginç kılan ve tüm eserleri sadece insana değil, bir bütün olarak doğaya yönelik muazzam bir sevgi ve şefkatle ışıldayan Platonov'un Can'ı, edebiyatseverleri derinden etkileyecek güçlü bir roman. |
| | Çeviri: Aslı Biçen Yayıma Hazırlayan: Özde Duygu Gürkan Kapak Tasarımı: Emine Bora |
Kitabın Baskıları: | 1. Basım: Şubat 2012 | 4. Basım: Eylül 2022 |
Hayatta aradığını bulamamış veya bulduğunu kaybetmiş, dünya üzerindeki yerini sağlamlaştıramamış, hep tereddüt eden, hep bocalayan bir adamın, Arvid Jansen'in hikâyesini kendi anlatımından öğreniyoruz Lanet Olsun Zaman Nehrine’de. Arvid geçmişi parça parça hatırlarken, hayatı yavaş yavaş belirginleşiyor: ihtiyaç duyduğu sevgi ve ilgiden mahrum kaldığı çocukluğu, idealleri uğruna üniversiteyi bırakıp bir fabrikada işçi olarak çalıştığı ve hep aradığı sığınağı aşkta bulduğu gençliği, boşanmanın eşiğinde olduğu ve annesinin mide kanserine yakalandığını öğrendiği buhranlı yetişkinlik yılları. Arvid'in hikâyesi her şeyden önce, duyguların bastırıldığı ve ilişkilerin mesafeli olduğu bir ortamda içindeki yoğun duyguları ifade etmeye, mesafeleri aşmaya çalışan bir adamın yaşadığı hüsranın hikâyesi. Tıpkı yarattığı karakterler gibi, Petterson da açıkça söylediğinden çok daha fazlasını anlatıyor bu romanda. Boşluk, varlığıyla gösteriyor yokluğu. Yakın insan temasının varlığıyla yokluğu arasındaki farkın büyüklüğünü görüyoruz, bir hayatın nasıl bu temelde şekillendiğini. |
Diğer kampanyalar için | |
|
| | |
| |