ISBN13 978-605-316-182-0
13x19,5 cm, 256 s.
Liste fiyatı: 276.00 TL
İndirimli fiyatı: 220.80 TL
İndirim oranı: %20
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et
Per Petterson diğer kitapları
At Çalmaya Gidiyoruz, 2008
Lanet Olsun Zaman Nehrine, 2012
Reddediyorum, 2013
Ardından, 2022
Sibirya Hayali, 2022
AYIN ARMAĞANIAYIN ARMAĞANI
Diğer kampanyalar için
 
Benim Durumumdaki Erkekler
Özgün adı: Menn i min situasjon
Çeviri: Banu Gürsaler Syvertsen
Yayıma Hazırlayan: Müge Gürsoy Sökmen
Kapak Tasarımı: Emine Bora
Kitabın Baskıları:
1. Basım: Ocak 2020
3. Basım: Eylül 2023

2019 Unified Language Prize

Parçalanan bir hayatın acımasız ama şefkat dolu portresi...

Karısı çocuklarını da alıp onu terk ettikten sonra Arvid Jansen, tutunacak çok az şeyinin olduğunu fark eder. Boş evini, yatağını, hayatını yadırgar; kim olduğunu pek de bilmediğini anlar. Gençlik günlerinin peşinde şehirde dolaşır, sarhoş olur, barlarda ısrarla peşine düştüğü kadınlarla yatağa girdiğindeyse ne yapacağını bilemez. İlk ayrıldığında neşeli bir zafer duygusu taşıyan karısı da ondan çok farklı durumda değil gibidir. Sadece üç kızlarından en büyüğü ebeveyninin kim olduğunu görüyor, ama ne onlara yardım edebiliyor ne de onlardan yardım alabiliyordur...

Norveçli yazar Per Petterson’un diğer yapıtlarıyla da konuşan Benim Durumumdaki Erkekler ele aldığı hikâye kadar anlatma biçimindeki inceliklerle de öne çıkıyor.

OKUMA PARÇASI

Birinci Kısım, Bölüm 1, s. 11-15

1992 yılının eylül ayında bir pazar günüydü, saat yediye geliyordu. Geceyi dışarıda geçirmiştim, sabahın ilk saatlerinde Tollbu Caddesi’nde eski bir eczaneden bara dönüştürülmüş bir mekândaydım, ancak kimsenin peşine takılıp evine gitmemiştim. O sıralarda, o yıl, bu durum benim için pek olağan sayılmazdı, çünkü hemen her gece Oslo’nun merkezine iner ve her ne kadar yaradılışıma aykırı olsa da barlara kafelere gider, duman altı olmuş bu kalabalık mekânların kapısından içeri girer girmez kendimi yuvama gelmiş gibi hisseder ve yine her ne kadar yaradılışıma aykırı olsa da etrafa dikkatle göz gezdirirken o gece nerede yatacağımı geçirirdim aklımdan. Birkaç saat sonra kafeden ya da birahaneden ayrılırken de genellikle yalnız olmazdım. Bu ayları geride bıraktığımda, benim gibi bir erkeğin yapabileceğini önceden hiç düşünemediğim kadar çok yatak odasından, evden ve semtten geçmiştim. Ancak bu durum kendiliğinden son buldu, ateş olmak istemiştim ama ateşimde alevden fazla kül vardı artık.

İşte o sabah telefon çaldığında kendi yatağımdaydım. Cevap vermek istemedim, müthiş yorgundum. Evet içmiştim ama çok değil, hatta gece on birden sonra içmemiştim – bu kesin, sonra merkezden Tåsen’e giden otobüse binip şimdilerde döner kavşak yapılmış olan köşede inmiş, yağmurda yürüyerek Sagene Kilisesi’ni geçip Bjølsen’e doğru ilerlemiştim. Apartmandan içeri girerken kendimi bayağı iyi hissediyordum, kanımdaki alkol oranı sıfıra düşmü...

Devamını görmek için bkz.
ELEŞTİRİLER GÖRÜŞLER

Emek Erez, "İnsan bir muamma", Gazete Duvar, 31 Ocak 2020

Metin karakterlerini anlamaya çalışmanın, insanı anlamaya çalışmakla benzer bir yanı olabileceğini düşünüyorum. Bu nedenle karakterlerin öne çıktığı, aklımda yer ettiği anlatıları biraz daha dikkatle okuyorum. Metin karakterlerinin yerleştirildikleri olaylar içine yaşadıkları; bocalamaları, serzenişleri, olduramayışları, aileyle, toplumla, kendileriyle hesaplaşmaları üzerine düşünmenin haz verici bir tarafı var. Çünkü karakterin benliği, gündelik yaşamda onu sunumu ve kendi başınayken takındığı tavır, hayatta kalma çabası varlığını sorgulayışı gibi konular metni enteresan boyutlara çekebiliyor. Terk edilme, bocalama, dünyaya uyumlanma veya ayrıksı tavır takınma, duygular, sıkıntılar bir metinde ne kadar iyi yansıtılırsa sanırım okur da o kadar çok metnin içine girerek onunla bağ kuruyor. Anlatılan hikâyenin insana dair ne söylediği önemli; böylece bir kitap sadece okunup, geçici hazlar alınıp bir kenara bırakılacak bir nesne olmanın ötesine geçiyor. Çünkü metindeki bir an yaşamın bir yerinden sizi yakaladığında aslında kendisini de hayatın akışına kabul ettirmiş oluyor, sizinle birlikte macerası devam ediyor.

Bunu başarabilen yazarlardan olduğunu düşündüğüm, Per Petterson’ın Benim Durumumdaki Erkekler kitabı, Metis Yayıncılık tarafından, Banu Gürsaler Syvertsen çevirisiyle basıldı. Ailesini bir kazada kaybettikten sonra eşinin çocukları alıp evi terk etmesiyle yaşamı daha da çeki...

Devamını görmek için bkz.

Metin Celâl, "'Her şey uçup gitmiş, bana hiçlik kalmıştı'", Hürriyet, 31 Ocak 2020

Per Petterson’un yeni romanı Benim Durumumdaki Erkekler’in kahramanı Arvid Jansen’i Lanet Olsun Zaman Nehrine’den (2012) anımsıyoruz. O romanda idealleri uğruna üniversiteyi bırakmış, bir fabrikada işçi olarak çalışıyordu ve boşanmanın eşiğindeydi. Aradan üç yıl geçmiş, 1992 yılının eylül ayında başlıyor Benim Durumumdaki Erkekler. Arvid Jansen yalnız bir yazar, dul bir erkek olarak karşımıza çıkıyor. Karısı, en büyükleri 12 yaşında olan üç kızı alıp Arvid’i terk etmiştir. Arvid, aldığı bir yazarlık bursu sayesinde fabrikadaki işinden ayrılmış, kendini tamamen yazmaya vermiştir ama yazamamakta, tamamen boşluk içinde yaşamaktadır.

Karısı Turid’in terk etmesi değildir tek sorunu. Bu zaten ertelenmiş bir ayrılıktır. Karısı bir yıl Arvid’in acısının biraz dinmesini beklemiştir. “7 Nisan 1990 gecesi, Oslo’dan Frederikshavn’a giderken 500 yolcu bulunan Norveçli feribot ‘İskandinav Yıldızı’ alevler içinde yükseldi ve 159 kişi öldü.” Bu gemide Arvid’in anne-babası ve iki erkek kardeşi de hayatını kaybetmiş. Bu olay, yazar Per Petterson’un yaşamından romana yansıyan önemli bir olay.

Aşkla evlendiği karısı tarafından terk edilmek ve ailesini yitirmek, kaçınılmaz olarak Arvid’i yıkmıştır. Derin bir depresyonda olması şaşırtmayacaktır. Arvid derin bir yalnızlığın içinde kendini bulmaya, geçmişiyle hesaplaşmaya, yeniden kendi normaline, ma...

Devamını görmek için bkz.

Banu Yıldıran Genç, "Ayrılıkta erkeklik izleri", oggito.com, 28 Nisan 2020

Erken denebilecek bir yaşta evlendim. Kendimce pek çok haklı sebebim vardı, o dönem için doğru bir karardı. Arkadaşlarımın çoğu benden üç beş sene sonra başlayarak sırayla evlendiler. Bir dönem nikâh dairelerinin en gözde konuklarıydık. Sonra bazıları hemen, bazıları üç beş yıl sonra derken boşanmalar başladı. Şu an kadın arkadaşlarımın pek çoğu bekâr anne ve tek başlarına çocuk büyütmeye çalışıyorlar.

Biraz acımasız olabilirim, evet acımasızım çünkü etrafımda doğru düzgün boşanabilmiş tek bir çift yok. Tek bir baba tanımıyorum ki tüm sorumluluklarını yerine getirsin, herhangi bir konuda ters giden bir şeyde anneyi suçlamasın... Çocuklarının babasıyla arası iyi olsun diye uğraşan, ipleri tamamen koparmak istemeyen annelere kalan ise, ödenmeyen nafakalar, gurur uğruna vazgeçilen maddi haklar, “hiçbir şey istemiyorum, yeter ki çocuğuyla vakit geçirsin” cümleleriyle başlayan sonu gelmez fedakârlık senaryoları ve yine de hep ama hep suçlanan taraf olmak... Tabii ki istisnalar vardır, olmalı da ama çevremde ve ailemde gördüğüm yirmi otuz kişiyi örnekledim işte... Çocuğuyla sonuna kadar ilgilenen ya da hatasını bilip bunun sorumluluğunu alan babaların çoğalması benim de en büyük dileğim. Ama bu ilişkinin neredeyse tüm dünyada da aynı olması ortada umutlanacak pek de bir şey olmadığını gösteriyor.

Oggito’ya yazdığım en son yazı da aslında biraz bu konu üzerineydi. Rachel ...

Devamını görmek için bkz.

İsa Darakcı, "Mutsuz aile tablosu", K24, 28 Mayıs 2020

Adam Phillips, evlilik üzerine aforizmalara yer verdiği Tekeşlilik’te, evlilikten bahsettiğimizde aslında özgürlükten tutsaklığa, hırstan arzuya kadar birçok şeyden bahsettiğimizi söyler. Evlilik, iki kişinin aynı çatı altında kurduğu birliktelikten çok öte bir anlama sahiptir, bütün bir topluma dairdir. Aile içi sorunların kimi zaman dedikodu meraklılarının, kimi zaman durumdan vazife çıkaran aile büyüklerinin meselesi olmasının başka bir izahı olması gerek. Münferit bir olay ya da olgusal bir gerçeklik olarak da yaklaşılsa ev içinde olan evde kalmaz sonuç olarak. Phillips, aile değerleri üzerine –evlenme ve boşanma oranları– sürdürülen tartışmaların aslında tekeşlilik üzerine yani insanları bir arada tutan şeyin ne olduğu konusunda ve neden bir arada kalmaları gerektiği konusunda tartışmalar olduğunu söylüyor aynı kitapta.

Son yirmi yılda şaşılası bir hızla yıldızı parlayan İskandinav edebiyatının naif kalemlerinden Per Petterson’un son romanı Benim Durumumdaki Erkekler, işte böylesi tükenmeyecek bir hikâyeyi kaldığı yerden sürdürüyor. Petterson’un kendisiyle yapılan söyleşilerde ‘diğer benliğim’ dediği Arvid Jansen’in eşinin üç kızıyla evi terk etmesinin ardından yaşadıklarını merkeze alan roman, taşıdığı otobiyografik özellikleriyle de dikkat çekiyor.

Petterson’un kendi hayatını da romanlarına eklemeyi tercih ettiğini, onlarla daha kolay baş edebilmek için ol...

Devamını görmek için bkz.

Nalan Arman, "Per Petterson’un romanında geriye kalan, soğuk ve kül", edebiyathaber.net, 11 Eylül 2024

Per Petterson, çocukluktan yetişkinliğe geçişi, aile ilişkilerini ve yalnızlığı sıklıkla ele alır. Asıl derdinin, kayıplarımızın etkisiyle karanlıkta kalışımız, onun yarattığı çaresizlik duygusu olduğunu sezeriz. Kaybettiğimiz çocukluğun, sevgilinin, yakınlarımızın; geriye kalanın, ağzımızdaki külün çaresizliği…

Banu Gürsaler Syvertsen’in başarıyla çevirdiği Benim Durumumdaki Erkekler, ailesini gemi kazasında kaybeden Arvid Jansen’in psikolojik süreçlerini anlatıyor. Yaşadıklarının gerçekliğini ve ne hissettiğini kavramakta zorlanan Arvid, şaşkın, donuk ve tepkisiz. Çocukluğundan getirdiği kimsesizlik duygusunun etkisiyle, neler kaçırdığının farkında olmadan, sevdiklerini kaybetmeye devam ediyor.

1992’nin Eylül ayında başlayan hikayede Arvid Jansen otuz sekiz yaşında. Üniversiteyi, sormaya bile cesaret edemediği soruların cevapsız kalışı nedeniyle bırakmış, evliliği kısa süre önce bitmiş, hayatını yazarlık bursuyla sürdürmekte. Her gece, bir başka kadının evinde sabahlamak üzere yola çıkarken, koltuğunun altında babasından kalan evrak çantası var. Çantanın içinde de John Berger’in “bir politik Kazanova’yı anlatan romanı” G. Romanda G’nin, asıl işlevi toplumun içinde bulunduğu değişimi yansıtmak olan, romantik ilişkileriyle Arvid’inkiler bir bakıma benzeşiyor. ...

Devamını görmek için bkz.
 
 

Kişisel Veri Politikası
Aydınlatma Metni
Üye Aydınlatma Metni
Çerez Politikası


Metis Yayıncılık Ltd. İpek Sokak No.5, 34433 Beyoğlu, İstanbul. Tel:212 2454696 Fax:212 2454519 e-posta:bilgi@metiskitap.com
© metiskitap.com 2025. Her hakkı saklıdır.

Site Üretimi ModusNova









İnternet sitemizi kullanırken deneyiminizi iyileştirmek için çerezlerden faydalanmaktayız. Detaylar için çerez politikamızı inceleyebilirsiniz.
X