 | ISBN13 978-975-342-702-9 | 13x19,5 cm, 296 s. |
Liste fiyatı: 310.00 TL İndirimli fiyatı: 248.00 TL İndirim oranı: %20 {"value":310.0,"currency":"TRY","items":[{"item_id":"823","item_name":"Fay Hatları","discount":62.00,"price":310.00,"quantity":1}]} |
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et Diğer kampanyalar için |  |
|
| | Fay Hatları Özgün adı: Lignes de faille Çeviri: Sosi Dolanoğlu Kapak Kolajı: Emine Bora |
Kitabın Baskıları: | 1. Basım: Ocak 2009 |
Fay Hatları, bir ailenin dört kuşağı üzerinden, etkisi günümüze kadar uzanan karanlık bir sırrı anlatıyor. Altı yaşında çocukların gözünden 2004'ten geriye doğru 1982'ye, 1962'ye ve 1944'e gidiyoruz kitap boyunca. İlk anlatıcımız Amerikalı olmanın gururunu taşıyan, annesinin titiz denetimine rağmen internetin tüm vahşi sitelerinde gezinen, dünyaya bir armağan olduğundan kuşkusu olmayan Sol. Onun aile içinde sezdiği tuhaflıkların ipuçlarını, ikinci anlatıcı olan babası Randall'ın çocukluk öyküsünde bulmaya başlıyoruz. Roman Sol'un babaannesi Sadie ve büyük büyükannesi Kristina'nın anlatılarıyla sürdükçe, kirli sırlar gitgide aydınlanıyor. California'dan Hayfa'ya, Toronto'ya ve Münih'e uzanan romanda, kendi dertlerine düşmüş ebeveynlerin gerçek desteğinden yoksun kalan çocukların büyüme sancılarına, masumiyetlerini sarsılarak yitirişlerine tanık olurken, bildiğimizi sandığımız yakın tarihin gözden kaçmış yönleri kendilerini ele veriyor. Amansız bir kötülüğe karşı aşkla, müzikle, inançla hayata tutunmaya çalışanların direnişini de izliyoruz. Sade ama cesur ve sert diliyle 20. yüzyılın acılarını 21. yüzyılın çaresizliğine büyük bir ustalıkla bağlayan bu roman Prix Femina ödülü sahibi. Fransa'da 400 binin üzerinde satan roman yirmiye yakın dile çevrildi.  | İÇİNDEKİLER |
I Sol, 2004 II Randall, 1982 III Sadie, 1962 IV Kristina, 1944-1945
Yazarın Notu 114. Sayfadaki Alıntıların Kaynakçası  | OKUMA PARÇASI |
1. Bölüm’den, s. 29-33. ... Anne-babamın mutabık olduğu bir şey varsa, o da kimsenin bana el kaldırmaması, kıçıma vurmaması veya başka herhangi bir bedensel ceza vermemesi gerektiği. Çünkü dövülen çocukların şiddete başvuran ebeveyn haline, istismar edilen çocukların pedofil haline ve tecavüze uğrayan çocukların fahişe ve pezevenk haline geldiklerinin görüldüğüne dair birçok kitap okudular. Onun için de daima konuşmanın, konuşmanın, konuşmanın, çocuğa yanlış davranmasına sebep olan güdülerin neler olduğunu sormanın ve gelecek sefer nasıl daha uygun bir seçim yapacağını tatlılıkla göstermeden önce derdini anlatmasına izin vermenin önemli olduğunu söylüyorlar. Asla vurmamak gerektiğini. Bence bu mükemmel bir ilke, İsa'nın en az mutabık olduğum fikriyse size vurana diğer yanağınızı çevirmek ve kendinizi korumaya çalışmamak. Ben onun yerinde olsaydım, Romalı askerlerin ellerimi arkadan bağlamalarına, başıma dikenlerden yapılmış bir taç geçirmelerine, yüzüme tükürmelerine ve beni kamçılamalarına kesinlikle izin vermezdim. Bana kalırsa, İsa en çok bu konuda çuvallamış ve bu da onu doğrudan çarmıha götürmüş. "Kimsenin sana el kaldırmaya hakkı yok Solly," dedi annem gözlerimin içine bakarak. "Hiç kimsenin, duyuyor musun?" Ben de başımı sallayıp iyi ki Protestanız, çünkü Protestan rahipler (Yahudi hahamlar gibi) evlenme ve karılarını becerme hakkına sahipler, böylece, şu son günlerde televizyon haberlerinde duyduklarımıza bakılacak olursa, oğlan çocuklarını... Devamını görmek için bkz. |  |
 | ELEŞTİRİLER GÖRÜŞLER |
Irmak Zileli, “Döngü’nün içindeki çocuklar”, Radikal Kitap Eki, 27 Şubat 2009 Yeryüzündeki değil ama tarihin içindeki fay hatları sizi nereye götürür? Bugünün dünyasında olup bitenlerin kökleri nereye uzanır? Bugünden geriye doğru fay hattının kırılma noktalarında dura dura bir yolculuğa çıkmaya hazır mısınız? Ama gerçekten hazır mısınız? Çünkü karşılaşacaklarınız insanlık adına şu soruyu sormanıza neden olacak: Biz ne yaptık! Nancy Huston’ın son kitabı Fay Hatları, 2004 yılından başlayarak geriye doğru gidiyor. Fay hattının kırılma noktaları, 1982, 1962 ve 1944-45... Her biri aynı ailenin önceki kuşağından birer temsilcinin gözüyle anlatılıyor. Anlatıcılar hep altı yaşında. Hemen başından söyleyelim, Huston çok akıllıca ve anlatmak istediği tema açısından da çok anlamlı bir kurgu biçimi oluşturmuş. Roman, bir ailenin özel tarihine ışık tutar görünse de, aslında insanlığın kir pas içindeki geçmişini, çocukların masum diliyle aktarıyor okura. Yazar bu dili son derece başarıyla kuruyor ve çocukların dünyasını bir seçenek olarak sunuyor. Onların algılayışındaki saflık ile dünyayı kana bulayan büyüklerin güç ve iktidar hırsı arasındaki tezat kendini her an hissettiriyor; 2004 yılı hariç. Çünkü artık çocukların oyuncakları bile değişiyor... Oyuncak bebekten gücün temsilcisi Arnold Schwarzenegger’in küçük bir maketine evrilen oyuncaklar her şeyi anlatıyor. 2004’ün bir diğer oyunu da, internette gösterilen gerçek savaş görüntüleri! Bu yıl, ABD’... Devamını görmek için bkz. |  |
Bülent Usta, “Çocuk gözünden acımasız gerçekler”, Milliyet Kitap Eki, 11 Şubat 2009 İnternete girip ‘kumda yatan Iraklı askerlerin cesetlerine tıklamaya bayılan’, Schwarzenegger ve Bush hayranı, kendisini Tanrı gibi gören, ırkçı 6 yaşında bir çocuk hayal etmek mümkün mü? Peki o çocuğun gözünden dünyada olup bitenlere ve kendimize bakabilmek? Üstelik bu bakış çıplak bir dille, derinlemesine ve incelikli bir biçimde olursa... Daha yakınlarda, Gazze’ye atılan bombalara tanık olmuşken, bu tanıklığın billboardlar dahil her yerde sergilendiği bir dünyada, böyle bir çocuğun iç dünyasına girerek onun gözünden kendimize bakmak, Nancy Huston’un son romanı Fay Hatları sayesinde mümkün. Yazar bunu sadece tek bir çocuk üzerinden değil, 1944 ile 2004 yılları arasında, bir ailenin dört kuşağını kapsayacak şekilde yapıyor ve hepsi de 6 yaşında olan çocukların gözünden yüzyılımızın karanlık noktalarına bakıyor. 2004’te Solomon’dan başlayarak, onun babası Randall, babaannesi Sadie, büyük büyükannesi Kristina’nın 6 yaşlarındaki halleri ve dünyaya bakışlarının anlatıldığı Fay Hatları’nda; 2. Dünya Savaşı, Filistin meselesi ve Irak Savaşı çerçevesinde gelişiyor olaylar. Nazilerce kaçırılan bebekler Bir ailenin hayatını dört kuşak boyunca izlerken, bu hayatların birbirlerini nasıl etkilediğinin izlerini de buluyoruz. Ve yazar bizi, Kristina’nın çocukluğunu etkileyen tarihsel bir olayla da yüzleştiriyor: Lebensborn... Le... Devamını görmek için bkz. |  |
Nazan Maksudyan, “Savaş alanı bedenlerimiz...”, Agos Kitap Eki, Mart 2009 Bir aile zincirinde dört halka, dört beden. İki kadın, iki erkek. Henüz altı yaşında bir çocukken tenlerinde hissettikleri ve hayatları boyunca kurtulamadıkları tahakküm ve tasarruflar… Fay Hatları, 2004’te başlayıp 1944’e uzanan altmış yıllık bir zaman dilimi içinde, genel anlamda çocukluk, savaş, devlet, şiddet, kadınlık, erkeklik, mutsuzluk ve kötülük, özel olarak da beden politikaları üzerine, akademik bir incelemenin söyleyebileceğinden fazlasını anlatmayı başarıyor. İlk olarak ailenin en küçüğü Sol’dan dinlediğimiz büyük babaanne (BBA) Kristina (Erra), babaanne Sadie ve baba Randall’ın hayat hikâyelerini, zamanda geri giderek, kendi tanıklıklarından öğreniyoruz. Kronolojik olarak Erra’nın çocukluğunda Münih’te başlayan anlatı, dört kuşağın bir araya gelmesiyle yine Münih’te noktalanıyor. Çember başladığı noktaya dönene kadar, kurgu Toronto’ya, New York’a, Hayfa’ya uzanıyor; Polonya’ya, Ukrayna’ya, Küba’ya, Lübnan’a, Irak’a ağ atıyor. Roman, yirminci yüzyılın ikinci yarısındaki akıl almaz şiddetin ve insanlık trajedilerinin panoramasını sunuyor farklı; tarihsel dönemlerde insanlığın yüz yüze kaldığı bedensel dayatmaları ve şiddeti (kişisel, toplumsal, siyasi) gözler önüne seriyor. Nazi Almanya’sının mükemmel bedeni (ideal renk, ideal uzunluk, ideal genişlik vb.) saplantılı şekilde yücelten ırkçı politikalarıyla açılan perde, Sabra ve Şatila’da parçalanan vücutla... Devamını görmek için bkz. |  |
|