| ISBN13 978-605-316-198-1 | 13x19,5 cm, 128 s. |
|
Yerdeniz, 6 Kitap Takım, 0 | Mülksüzler, 1990 | Yerdeniz Büyücüsü, 1994 | Rocannon'un Dünyası, 1995 | Dünyaya Orman Denir, 1996 | Balıkçıl Gözü, 1997 | En Uzak Sahil, 1999 | Kadınlar Rüyalar Ejderhalar, 1999 | Atuan Mezarları, 1999 | Tehanu, 2000 | Yerdeniz Öyküleri, 2001 | Bağışlanmanın Dört Yolu, 2001 | Öteki Rüzgâr, 2004 | Uçuştan Uçuşa, 2004 | Dünyanın Doğum Günü, 2005 | Marifetler, 2006 | İçdeniz Balıkçısı, 2007 | Sesler, 2008 | Güçler, 2009 | Lavinia, 2009 | Rüyanın Öte Yakası, 2011 | Aya Tırmanmak, 2012 | Yerdeniz (6 Kitap Tek Cilt), 2012 | Malafrena, 2013 | Zihinde Bir Dalga, 2017 | Lao Tzu: Tao Te Ching, 2018 | Şimdilik Her Şey Yolunda, 2019 |
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et | | s. 17-19 “Çocuklar tek boynuzlu atların gerçek olmadığını tabii ki bilir,” diyor Ursula K. LeGuin. “Ama öte yandan tek boynuzlu atlar üzerine yazılan bir kitabın, eğer yeterince iyiyse, hakiki bir kitap olduğunu da bilir.” Büyüme çağımda Yerdeniz Öyküleri’ni okurkenki deneyimim tam da buydu. Yerdeniz’de büyü sıradan bir şeydi. Yeryüzünde büyücüler dolaşıyor, göklerde ejderhalar uçuyordu. Ama beni “gerçeklik”ten ne kadar uzağa götürürlerse kendimi gerçek olana o kadar yakın hissediyordum. Yüreğinin derinliklerinde Ursula K. LeGuin bir yazar; sadece kurmaca yazarı değil, hayal gücünün yazarı. Ve ona göre hayal gücü yalnızca boş zamanlarımızda kullandığımız bir şey, bir tür avarelik değil, bilakis bizi biz yapan melekenin ta kendisi. Öyle ki bizi uyarıyor: “Ejderhaların varlığını inkâr edenler genellikle ejderhalar tarafından yenir. Kendi içlerinden.” Küçüklüğümden beri LeGuin’in hayal gücünün kanatları üzerinde yolculuk ettiğimden, “gerçek” Ursula K. LeGuin’le tanışmanın nasıl bir şey olacağını düşünmekten kendimi alamıyordum: Hayalimdeki yazar –Yerdeniz Öyküleri’nin büyülü âlemini, Karanlığın Sol Eli’nin müphem cinsiyetli gezegeni Gethen’i, Mülksüzler’in anarko-sendikalist toplumu Anarres’i ve daha nice âlemi yoktan var eden büyücü– Portland-Oregon’daki o gerçek, etten kemikten kadına, benim yürüdüğüm sıradan sokaklarda yürüyen, birazdan kurmaca eser yazma zanaatının somut detayları hakkında söyleşi yapacağım kadına ne kadar benziyordu acaba? Söyleşiyi yapmak için, Portland’ın doğu yakasının iç kısımlarında bulunan ve büyük ölçüde gönüllülerin desteğiyle varlığını sürdüren halk radyosu KBOO’nun stüdyosunda buluştuk. LeGuin’e dair ilk izlenimim, ayakları yere basan gerçekçi biri olduğu yönündeydi. Budalalara müsamaha göstermeyen biri. Zengin tecrübeleri, iyi yaşanmış uzun bir hayat boyunca sadece birikmekle kalmayıp bambaşka bir şeye dönüşmüş, simya marifetiyle bir tür “yaşanan bilgelik” haline gelmiş olan biri. Ve bu bilgeliğin maskelere, sahte tavırlara tahammülü yokmuş gibi görünüyordu. Konuşmamız ilerledikçe bu sezgilerim tekrar tekrar doğrulandı ve ona dair ilk izlenimim kalıcılık kazandı. Bu dünyaya ait olan bu gerçek LeGuin ile başka bir dünyaya ait olan hayali LeGuin arasında bir çelişki var mıydı? Tuhaf bir şekilde, yok gibiydi. Gerçek olanla hayali olan ayrılmaz bir bütündü: kökleri yere sağlam tutunmuş, hayal gücüyse göğün zirvesine doğru dallanıp budaklanan bir yazar. Ama LeGuin’in kitapları dışındaki dünyada izlediği yol hakkında daha çok bilgi edindikçe, gerçeğe can veren şey kitaplarındaki o görünmeyen, hayali unsurlarmış gibi gelmeye başladı bana, tersi değil. Dünya çapındaki prestijine rağmen –Amerika Bilimkurgu ve Fantazi Yazarları Derneği onu “Bilimkurgunun Büyük Ustası”, Kongre Kütüphanesi ise “Yaşayan Efsane” olarak nitelemişti – LeGuin, Oakland’daki anarşist PM Press ve Seattle’daki feminist bilimkurgu yayınevi Aqueduct Press gibi küçük bağımsız yayınevleriyle çalışmaya devam ediyor. Ayrıca KBOO gibi, onun toplulukçu ruhunu ve marjinalleştirilen, gereğince temsil edilmeyen insanların sesini duyurma kaygısını paylaşan kanallarda çıkıyor. Bense şunu düşünmeden edemiyorum: Belki de Yerdeniz, Gethen ve Anarres gibi hayali dünyalar, bireylerin birbirleriyle ve toprakla olan ilişkilerine dair hayal edilen bu alternatif varolma biçimleri, LeGuin’in gerçek dünyadaki bu davranışlarının arkasındaki (görünmez olsa da) asıl itici güçtür. Ve çok geçmeden keşfedecektim ki dilbilgisi, sözdizimi, cümle yapısı gibi en sıradan şeyler bile arkalarındaki ve ötelerindeki görünmez, tabiri caizse büyülü bir şey tarafından hayata geçiriliyordu. Cümlelerimizin uzunluğu, temposu, tınısı, kullandığımız kipler, bakış açıları, zamirler – bunların hepsinin kendi tarihleri, kendi hikâyeleri, siyasi ve kültürel içerimleri vardı ve her biri, hayal edilen bir geleceğin inşasında iyi ya da kötü yönde birer yapıtaşı, somut birer adım olabilirdi. – David Naimon |