Asuman Kafaoğlu Büke, "Ursula Le Guin’den Tao", Cumhuriyet Kitap Eki, 5 Nisan 2018
Ursula Le Guin, Lao Tzu: Tao Te Ching'te, Lao Tzu’nun şiirlerine bambaşka bir tat katıyor. Aslında ilk bakışta Le Guin’in antik metne katkısı az gibi görünüyor, her şiirin altında sadece birkaç cümleden oluşan dipnot yerleştirmiş. Ancak okudukça bu dipnotların aslında ana metne saygı duruşu gibi yazıldığını düşünmeye başlıyorsunuz.
İki ay önce kaybettiğimiz bilimkurgu yazarı Ursula K. Le Guin, Tao Te Ching kitabıyla tanışmasını şöyle anlatıyor: “İlk gördüğüm Tao Te Ching, sarı bez ciltli, mavi-kırmızı Çince çizimler ve karakterlerle süslü 1898 baskısıydı. Benim için saygıdeğer ve gizemli bir nesneydi; hemen inceledim ve içinin dışından daha büyüleyici olduğunu keşfettim. Kitap babamındı; sık sık okurdu. Bir keresinde okurken notlar aldığını fark ettim ve ne yaptığını sordum. Cenaze töreninde okunmasını istediği bölümleri işaretlediğini söyledi. O bölümleri gerçekten de okuduk cenazesinde (…) İçinde benim cenazemde okunmasını istediğim bölümler de işaretli artık.”
Taoizm, Le Guin’in yapıtlarına kaynak olmuştur her zaman. İki bin beş yüz yıl önce yaşamış bilge Lao Tzu’yu yeniden yorumlaması bu yüzden eşsiz bir değere sahip. Şimdi bu kitabı Le Guin’in ardından okurken bunu onun vasiyeti gibi görebiliriz. Bu düşünceler antik metne ayrı bir güzellik katar. Ayrıca hem Le Guin’in yapıtlarını daha iyi anlamamızı sağlar hem de yazarın derinliğini kavramamızı.
Yaklaşık bir yıl önce Tao Te Ching’in (Çeviren: Sonya Özbey, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2016) özgün metni üzerine bu köşede yazdığımdan, şiirler zihnimde tazeyken Le Guin’in yorumunu okumak iyi olur diye düşündüm. Özbey’in çevirisi mükemmeldi ama Le Guin’in yorumu ve çevirisi (Lao Tzu: Tao Te Ching, Metis Yayınları, Çeviren: Ezgi Keskinsoy, Bülent Somay, 152 s.) bambaşka bir tat katıyor şiirlere.
Yorum mu, Katkı mı?
Aslında ilk bakışta Le Guin’in antik metne katkısı az gibi görünüyor, her şiirin altında sadece birkaç cümleden oluşan dipnot yerleştirmiş. Ancak okudukça bu dipnotların aslında ana metne saygı duruşu gibi yazıldığını düşünmeye başlıyorsunuz. Metne müdahale etmeyip onu bozmadan, Lao Tzu’nun okurda yarattığı duyguya odaklanan açıklamalar bunlar. Neden bu metni bu denli değerli bulduğunu anlamamızı sağlıyor ve tabii dolayısıyla şiirlerin anlamını çoğaltıyor. Örneğin on birinci şiirin dipnotunda şöyle diyor: “Lao Tzu’nun en sevdiğim yanlarından biri son derece komik olması.” Binlerce yıldır felsefi ve dini bir metin olarak okunmuş şiirlerde ince alayı, espriyi, içtenliği görmesi ve bunu bize de göstermesi, şiirleri daha güzel kılıyor.
Bu açıklamalardan daha da önemli olan kuşkusuz Le Guin’in kendine has yorumuyla şiirleri çevirmesi. Bunları İngilizce ve Türkçe çevirileriyle karşılaştırarak okuyunca Le Guin’in katkısı daha iyi anlaşılıyor. Can Yücel’in Shakespeare çevirilerini getiriyor akla, bir dilden diğerine aktarmak değil, bir kültürden ve zamandan, başka bir kültüre ve zamana aktarıp bugüne taşımak. Le Guin de bugüne taşıyor antik çağın metnini.
Tao Te Ching seksen bir kısa şiirden oluşur. Bu kısacık metinde mutluluk, yaşamın kaynağı ve anlamı gibi çok derin konular ele alır Lao Tzu. Le Guin gibi bu şiirlerden etkilenen başka yazarlar ve sanatçılar da vardı: Franz Kafka bu metni gerçekliğin en berrak görüntüsü, Leo Tolstoy da hayatın anlamı olarak tanımladı.
Konfüçyüs ve Lao Tzu
Lao Tzu’nun hayatı hakkında fazla bilgi yok elimizde ama yönetime yakın görevlerde bulunduğu tahmin edilir. Zhou hanedanında (İÖ 6.-4. yüzyıl arası) saray yazmanı, arşivci ve tarihçi olduğu sanılır. Bir efsaneye göre siyasetten ve toplumsal yozlaşmadan bıkıp kendini yollara vurmuş, uzaklara yerleşmek üzere evini terk etmiştir. Bu yolculuk sırasında kendisini durduran bir görevli, onun filozof olduğunu kanıtlaması için felsefesini yazmasını ister ve o da bir oturuşta Tao Te Ching kitabını yazar.
Taoizm, binlerce yıl Çin’in en temel öğretilerinden biriydi. Konfüçyüs; toplumsal yaşam, gelenekler ve sosyal sınıflarla ilgilenirken Lao Tzu doğayla bütünleşme ve hayatın doğal akışına odaklandı. Biri insana görevlerini, toplumsal sorumluluklarını hatırlatırken diğeri insanın mistik inançlarını besledi. Biri, diğer insanlarla birlikte yaşam kurmanın yollarını gösterirken diğeri, insana kendisiyle kalmanın değerini öğretti. İki öğreti birbirini tamamlar. İnsan toplumdaki ve doğadaki yerini anlamak için her iki öğretiye gereksinim duyar.
Erkeksi Dil
Geçen günlerde Ursula Le Guin’in bir başka kitabı daha yayımlandı Sözcüklerdir Bütün Derdim-Hayat ve Kitaplar Üzerine Yazılar (Çeviren: Damla Göl, hep kitap, 2018). Seksen sekiz yıllık yazarlık hayatı boyunca kaleme aldığı denemelerin bir derlemesi olan kitapta, bir makaleyi okurken Konfüçyüs ile Lao Tzu’nun farklılığı konusunu düşündürdü. “Kadınların Bildikleri” (s. 117) başlıklı denemede Le Guin, kadın-erkek dünyalarını betimliyor ve kendine soruyor: “Gerçekten de ne öğreniriz kadınlardan?” Yanıt olarak kadınlar en temel becerileri, en yalın kuralları, hayatta kalmayı, erkekler ise hiyerarşiyi sürdürmeyi, statükoyu muhafaza etmeyi, toplumsal ve ahlaki değerleri korumayı öğretir. Kadınlar bireysel hikâyeleri aktarır, erkeklerse kamusal tarihi. Yüzlerce yıl boyunca hepsi erkeklerden oluşan rahipler, liderler, şefler ve profesörler, daha geniş kabilemizin ve halkımızın üyeleri olarak nasıl davranmamız gerektiğine ve kim olduğumuza dair anlatıları öğretir.
Le Guin’in bu denemesini okuyunca Tao Te Ching yorumunu yeni bir ışıkta görmeye başladığımı söyleyebilirim. Aslında Le Guin’in Lao Tzu’nun şiirlerini çevirirken başardığı en önemli şey, dinî metinlerin dilindeki (ya da o metinlere yüklenen) erkeksi tonu yok etmek olmuş. Karşılaştırmalı bir okuma bunu netlikle gösteriyor. Örneğin, on birinci şiir, özgün metinden şöyle çevrilmiş:
“Kilden yapılmış toprak bir kabı düşün
Kabın boşluğudur onu faydalı kılan
İşte bu şekilde
Varlık çıkar içindir
Yokluk ve boşluksa fayda için.”
Le Guin’in çevirisi ise şöyle:
“İçi boşaltılmış kilden
Olur çömlek
Çömleğin yararı
Olmadığı yerdedir
Yani olanın yararı
Olmayanın kullanılmasındadır.”
Le Guin, “düşün” emir kipini kullanmayarak şiirdeki didaktik yapıyı yumuşatıyor, daha doğal ve içten bir hâle sokuyor. Lao Tzu’ya da bu yakışıyor. Bu şiirler zaten çok güzeldi, şimdi daha yakın ve daha anlaşılır oldu. Kitaba Bülent Somay’ın yazdığı önsöz de çok güzel bilgilerle dolu. Mutlaka okunması gereken bir klasik. Ben yine de özgün metin ile karşılaştırmalı okumaktan yanayım. Le Guin’in neyi nasıl değiştirdiğini görmek ayrı bir zevk katıyor şiirlere.