Bilgehan Uçak, "Yol’un gücüne dair", Agos Kitap/Kirk, 10 Nisan 2018
Eğer Bülent Somay’la tanışmamış olsaydım, ben bir tek sayfa Ursula Le Guin okumazdım sanıyorum.
Öte yandan, Ursula Le Guin okumamın pek bir önemi olmadığını da biliyorum; yani ben okumamış olsam Ursula ne kaybeder Ursulalığından?
Kuşkusuz çok kıymetli bir yazar ama “benim yazarlarımdan” biri olmadı hiç.
Gerçi o meşhur ‘Yerdeniz’ beşlemesini falan da okumadım.
Ama bu kitabı çıkar çıkmaz aldım.
Dahası, çıkmadan okumaya başladım.
Çevireni Bülent Somay -ve Ezgi Keskinsoy- çünkü.
Çeviren dedim ama bu kitap için bu da netameli bir mesele.
Bülent Somay, Önsöz’de, bu çevirinin zorluğuna, hatta yer yer imkânsızlığına değiniyor.
“Bu ‘çeviri’ için söylenmesi gereken ilk şey, kuşkusuz, gerçek anlamda bir çeviri olmadığıdır; hem de katmerli olarak: Çince aslından Çince bilmeyen biri tarafından İngilizceye çevrilmiş, sonra da İngilizce çevirisinden Çince bilmeyen iki kişi tarafından Türkçeye.”
Şimdi biraz dedikodu yapalım istiyorum.
Geçen sene, Bülent Somay, eşi Ezgi Hanım’la birlikte Paris’te bir çeviri konferansına gitmişti.
Ve bu konferans yüzünden bizim canım ‘Postkolonyal Teoriye Giriş’ derslerinden biri iptal olmuştu.
Dönüşte anlattı, konferans baştan sona çok kötü geçmiş.
Oh olsun, demiştik. Derse gelmemenin sonu budur! İsabet!
Ama çeviri meselesine dair, yani çevirinin ne olduğu, daha önemlisi de ne olmadığına dair birçok şeyler öğrendik.
O yüzden, eğer bir kitabın çevirmenleri arasında Bülent Somay varsa, ‘yapılabilecek’ en iyi çevirinin yapılmış olduğunu düşünürüm ben.
Sadece şu giriş bölümünü okuyanlar bile ne demek istediğimi anlayacaklardır.
‘Beijing ağzı’, ‘Tayvan ağzı’, Çince kelimelerin manası, onun Batı dillerindeki yazımı...
Bunların hepsi ayrı birer mesele Bülent Somay için!
Önsöz’deki 1 numaralı dipnotu buraya alıntılamak istiyorum.
“Batılıların Çince isimleri nasıl dönüştürerek sahiplendiklerinin en iyi ör- neği kuşkusuz Konfüçyüs’tür. Gerçek adı Kong Fuzi (Kong Usta) olan Konfüçyüs, Batılılar tarafından önce Latin alfabesine çevrilmiş, sonra da Latin sontakısı olan ‘-ius’ alarak Romalı bir filozofa benzetilmiştir (Confucius). Tıpkı zamanında İbn Sina’nın da Latinleştirilerek ‘Avicenna’ya dönüştürülmesi gibi. Ancak ne yazık ki Kong Fuzi Türkçeye Batılı kaynaklardan geçtiği için, biz de ‘Konfüçyüs’ diyerek aynı Şarkiyatçı tahrifata ortak oluyoruz, üstelik bunu Şark’tan yaptığımız için iki katına çıkarıp, kendi üzerine kapanan, kendi kendini esir alan bir Şarkiyatçılığa düşüyoruz.”
Burada Edward Said’in kült kitabı Şarkiyatçılık’ın Türkçedeki en iyi çevirisini yapan ekibin içinde Bülent Somay’ın olduğunu hatırlatmamız önemli.
Kitaba girmeden, yazar ile çevirmen arasındaki ilişkiye değinmek, biraz daha oyalanmak istiyorum.
Metis Yayınları’nın seçki dizisinde, Bülent Somay editörlüğünde yayımlanan bir kitabı var Ursula’nın: Kadınlar, Ejderhalar, Rüyalar.
Oradaki hikâyelerden birinde, gölgesini kaybeden birini anlatır.
İşte o hikâye bizim dersin okuma parçalarından da biriydi.
O ders, Bülent Somay parıl parıl, gözlerinde Ursula’dan bahsedecek olmanın sevinci.
Dolayısıyla, tam manasıyla profesyonel bir çeviri değil bu.
Daha çok, çeviri meselesine çok akıl yormuş bir akademisyenin hayran olduğu bir yazarı ülkesinde biraz daha tanıtma arayışı.
Yazıların altında Ezgi Keskinsoy’un akademik olmadığını özellikle vurguladığı notları var.
O, “atlayabilirsiniz” diyor ama bence atlamayın, metin o notlarla ferahlayıp açılıyor.
Bu kitap, aynı zamanda, Türkiye’nin en iyi akademisyenlerinden birinin yurtdışı günlerinden buraya bir selam, bir armağan.