ISBN13 978-605-316-080-9
13x19,5 cm, 296 s.
Yazar Hakkında
İçindekiler
Okuma Parçası
Eleştiriler Görüşler
Yazarın Metis Yayınları'ndaki
diğer kitapları
Yerdeniz, 6 Kitap Takım, 0
Yerdeniz Büyücüsü, 4
Mülksüzler, 1990
Rocannon'un Dünyası, 1995
Dünyaya Orman Denir, 1996
Balıkçıl Gözü, 1997
En Uzak Sahil, 1999
Kadınlar Rüyalar Ejderhalar, 1999
Atuan Mezarları, 1999
Tehanu, 2000
Yerdeniz Öyküleri, 2001
Bağışlanmanın Dört Yolu, 2001
Öteki Rüzgâr, 2004
Uçuştan Uçuşa, 2004
Dünyanın Doğum Günü, 2005
Marifetler, 2006
İçdeniz Balıkçısı, 2007
Sesler, 2008
Güçler, 2009
Lavinia, 2009
Rüyanın Öte Yakası, 2011
Aya Tırmanmak, 2012
Yerdeniz (6 Kitap Tek Cilt), 2012
Malafrena, 2013
Lao Tzu: Tao Te Ching, 2018
Şimdilik Her Şey Yolunda, 2019
Yazma Üzerine Sohbetler, 2020
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et
 

Ali Bulunmaz, "Ursula Le Guin’in varlık çekirdeğini işleyişi", Kültür Servisi, 28 Mart 2017

Ursula Le Guin, kendisinin de büyük bir tevazuyla kabul ettiği gibi bıçak sırtı bir yazar. Yarattığı dünyaya hemen giren de kapısından dönen de çok. Tabii bu durum, onun anarşistliğini ve devrimciliğini asla ötelemiyor.

Anarşizm ve devrim de Le Guin’in yazarlığına benzer şekilde bıçak sırtı; tarihçesini, anlamını ve göndermelerini tam olarak bilmeden hemen herkesin içini doldurmaya çalıştığı iki kavram.

Kimi eleştirmenler Le Guin’in yazarlığının merkezinde yer alan bilimkurgunun, anarşizm ve devrim ile bağlantısının bulunmadığını söylese de; onun, önce düşleyip ardından “devrim olmak” dediği fikir bile aslında bu yolda ne kadar mesafe kat ettiğini gösteriyor. Üstelik yazarken büyüdüğünü söylemesi de aynı yere düştüğü bir mim adeta.

Bilimkurgu kitapları ve sonrasında yöneldiği fantastik temalar, Le Guin’in hem gerçeğin dışına taştığını hem de gerçekliğe başka bir biçim verdiğini kanıtlıyor. Doğrudan ahlâk dersleri aşılamak yerine edebiyat yoluyla derdini anlatmayı yeğleyen yazar, çatışmaların ve gerginliklerin hüküm sürdüğü kurgu dünyaların ve halkların arasına yolladığı okurun, kendisinin kimi ahlâki çıkarımlar yapmasını bekliyor. Hikâyelerine ekoloji de dahil olabilir otoriter devleti hedef alan anarşizm de. Mevcut iki durum da Le Guin’in metinlerinde işbirliği gerektirir. İşte ona göre asıl devrim budur.

Bütün kadınlara ve erkeklere: ‘Kendiniz olun!’

Le Guin’in kitaplarında önemli bir alan kaplayan “ihtimal” de yine anarşizm ve devrim ile ilgili. Onun dili, henüz olmayana (ve belki de hiç gerçekleşmeyecek olana) gönderme yaptığından bilimkurguyu ve fantastiği çağrıştırır. Bu da bizi hakikatte, rüyalarda, uzayda veya kendi içimizde bir seyahate çıkarır. Böylece Le Guin, doğrudan bahsetmese de politik bir söyleme erişir; bu, kimi metinlerinde cinsellik ve tenin siyasi ifadeleri kimisinde ise özgürlük mücadelesi şeklinde karşımıza çıkar. Tabii Le Guin üslubuyla... Orada Herakleitos’u bulmak da işten değil: “Anne-baba buyruğundan çıkmayan yanıma yaklaşmasın” diyen düşünürle bütün kadınlara ve erkeklere “kendiniz olun” çağrısı yapan Le Guin’in buluşmasını izleriz: Yazar, hantallaşmış zihnini işgal etmesi, yasakları ve engelleri yıkması için kişiye işaretler yollar.

Le Guin’in, düşler ile gerçekler arasında köprüler kuran kitapları, ikisinin birbirine dönüşümünü veya birbirinden uzaklaşmasını da ele alıyor. Bu nedenle gerçeği yeniden kuran ve onun paralelinde fantastik bir dünya yaratışıyla da karşılaşıyoruz.

Peki, Le Guin bunları nasıl yazdı; dilini nasıl oluşturdu ve onun ritmini nasıl yakaladı? Çeşitli zaman ve mecralarda kaleme aldığı yazıların, yaptığı konuşmalarının bir araya geldiği Zihinde Bir Dalga'da Le Guin, hem yaşadığı hem de okura sunduğu dünyayı yorumlayıp kendi metinlerinin oluşma sürecine dair ipuçları veriyor.

Anılar mülke dönüştürülemez

Zihinde Bir Dalga, yalnızca Le Guin’in yazarlığına ilişkin bir kitap değil; sayfalarda kendisini takdimine, benliğini nasıl gördüğüne ve hangi kaynaklardan beslendiğine dair öyküye ve denemeye çalan metinler var. Bir bakıma kendisini dinlerken yazdıklarını karşısına alan, hatta yanı başına oturttuğu okura hikâyeler anlatan ve hayal gücünün kapılarını aralayan bir Le Guin yer alıyor kitapta.

Le Guin, her ne kadar bilimkurgu yazarı olarak bilinse veya fantastik dünyalar yaratsa da gerçeklikten asla kopmayan bir isim; buna Zihinde Bir Dalga'daki metinlerde de rastlıyoruz. Bir yandan romanlar yazarken bir yandan yaşadığı dünyada olup bitenlerin ayırdında; mesela savaşların farkında, kadının kimliğinin ve üstüne bindirilen ağır yüklerin de... Barışçıl ve feminist bir söylemin yanı sıra anarşist bir tavrı da var. Görülenin aksine nasıl görünmesi gerektiğini sorgularken kendisini erkekleştirebiliyor veya granit gibi sert bir zırha hapsedebiliyor. Aynı tavırla Kızılderilileri hatırlıyor; antropologların (ve teknokratların) onlara yaklaşımını sorguluyor ya da meseleye psikanalitik açıdan bakıyor. Bütün bunlar birer öykü havasında; hemen hepsi çok da göz önünde durmayan veya tarihin sayfalarında kalmış hayatları gündeme getiriyor. Elbette çocukluğunda etrafında bulunan ve koca kayalara benzettiği aile dostlarını da.

Le Guin’in anlattıkları, kendi hayatından kitaplarına yansımayan veya yansımışsa da okurların bilmediği kimi hatıraları açık ediyor. Tıpkı ailesi aracılığıyla aşina olduğu Kızılderili kültürü ya da ilkgençlik yıllarında gidip geldiği kütüphaneler gibi: “Size kendi özgürlük tanımımı söyleyeyim: Özgürlük, Widener Kütüphanesi’ndeki kitap rafı imtiyazlarıdır (...) Arkama dönüp yukarıya doğru, binanın geniş merdivenlerine baktığımda cennet burası işte diye düşündüm. Benim için cennet burası. Dünyadaki bütün kelimeler, hepsi benim okumamı bekliyor.”

Le Guin’in kendisini ferah ve özgür hissettiği bir başka alan adalar, sonradan Yerdeniz dizisine ilham verecek olan Farallon Adaları ve oradaki kayalıklar. Gerek kendi geçmişindeki gerek başka yerlerin birer çöplük hâline getirilmesine; tek kişinin mülküne dönüştürülmesine isyan eden bir Le Guin de çıkıyor karşımıza: “Başka bir dünyadan gelip seninkini elinden alırlar; değiştirir, kurutur, küçültüp bir mülk, bir meta hâline getirirler. Senin dünyan, onlar için, değiştirip kendilerinin kılana kadar anlamsız olduğu gibi onlar arasında yaşayıp onların anlamlarını benimsediğinde kendi gözünde kendi anlamını da kaybetme tehlikesi içindedir.” Böyle diyor, sahada gezinen ve vahşi yaşamdan aldığı keyfi kitaplarına katan Le Guin; Amerikan sınırının torunu olmasının ve çayırlardaki çocukluğunun bu cümleleri sarf etmesinde payı büyük.

Uydurmanın ritmi

Belli bir yaştan ve biriktirdiği deneyimlerden sonra geriye dönüp bakınca yaratılarının altyapısını fark eden Le Guin, “şişeyi ne zaman açacağını öğrendiğini” söyleyerek okuduğu kitaplara yine o tecrübelerinin ışığıyla yaklaşıyor. Örneğin mutlu ailesini, klasik romandakilerle karşılaştırıyor. Üstelik bunu yaparken edebiyatın ticarileştirilmediği günleri hatırlayıp (Borges gibi) tüccar olmayan yazarlardan bahsediyor. Le Guin’e göre böyle yazarlar, hem “gerçekte olmayan şeylerin zihinsel temsillerini kuruyor” hem de ne yöne gittiğimizi, gidebileceğimizi ve korkmamamız gerekenleri anlatıyor.

Le Guin’in okuma serüveni, aynı zamanda çocukluğunun kitaplıklarını, gençliğinde okuduklarını olgunluk çağında anımsayışını da kapsıyor. Özellikle Mark Twain’in Âdem’le Havva’nın Güncesi'nin adını anıyor. Bir anlamda üstünden zaman geçtikten sonra kitabı yeniden eline alınca kendisinde uyanan duyguları; “ölümsüzlük hissini, tazeliği ve şaşkınlığını” aktarıyor.

Elbette başka kitaplar da var; Le Guin, pek çoğunu sıralarken yazar olarak tanındığı sıralarda en çok karşılaştığı “Kimlerden etkilendiniz?” sorusunun zamanla kendisinde etkilenme korkusu yarattığını fark ediyor. Hatta bu sorudan hastalık derecesinde korktuğunu açıkça söylüyor. Çekinmediği şeyse güzel hikâyeler yaratma çabası; Le Guin, metinler oluştururken edebiyat üstüne de kalem oynatıyor. Kurmaca ve kurmaca dışı eserleri, onların hikâyelerini ve oradaki karakterleri eleştirmen titizliğiyle incelerken hem kendi kitaplarını hem de başkalarının esin kaynaklarını bulmaya çalışıyor: “Kurmaca karakterlerin hepsinin gerçek insanların portreleri olduğu anlayışı muhtemelen doğal bir kibrin ve paranoyanın ürünüdür; bazı kurmaca yazarlarının güç fantezileri (‘siz benim için modelden başka bir şey değilsiniz’) de bunu besler. Büyük roman karakterlerinin -Jane Eyre, Nataşa, Mrs. Dalloway- kimi özelliklerini yazarın tanıdığı gerçek insanların şu veya bu özelliklerine bağlamak eğlenceli, bazen de aydınlatıcı bir eleştiri-biyografi oyunudur. Ama kurmacada kurmaca dışını bulmaya yönelik bütün bu arayışlarda kurmaca olana duyulan bir güvensizlik, romancıların yazdıklarını kafalarından uydurduğunu -kurmacanın yeniden üretmek değil uydurmak olduğunu- kabul etmeye gösterilen bir direnç varmış gibi geliyor bana.”

Karakter, olay ve mekân uydurmanın bir ritimle mümkün olacağını söyleyen Le Guin, romanı okutan özelliklerin en başında bunun geldiğini ifade eder. Kendi kitaplarını da benzer bir anlayışla kaleme alan yazar teorik bir cümle kurar: “Yazarın yapması gereken o tempoyu dinlemek, duymak, ona ayak uydurmak, araya bir şey girmesine izin vermemektir. Sonra okur da duyacaktır onu, kendisini ona kaptıracaktır.”

Hayal gücü eylemi

Le Guin, fantastik edebiyatı ticarileştirmeyen yazarlardan söz etmişti. Buna verdiği önemin altında yatanları ileriki sayfalarda açıklarken hayal gücünün para kazanma aracı olmadığını söylüyor. Hayal gücünü bir silah değil, temel düşünme yolu, insan olmanın (insan kalmanın) esaslı bir aracı ve zihne ait bir alet diye niteliyor. Hayal gücü, yazmayı ve okumayı tetikliyor ona göre; okumak ise bir eylem olarak “dinleme aracı”na dönüşüp kişinin bir “hayal gücü eylemine” katılmasını sağlıyor.

Le Guin’e göre, devrimci nüveler taşıyan hayal gücü, sorunların üstüne sorularla gitmeyi kolaylaştırıyor; onun kuvveti, gidişata karşı çıkışı tetikleyebilme potansiyelinde aranmalı: “Hikâye anlatıcısının hakikat anlatıcısı olduğunu” söyleyen yazar, örneğin “adaleti hayal edememenin kendi adaletsizliğimizi görmemizi engelleyeceğini” savunurken anlatmak istediğini genişletir: “Özgürlüğü hayal edemezsek özgür olmayacağız. Adalet ve özgürlüğün erişilebilirliğini hayal etme şansına sahip olmamış birinden bunlara erişmeye çalışmasını talep edemeyiz.”

“Yazmanın sırrının yazmak olduğunu” dillendiren Le Guin’in, sanatı zanaat şeklinde nitelendirmesinin altında yatan temel neden, onun “varlık çekirdeğini işlemesi, görünür kılıp serbest bırakması”. İster bilimkurgu ister fantastik bir metin kotarsın Le Guin, varlığın çekirdeğini ince ince işleyip okura mesajlar gönderen ve onu kendisiyle yüzleştiren bir isim olarak dünya edebiyatında önemli bir yer edindi.

 
 

Kişisel Veri Politikası
Aydınlatma Metni
Üye Aydınlatma Metni
Çerez Politikası


Metis Yayıncılık Ltd. İpek Sokak No.5, 34433 Beyoğlu, İstanbul. Tel:212 2454696 Fax:212 2454519 e-posta:bilgi@metiskitap.com
© metiskitap.com 2024. Her hakkı saklıdır.

Site Üretimi ModusNova









İnternet sitemizi kullanırken deneyiminizi iyileştirmek için çerezlerden faydalanmaktayız. Detaylar için çerez politikamızı inceleyebilirsiniz.
X