ISBN13 978-975-342-489-9
13x19,5 cm, 248 s.
Yazar Hakkında
İçindekiler
Okuma Parçası
Eleştiriler Görüşler
Yazarla Söyleşiler
Liste fiyatı: 180.00 TL
İndirimli fiyatı: 144.00 TL
İndirim oranı: %20
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et
Nurdan Gürbilek diğer kitapları
Vitrinde Yaşamak, 1992
Yer Değiştiren Gölge, 1995
Ev Ödevi, 1999
Kötü Çocuk Türk, 2001
Mağdurun Dili, 2008
Benden Önce Bir Başkası, 2011
Sessizin Payı, 2015
İkinci Hayat, 2020
Örme Biçimleri, 2023
AYIN ARMAĞANIAYIN ARMAĞANI
Andrey Platonov
Muhteşem Vahşi Dünya
3. Basım
Liste Fiyatı: 140.00 TL yerine armağan
Diğer kampanyalar için
 
Nurdan Gürbilek
Kör Ayna, Kayıp Şark
Edebiyat ve Endişe
Kapak Resmi: Selma Gürbüz
Kapak Tasarımı: Emine Bora
Kitabın Baskıları:
1. Basım: Mart 2004
7. Basım: Ocak 2024

Kör Ayna, Kayıp Şark edebiyata yön veren endişelerden söz ediyor. "Endişe" derken yalnızca yazarın değil, okurun da yabancısı olmadığı, başkalarına bir şeyler anlatmaya çalışan hemen herkesin yakından tanıdığı huzursuzluğu kastediyorum. Anlatmak istediğimi iyi anlatabilecek miyim? Etki altında mı kalacağım yoksa? Karşımdaki anlayabilecek mi beni? Kendimi boşuna eleverecek, başkalarının gözünde küçük mü düşeceğim? Anlattıklarımı dinledikten sonra başkaları ne düşünecek hakkımda? Diyelim anladılar; anlatılmaya değer mi ki hikâyem? Hem sonra yaşanan yaşandı bitti; bir anlamı var mı anlatmanın?

Anlatmayı başlı başına bir "soruna" dönüştüren bir yığın endişe. Üstelik bütün bu endişelerin çoğu zaman ulusal-kültürel endişelerle iç içe geçtiğini de biliyoruz. Ama ben edebiyatın huzursuzlukları, anlatmanın sancıları üzerinde yoğunlaşan bu kitapta, bugüne kadar daha çok "Batılılaşma", "ulusal kültür", "kültürel kimlik" gibi kavramlar etrafında tartışılagelen sorunların yazar için nasıl olup da içsel bir endişeye dönüştüğünü anlamaya çalıştım. Birçok yazarı yakından ilgilendiren 'etkilenme endişesi'ne, gecikmişlik telaşına, kadınsılaşma korkusuna, çocukluğa çakılıp kalma sıkıntısına, bir türlü tam anlatamıyor olmanın doğurduğu huzursuzluğa yakından bakmayı, nihayet bütün bu kaygıların anlatma çabasını nasıl derinden etkilediğini açıklamayı denedim. Umarım modern edebiyatın aynasının neden "kör", Şark'ının neden "kayıp" olduğuna dair bir deneme çıkarabilmişimdir ortaya.

–Nurdan Gürbilek

İÇİNDEKİLER
Giriş

Erkek Yazar, Kadın Okur
Etkilenen Okur, Etkilenmeyen Yazar

Kadınsılaşma Endişesi
Efemine Erkekler, Hadım Oğullar, Kadın-Adamlar

Doğu'nun Cinsiyeti
Kudretli Erkek, İhtiyar Âşık, Mistik Anne

Kurumuş Pınar, Kör Ayna, Kayıp Şark
Ophelia, Su ve Rüyalar

Müebbet Çocukluk
Her Zaman Eksik, Her Zaman Muhtaç, Her Zaman Çocuk

Çocuk Ülke Edebiyatı
Kahramanın Seçimi, Kabilenin Masalı

Anlatabilmeliydim
Sahicilik, Sahtelik, Sahtegilik

Çiftkalpli Yapıt
Tiksinti ve Çilecilik, Kendi ve Öteki
OKUMA PARÇASI

Giriş, s. 9-16

Kör Ayna, Kayıp Şark edebiyata yön veren endişelerden söz ediyor. "Endişe" derken yalnızca yazarın değil, okurun da yabancısı olmadığı, başkalarına bir şeyler anlatmaya çalışan hemen herkesin yakından tanıdığı huzursuzluğu kastediyorum. Anlatmanın yarenlik etmekten farkını sezmiş herkes yaşamıştır bunları: Anlatmak istediğimi iyi anlatabilecek miyim? Benden önce anlatanlardan farklı, daha iyi anlatabilecek miyim? Etki altında mı kalacağım yoksa? Karşımdaki anlayabilecek mi beni? Gülünç duruma mı düşeceğim? Kendimi boşuna eleverecek, başkalarının gözünde küçük mü düşeceğim? Anlattıklarımı dinledikten sonra başkaları ne düşünecek hakkımda? Diyelim anladılar; anlatmaya değer mi ki hikâyem? Hem sonra yaşanan yaşandı bitti; bir anlamı var mı anlatmanın?

Anlatmayı başlı başına bir soruna dönüştüren bir yığın endişe. Üstelik bütün bu endişelerin çoğu zaman ulusal-kültürel endişelerle iç içe geçtiğini de biliyoruz. Peyami Safa'nın "Türk ruhunun en ...

Devamını görmek için bkz.
ELEŞTİRİLER GÖRÜŞLER

Kemal Varol, “Endişeli kitaplar arasında”, Radikal Kitap, 12 Kasım 2004

Nurdan Gürbilek okurlarının yakından bileceği bir duygudur 'anlatma endişesi'. Çünkü Gürbilek yazıları, okurunu da 'anlatmaya' kışkırtan, kışkırtırken kendi metninin etki alanıyla okurunu tedirgin eden; yetmedi, okurunu daha önceki okumalarından ötürü endişelendiren, inceleme nesnesi yapıtları yeniden okuma ihtiyacı doğuran, okura önceki okumalarının tekinsizliğini hatırlatan; bütün bunları benzersiz bir üslup ve bence en önemlisi de eleştiri nesnesinden kopmadan, yapıtın kendi dinamiklerinden uzaklaşmadan anlatan bir yapıya sahiptir. Okurun tam da "ama..." diye söze başlayacağı anda, kendi imkânsızlığını da, (hadi endişesi diyelim) seslendiren, kendi metnine sorular soran, mesafeli duran tavrı, kanımca sadece üslubuyla 'değil', Gürbilek'in bütün yazılarında belirgin olan özgün tekniğiyle değil, türün kendisinden kaynaklanan 'samimiyetle' de değil, yazıların içinde barındırdığı endişe, bu endişenin ...

Devamını görmek için bkz.

Halil İskender, “Kör Ayna, Kayıp Şark hakkında”, Virgül, sayı 80, Ocak 2005

“Anlatmak istediğimi iyi anlatabilecek miyim? Etki altında mı kalacağım yoksa? Karşımdaki anlayabilecek mi beni? Kendimi boşuna eleverecek, başkalarının gözünde küçük mü düşeceğim? Anlattıklarımı dinledikten sonra başkaları ne düşünecek hakkımda? Diyelim anladılar; anlatılmaya değer mi ki hikâyem? Hem sonra yaşanan yaşandı bitti; bir anlamı var mı anlatmanın?” Nurdan Gürbilek’in Kör Ayna, Kayıp Şark’ının arka kapağındaki, kitabın giriş yazısından alıntılanan bu sorular –kitabın edebiyat ve endişe alt başlığıyla da uyum içerisinde– yazarın çıkış noktasını gösteriyor. Yalnız, Kör Ayna, Kayıp Şark yazma sürecine veya yazarın endişelerine, bu endişeleri aşma yollarına ilişkin bir kitap değil, daha doğrusu aynı zamanda öyle bir kitap ama kitabın ana izleği bu değil. Kitapta bu endişelerin ulusal-kültürel endişelerle iç içeliği, Tanzimat’tan günümüze (Ahmed Midhat’tan Leylâ Erbil...

Devamını görmek için bkz.

Fatih Özgüven, “Kör Ayna, Kayıp Şark: Okuyan kadın”, Virgül, sayı 80, Ocak 2005

Nurdan Gürbilek’in son denemeler derlemesi –ki aslında birbirinin içinden çıkan yazılardan meydana gelen mükemmel bir yapı– en azından başta, bir çeşit edebiyat transvestizminin varlığını öneriyor. Edebiyatı bir kılık değiştirme, bazı kılıkların gerisine saklanma olarak okuyabileceğimiz gözlemini; olayların XIX. yüzyıl İstanbul’unda geçtiği göz önüne alındığında buna sadece romancının işi ve roman yazımı değil, modernleşme, Batılılaşma da dahil oluyor. Ondan sonra “olaylar gelişiyor.” (Bu vesileyle, Kör Ayna, Kayıp Şark’ın kendi türünde eserlerin pek azının başardığı bir şeyi de başardığını, bir polisiye roman kadar heyecanlı ve sürükleyici olduğunu da söyleyeyim. Bunun okuma tadı açısından sonucuna, hayırlı bir şey olup olmadığına değineceğim daha sonra.)

En başta aşk romanları okuyan bir kadın var. “Neden romanesktir kadın okur? (...) Ya da şöyle soralım: Türün kuruluş dönem...

Devamını görmek için bkz.

Zeynep Böncüoğlu Candır, “Romansa maceramız, hüzünlüdür ‘şark’ımız”, Picus Ocak 2005

Doğu ile Batı arasında bir köprüydük coğrafya derslerinde. Çeviri bir türe gönül verince;

Batı kadın, Doğu erkekse eleştirmenlerin gözünde, romanda da mı arada kaldık? Aynamız kör, hatta kırık, Şark’ımız kayıp...

Türküz biz. Çeviri bir türe gönül verdik, bizim de romanımız olsun istedik. “Roman”tik başladık biraz; sonra realist, modern, postmodern olmayı denedik. Kendi öykümüzü anlattı Türk romanı yıllarca. “Türk Romanı var mı, yok mu?” tartışmalarına inat, basılan kitapların kapağına, kitap adının altına “roman” diye yazdık. Kör Ayna, Kayıp Şark özellikle Türk romanıyla yakından ilgilenenlerin bir solukta okuyacağı bir kitap.

Kör Ayna, Kayıp Şark’ta Nurdan Gürbilek pek çok soruya yanıt arıyor. Okur olarak daha giriş yazısında, yazarın kendi kendine sorduğu soruları benimsiyor, kitapta yanıtlarını aramak üzere zihnimize yerleştiriyoruz: Roman okuyan, ok...

Devamını görmek için bkz.

Jale Özata Dirlikyapan, “Romanların İçinde ‘Endişe’li Yürüyüşler: Kör Ayna Kayıp Şark’, Kanat, Sayı: 16, Güz 2004

Theodor W. Adorno, Minima Moralia adlı kitabında şöyle der: “[Düşüncenin] nesnesiyle gerçekten ilişki kurabilmiş olduğunun ilk kanıtı, çok geçmeden çevresinde başka nesnelerin de billurlaşmasıdır”(89). Nurdan Gürbilek’in çoğu yazısını okuduktan sonra aklıma bu sözlerin gelmesi tesadüf olmasa gerek. Bir Gürbilek kitabı okumamın ardından, iki ya da üç kitap okumuş gibi hissetmem de bununla ilgili olmalı. Düşüncenin nesnesiyle ilişki kurabilmesinin kolay olmadığını, ciddi bir emek ve yoğun bir birikim gerektireceğini biliyoruz. Nurdan Gürbilek, 1992 yılında yayımlanan ilk kitabı Vitrinde Yaşamak’tan bu yana yayımladığı dört kitabında da bu birikimini, tartışma yaratacak önemli saptamalarla anlamlı kılıyor. Kitaplarındaki yazılar, kendinden dilimli bir meyvenin, biri diğerinin aynısı olmayan ama aynı meyveyi var kılan dilimleri gibi hem “bütün”, hem d...

Devamını görmek için bkz.

Ali Galip Yener, “Nurdan Gürbilek’in Endişeli Denemeleri Üzerine”, Hece Dergisi, Sayı: 118, Ekim 2006

Walter Benjamin’e göre: “Bugün hayatın kurgusu fikirlerden çok olguların hükmü altında; öyle olgular ki, neredeyse hiçbir zaman bir fikre dayanak olamamışlar. Bu koşullarda gerçek edebî faaliyet, edebî bir çerçeve içinde yer almayı hedefleyemez – böylesi bir çerçeve olsa olsa edebiyatın kısırlığının sıradan bir ifadesi olabilir. Anlamlı bir edebî faaliyet ancak eylemle yazının zorunlu olarak birbirini izlediği bir düzen içerisinde ortaya çıkabilir.”(1) Fikirlerin ciddiye alınmadığı, fikirsiz olguların kuru sonbahar yaprakları gibi amaçsızca uçtuğu bir edebî ortamın içinde denemecinin işlevi –eğer böyle bir işlev tanımlanabilirse- ne olmalıdır, sorusuna verilen bazı cevapları içeren beş ciltlik bir birikim okuyacağınız yazının konusudur.

Nurdan Gürbilek (D. 1956), 1992-2004 yılları arasında, Metis Yayınları tarafından yayımlanan beş ciltte, (sıra ile: Vitrinde Y...

Devamını görmek için bkz.

Necmiye Alpay, “Dil meseleleri: Nurdan Gürbilek”, Radikal Kitap Eki, 10 Ağustos 2007

Yanlış ya da eksik izlemediysem, son yirmi yılın Türkiye'sinde önem kazanan ve bence uzun süre de önem taşıyacak olan yeni bir 'biz'in ilk dile getiricisi Nurdan Gürbilek'tir. Bu 'biz', Gürbilek'in 1986 tarihini taşıyan "Krizin İmkânları" başlıklı yazısında belirdi ve daha sonra da belirli bir süreci izledi.

"Krizin İmkânları"nda, 'biz'den kasıt, 'Marksistler'di. Yenilik, böyle olmasında değil elbette: Gerek 'Marksistler' kavramının, gerekse 'Marksizm' kavramının bizim toplumumuzda o vakte kadar yerleşik olandan farklılaşmasında, içerik değiştirmesinde. Radikal Kitap'ın bu sayısında yayımlanan Gürbilek söyleşisinin girişinde de belirttiğim üzere, o vakte kadar reel sosyalizm ideolojisi çerçevesinde içeriklendirilen bu kavramlar, Murat Belge ve Nurdan Gürbilek gibi yazarlar eliyle, reel sosyalizm dışı Marksist ve muhalif düşünceden yararlanacak biçimde genişletildi. "Mark...

Devamını görmek için bkz.

Ali Galip Yener, “Nurdan Gürbilek’in deneme türüne yaklaşımı üzerine”, Evrensel Kültür Dergisi, Haziran 2010

Okuduğunuz yazıda, yaklaşık 20 yıldır denemeleri yayınlanan, sonuncusu 2010 Erdal Öz Edebiyat Ödülü olmak üzere çok sayıda ödül kazanmış ve aynı türde altı kitabı olan Nurdan Gürbilek’in Türkçe edebiyatta deneme türüne yaklaşımı üzerinde durmaya çalışacağım. Gürbilek’in yapıtlarına geçmeden önce deneme türünün imkân ve sınırlarına, felsefeci ve edebiyat teorisyenlerince nasıl ele alındığına bir göz atmak uygun olacaktır.

Deneme türü, kimi yazarlara göre salt kişisel görüşlerin dilediğince aktarıldığı bir yazı alanı değildir. Deneme ile eleştiri arasındaki kaypak sınırda, yazarın içselleştirdiği düşünsel kalıtın etkisiyle kaleme aldığı referanslı yazılar da denemeye dahil edilebilmiştir. Bu anlamda deneme, Georg Lukacs’ın deyişiyle, boş bir sayfanın üzerine denemecinin güncel ruh hali ile koşutluk içinde istediğini yazma çabasına indirgenemez: “Deneme daima za...

Devamını görmek için bkz.
 
 

Kişisel Veri Politikası
Aydınlatma Metni
Üye Aydınlatma Metni
Çerez Politikası


Metis Yayıncılık Ltd. İpek Sokak No.5, 34433 Beyoğlu, İstanbul. Tel:212 2454696 Fax:212 2454519 e-posta:bilgi@metiskitap.com
© metiskitap.com 2024. Her hakkı saklıdır.

Site Üretimi ModusNova









İnternet sitemizi kullanırken deneyiminizi iyileştirmek için çerezlerden faydalanmaktayız. Detaylar için çerez politikamızı inceleyebilirsiniz.
X