Efsus'a Yolculuk Kapak Tasarımı: Emine Bora |
Kitabın Baskıları: | 1. Basım: Ekim 2017 | 3. Basım: Eylül 2021 |
2018 Yunus Nadi Şiir Ödülü  | OKUMA PARÇASI |
s. 7-9 ne zaman yıkıldı doğrularıma inancım ve yönüm kendi yoluma çevrildi sona erdi sanki içimdeki başkalaşım direncim, hep aynı duygu durumunda olmaktan oysa duygudan hoşlanmadım hiç kaygan bir sıvının beni kendine göre şekillendirmesinden olduğu yerde olmaktan ibaret bir ben kendinde kaynayanla yek vücut durdum bir kaynağın önünde dağın dibinde dinlenmiş su soğuktu, çömelip avucuma doldurarak içtim hayatımı değiştirebiliyor değildim ben bağlandığımı terk edebiliyor değil su değil, dolu değil, yağmur tadı vardı bende sağanaktan sonra topraktaki koku tanığım yok başkasının gözünde kanıtlayamam gövdemi kendisine bırakmadım hiç istemedim gitsin istemenin peşi sıra özgürlük değildi gitmek istemenin peşi sıra özgürlük kendi eğilimlerime karşı vücut buluyordu bende vücuda getirmiyordu beni kendi etimde bir kâbusun içinde yaşar gibi yaşadım gövdemin direnci karşısında yoktu bir esenlik şansı ne kadar sakindi oysa şekil olarak görünüşüm kararlı ve soğuk, kesinlikten bir mesafe mermere benzetirdim kendimi eskiden oysa aptallık! belki de daha doğru bir ifade bir armağan gibi verilmiş yüzüme sessiz bir geceden sonra sanki alkol depresyonu konuşabilmek bana verilmiş değildi sözü nazikçe kıvırıp yağdan kıl çeker gibi dile getirmek bir sözlüğü yoktu zihnimin, ezberi yok kendi kendisini sürekli kazmaktan başka cümlede kurumuş kan, dilimlenmiş iç bulabilmek iç... Devamını görmek için bkz. |  |
 | ELEŞTİRİLER GÖRÜŞLER |
Haydar Ergülen, "Türk şiirinin bir başyapıtı", Hürriyet Kitap Sanat, 26 Ekim 2017 Bu yazı Türk şiirini zenginleştiren, büyüten bir şairin yeni kitabı üstünedir. Şiiri renklendiren, değiştiren, çeşitlendiren. Şiir üstüne hayli söz almış, yeni şeyler söylemiş, iddialar getirmiş, kavga etmiş bir şair. Yücel Kayıran, ‘Efsus’a Yolculuk’ ediyor. Efsus, Maraş’ın ilçesi Afşin’in eski adı. Çok Eski Adıyladır dediği gibi Ece Ayhan’ın. Yücel Kayıran’ın yolculuğu da çok eskiden çocukluğuna ve oradan şiire sürüyor. Hiçbir şey çocukluktan eski ve o kadar da yeni olamaz. Bu yolda yalnız değil Kayıran. Kendi şiiri var onunla beraber bu büyük yolculuğa çıkmış, daha doğrusu uzun zaman başka kitaplarda, başka sözcüklerle ve başka adlar altında yaşamış şiirler, bir bakıma Ashab-ı Kehf efsanesindeki Yedi Uyurlar gibi yeniden uyanmışlar ve yola koyulmuşlar. Yücel onları geride bırakmamış. Bu büyük yolculuk başka büyük kitapları, şiirleri de hatırlatıyor. En çok da artık o isim altında yazılmasa da destanları... Destansı bir şiir demek bilmem ki değerini mi azaltır bu şiirin? Hiç erk’in olmayan bir söylemle baştan başa bir destan kişisi olarak konuşan şairin varlığı bir görünüyor bir kayboluyor, ama içi hiç susmuyor. Boşluğun payı bile bu şiirde iki katına çıkmış, söylenmeyenler bu boşlukta dile gelmiş. Hiç ara vermeden, sanki durursa, nefes alırsa Ashab-ı Kehf mağarası sonsuza dek kapanacak, yedi kardeş hep orada kalacak ve zalim imparator Dakyanus’un d... Devamını görmek için bkz. |  |
Halim Şafak, "Kayıran’ın geçmiş ve bugünle geleceğin lehine hesaplaşması", Evrensel, 31 Ekim 2017 İnsanın etrafını özellikle kasaba ve köylerde onu toplumsallaştırması ve politikleştirmesi mümkün olgular içinde başa alabiliriz. Bu aynı zamanda etrafı bireysel ve toplumsal geçmişe dahil etmemizin de nedenidir. Kaldı ki politikliğin kan bağının hem içinde hem de dışında 12 Eylül kadar bugünde de otoriteye karşı daha çok dayanışma ve temelli bir etraf oluşturduğunu yaşadıklarımızdan biliyoruz. Ahmet Oktay’ın “insan etrafıdır” demesi de bunun oluşturduğu hayat ve ortaya çıkardığı sonuçla ilgilidir. Bugündeki hali tartışma konusu ise de karşılıklı yardımlaşma ve dayanışma kırın ve onun kasaba ve köylerinin Karl Marx’ın demesiyle beden güçlerinden başka hiçbir şeyleri olmayanların öne çıkan özelliklerinden biridir. O yüzden çoğu şey birlikte eylenmiş ve yaşanmıştır. Yücel Kayıran baştan beri etrafı bireyliğin bir sonucu olması kadar politik mücadelenin kendiliğinden oluşan yer yer örgütlü bile bulunabilecek bir durumu olarak kabul etti ve öyle değerlendirdi. Çocukluğuna ve gençliğine denk gelen ve daha çok Afşin’de geçen zamanları böylelikle 12 Eylül’e dönük bir karşı çıkmaya ve bireysel ve toplumsal mücadeleyle, kendiyle ve dünyayla hesaplaşmaya dönüştürüp ve bunu da bugünle birleştirirken bir yandan da yine bunu bireyliğine bağlı olarak yer yer kişiselleşen hatta itiraf etmeye kadar giden bir geçmiş tartışması haline de getirdi. Kaldı ki Ahmet... Devamını görmek için bkz. |  |
Mustafa Günay, "İç-Coğrafyada Tinsel Bir Yolculuğun Şiiri", Aydınlık Gazetesi Kitap Eki, 17 Kasım 2017 Yücel Kayıran’ın yeni şiir kitabı Efsus’a Yolculuk uzun bir şiirden oluşmaktadır. Bu yazıda çok katmanlı bu uzun nehir şiirin bazı yönlerine değinmekle yetinmem uygun olur. Kitap hakkında daha uzun soluklu, ayrıntılı eleştiri, çözümleme ve yorumların zaman için yapılacağını düşünüyorum. Zaten bunu fazlasıyla hak eden bir şiirle karşı karşıyayız. Her okurun, okuma sürecinde kendi yolculuğunu yapacağını ya da yaptığı yolculukları da bu şiirin eşliğinde yeniden düşüneceğini umuyorum. Nasıl bir yolculuktan söz ediyor şair, nereden nereye bu yolculuk? Kitabının adının işaret ettiği tarihsellik, bazı ipuçları verir nitelikte. Gerek içeriği gerekse biçimsel/söylemsel bakımlardan Türk şiirinde bir ilki oluşturan bu kitaba bir bildungsşiir denebilir, bildungsroman kavramından esinlenerek. Bir kişinin tinsel gelişimini, kendi kimliğinin/kişiliğinin gelişme evrelerini işleyen bildungsroman’ların taşıdığı özellikleri Kayıran’ın bu uzun şiirinde görebiliriz. Kayıran’ın bu uzun şiirinde dile getirilen tinsel yolculukta şiir öznesinin yaşadığı süreçler-dönemlerle birlikte aynı zamanda bir ülkenin tarihsel serüveninden kesitler de yer almaktadır. Spinoza, Kant, Sokrates, Hegel, Heidegger vb. çeşitli filozoflara ilişkin açık ya da örtük göndermelerle de karşılaşırız. “mağlupların kanıyla sulanmış bu toprak/tan kurdum dilimin ve şiirimin harcı... Devamını görmek için bkz. |  |
Enver Topaloğlu, "Issız bir kitap: 'Efsus'a Yolculuk'", Gazete Duvar, 18 Kasım 2017 Doksanlı yılların şiir ortamında ilk kitabı Hayaline Firar Edemeyenlerin Afsunu’yla (1997) adını duyurduktan sonra Beni Hiç Göremezsin (2004) Çalgın (2006) ve Son Akşam Yemeği (2014) yayımlanan Yücel Kayıran’ın son kitabı Efsus’a Yolculuk oldu. Kayıran, Beni Hiç Göremezsin ile 9. Altın Portakal Şiir Ödülü’nü (2005) aldı. Bazı ödüller, o ödülleri alan şairlerden okurun beklentisini yükseltiyor. Altın Portakal Şiir Ödülü de onlardan biriydi. Birkaç yıl önce bu ödülün düzenlenmesine son verildi. Kitaplarına ve şiirine gösterilen ilgiye bakarak Yücel Kayıran’ın da şiir okurunun beklentisi yüksek bir şair olduğunu söyleyebiliriz. Buna göre şiir okurunun Kayıran’ın son kitabından da beklentisinin yüksek olması olağan görülmeli. Kayıran’ın kitabı hakkında sıcağı sıcağına çıkan tanıtım yazıları; Haydar Ergülen’in, Halim Şafak’ın değinileri de bunu kanıtlar nitelikte. Elbet kitabı yayımlayan yayınevi de okurda beklentinin yükselmesinde önemli bir rol oynuyor. Öte yandan Yücel Kayıran şiirinin kendine özgü bir okuru olduğunu da söylemek gerek. Kayıran, şiirin felsefeyle ilişkisi konusunda hâkim anlayıştan farklı bir tutum sergiliyor. Şair düşünürler olduğu bilinir. Örneğin Melih Cevdet Anday bunlardan biridir. Ancak modern Türkçe şiirde düşünür şairlerle pek sık karşılaştığımız söylenemez. Yücel Kayıran tercihin... Devamını görmek için bkz. |  |
Fahri Öz, "Kayıran'ın Şiirinde Önemli Bir Dönüm Noktası: Efsus'a Yolculuk", Varlık dergisi, Aralık 2017 Uzun şiir modernizmle birlikte, hatta çok daha öncesinden, terk edilen, ayak basmaya cüret edilmeyen bir şiir mecrası. Uzun şiir denince akla Ezra Pound'un "bir insanın ağzından anlatılan bir ulusun konuşması" diye tanımladığı epik gelir ilkin. Homer'in 15 bin dizelik İlyada'nın benzeri uzun şiir hem Batı hem Türk şiirinde az rastlanan şeyler. 17. yüzyıl İngiliz şairi John Milton'ın 10 bin 550 dizelik Kayıp Cennet'inin de çok fazla benzeri yok. Epikle uzun şiirin yerini 18. yüzyıldan beri roman aldı. Moderniteyle birlikte birçok toplumda bütünleşik, tek bir değerler dizisinden bahsetmek mümkün olmadığı için epik türü eski özelliklerini ve tezahürlerini terk etmiştir. Bütün toplumu yansıtma iddiasını taşıyan tek sesli, otoriter bir anlatı olarak epik geçerliliğini yitirmiştir. Bu yüzden modern edebiyatta farklı türleri ve kipleri barındıran uzun şiirlerden bahsetmek daha yerindedir. Elizabeth Barrett Browning'in Aurora Leigh (1856) adlı yapıtı romana öykünen, onun tekniklerini şiire uyarlayan bir uzun anlatı şiirdi. Uzun bir modern şiir olan Pound'un 116 parçalı Kantolar'ı farklı kültürlerdeki şiir geleneklerini bir araya topluyordu. Pound'un müdahalelerine uğrayan T.S. Eliot'un parçalı Çorak Ülke'si (1922) 434 dizeden oluşuyordu. Türk şiirinde Nazım Hikmet'in Memleketimden İnsan Manzaraları, Şeyh Bedrettin Dest... Devamını görmek için bkz. |  |
Ali Galip Yener, "Efsus’a Yolculuk üzerine notlar", Cumhuriyet Kitap, 28 Aralık 2017 Yücel Kayıran, Efsus’a Yolculuk ile okura, kendi içsel yolculuğunu oluşturma imkânı vererek çok değerli bir işe imza atarken yüz sekiz sayfalık tek bir şiir kaleme almış. Yücel Kayıran’ın yeni şiir kitabı Efsus’a Yolculuk, tek uzun bir şiirden oluşan çok önemli bir yapıt. Kayıran, ilk şiir kitabı Hayaline Firar Edemeyenlerin Afsun’unu 1997’de yayımlanmış bir şair ve eleştirmen. Şiir üzerine eleştiri yazıları ve poetika meselelerine ilişkin çözümlemeleri 1990’lardan bu yana okurla buluşan şairin ikinci şiir kitabı, Beni Hiç Göremezsin (2004), 2005 Altın Portakal Şiir Ödülü’ne değer bulundu ve hazırlanan Sempozyum Kitabı’nda şairin emeği çeşitli eleştirmenlerce ayrıntılı bir biçimde değerlendirildi. Diğer şiir kitapları, şairin felsefi şiir poetikası girişimi ile birlikte yankı uyandıran "Çalgın" (2006) ve uzun bir aradan sonra çıkardığı, ontik şiirin yetkin örneklerini içeren Son Akşam Yemeği (2014). Felsefi Çözümlemeler Kayıran’ın her şiir kitabı, büyük ve hacimli bir eserin ara bölümleri ya da cüzleri gibi. Bu yapı, insanı varlıksal problemler karşısında tek başınalık hâlinde gösterirken birey olmanın tinsel hikâyesini dile getiriyor. Kayıran, baştan beri yaptığı kritiklerde olduğu gibi şiirinde de derdi olan bir şair olarak okurun karşısına çıkıyor. Yazdığı eleştirilerde bireysel... Devamını görmek için bkz. |  |
Oğuz Demiralp, "Biraz da şiir", T24, 6 Ocak 2018 Pek beğendim Yücel Kayıran’ın Efsus’a Yolculuk şiir kitabını. Yücel Kayıran, şiir dünyamızın önde gelen adlarındandır, hem şair hem de şiir eleştirmeni, giderek kuramcısı olarak. Felsefecidir Kayıran. Eleştiri alanında felsefe çok işe yarar, ama şiire felsefeyi sokmak zor iştir. Felsefi söylemle şiir dilini bağdaştırmaya çalışmak tatsız sonuçlar verebilir. Şiir, şiir olmaktan çıkıp, Cemal Süreya’nın bir deyimini alırsak, “düşüncenin giysisi” haline gelebilir. Teknik düzeyde, Kayıran’ın ilk göze çarpan başarısı bu noktada. Kavramlarla imgeler, felsefi önermeler içiçe geçiyor, hiç de rahatsız etmiyor. İkinci başarısı söyleminin akıcılığı. Bir kitap şiir bu, uzun, nehir şiir. Kaç dizedir sayamam ama 115 sayfayı aşan bir şiiri okuyoruz, bir destanı, anlatıyı okup gibi, sıkılmadan, merakla. Sona doğru bir dize var: Dile gelmeliydi bende dile gelmesi gereken. Demek zamanı gelmiş bu uzun şiirin, biriken zorlayıp açmış kapağı, dökülmüş kağıda, ama taşkın değil usul usul bir sesle. Şiirin, Kitap - Şiirin başlığı Efsus’a Yolculuk. Gerçekten bir otobüs yolculuğu izliyoruz şiirde. Ancak, yazın alanında, en eski günlerden beri bu tür yolculuklar aslında iç yolculuğudur. Başka bir dize: Ama şiirini kendi hikâyen üzerine kur daima. Bu kitap da özyaşamüyküsel eksenini gizlemiyor. Gel gör ki, romanda öyküde anlatıcıyı yazar saymak ne kadar yanıltıcı olabilirse, şiirde şiir söyleyiciyi... Devamını görmek için bkz. |  |
Nilay Özer, "'Kurumuş ot'un tekerrürü sarmalında Yücel Kayıran şiirine ve Efsus'a yolculuk", K24, 15 Şubat 2018 Düşünce, duygu ve beden... “karşılaşılan bir şey” olarak şiirin etkilerine açık. Sözün, ritmin, edanın, anlamın kendisine neler edeceğine, şiirin eyleyen ve olduran doğasına, “büyüsel” niteliğine açık... Şiirlere, belirgin duygu setleri üreten “sıkıştırılmış dilsel yapı”lar olarak bakıyorum. Şiiri anlamlandırma ve yorumlama girişiminin hem ayrılmaz bir parçası hem de şiir eleştirisinde odak teşkil etmesi gereken, anlamdan çok daha çetrefil bir kavram “duygu.” Anlama dair neler yapabileceğimizi uzun zamandır biliyoruz, ancak şiirde duyguyu yaratan araçların incelenmesi konusundaki tecrübe hayli zayıf. Anlam, okurun, yadırgatıcı bir dilsel kodlamayı çözme yatkınlığına ve şiir dili konusundaki birikimine göre kolaylaşıp/zorlaşırken, şiirin duygusu gözle ya da sesli okuyan herhangi birine, belki küçük doz farklılıklarıyla ama net bir biçimde çarpmaktadır. Roland Barthes’tan zihnimde kalmış bir ifadenin tortusuyla söylersem, her şiirde net bir anlama ulaşamasak da bir duygusal yoğunluğa ulaşırız ve şiirin üzüntülü mü, neşeli mi, öfkeli mi, coşkulu mu olduğunu tereddütsüz söyleriz. Yücel Kayıran’ın şiiri 1990’lardan bugüne koyu bir üzüntüye raptolunmuştur. Orada neşeye, gülüşe, ironiye neredeyse rastlanmaz. Üstelik şiirlerinde içerikle biçimi belirleyen duygu durumun fazlasıyla farkında bir şairdir Kayıran. 2000’li yıllar boyunca Hürriyet Göste... Devamını görmek için bkz. |  |
Halil Ünal, "Yücel Kayıran’ın Efsus’a Yolculuk’u", Hece Dergisi, Şubat 2018 Efsus’a Yolculuk, gitmek ve varmak için çıkılan bir yolculuk değil. Aramak ve bulmak için değil. Bırakmak ve terk etmek; ulaşmak ve kavuşmak için değil. Gitme eylemini ve gidilen yeri bulanıklaştıran bir yolculuk sadece. Çocukluğun geçtiği Efsus’a (Afşin) araçla fiziki yolculuk, anne evine varış. İçinde kalan oğlan çocuğuna, çocukluğa dönüş yolculuğu. Kendi benliğine, olası-ben’e, varmak isteği, “yönüm kendi yoluma çevrildi”; “eksiksizliğe” doğru bir yolculuk. Mekân: Efsus (Afşin’den ayrılış ve Afşin’e geri dönüş) ve Roma (Dakyanus dönemi). Zaman: 2017 yılından geriye doğru sar; 3. y.y. Roma Hükümdarı Dakyanus dönemine doğru yolculuk. O devri bugünlere taşıyan bir yolculukla beraber. Yeraltına: Ashâb-ı Kehf’in yaşadığı döneme dönüş; zamandan ve mekândan (dünyadan) kaçarak Yedi Uyurlar mağarasına doğru bir yolculuk. Aileye; (anne, baba, anane, kardeş, amca, teyze, dayı) eve dönüş, yolculuğu. Şiir-metnin oluşum yolculuğu. Efsus’a Yolculuk için yukarıda görüldüğü gibi bir sınıflandırma yapabiliriz. Bu yolculuklar iç içe/peşpeşe bir durumda yaşanmaktadır. Çizgisel bir yol-mekân söz konusu olmadığı gibi kronolojik bir zamanda söz konusu değil. Fiziki yolculuklarımıza, zihinde gerçekleşen bir nice yolculuk eşlik edebilir. Yolculuk; akşam veya gece karanlığında, Ankara’dan Efsus’a (Maraş, Afşin) doğru hareket eden bir araç i... Devamını görmek için bkz. |  |
Soner Demirbaş, "Bir şairin şiirini bir okurda sınaması: Efsus'a Yolculuk", Şiirden Dergisi, Ocak-Şubat 2018 Yücel Kayıran’ın Efsus'a Yolculuk adlı şiir kitabı Metis Yayınları’ndan Ekim 2017’te çıktı. Hayaline Firar Edemeyenlerin Afsunu (Ekin, 1997), Beni Hiç Göremezsin (Ekim, 2004), Çalgın ve Son Akşam Yemeği adlı şiir kitaplarıyla tanıdığımız Kayıran’ın Felsefi Şiir (YKY, 2007), Kritiğin Toprağında (YKY, 2010) ve Şiirimin Çeyrek Yüzyılı (Günümüz Türk Şiiri Üzerine Makaleler) (YKY, 2016) adlı eleştiri kitapları da var. Kayıran Beni Hiç Göremezsin ile 9. Altın Portakal Şiir Ödülü’nü (2005) almış ve 2005 Altın Portakal Şiir Ödülü Sempozyumu’nda sunulan bildirilerden oluşan “Yücel Kayıran Şiiri ve ‘Beni Hiç Göremezsin’” adlı kitap da okurla buluşmuştu. Bir önceki şiir kitabında (diğer kitaplarını da dahil ederek) şiirleriyle felsefe yapmadan dizelerle felsefi göndermelerde bulunan Kayıran'ın Efsus'a Yolculuk'unda bu göndermelerin daha da yoğunlaştırdığına tanık oluyoruz. Tabii ki bu göndermeler okuru şiirden ıralayıp düzyazının handikaplarını içinde taşıyan (sadece) felsefi söylemlere yöneltmiyor; derin imgelerle okuru sarmalamanın olanaklarını yaratıyor ve Efsus'a Yolculuk'un uzun soluklu bir okuma gerektirdiği bilgisini de veriyor; "kurumuş ot olmak istedim.. kuru ve ot/... peşimi bırakmadı bu imge" Türk şiirinde tek bir şiirle bütünlüklü bir... Devamını görmek için bkz. |  |
Halim Şafak, "Yücel Kayıran’ın Şiirinde Çocukluk, Etraf ve Enternasyonalizm", Gösteri, sayı 324, Ocak-Şubat 2018 “Biz’den yola çıkmalıyız.(…)Biz, çevre çeperi önceden bilinen bir kategori değildir, açıktır; davet eden, kışkırtan bir Biz’dir. Soran bir Biz’dir.” John Holloway [1] “Kişiler birbirlerinin varoluşuna, ‘biyolojik’ bağlantılarının ve hatta ortak maddenin yanı sıra bir dizi anlamlı yükleme yoluyla da katılırlar.” Marshall Sahlins [2] Sanat edebiyatın bireysel edim olması onu baştan aynı bireyliğin alanı haline getirir. Buysa tarihi yaşanmış olan ve bizim de bir ucundan dâhil olduğumuz/ yaşadığımız trajedilerden dolayı geçmiş etmemiz, belleğimizde tutmamız -“bellek daha az kısır ve daha ‘insani’ bir tarih”tir- [3] ve hayatımız boyunca tartışmamız için yeterlidir. Trajedi geçmişi yaşamayı sürdürdüğümüz durum ve tartışmamız gereken olgu yaparken bunu bizim gibi ülkelerde daha çok bireysel ve toplumsal temelde “yenilgi yılları” (en iyi okuldur yenilgi yılları) [4] olarak görmemizi/almamızı ve bireysel tarih haline getirmemizi sağlar. Bu yüzden Walter Benjamin tarih yazmayı, hatıraları, yerine getirilmemiş bir “kurtuluş vaadi” olarak süregiden yenilenlerin belleğiyle yankılaşıma girmek olarak anlar.” [5] Enzo Traverso da “geçmişi yenilenlerin bakış açısından canlandırarak perspektifi tersine çevirmek”ten söz eder. [6] ... Devamını görmek için bkz. |  |
Canan Aktaş, "Yücel Kayıran’ın Şiiri Üstüne Anlamsal Bir Deneme", Parça, 8 Aralık 2017 Efsus’a Yolculuk aslında kendi içinde geçmişe dönüşün hikayesi, kopuş ‘son akşam yemeği’yle başlıyor ve geri dönüşte “o son akşam yemeği”yle oluyor. Şair içsel dönüşümünü felsefi yöntemlerle açığa çıkarıyor ki dökülsün her şey ortalığa tabi Yücel Kayıran’ın şiirinin alt yapısını da felsefi bir geçmiş ve hayata bakış oluşturuyor. Yücel Kayıran’ın da Oğuz Atay’ın bir öyküsünde olduğu gibi kafasında cam kırıkları var düşünceleri kafasına batıp saplanıyor ,kanıyor durmadan .Ben de şiirin açığa çıkmasını böyle gördüğüm için dizelerinin her birinin benim kafamdaki tarihi süreç içinde de bana batan cam kırıkları olduğunu söyleyebilirim. Yücel Kayıran’ın dizelerinin her biri bir felsefi tartışmanın başlangıcı olabilir. Okudukça bir şairi kıskanmak ne anlıyorsunuz kendi içinizde. Mesela ‘Gövdemi kendisine bırakmadım hiç’ diyor. Bu insanın kendini kendi içine hapsetmesi nedir gösteriyor, bunu yaparken de özgür iradesini kullanan insanı alıp baş köşeye oturtuyor. ‘Varlığımı tehlikeye attım aşmak için şimdi tersine gittiğim bu yolu Kendi hayatıyla oynamayı göze aldığında kesinleşiyor insanın yolu “ Varlığını sorgulayan bir keskinlikle yola çıkıyor. Sonra “Derin soluk alıyordu hatıradan sızan yara Varolanın varlıktaki eksilmesinden Bir nesneyi kaldırınca yerindeki boşluk Vücudu terk eder gibi bir organ Beni henüz kendime terk ... Devamını görmek için bkz. |  |
Cemal Karakuş, "Yücel Kayıran'ın Efsus'a Yolculuğu", Mavi Posta Dergisi, Londra Yücel Kayıran, şiir dünyamızın önde gelen adlarındandır, hem şair, hem şiir eleştirmeni, hem şiir kuramcısı olarak… İlk 1997 yılında “Hayaline Firar Edemeyenlerin Afsunu ile tanıdık Yücel Kayıran’ı sonra sırası ile Beni Hiç Göremezsin, Çalgın, Son Akşam Yemeği ve Efsus’a Yolculuk Efsus’a yolculuğu diğer eserlerinden ayıran en önemli özellik destanımsı yapısı iken klasik destanlardan ayıran en büyük özelliği ise anlatıcı ve kahramanın aynı kişiler oluşudur bu bağlamda Efsus’a yolculuk bir anlamda şairin yolculuk destanıdır diyebiliriz Efsus’a yolculuk şu cümlelerle başlar. “ne zaman yıkıldı doğrularıma inancım ve yönüm kendi yoluma çevrildi sona erdi sanki içimdeki başkalaşım” ‘’İnsan yaşadığı yere benzermiş’’, Yücel Kayıran yaşadığı coğrafyanın tüm hazinesini kendinde biriktirmiş, biriktirdiği şeyleri özümsemiş, bir süzgeçten geçirmiş, çoğu zaman yalın bir diyalektik analizle zamanı bükmüş, bir yol döşemiştir. Felsefecidir aynı zamanda, her anlatılan kesit bir felsefi yolla yoğrulmuş, çağın dilini kendi dilinde yaratmış bir bilgelik taşımaktadır. Yücel Kayıran’da şiir-felsefe-diyalektik kendi yolunda materyalizmi beslemiş, anlatılan tüm süreç kesitler halinde içlerine tohum olarak atılıp büyütülerek nihai amaca yani felsefenin diyalektik ve materyalist boyutunda başak... Devamını görmek için bkz. |  |
İsmet Yüce, "Şiirde yeni yolculuk: Yücel Kayıran ve Efsus’a Yolculuk", enginerkiner.org Bilgelik şiire yansıyınca farklı bir anlatım biçimi oluşuyor, çok az şairde bu görülebilir, Yücel Kayıran şiirinde, bu beşinci kitap, ilk kitaptan ‘Hayaline Firar Edemeyenlerin Afsunu’ son kitap olan: Efsus’a Yolculuk eserinde bilginin çeşitli boyutlarını, güncelden tarihe ve siyasetten doğaya her alanda engin bir biçimde görebilirsiniz. Çeşitli benzetmeler olsa da, Şair en çok kendisine benziyor, oldukça özgün bir yanı var. Bir kaç dize okunduğunda Kayıran’a ait olduğunu anlayabilirsiniz. Türkçe’nin 1990 sonrası en iyi şairi benzetmesi ilk bana ait olsa da sonradan bir kaç eleştirmen tarafından dile getirildi. Coğrafyamızın şiirinde yeni yol ve denek alınması gereken bir tarz oluşturulmuştur. Benzerliklerden çok kendisine ait özgünlüğü ile ayrı duran öncü bir şiir ve şair ile karşı karşıyayız. Daha iyi anlayabilmek veya anlamlandırmak için bütün şiir kitaplarını okumak gerekebilir. Sondan başa veya baştan sona bir şiir bütünlüğü var. Çok çeşitli bir yol şiiri de denilebilir, birçok yere çıkan bir şiir yolculuğu. ‘aynı türden değildir yaşamı kuranlarla onu yağmalayanlar’ ‘ama şiirini kendi hikayen üzerine kur daima..’ Her kitabın bir kaderi varsa, her kitabı edinmenin de bir kaderi var, Yücel’in her çıkan şiir kitabını edinmenin bir ‘kader-kederi’ var bende. Bu biraz da şiirin, 80 sonrası kuşağın ortak dillendirilmesidir. Son kitabı d... Devamını görmek için bkz. |  |
Yaşar Güneş, "Efsus’a Yolculuk: Tarihin Ousiasında Kairos*", Birikim Dergisi sayı:348, Nisan 2018 Yücel Kayıran, Son Akşam Yemeği’nden sonra şiir yayımlamadı. Bu sessizliğin ardından Efsus’a Yolculuk geldi. Efsus’a Yolculuk, 100 sayfadan fazla, üç bin dizeyi geçen bölümsüz, tek bütünden oluşan bir şiir kitap. Uzun veya ırmak şiirin matematiği zor bir denklem ve yapıdır. Çoğu uzun şiir taşıması gereken matematiği bozarak ve şiirsel bütünlüğü dağıtarak ilerler. Efsus’a Yolculuk ise uzun şiirin taşıması gereken matematiği ve yapıyı kurmuş görünüyor. Yine benzer şekilde Efsus’a Yolculuk, Yücel Kayıran’ın Felsefi Şiir poetikasında oluşturduğu şiirini ve bu şiirin edindiği sorunları derinleştirip sürdürdüğü bir yapıt durumunda. Efsus’a Yolculuk, mutat yol tematiğine dayalı bir şiir değil. Ne yurda varışın ne de yurda dönüşün hikâyesi. Yurda dönüşün taşıyabileceği neşe ve gönenme halinin, neşe ve gönenme olanağının yokluğu, yok edilmişliği bu şiirde en belirgin durum olarak ortaya çıkıyor. Burada belli bir özne olma olanağının edimselleşmesi askıya alınmakta ve yok edilmektedir. Bu uzun şiir, bu özne olma olanağının askıya alınarak yok edilmesinin tarihsel-ontolojik koşullarının kaydını tutuyor gibi gelişmektedir. Unutmaya havale edilebilecek bir geçmişin, belki de ölümle üzeri örtülüp süreksizleşecek bir durumun süreklileştirildiği görülüyor. Bu edimselleşmeye de, yok edilen bir kişi olanağının... Devamını görmek için bkz. |  |
Ersun Çıplak, "Kaybedilen Epik, Saplanılan Lirik", Kitap-lık Dergisi, Mart-Nisan 2018, Sayı:196 Edebiyat dünyamız Simavne Kadısı Oğlu Şeyh Bedreddin Destanı, ‘Akçaburgazlı Yekta’ ve Ben Ruhi Bey Nasılım gibi doruk noktası sayılabilecek uzun soluklu şiirlere alışık. Bunun yanında Bir Yusuf Masalı ve Yeryüzü Aşkın Yüzü Oluncaya Dek gibi uzun soluklu olmasına rağmen gücünü parçacıklar halinde ortaya koyan şiirlere de… Epeydir bu iki grubu kapsayan uzun soluklu şiirler sınıfına dâhil edilebilecek bir şiire rastlamıyorduk. Yücel Kayıran’ın kısa süre önce yayımlanan Efsus’a Yolculuk’u [1] da kervana katıldı. Bu ifadeler kesinlikle bahse konu yapıtın doğrudan yukarda anılan eserlerin yanına konulduğu anlamına gelmiyor. Vurgu yalnızca uzun soluklu olmasına… Ötesini büyük ölçüde zaman gösterecek. Dolayısıyla bu çalışma bir yapıtı yermek ya da yüceltmek amacından oldukça uzak. Asıl olan Efsus’a Yolculuk’u merkeze alarak yazınsallık temelinde disiplinler-arası bir okuma yapmak. İlk okumada Efsus’a Yolculuk’un insanın bireysel macerası ile toplumsal bir varlık olan insanın büyük macerası arasındaki paralelliği ve gerilimi gözler önüne serdiği söylenebilir. Buna bağlı olarak şiiri okuyan hemen herkes kendine bir pay çıkarabilir. Son dönem yaşanan siyasi gelişmeler; din, aile ve toplumla hesaplaşma; sevgi nesnesinin kaybını ve yitirilen ilişkilerin kimlik oluşumu ekseninde hatırlanması; varoluşun kaçınılmaz so... Devamını görmek için bkz. |  |
Yahya Burak Gül, "Yücel Kayıran’ın Şiiri Üzerine Bir Tahlil", elestirel.net, 2 Şubat 2020 Yücel Kayıran şiiri üzerine yapacağımız bu tahlil, Kayıran’ın şiirini ve poetikasını daha yakından tanıma arzusu ile çıkış almıştır. Kitaplarda ilk göze çarpan, bölümlerinde tersten bir numaralandırma yapılmış olmasıdır : 3-2-1 (Hayaline Firar Edemeyenlerin Afsunu), 6-5-4 (Beni Hiç Göremezsin), 9-8-7 (Çalgın), 12-11-10 (Son Akşam Yemeği). 2016’da şairin yaptığı bir söyleşide kitapların bölümlerinin tersten sıralanışının sentez-antitez-tez biçiminde oluşlarının kronolojik, biçimsel bir sıralama değil tersinden bir diyalektik düzenleme gereği olduğunu belirtmiştir. Bu, varılan gelecekten geçmiş odağını kaybetmeden geriye bakabilmek dürtüsünü çağrıştırır. Çünkü geçmiş her zaman şiiri inşa edendir. Her kitap yaşanılan dönem itibariyle şekillenmiştir elbette. Hayaline Firar Edemeyenlerin Afsunu’nda örneğin arkadaşlar ve aporia (çıkmazda oluş, var olmanın açmazları içinde) durumdaki benlik değinisini daha çok görüyoruz, Beni Hiç Göremezsin’de çevre, mekanlar ve dış’a ait değinileri, Çalgın’da monologun yükselişini, Son Akşam Yemeği’nde tin-ten, iç-dış mücadelesi, monologlar ve teolojik konuşmaları ve Efsus’a Yolculuk’ta artık şiiri bütünüyle kaplayan ve derinleşmiş bilge bir monologun sesini işitir gibi oluyoruz. Yücel Kayıran, şiirlerinde oldukça başat durumda bir a... Devamını görmek için bkz. |  |
Nesrin Pekcan, "Ek Eylemin İzinde Bir Değerlendirme 'Efsus’a Yolculuk' *", Çağdaş Türk Dili, Sayı: 383, Ocak 2020 Yücel Kayıran’ın, şairliğinin yanı sıra felsefeci olması, şiirinin “ felsefi şiir” burcunda yol almasını da getirmiştir. Zaman zaman derin anlamların içine girdiğimiz, zaman zaman da yalınlığıyla bizi çarpan etkileyici bir atmosferi vardır bu şiirin ve Yücel Kayıran şiiri özgün bir yerde durmaktadır şiir tarihimizde. Şiirleri etkileyici kılan, kullandıkları dile şairlerin kendi seslerini katabilme becerileridir. Bu sesi sağlayan ise dil içi malzemenin doğallık ve içtenlik harcıyla inşaasıdır. Yücel Kayıran bunu, kendi ifadesiyle söylersek “kendi varlığına sondaj yaparak” oluşturmuş: “...dil bir malzeme değildir, bizim varolduğumuz veya varolamadığımız, yırtıldığımız, kanayıp döküldüğümüz bir yerdir” (Varlık, Haziran, 2004). Dile derin anlam yükleyen, ona bu denli saygın bir yer belirleyen şair elbette dili eğip bükerek ona istediği biçimi de verecektir. Zaten anlam veya biçemin temeli; sözcüklerin kullanımı, bunların ustalıkla dizilişi, sözcükler arası boşluklar dâhil dizelerin veya sözcüklerin zincirsel bağları değil midir? Yücel Kayıran’ın Efsus’a Yolculuk adlı bir kitap oylumundaki uzun şiirinde bu zincirsel bağın en dikkat çekici unsurudur “ek eylem” kullanımı. Günümüz Türkçesinde neredeyse yok olma sürecine giren “ek eylem” i belirgin kullanımıyla bir şiir... Devamını görmek için bkz. |  |
|