 | ISBN13 978-975-342-302-1 | 13x19,5 cm, 248 s. |
Liste fiyatı: 270.00 TL İndirimli fiyatı: 216.00 TL İndirim oranı: %20 {"value":270.0,"currency":"TRY","items":[{"item_id":"559","item_name":"Kızarmış Palamutun Kokusu","discount":54.00,"price":270.00,"quantity":1}]} |
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et |
Psikodinamik Psikiyatri ve Normaldışı Davranışlar, 1975 | İnsan Olmak, 1983 | Psikanaliz ve Sonrası, 1988 | Varoluş ve Psikiyatri, 1990 | Kırmızı Kitap, 1993 | Dersaadet'te Dans, 1996 | Bir Günlük Yerim Kaldı İster misiniz?, 1997 | Kimbilir?, 1998 | Hayat, 2002 | Tren, 2004 | Seyyar, 2005 | Kuru Su, 2008 | Zamane, 2010 | Mesela Saat Onda, 2012 | Rastgele Ben, 2014 | Orada, Bir Arada, 2017 |
Diğer kampanyalar için |  |
|
| | Kızarmış Palamutun Kokusu INFO IN ENGLISH |  |
Kapak Kolajı ve Grafik: Emine Bora |
Kitabın Baskıları: | 1. Basım: Şubat 2001 | 9. Basım: Ocak 2025 |
"Terk etmiş olduğum ya da terk etmek üzere olduğum insanlar beni terk etmişlerdi... Burada ya da geldiğim yerde de olsam, geçmişi yeniden yakalama umudu boş bir beklenti, insan hiçbir şeyi bıraktığı yerde bulamıyor, kızarmış palamutun kokusunu bile... ...Namevcutluğun hüznü, yerini, insanları onların haberi olmadan gözleyebiliyor ve dinleyebiliyor olmanın üstünlüğüne bırakıyor. Bir şeyi kaybedince bir başka şeyi kazanıyor olduğuna inanmak, insan denilen mahlukun kendine karşı çevirdiği hilelerin en acımasızı olmalı. Kendimi, kâh o mekânda kâh bir diğerinde, kâh bu zamanda kâh diğer bir zamanda bularak dolaşıyorum. Yazgım beni hangi anda hangi yöne savurmayı uygun görmüşse." – Engin Geçtan  | OKUMA PARÇASI |
Açılış Bölümü, s. 5-10 Kızarmış palamutun kokusu! Köprüaltının kokusu bu biliyorum, ama orada ne zaman bulunmuş olduğumu hatırlayamıyorum, kızarmış palamutun tadına bakıp bakmadığımı da. On iki yıl önce geldiğimde olamaz, hepsi birkaç gündü zaten. Öyleyse, yarım ekmek içindeki kızarmış palamutun kokusu hangi geçmişimden kalma? Bir yandan birasını yudumlarken palamutlu ekmeğini hoyratça ısıran kara gözlü genç işçinin umursamaz bakışı bile arada bir gelip geçmişti gözlerimin önünden. Yüzyılların kitaplara sığdırılamaz öyküsünü taşıyan bu bakışın bir benzerine şimdilerde yaşadığım yerde rastlamak mümkün değil. Altı ay kadar önceydi. Manhattan'da elli yedinci caddede elektronik aletler satan Çinli'nin dükkânından çıkarken bir an burnuma yaklaşıp kaybolan o koku sonradan sık sık bana şöyle bir uğrar olmuştu. Kokunun kızarmış palamut olduğunu tanıdıktan sonra gidivermişti, dönmemek üzere. Herkesin, ardından yalnızca Çinli diye söz ettiği halde, yüz yüzeyken adıyla hitap ettiği Wong, o gün kendisini ziyaret eden genç bir Çinli'yle konuşuyordu dükkâna girdiğimde. Onu ilk kez Çince konuşurken duyuyordum. Her zamanki Wong değildi, farklıydı, neredeyse başka biri. Farkı tanımlayamadım, ama bana çarpıcı gelen şey, bu iki varlığın, dükkânın her yanına tıkıştırılmış siyah ve gri renklerden oluşan metalik cangıl ile yarattığı karşıtlık oldu. Dünyanın yanlış yerindeydiler, orada, elli yedinci caddedeki dükkânda olmamalıydılar. Değerliler ve daha az değerlilerin yaşadı... Devamını görmek için bkz. |  |
 | ELEŞTİRİLER GÖRÜŞLER |
Arzu Mildan, “Bu Kokuya Bayılacaksınız!”, Radikal Kitap, 20 Nisan 2001 Kızarmış palamut kokusu eşliğinde büyülü bir dünyanın kapısını aralamaya ne dersiniz? Psikiyatrist Engin Geçtan'ın, okuru kapıp götürüveren son kitabı Kızarmış Palamutun Kokusu, özellikle fantastik yazından tat alan okurlar için... Eğer şimdiye dek yazarın popüler psikoloji çalışmaları dışında kaleme aldığı diğer edebiyat eserlerinden birini okumadıysanız sizin için iyi bir başlangıç olacaktır... İlk gençliğinde, cazibesine kapıldığı Yeni Dünya'nın ucuzlukta satılan vatandaşlığını seçen İstanbul'un eski yerlisi kahramanımız, elli üç yaşına vardığında, geçmişinden gelip kendini oralarda, ta Amerikalarda bulan balık kokusunun izini sürerek, zaman okunu geri sarmaya çalışıyor. Hangimiz çocukluğumuzda soba üzerinde pişen kestanenin kokusunu, annemizin kurabiyelerinin tadını, dedemizin söylediği türküyü unutmuşuzdur; ve benzer çağrışımlar yapan kokuların, tatların, seslerin peşinden, bir ömür gibi uzun gelen geçmişimize dönmemişizdir? Birden fazla hayatı yaşamayı isteyen ve içindeki kilitleri açmak için gereken anahtarları bir türlü bulamayan kahramanımız, en son on iki yıl önce bütün ailesini bir trafik kazasında kaybettiği zaman doğup büyüdüğü şehre, İstanbul'a gelmiştir. Aradan geçen yılların ardından yirmi dört yıllık eşini de bir trafik kazasında kaybedince; zaten kaybedecek bir şeyi kalmamıştır; takıldığı bir kokunun peşinden, geç kalmışlık duygusundan kurtulmak istercesine ... Devamını görmek için bkz. |  |
Feridun Andaç, "Bir Yazarın Kanatlarında...", Cumhuriyet, 12 Eylül 2002 Yeraltından Notlar'ı okurken bana çekici gelen yan, okumanın ilerlediği yerlerde ürkütücü olmaya başlamıştı. Camus'nün Yabancı'sından sonra Dostoyevski'nin bu labirentine girmek ezici gelmişti. Tüm bunların yeterince ayrımında mıydım? Sanmıyorum! Dahası, psikanalizlealışverişiminpek olmadığı bir yaş dönemindeydim. O günlerde, on yedi on sekiz yaşlarındaki bir gencin dünyasında, sağaltıcı gelebilen tek şey butür klasik yapıtlardı. Sıkıntılar çektiğim matematiğin, öfkelendiğim tarihin, dersi bitse diye dakikalarını saydığım fiziğin zamanla bilme/öğrenme tutkumun aracı olmasında edebiyatın payını hiçde yadsıyamam. Gelip Freud'la, Jung'la yüzleşmemde de öyle olmuştu. Kafka'nın en açmaz metinlerine buradan yürümüş, Dostoyevski'ye, Camus'ye onların ışığından bakmaya çalışmış; Yaşar Kemal anlatılarında sık sık yinelenen cinayet olgusuna buralardan edindiklerimle bakar olmuştum. Psikanaliz bir başka görüyü getirip sunuyordu bize. Ama edebiyat tüm bilimlerin açkısı gibi ötemizde duran oylumlu bir yapıydı. İnsana/topluma dair her şeyi derleyip sunan, gösteren, baktıran, hissettirendi. Uzun Erimli Bir Yol Arkadaşı Nice sonra İnsan Olmak yapıtıyla yüzleştiğim Engin Geçtan da yepyeni bir ufuk açmıştı bende. Zamanla onu, yazdıklarını benzersiz bir yol arkadaşı kılmıştım kendime. Engin Geçtan'ın her bir anlatısı insana dairdir. İnsanın yaşamsal ge... Devamını görmek için bkz. |  |
|