ISBN13 978-975-342-706-7
13x19,5 cm, 200 s.
Yazar Hakkında
İçindekiler
Okuma Parçası
Eleştiriler Görüşler
Yazarla Söyleşiler
Liste fiyatı: 154.00 TL
İndirimli fiyatı: 123.20 TL
İndirim oranı: %20
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et
Cemal Kafadar diğer kitapları
Kendine Ait Bir Roma, 2017
İki Cihan Âresinde, 2019
AYIN ARMAĞANIAYIN ARMAĞANI
Murathan Mungan
Aile Albümü
Murathan Mungan’ın Seçtikleriyle
1. Basım
Liste Fiyatı: 176.00 TL yerine armağan
Diğer kampanyalar için
 
Cemal Kafadar
Kim var imiş biz burada yoğ iken
Dört Osmanlı: Yeniçeri, Tüccar, Derviş ve Hatun
Yayıma Hazırlayan: Tuncay Birkan
Kapak Resmi: Murat Morova
Kapak Tasarımı: Emine Bora
Kitabın Baskıları:
1. Basım: Ekim 2009
8. Basım: Ekim 2022

Cemal Kafadar bu kitapta bir araya getirdiği dört denemede, on altıncı ve on yedinci yüzyıllar Osmanlı dünyasından oldukça mütevazı dört kişiyi ele alıyor: Babasından kalan arazi üzerindeki haklarını korumak için divan-ı hümayuna başvuran Mustafa adlı Yeniçeri; İstanbul'da günce tutan Seyyid Hasan adlı derviş; ticaret için gittiği Venedik'te ölen Ayaşlı Hüseyin Çelebi; rüyalarını kaleme alarak şeyhine mektupla gönderen ve bu yolla irşad edilmeyi bekleyen Üsküplü Asiye Hatun. Yazıların her biri ampirik malzemeye, Kafadar'ın arşivlerde ve yazma kütüphanelerinde bulduğu kaynaklara dayanıyor, ancak tarihçinin "uzak gözlüğü" saydığı yöntem, paradigma ve felsefe sorunlarıyla da uğraşıyor.

Kitabın genel tematiğini "Osmanlı'da birey" olarak adlandırabiliriz. Kafadar sunuşta, derlemenin mantığını anlatırken, özgün bir tarih felsefesinin nüvesini de ortaya koyuyor: "Aile, klan, cemaat, ümmet içinde erime halinden birey olma haline geçiş, diye özetlenebilecek çizgisel bir hikâye yok. Değişik zamanlarda ve bağlamlarda, kişilerin ben-lik algısının ve ferdiyetlerini yaşama biçimlerinin değişmesidir söz konusu olan. Kendilerini aşan yapılarla kâh uyuşarak kâh didişerek iç içe yaşayan insanların gelgitli hikâyesi."

Yapı ile süreç ilişkisi, bilimsellik ile hikâye etme arasındaki bağlantı, "biz" ve "ben" olmanın ne anlamlara gelebileceği gibi birçok meseleyi ele alırken Osmanlı tarihi konusundaki ezberlerimizi bozarak, yeni baştan düşünmeye davet eden bir kitap.

İÇİNDEKİLER
Giriş

1. Yeniçeri Nizamının Bozulması Üzerine

2. Ben ve Başkaları
On Yedinci Yüzyıl İstanbul'unda Bir Dervişin Güncesi ve Osmanlı Edebiyatında Birinci Ağızdan Anlatılar

3. Venedik'te Bir Ölüm (1575)
Serenissima'da Ticaret Yapan Anadolulu Müslüman Tüccarlar

4. Mütereddit Bir Mutasavvıf
Üsküplü Asiye Hatun'un Rüya Defteri 1641-1643
OKUMA PARÇASI

Giriş, s. 13-18.

Kim var imiş biz burada yoğ iken sorusunu neden hayatın acılarından dem vuran, "tas tas içtim ağuları sağ iken" diyerek başladığı bir şiirin sonunda sorar Karacaoğlan? Kâh âşık kâh düpedüz çapkın sesi ile tanıdığımız şiirlerinde pek görülmeyen, ya da açık edilmeyen bu felsefi-tarihi duyarlığı, neden kendisine kolayca yakıştıramadığımız efkârlı bir şiirin sonuna yerleştirir?

Bu soru sizde bir merak uyandırmadıysa, hatta tarihçilerin bu tür sorularla uğraşmasını yadırgıyorsanız bu kitabı okumanızı tavsiye etmem.

Burada bir araya getirdiğim dört denemede, on altı ve on yedinci yüzyıllar Osmanlı dünyasından oldukça mütevazı dört kişi ve onlarla ilgili bulduğum belgelerin ışığında peşine düştüğüm bazı sorular ele alınıyor: Babasından kalan arazi üzerindeki haklarını korumak için 1521'de divan-ı hümayuna başvuran Mustafa adlı Yeniçeri; 1660-64 arasında İstanbul'da günce tutan Seyyid Hasan adlı derviş; ticaret için gittiği Venedik'te 1575'te ölen Ayaşl...

Devamını görmek için bkz.
ELEŞTİRİLER GÖRÜŞLER

Oylum Yılmaz, “Osmanlı’da birey olmak ya da olmamak...”, Sabit Fikir, Ekim 2009

Bir yeniçeri düşünün ki, babasından kalan araziye el konulduğu için eline kalemi alıp divan-ı hümayuna başvurmakta... Ya da yiyip içtiklerini bile günü gününe yazan Balat şeyhi bir derviş karısının ölümünü yazmakta... Evlenmeyi reddeden entelektüel bir Osmanlı kadınının rüyalarına ne dersiniz peki? Hangi tarihi romancı yaratabilir ki bu karakterleri, gerçekte yaşadıklarını bilmeden, sezmeden... Ta ki bir tarihçi, gün gelip mazinin derinliklerinden gelen bu insanları gözler önüne serene dek.

“Yunus gibi ölüm gerçeği ve ahret üzerine düşünmek isteyenler felsefeye yönelse gerektir, Karacaoğlan gibi hayat ve dünya üzeride düşünmek isteyen ise tarihe...” diyerek başlayan bir tarih kitabı var elimizde. Kim var imiş biz burada yoğ iken, bu Karacaoğlan’a ait dize Cemal Kafadar’ın çalışmasının adı aynı zamanda. Zira Kafadar bu dizeden yola çıkarak kuruyor çalışmasının çatısını ilgi çek...

Devamını görmek için bkz.

Kerem Ünüvar, “Osmanlı'da birey olmak”, Radikal Kitap Eki, 16 Ekim 2009

Osmanlı tarihi çalışmalarının, çok meşakkatli süreçlerde hazırlandığı aşikâr. Sadece tez ya da kitapların değil, her bir bağımsız makalenin bile hazırlık aşamaları uzun zaman alıyor. Osmanlı tarihçileri, bu makalelerini yayımladıkları çeşitli dergilerle birbirlerinden ve tartışmalardan haberdar oluyor. Ancak kabul etmek gereken bir gerçek var ki, o da bu dergilerin ve makale sayılarının, sürekli takip edilebilir sınırları aşması. Dolayısıyla bu dağınık yazıları derlemek, okurlar ve araştırmacılar için büyük bir hizmet. Cemal Kafadar’ın makalelerinin toplanması da böylesi bir işlevi yerine getiriyor öncelikle. Uzun bir zaman, değişik yayınlara dağılmış bu makaleler bir araya geldiklerinde ise yukarıda saydığımız faydanın yanı sıra, çok farklı bir bütünü ortaya çıkararak Osmanlı tarihine dair müthiş bir döküm sunuyor.

1980’lere kadar devam eden ve genç bir tarihçi kuşağının etkisiyle gelişen önem...

Devamını görmek için bkz.

Ömer Erdem, “Varlık ve yokluk”, Radikal Kitap Eki, 16 Ekim 2009

Bir şiirden yola çıkılarak tarih yazılabilir mi? Ya da bir mısra, yalnızca bir mısra karanlık bir kuyudan çıkmak için tutunacağımız ip olabilir mi? Şimdilik bu soruyu bir kenara bırakalım ve bu kitabın dizinine bir göz atalım. I. Beyazıd, Abdalan, Mustafa Akdağ, Hannah Arendt, Oğuz Atay, Bacıyan-ı Rum, Italio Calvino, İbn-i Arabi, İstihare, Karacaoğlan, Mevlana, Nietzsche, Susan Sontag, Cemal Süreya, A.Hamdi Tanpınar, Semerkant... İlk bakışta görebileceğimiz üç beş isim ve başlıklardan sadece bazıları bunlar. Yetinmeyip, neredeyse metinler kadar değer taşıyan dipnotlarına bakacak olursak karşı karşıya bulunduğunuz yazar kadar yazma yöntemini de değerlendirmek durumunda kalırız.

Cemal Kafadar’ın Kim var imiş biz burada yoğ iken adlı kitabı, Karacaoğlan’ın bir mısraından ödünç alınarak isimlendirilmiş. Yalnız sadece bir isimlendirme değil, tarihe bakış yönteminin yeni bir anahtarı. Yolu. Bir ta...

Devamını görmek için bkz.

Mehmet Polatel, “Osmanlı’da birey olmak ve ‘biz yoğ iken var’ olanlar”, Agos Kitap/Kirk, Ekim-Kasım 2009

Erken dönem Osmanlı tarihi alanında yaptığı çalışmalarla tanınan, Harvard Üniversitesi Tarih Bölümü öğretim üyelerinden Cemal Kafadar’ın, Kim var imiş biz burada yoğ iken: Dört Osmanlı: Yeniçeri, Tüccar, Derviş ve Hatun başlıklı kitabı, geçtiğimiz günlerde Metis Yayınları tarafından yayımlandı. Kafadar’ın 1986-1994 yılları arasında yazmış olduğu (üçü daha önce İngilizce, biri de Türkçe olarak yayımlanmış) dört makaleyi bir araya getiriyor. Makalelerde, Osmanlı tarihyazımında birçok açıdan tartışılamayan ya da eksik bırakılan ‘Osmanlı’da birey olma hali’ni inceleyen Kafadar, bu amaçla, 16. ve 17. yüzyıllarda, Osmanlı İmparatorluğu’nun farklı yerlerinden dört farklı yaşamöyküsüne odaklanıyor, ve sınırlı arşiv belgeleri ışığında, Osmanlı tarihine alternatif bir yaklaşım geliştiriyor.

Kitabın “sıradan” başkarakterlerini tanıtmaya geçmeden önce, yazarın, Ka...

Devamını görmek için bkz.

Başak Oğuz, “Biz yokken burada olanlar”, Kitap Zamanı, Sayı: 46, 4 Kasım 2009

Kim var imiş biz burada yoğ iken”... Geçmişi merak eden, tarihî –hatta felsefi– duyarlılığı yüksek, belki insanoğlunun hayattaki çilesine atıfta bulunan, sözü “şu koca dünyadan kimler geçti”ye getiren bu “soru-dize” tarih profesörü Cemal Kafadar'ın son kitabının adı.

Aslında Karacaoğlan'ın bir dizesi. Kafadar'ın kitabı okurunu tam da adındaki soruya yöneltiyor. Üstelik merakla çevrilen sayfalarda soruya şık bir cevap da buluyorsunuz.... Yazar, okuyucuyla pazarlığını daha yolun başında yapıyor zaten: “Bu soru” diyor, “sizde bir merak uyandırmadıysa, hatta tarihçilerin bu tür sorularla uğraşmasını yadırgıyorsanız bu kitabı okumanızı tavsiye etmem.”

Kafadar, bizi tarih kitaplarında okumadığımız, hiç tanıştırılmadığımız, sıradan bir hayat süren dört kişiyle tanıştırıyor. Ama işte onlar, biz yokken burada olanlar; kalıpları ve alışılagelmiş tarih söylemini sorgulamaya yol açabil...

Devamını görmek için bkz.

Fatma Karaman, “Şaşkınlık ürünleri”, Star Kitap Eki, 4 Aralık 2009

Bir yeniçeri düşünün, babasından kalan araziye el konulduğu için divan-ı hümayuna başvurmakta... Ya da yiyip içtiklerini bile günü gününe yazan Balat şeyhi bir derviş karısının ölümünü yazmakta... Evlenmeyi reddeden entelektüel bir Osmanlı kadınının rüyalarına ne dersiniz peki? Hangi tarihi romancı oluşturabilir ki bu karakterleri, gerçekte yaşadıklarını bilmeden, sezmeden... Ta ki bir tarihçi, gün gelip mazinin derinliklerinden gelen bu insanları gözler önüne serene dek. Halen Harvard Üniversitesi Tarih Bölümü’nde ders veren tarihçi Cemal Kafadar’ın 1986-94 seneleri arasında yayımlanmış dört makalesinden oluşan Kim var imiş biz burada yoğ iken kitabı, 16’ıncı ve 17’inci yüzyıllar Osmanlı dünyasından dört kişiyi ele alıyor: Babasından kalan arazi üzerindeki haklarını korumak için divan-ı hümayuna başvuran Mustafa adlı Yeniçeri; İstanbul’da günce tutan Seyyid Hasan adlı derviş; ticaret için git...

Devamını görmek için bkz.

Alper Çeker, Kim Var İmiş Biz Burada Yoğ İken, Varlık Dergisi, Nisan 2010

Kim var imiş biz burada yoğ iken adlı kitabında Cemal Kafadar, toplumun üç ayrı katmanından gelen dört kişi üzerinden Osmanlı ülkesinde yaşayanlar üzerine bazı çözümlemeler yapmaktadır. Bu dört kişiden ikisi, tarikat mensubu birer derviştir: Seyyid Hasan ve Asiye Hatun. Ancak kitabı için “Dört Osmanlı: Yeniçeri, Tüccar, Derviş ve Hatun” alt başlığını seçen Cemal Kafadar’ın, kitabın kahramanlarından Asiye Hatun’u bir derviş değil kadın olarak, yani cinsiyetiyle ayrıştırıp değerlendirdiğini görüyoruz.

Cemal Kafadar’ın yazdıklarından; bir tarikata intisabı, kariyer yapmanın bir yolu olarak gördüğü anlaşılıyor: “Günce yazarımız Seyyid Hasan 1620 yılında Kocamustafapaşa dergâhı şeyhinin oğlu olarak dünyaya geldi ve eğer dokuz yaşındayken babası ölmemiş olsa idi muhtemelen kariyeri çok daha seçkin bir yol izleyecekti… Gene de, Seyyid Hasan düzgün bir eğitim gördü, babasının yolunda ilerle...

Devamını görmek için bkz.

Şahin Torun, “Kim Var İmiş Biz Burada Yoğ İken”, Ayraç, Aralık 2009

“Kim var imiş biz burada yoğ iken” diye sormadan önce, Cemal Kafadar’ın epeyce şairane bir seçimle Karacaoğlan’dan devşirerek kitabına isim yaptığı bu sözden bir okur olarak neyi anlamalıyız diye bir başka soru sormamız gerekiyor. Gerekiyor, zira bu söz ilk etapta kolayca yanlış anlaşılabileceği gibi ne ‘kim var imiş’ derken akla gelebilecek ‘bizci’ bir meydan okumayı ne de ‘yoğ iken’ derken akla gelebilecek uzak çok uzak bir gelişi önceleyen ve içeren bir söz değil.

Değil, çünkü Kafadar’ın kastettiği ‘biz’ bugün için burada yaşayan ‘biz’den başkası değil… Özetle Kafadar kendisini de dâhil ettiği bir ‘biz’ toplamında hem kendisini hem de ‘bizi / hepimizi’ muhatap alan bir soruya cevap arıyor… Aslında Kafadar’ın bizim yokluğumuzda aramaya çıktığı ve Karacaoğlan’ın sorusuna cevap olarak öne sürdüğü dört kişi de bizden başkası değil. Yani ‘Kim var imiş biz burada yoğ iken’ diyerek aslında ‘ b...

Devamını görmek için bkz.
 
 

Kişisel Veri Politikası
Aydınlatma Metni
Üye Aydınlatma Metni
Çerez Politikası


Metis Yayıncılık Ltd. İpek Sokak No.5, 34433 Beyoğlu, İstanbul. Tel:212 2454696 Fax:212 2454519 e-posta:bilgi@metiskitap.com
© metiskitap.com 2024. Her hakkı saklıdır.

Site Üretimi ModusNova









İnternet sitemizi kullanırken deneyiminizi iyileştirmek için çerezlerden faydalanmaktayız. Detaylar için çerez politikamızı inceleyebilirsiniz.
X