| ISBN13 978-605-316-309-1 | 13x19,5 cm, 136 s. |
Liste fiyatı: 138.00 TL İndirimli fiyatı: 110.40 TL İndirim oranı: %20 {"value":138.0,"currency":"TRY","items":[{"item_id":"11586","item_name":"Enis Batur’a Mektuplar ve Ankara Yazıları","discount":27.60,"price":138.00,"quantity":1}]} |
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et |
Troya'da Ölüm Vardı, 1963 | Uzun Sürmüş Bir Günün Akşamı, 1970 | Göçmüş Kediler Bahçesi, 1979 | Kısmet Büfesi, 1982 | Gece, 1985 | Kılavuz, 1990 | Narla İncire Gazel, 1993 | Ne Kitapsız Ne Kedisiz, 1994 | Altı Ay Bir Güz, 1996 | Öteki Metinler, 1999 | Lağımlaranası ya da Beyoğlu, 1999 | Susanlar, 2009 | Halûk’a Mektuplar, 2013 | Şiir Çevirileri, 2014 |
Diğer kampanyalar için | |
|
| | Enis Batur’a Mektuplar ve Ankara Yazıları Hazırlayan: Mesut Varlık Kapak Tasarımı: Emine Bora, Semih Sökmen |
Kitabın Baskıları: | 1. Basım: Mart 2024 |
Enis Batur ile Bilge Karasu 1971 yılında tanışıyorlar. Batur’un 1973’te Paris’e gidişine kadar gelişen dostluklarının ardından, aynı şehirde olmadıkları yıllarda sürekli yazışıyorlar. Bu kitapta Bilge Karasu’nun Enis Batur’a 1973-76 ve 1985-94 yılları arasında yazdığı mektupları, Mesut Varlık’ın Karasu’yla dostluğa dönüşmüş usta-çırak ilişkileri hakkında Batur ile yaptığı bir söyleşiyi, Batur’un “Bilge Karasu’nun Ankara'sı” adlı yazısını ve Karasu’nun radyo için yazdığı Ankara metninin dergi yazısı halini okuyacaksınız. “Ankara’da yazdığım zaman nasıl İstanbul’u düşünerek yazıyorsam, dışarıda yazdığım zaman da yine İstanbul’u düşünerek yazıyordum,” diyen Karasu'nun Ankara’da, Ankara’nın da Karasu’da nice iz bıraktığına dair birçok ipucu bulacaksınız bu metinlerde. | İÇİNDEKİLER |
Ustadan Çırağa Mesut Varlık’a Yanıtlar
Mektuplar Bilge Karasu 1973-1976
1985-1994
Bilge Karasu’nun Ankara’sı Enis Batur
Ankara’nın Atkestanelerinde Sığırcık Yetişirdi Bilge Karasu
| OKUMA PARÇASI |
Mektuplar, Bilge Karasu, s. 26 Ankara, 29 Ocak 74 Hemen yazardım Enis, yazmak istiyordum da. Ama kuyu diplerinde, derin kuyuların balçık diplerinde süründüğümü anlatmak istemiyordum. Bunu yazmakla yetinebileceğim bir gün bekledim. Ancak bugün geldi “o gün”. Yazmak, yani haber vermek. Ağıt yakmadan. Kızmamıştım. Ama debelenip durmayayım diye kafama son bir gürz indirildiğini sanmıştım. Haksızlık etmişim. Bir şey daha anladım: Bende ayakta durma istencini yıktığını sandığım şey, kuyuların dibinde bana destek olabildi. “Artık bir tek sözcük yazmayacağım; yazmamın anlamsızlığı, gereksizliği kafama iyice dank etti” dediğim bir sırada bana “dost” diyen birinin karşısında yalancı çıkmak istemedim, “yakalasalar da yazmalıyım” dedim. “Göçmüş Kediler”i, Türk Dili bir yıl beklettikten sonra (yani “olumlu” bulup sıraya koyduktan bir yıl sonra) uzunluğundan söz ederek mırın kırınla karışık bir “yayınlayamayız” havası tutturdu. Külebi ile görüşme... Devamını görmek için bkz. | |
| ELEŞTİRİLER GÖRÜŞLER |
Emek Erez, "Bilge Karasu’dan mektuplar: 'Sıkıntılı bir günün akşamında...'", Gazete Duvar, 8 Mart 2024 Yazar mektuplarını okurken aklımda genellikle iki düşünce belirir. Birincisi, yazanın konumu çünkü bu mektuplar çoğu zaman yayımlanacağı bilinmeden kaleme alınan metinlerdir, kişiseldir. Bu nedenle 'Acaba bu metinlerin herkes tarafından okunur hale gelmesi yazara ne hissettirirdi?' sorusu yakama yapışır. Diğer taraftan bu mektupların bellekle ilişkilenen bir yanı vardır. Kültürel belleği, içinde yaşanan çağı anlamanın bir yöntemi olarak düşünürsek yazar mektuplarını, zamanın koşullarını, bulunulan kültürel ve politik ortamı, bu ortam içinde süren tartışmaları görmemiz açısından işlevsel bir yere koyabiliriz. Mektuplardaki kişisel yan -yazanın konumunu bir tarafa bırakırsak- bize yazarın yazma edimi, hayatta kalma çabası, etkilendiği durumlar, yaşamının gündelik ayrıntıları hakkında bilgi sahibi olma şansı verir ve okuru ona yaklaştırır. Gerek kültürel be... Devamını görmek için bkz. | |
Funda Şenol, "Ankara’daki kedili adam", Gazete Duvar, 17 Mayıs 2024 Bilge Karasu’dan “adam” olarak bahsedeceğim hiç aklıma gelmezdi. Fakat kendisi Fransa’da tanışıp dost olduğu iki arkadaşına, Jean ve Gino’ya yazdığı mektuplardan birinde, kendisinden böyle bahsediyor: “İyi olun. Ankara’nın kedili adamını hatırlayın.” Ne Kitapsız, Ne Kedisiz’in yazarı Karasu, birini kaybedince diğerine sığındığı, bazen didiştiği Sekiz, Bibik, Mırık adını taşıyan en yakın arkadaşları gibi “kedi huylu” olduğunu sık sık dile getiriyordu. Uzun sessizlikler, içe kapanmalar, sonra beklenmedik bir enerji patlaması, yine kendi ifadesiyle “köşesinin, açıların, kokuların değişmesinden duyduğu endişe” vb. Bunun yanında zihnen ve kalben bir İstanbullu’ydu. Ama 1953’ten, öldüğü 1995’e kadarki, büyük bölümü Tunus Caddesi ve Nilgün Sokak’taki evlerde geçen 42 yıllık Ankara sürgününde, günün birinde İstanbul’a geri dönmek değildi asıl derdi. Narla İncire Gazel döktürdüğü güneyli sıc... Devamını görmek için bkz. | |
|