ISBN13 978-975-342-513-1
13x19,5 cm, 184 s.
Yazar Hakkında
İçindekiler
Okuma Parçası
Eleştiriler Görüşler
Yazarla Söyleşiler
KAMPANYADA
Liste fiyatı: 166.00 TL
İndirimli fiyatı: 99.60 TL
İndirim oranı: %40
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et
Birhan Keskin diğer kitapları
Ba, 2005
Y’ol, 2006
Soğuk Kazı, 2010
Fakir Kene, 2016
AYIN ARMAĞANIAYIN ARMAĞANI
Kolektif
Metis Ajanda 2025: Ailenizin Ajandası
1. Basım
Liste Fiyatı: 75.00 TL yerine armağan
Diğer kampanyalar için
 
Birhan Keskin
Kim Bağışlayacak Beni
Kapak ve Görsel Tasarım: Semih Sökmen
Kitabın Baskıları:
1. Basım: Mart 2005
11. Basım: Nisan 2024

Kim Bağışlayacak Beni, Birhan Keskin’in 1991-2002 yılları arasında yayımlanmış beş kitabını tek cilt içinde bir araya getiriyor. Delilirikler (1991), Bakarsın Üzgün Dönerim (1994), Cinayet Kışı + İki Mektup (1996), Yirmi Lak Tablet + Yolcunun Siyah Bavulu (1999) ve Yeryüzü Halleri (2002).

Şairin sesini en iyi ifade ettiğini düşündüğümüz şiirlerden biri olan “Salyangoz”, Yeryüzü Halleri’nden:

İçimdeki taş yerinden kımıldadı.

Göğün altında,

yerin telef edilmiş yüzünde

bir papatyanın "olmaz" yaprağına düştüm.

Ben sustuysam söz de sussun. Olmadı,

taşındım ertesi gün "olur" yaprağına.

Orda büyüttüm hatırayı,

ordan düştüm.

Hatıra da unutsun kendini koyuluğunda.

Beni gel beni bul beni al,

istediğin yerde uyut bendeki hatırayı

istedim.

Vardığım yer bir uçurumdan kekeme,

gümüşten ipliğim azaldı-

susmaya unutmaya uykuya

yelteniyorum.

İÇİNDEKİLER
Yeryüzü Halleri

Zümrüdüanka
Denizkabuklusu
Karınca
Salyangoz
Tırtıl
Örümcek
Balık
At
Dağ
Ova
Buzul
Göl
Deniz
Çöl
Gül
Morsalkım
İncir
Zeytin Ağacı
Avlu
Kapı
İnsan
Yolcu
Beyaz Delik

20 Lak Tablet

Kapı Eşiği
Derin Zaman
Enstrümantal
Penguen
Aşk
Ayrılık
İz
Nar
Hüseynî
Yaprak
Yağmur
Huzur
Tünel
Olgunluk
Gidiş
Servi / Gül
Su
Düet / A
Düet / B
Mektup
Rüzgâr
Yolcunun Siyah Bavulu

Cinayet Kışı

Dua
Baldamlası
Diğer Yarı/Uçurum
Saf Sabır
Ölgün Doğa
Zaman
Hançer
Eski Bahçenin Hafızası
Ruth
İz
Cinayet Kışı
Kaktüs and Teksas
Kaktüs and Teksas
Masumiyet
Mağara Çiçeği
Giz
Eksik Cinayetler

Bakarsın Üzgün Dönerim

Kışın Bana Yaptıkları
Ve İpek ve Aşk ve Alev
Tüller ve Silah...
Sahra ve Serap...
Yaz Fotoğrafları...
Bir Mevsim Yok Anne Gibi...

Delilirikler

Uzak Kızkardeş
Delilirikler I
Delilirikler II
Kaybolanlar İçin Yanıp Durma Ayini
Yarısından Sonrası Gri Olan Koridor
Woman in Red
Paranoyak
Ay-Rı I
Ay-Rı II
Apollon I
Apollon II
Hüzünlü Gezinti Güvertesi I
Hüzünlü Gezinti Güvertesi II
Hüzünlü Gezinti Güvertesi III
Hüzünlü Gezinti Güvertesi IV
Aralıklar I
Aralıklar II
OKUMA PARÇASI

Sf. 8

Örümcek

Terliymiş mavi gök, bıkkınmış akşamüstü

balkon yorgunmuş, yel söylenecekmiş.

Hariçmiş badem dünyadan, sardunya

daha şımaracakmış. Kerem edecekmiş taş,

mayalanacakmış çöl, düze çıkacakmış çukur.

Hah hah ha...

Sağ sağrımda aşk tozu birikiyor

gamzemde lirik hatıra.

Karnımın üstündeki çiyden duyuyorum dünyayı

Her ayağım bir başka yöne işaret ediyor.

Durmadan değişiyormuş dünya

Örümcek bağlıyormuş hatıra...

Ruhumdaki sarkaç bir atıyor beni

cesaretin beyaz atına, bir çekiyor içeri

ağulu korkuya.
(Ben üretmişim kuşkuyu, benim ipliğimmiş

korku! hah.)

Örümcek bağlıyormuş hatıra

hah hah ha.

İpim indirsene beni dünyaya

ha.

ELEŞTİRİLER GÖRÜŞLER

Kemal Varol, “Kusur, İroni ve Oyun”, Mesele, Mart 2007

Kimi şiirler bir şairi yeterince anlamamıza imkân vermeyebilir. Dahası, aynı şiirler bir çeşit ara bölgede durdukları, genel yorumlara varmamıza engel olduklarından o şair için kapsayıcı yorumlarda bulunmamıza da mani olabilir. Açık söylemek gerekirse, bu şiirler o şairin belki de “en iyi” şiiri olarak da addedilmeyebilirler. Hem zaten, ne okurların, ne de eleştirmenlerin dikkatini çekmiştir sözü edilen ürünler. Dahası, başka şiirlerine gösterilen ilgi karşısında, şairi tarafından da ötelenmiş bir şiir olabilir bu türden şiirler. Öteki şiirlerle kısmen bir akrabalık gösterdiği halde, biraz ayrıksı, belki de başka bir yola çıkma niyetiyle yazılmış ama devamı getirilmemiş, üzerinde yeterince çalışılmamış intibasını yaratan, hadi açıkça söyleyelim artık, belki de bir parça “kusurlu”, onca iyi şiir dururken kitaba neden alındığı kestirilemeyen şiirlerdir sözünü ettiğim bu şiir...

Devamını görmek için bkz.

Tuna Kiremitçi, “Birhan Keskin’in yeryüzü halleri...”, Varlık, Ağustos 2003

Bazı şiir kitaplarıyla sadece içlerindeki güzel şiirler için ilgilenmiyor insan. O kitapların kökeninde yer alan, yazılışına kaynaklık eden fikirden dolayı da ilgileniyor. Haliyle, baştan sona “kitap” olarak tasarlanmış, bütünlük kaygısı taşıyan eserler oluyor bunlar. Üstelik, bu tür kitaplara edebiyatımızda her zaman rastlanmıyor. Bunun nedeni de, bütünlüklü bir şiir kitabı tasarlamanın zorlu, belli bir olgunluk gerektiren bir çaba olması belki de. Böyle bir çabanın artılarını ve eksilerini düşündüğümüzde, belki şunu söyleyebiliriz: Belli bir konsept dahilinde yazılan şiir kitapları, şaire imge ve konu yaratmakta belli bir kolaylık sağlıyor olabilir. Tabii sınırlar ta en başından çizildiği için, şairin özgürlüğünü kısıtlayan bir yanı da var bunun. Yine bazı şairler, bu kısıtlılık halini şiir lehine kullanmasını gayet iyi biliyor.

Birhan Keskin, böyle şairlerden... 1991 tarihli ilk eseri “De...

Devamını görmek için bkz.

Orhan Koçak, “Yüce’den utanmamak”, Virgül, 39, Şubat 2003

Modern (post-romantik) şairin alametifarikasıdır: Güneşe dimdik bakılamayacağına inanmıştır, sadece tutulmasıyla ilgilenir: Yüce, doğrudan el konulabilecek, hatta öylece maruz kalınacak bir şey değil, ancak çevresinde dolanılabilecek, azar azar dolaşıma sokulabilecek ya da sonrası yaşanılabilecek bir deneyimdir. Bu çekingenlikte büsbütün haksız da sayılmaz, çünkü yücenin duygusuyla bayağınınki arasında çok ince, çok geçirgen bir zar vardır: Yüce’nin verdiği ürpertinin bir benzerini sahiden kof, sahiden sahte, sahiden bayağı olan karşısında da hissetmez miyiz sık sık? (Baudelaire bunu araştırmıştı.) Belki sadece Dıranas’ta (“Köpük”, “Büyük Olsun”, hatta “Ağrı”) ve Cansever’de (“Ha Yanıp Söndü, Ha Yanıp Sönmedi Bir Ateş Böceği” ve “Bir Yitişten Sonra”) görece utançsız, ikirciksiz bir yüce ile karşılaşırız. Yüce’nin deneyiminin çoğu zaman fazla şekerlenip ağdalaşabildiğine, hatta rüküşleşebildiğine kendi meslektaşla...

Devamını görmek için bkz.

Ece Temelkuran, “Yeryüzü Halleri: Ah! Hallerim...”, Milliyet, 1 Nisan 2002

“Uçurumu anladım / inadım bitti artık"

Eve dönüyordum, dönmek denirse... Ötede harabe etmişler beni, almışım ağzımın payını. Yıllar önce. Küf kokan bir şehirlerarası otobüste bir daha hiç iyi bir şey olmayacağına inanıyorum. Kesinkes suspusum. Bir dergi karıştırıyorum güya, bakmıyorum ya, neyse... Camdaki yüzüme müzüme bakıyorum, insanlara minsanlara takılıyor gözüm. Mözüm de var, onları çıkarıp koymuşum uzaktaki birinin kucağına. Canını acıtırım sanmışım, gençlik işte. Koca bir "güya" olarak zalim florasanlı bir mola yerine gelmişim.

Kimse görmesin diye başımı dergiye gömüyorum sonra. Burnumun tam ucundaki satırda bir şey buluyorum, aniden:

"Uçurumu anladım / inadım..."

"Birhan Keskin’in son kitabında..." Son derece vesaire kıymetsizliğinde bir cümlenin içinde bir şiirin, ama hakiki bir şiirin iki dizesini buluyorum. Bu ismi...hiçbir ismi tutamaz su aklım... yıllar boyunca aklımd...

Devamını görmek için bkz.

Sırma Köksal, “Birhan Keskin şiiri”, Milliyet, 4 Mart 2002

İyi şiir ardından konuşulacak en son şeydir genellikle. Sözün en duru halidir, hatta son sözdür. İyi şiir susmanız ve paylaşılamaz olanın içsel deneyimini sürdürmenizle tanımlanır. Ya da ben böyle tanımlıyorum. Ama bu tanım ister üstüne anlaşılabilir bir doğruluk içersin, ister kişisel bir tanım olarak kalsın, Birhan Keskin’in şiirini anlatmakta çok kullanışlı bir durum yaratıyor. Üstüne, daha doğrusu ardından söylemeye kalkışacağınız her şey gereksiz ve fazladan kalıyor, çünkü o söylenebilecekleri söylemiş olarak bitiriyor şiiri. Gerisi susup içinizde kalanı dinlemek. Orada "bir kapı, ötekine gıcırtıyla gerinerek açılacak, / mutfakta çayın sesi demlenmeye başlayacak". Anlatılamazın anlatılamaz oluşu dile getirilmiş bir kez.

Bizi buraya getirip bırakan iyi şiirlerin hemen tümü gibi, buz gibi bir yüzeyi var Birhan Keskin’in şiirinin. Sakin, mesafeli, soğuk, iyi traşlanmış, pürüzsüz. Kolayca duygularınızdan ya...

Devamını görmek için bkz.

Hüseyin Ferhad, “Siyah bir ışık damlası”, Cumhuriyet, 28 Nisan 2005

Örümcek sabrın bir ifadesidir, kibrin, kendine yetmenin bir s'imgesi. Kaygan, yaldızlı, vakur. Hemen her yerde bulunmasına karşın ben-i dem'le ilişkileri daima mesafeli olmuştur. Keza onun indinde 'beşer' demek Kâbil demektir: Cellad. Kimi dinler tarafından bir metafor olarak kutsanmış, kimi tarikatlar tarafından tanrısal tözle, erkle eşlenmiştir. Yine de katledilmekten, hem de görüldüğü yerde öldürülmekten kurtulamamıştır. Dilimizdeki 'örümcek kafalı' tabiri de büyük bir haksızlıktır. Ne cırcır böceği gibi eblehtir çünkü, ne sırtlan, çakal gibi bir asalak. Yannis Ritsos'un şu dizesi tam anlamıyla bir iade-i itibardır: "bize çıplak duvara dik tırmanmayı öğretmiş olan-" Ritsos, Yunan antologyasının bir imlâ işaretidir. Homeros'la, Kavafis'le bütünleşen poetik geleneğin bir nirengi noktası. Traklar Yunanlılardan daha yaşlı bir halktır. Ama Trak uygarlığından söz etmek abesle iştigal olur bugün. Ne var ki ...

Devamını görmek için bkz.

Veysi Erdoğan, "Birhan Keskin'in şiirine genel bir bakış denemesi", 20 Nisan 2006

I. Çocukluktan gelen kekemeliğin üstdil’i, lirizm ve natürel aşkınlık

Birhan Keskin’in şiiri, çocukluktan ödünç alınmış bir dilin, yazınsal bir konuşma metnine çevrilmiş halini andırır. Şiirin özünün bu bilinç etrafında yoğrulmuş olması, çocuklara özgü o “yeniyetmelik” halinin “kekeme”liğini bir imkân olarak sunar şiire; ama bu durum yarım bırakılmış “eksik” bir söyleme tâbi olmadığı gibi, “kekeme”liğin şiire sunduğu “üstdil”in olanaklarından uzakta bir yerlerde sıkışmış da değildir. Çünkü açılmaya ve açımlanmaya müsait bir şiirin yapısı “basit”e indirgenemeyecek derecede bir ilerlemeyi her zaman için kendisinde barındırır. Bu hususta Enis Akın, “Bir Erdem Olarak Kekeme Büyük Türk Şiiri” adlı yazısında kekeme şiire dair şöyle der: “Kekeme şiir, zor şiirdir, şiir yazarının hayatından çıkarttığı bir sebepten yazılmış şiirdir… Kekeme şiir yazanların önemli bir özelliği gür bir...

Devamını görmek için bkz.

Kemal Varol, “Kusur, İroni ve Oyun”, Mesele Dergisi, Mart 2007

Kimi şiirler bir şairi yeterince anlamamıza imkân vermeyebilir. Dahası, aynı şiirler bir çeşit ara bölgede durdukları, genel yorumlara varmamıza engel olduklarından o şair için kapsayıcı yorumlarda bulunmamıza da mani olabilir. Açık söylemek gerekirse, bu şiirler o şairin belki de “en iyi” şiiri olarak da addedilmeyebilirler. Hem zaten, ne okurların, ne de eleştirmenlerin dikkatini çekmiştir sözü edilen ürünler. Dahası, başka şiirlerine gösterilen ilgi karşısında, şairi tarafından da ötelenmiş bir şiir olabilir bu türden şiirler. Öteki şiirlerle kısmen bir akrabalık gösterdiği halde, biraz ayrıksı, belki de başka bir yola çıkma niyetiyle yazılmış ama devamı getirilmemiş, üzerinde yeterince çalışılmamış intibasını yaratan, hadi açıkça söyleyelim artık, belki de bir parça “kusurlu”, onca iyi şiir dururken kitaba neden alındığı kestirilemeyen şiirlerdir sözünü ettiğim bu şiirler.

Birhan Keskin’in yedi kitabın...

Devamını görmek için bkz.
 
 

Kişisel Veri Politikası
Aydınlatma Metni
Üye Aydınlatma Metni
Çerez Politikası


Metis Yayıncılık Ltd. İpek Sokak No.5, 34433 Beyoğlu, İstanbul. Tel:212 2454696 Fax:212 2454519 e-posta:bilgi@metiskitap.com
© metiskitap.com 2024. Her hakkı saklıdır.

Site Üretimi ModusNova









İnternet sitemizi kullanırken deneyiminizi iyileştirmek için çerezlerden faydalanmaktayız. Detaylar için çerez politikamızı inceleyebilirsiniz.
X