 | ISBN13 978-975-342-770-8 | 13x19,5 cm, 68 s. |
Liste fiyatı: 130.00 TL İndirimli fiyatı: 104.00 TL İndirim oranı: %20 {"value":130.0,"currency":"TRY","items":[{"item_id":"656","item_name":"Soğuk Kazı","discount":26.00,"price":130.00,"quantity":1}]} |
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et Diğer kampanyalar için |  |
|
| | Soğuk Kazı Kapak Tasarımı: Semih Sökmen |
Kitabın Baskıları: | 1. Basım: Nisan 2010 | 7. Basım: Nisan 2021 |
2011 Metin Altıok Şiir Ödülü Soğuk Kazı'da "kazı", hem imgelerin kazıma yoluyla, belki de kazıya kazıya oluşturulduğunu, hem de gömülü bir şeylerin kazılıp çıkartıldığını ima ediyor sanki. Birhan Keskin'in yeni şiir kitabında "Flamingo" gibi kolaylıkla "Yeryüzü Halleri" şiirlerine dahil edilebilecek şiirler ile, "İstanbul", "Sulukule", "Tinerci" ve "Gazze" gibi somut şiirler bir arada... Soğuk Kazı 2011 Metin Altıok Şiir Ödülü'nü aldı.  | İÇİNDEKİLER |
Soğuk Kazı Pu‘u ´‘¨ Tüf Sele Jospi Suyun üstünü kaplayan şeyler Milonga Flamingo I Flamingo II Flamingo III Kış Badem Erik kiraz kalp yaz Eski avluda Çöl Geçmiyor bu, sabit Artık her şey tüccarların elinde Kritik kütle Mimber Mıh I Mıh II Gördüm bildim tam böyle işte Turşu Peşrev Depozit Yaz kitabı
Dünyanın Katı Huyu Sulukule 2008 İstanbul Eyüp bu dünyada bir gurbet gibi durur Sokaktan bir tinerci geçer Darıdünyalılar Ecza ne? Ücretsiz dert kitabı Vicdan Bağdat Gazze Katı
Soğuk Kazı Soğuk kazı  | OKUMA PARÇASI |
Suyun üstünü kaplayan şeyler, s. 18. Kolaymış, çok kolaymış dedin. Oysa suda, suyun en başında üstünden atladığın, geçtiğin beyaz büyük bir hayvan yatıyordu. Şimdi bunu söylemeye değecek bir şey yok. Oysa, suyun üstünü kaplayan şeyler vardı. Suyun üstünü kaplayan şeyleri aralayıp sudan alman gereken şeyi aldın. Kolaymış. Çok kolaymış dedin. [Güller açtıkça kesilmeli diyor annem
Oysa, Tabiatın kanunlarına hiç alışamadım ben. Ve rüyamda çok gerekmedikçe bir şey görmem.] Bir sebebi vardır, mutlaka vardır, Hayyyıır diye uyanmamın bir rüyadan Bu ne ki, elin olsun ıslanmıyor senin, bunca zaman Neyi bekliyor, sudaki o büyük beyaz hayvan. Kolaymış, çok kolaymış dedin.  | ELEŞTİRİLER GÖRÜŞLER |
Gonca Özmen, “Çorak dünyamızda ‘Soğuk Kazı’ ”, Radikal Kitap Eki, 9 Nisan 2010 Hüseyin Ferhad’ın “80 sonrası şiir lisanımızın bir hafıza etüdüdür, bir fezlekesi” dediği Birhan Keskin, ‘ben’inin derinliklerinde başlattığı kazısını, yeni yayımlanan kitabı Soğuk Kazı ile dış dünyada sürdürüyor. Üç bölüm altında toplanmış 37 şiirin bulunduğu Soğuk Kazı’nın, kitapla aynı adı taşıyan son bölümü, tek bir düzyazı şiirden oluşuyor ve çarpıcı içeriği, yinelemeleri, deneyselliği yanında tipografik basımıyla da oldukça dikkati çekiyor. Yeryüzüne dikkatle bakan, olup biteni her türlü koşullandırılmanın dışında kalarak görebilen Keskin, doğal ve toplumsal çevresindeki, insanlardaki olumsuz değişimlerden duyduğu rahatsızlığı, kaygılarını, yakınmalarını ve ruhsal çatışmalarını dillendiriyor bu kitabında da. Dünyadaki soğumayı-katılaşmayı, insanların acımasızlığını-vicdansızlığını ve vahşetini sorunsallaştırıyor. Şiirleriyle, coğrafi çevresini penguenler ve buzullar bölgelerine; toplumsal çevresini de ‘pıtraklı memleket’inin İstanbul’undan Bağdat’lara Gazze’lere kadar genişletiyor. Birhan Keskin şiirinde, birinci tekil şahsın tekdüze olmayan sesini duyarız. Kendine özgü duyarlığıyla okuyanı derinden etkileyen lirik şiirlerinde; içine kapanmış bir ben değildir konuşan ya da anlatan. Bu bağlamda Mehmet Taner, “...kendi trüklerini kendi üreten, kendi ‘davul’unu çalan bir şiir bu. O nedenle de bıçkın. Bıçkın olmasıyla birlikte, kişisel olduğu için de ... Devamını görmek için bkz. |  |
Turan Karataş, “Ve katılaşıyor dünya giderek” , Yeni Şafak Kitap Eki, 5 Mayıs 2010 Birhan Keskin’in geçen ay çıkan yedinci şiir kitabı Soğuk Kazı, iğrenç ve yüzüne tükürülesi bir dünyada yaşamaya mecbur ve mahkûm onurlu bir bireyin ağulu sesiyle dolu. Beni bu dünyaya bıraktığında ağzımda bir zehir vardı diyen bir şairin sesi elbette ağulu olacaktır. Cesur, samimi, dokunan bir ses bu. Kahpe ve kalleş değil; yapmacık hiç değil. Artık bir metal plakaya dönüşmüş yeryüzüne, ya da onca zulümlerine, kan dökmelerine karşın hiçbir şey olmamış gibi davranan “medeniler”in arsız yüzüne bir soğuk kazı. Birhan Keskin, kendi dizelerinden yardım alarak söyleyelim, insan olma onurunu kavrayanların “en yaralı yeri”ne dokunduruyor, “en yaralı yeri”nden süzdüğü sözlerini. Kederlerimizi önümüze koyuveriyor ve acılarımızı; yol yapıp gidebilirseniz gidin dercesine. Eş bir ifadeyle, Keskin, şiirine özne olarak dünyanın “en yaralı” insanlarını seçiyor. Birçok insandan zuhur eden/ edebilecek olan kederleri, kendi şahsında toplanmışçasına duyuruyor. “Dünyanın acısı benden yırtılmış”, “Sararan yaprağın zehri benmişim” dizelerinde görüleceği gibi, ‘ben’den okura sirayet eden bir duygudaşlık söz konusu. (Öyle ya, böyle bir söz elçisi olmadan bizim hüznü, ama daha çok da acıyı duyabilmemiz güç. Bunca zehirli/ berbat/ sevimsiz/ sevgisiz/ hesaplı/ hesapçı yaşamaklar arasında.) Kitabın “Dünyanın Katı Huyu” kısmında yer alan şiirleri daha bir beğendim. Buradaki on bir şiirde,... Devamını görmek için bkz. |  |
Ömer Erdem, “Soğuk Kazı”, Dünya Kitap Eki, 4 Haziran 2010 Kimler farkındadır bilmem. Türk Şiiri, adım adım değil, koşa koşa, dalga dalga hayatı kavrayıp kucaklamayı sürdürüyor. Neredeyse son otuz yıldır itilip kakılan, kendi köşesinden başka nefes alma hakkı bırakılmayan şiirimiz, her zaman olduğu gibi, özgün, nitelikli ve tavırlı şairleri sayesinde, insanımızın umudu mudur bilinmez ancak, çağın ruhu olmayı sürdürüyor. Çıkan her iyi kitap, siyasallaştıkça çatallanıp muhatabına çullanan merhametsiz dile set çekip onun meşruluğuna kocaman soru işaretleri yerleştiriyor. Politikadan beslenen gündelik ve yavan kültür, şiiri taşlıklara, kimsesizliklere, kitlesizliğe gömmeye çalışsa da ondaki ölmez akış bir yol bulup dipten yukarı fışkırıyor. Soğuk Kazı, Birhan Keskin’in son şiir kitabı. İster sondan okumaya başlayın ister ilk şiire geçin, her şeyden önce kendi mantığını keşfetmiş bir şiir dili bulacaksınız. O dil bir yandan hayatın akışından çekip çıkarılırken bir yandan da Türkçenin birikiminden sağılmaktadır. Birhan Keskin kendisine has söyleyiş dilini bulmuş, buldukça geliştirmiş, geliştirdikçe yaratıcılığının örsünde şekillendirmiş bir şairdir. Bu noktadan bakıldığında, biçimsel olarak pekâlâ vav gibi okuyabileceğiniz Soğuk Kazı şiiri, kendisine kapanmış bir cenin, içe büzülmüş fırtına, anafor hatta zarif bir küfür olarak bile okunabilir. Birhan Keskin şiirinin dokunduğu kilimin düğüm aralıklarından geçmeye elverir ses tabakaları, özel motiflere d... Devamını görmek için bkz. |  |
Nuray Küçükler, “Bu cahilin, yoksulun, barbarın ışık neyine, onlar ziyan!”, Agos Kitap/Kirk, Haziran 2010 “Şairin meselesi, bilirsin, hayatla iç içedir, hayatla birlikte yürür. Fakirinki gibi” diyor Birhan Keskin, 9 Nisan tarihli Radikal Kitap Eki’nde yer alan söyleşisinde. Onu bir şair olarak, vicdanını, hayatın yüzünü, ötekileştirmeyi kazımaya iten de bu mesele olsa gerek. Soğudukça katılaşan yerin yüzünü, hayatın öte köşelerini kazıyarak insana ulaşmaya çalışıyor Birhan Keskin. İnsana ve Bağdat’a, Gazze’ye, İstanbul’a dair sözlerine, sözcüklerine, imgelerine ulaşıyor. Belki bu yüzden, son kitabına bu güzel adı, Soğuk Kazı adını koymuş. Birhan Keskin’in sekizinci kitabı Soğuk Kazı. Ondan önce Delilirikler, Bakarsın Üzgün Dönerim, Cinayet Kışı, 20 Lak Tablet, Yeryüzü Halleri (bu beş kitap Kim Bağışlayacak Beni adıyla bir arada da yayımlandı.), Ba ve Y’ol var. Tümü birden, hayatla derin meseleleri olan bir şairin sözleri olarak kabul edilebilir. Evet, tümü birden, hayata dair derin dertleri imgelerle, sözcüklerle, daha geniş anlamıyla dille şiirselleştiriyor. Delilirikler’de şiir öznesinin, şiirin konuşan sesinin duygularını ön plana çıkaran bir söylem kuruyor Birhan Keskin. Bakarsın Üzgün Dönerim’de, hatırlama ve unutma üzerinden geçmişe, anılara yer veriyor şiirlerinde. Çocukluk, anılar, büyümek ve geçmiş zaman sözleri beraberce bir söz söylüyor us... Devamını görmek için bkz. |  |
Necmiye Alpay, “Soğuyan volkan”, Yasakmeyve, Ocak- Şubat 2011 Birhan Keskin'in yeni şiir kitabı Soğuk Kazı’yı Yahya Kemal ve Ahmet Haşim'e okutsak, kitaptaki şiirlerden bazılarını hiç yadırgamazlar, diğerlerini hafiften yadırgarlar, bir başına üçüncü bölümü oluşturan ve kitaba adını veren "Soğuk Kazı"yı ise şiir olduğunu zor anlayacak kadar yadırgar, ama herhalde yine beğenirlerdi. Yadırgamayacaklarını düşündüğüm şiirler: "Flamingo III", "Çöl", "Geçmiyor bu, sabit.", "Mıh I", "Mıh II", "Eyüp bu dünyada bir gurbet gibi durur.", "Darıdünyalılar". İşte "Flamingo III" adlı şiirin tamamı: Hayata değdiğim yer bir tuz zerresi Kirpiklerimde kırılan ses tuzun sesi Tuz bastım kalbime sakladım seni Yürüdüğüm ömrüm değil keskin bir tuz hikâyesi Sesle ve ezeli duygulanımlarımız konusunda kaydedilen isabetle gelen bir tad buradaki; klasisizm belirtisi. Gerçekten de bir tür yeni klasisizmle karşı karşıyayız, nakaratlarıyla, izlek ve uyaklarıyla, sözcük seçimleriyle, yer yer seslenme kipiyle. Klasisizm tehlikeli bir girişim, günümüz için tam bir meydan okuma. Ancak, V.B. Bayrıl olsun, Birhan Keskin olsun, Didem Madak olsun, bir tutturdunuz mu, şiirin ölmezliğine şaşmaz yeni kanıtlar getirmiş oluyorsunuz. Keskin, Bayrıl'dan ve Madak'tan farklı olarak, meydan okumasına deneyselliği de katmış bu kitabında: Yeni klasisizm bir uçta, deneyselcilik diğer uçta. İlki Keskin için çok yeni değil, buradaki gibi bir dil zevkinin... Devamını görmek için bkz. |  |
Önay Sözer, “Birhan Keskin’de aşkın ‘dünya’ hali”, Varlık, Ocak 2011 Bir şairin çağdaşı olmak, onunla aynı dünyayı paylaşmak, onun okuyucusu için bir varoluş deneyimi haline gelebiliyorsa bunun üzerinde ayrıca durmak gerekir. Birhan Keskin’in şiirlerini ilk okuyuşumdan başlayarak ben de böyle bir deneyimin içine girdim. Bu deneyime göre onun şiirlerinin güzel, etkileyici vs. olmalarının ötesinde (bu niteliklere birçok başka şiir de sahip olabilir) doğru şiirler olduğunu gördüm. Doğru şiir bence, bizi dünyadaki varoluşumuza açan, bize bu varoluşla ne yapabileceğimizi ve aynı zamanda günlerin fırtınası içinde ayakta kalabileceğimiz bir yer gösteren şiirdir. Bir şiir bizi bu anlamda yeniden dünyaya getirmiyorsa (“doğru” sözcüğü Türkçede “doğurmak”tan geliyor) ve giderek yazmaya, sanatçı olmasak bile, bundan böyle olmaya çağırmıyorsa onu unutmak gerekir. Tabii ki bu, kendi başına büyük ve aynı zamanda esnek olması gereken bir projedir, her durumda tıpkı tıpkısına yerine getirilmeyebilir. Ama işte yerine getirildiği bir örnek özellikle Keskin’in Y’ol adlı şiir kitabıdır. Aşağıda, söylediğim deneyimle ilgili olarak ortaya çıkan bir profili bu yapıttaki şiirlerin öz yapı ve kuruluşunda belirdiği gibi izlemek istiyorum. Şiirin kendine-göndermesi Keskin’in şiirinin yapısal bir özelliği şiir metninin kendine göndermede bulunmasıdır. Kendine-göndermeyi (auto-referentiality) yazdığı yazıların başlıca yaratıcı bir ilkesi haline getirmesiyle tanınan bir y... Devamını görmek için bkz. |  |
|