| ISBN13 978-975-342-947-4 | 13x19,5 cm, 112 s. |
|
Troya'da Ölüm Vardı, 1963 | Uzun Sürmüş Bir Günün Akşamı, 1970 | Göçmüş Kediler Bahçesi, 1979 | Kısmet Büfesi, 1982 | Gece, 1985 | Kılavuz, 1990 | Narla İncire Gazel, 1993 | Ne Kitapsız Ne Kedisiz, 1994 | Altı Ay Bir Güz, 1996 | Öteki Metinler, 1999 | Lağımlaranası ya da Beyoğlu, 1999 | Susanlar, 2009 | Halûk’a Mektuplar, 2013 | Enis Batur’a Mektuplar ve Ankara Yazıları, 2024 |
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et | | Sunuş - Tunç Tayanç s. 11-16 Bilge Karasu'nun"şiir çevirileri", Bilge Karasu'nun imzasını taşıyan bütün çevirileri, özgün dildeki metinlerle birlikte vermeye yönelik çok daha kapsamlı bir çalışmanın sadece"şiir çevirileri"ni içeren parçasını oluşturmaktadır. İtiraf edeyim: Internet diye bir şey olmasaydı böylesine bir işe girişmeyi aklımdan bile geçiremezdim. Burada birkaç cümleye sığdırılmaya çalışılan sürecin nasıl zaman ve emek tükettiğini sözcüklerle anlatmanın zor olduğunu düşünüyorum: Önce aranan şiir, öykü, deneme, her neyse özgün adını bulmaya/kestirmeye çalışacaksınız, doğruysa sorun yok, kısa sürede buldunuz demektir; yanlışsa, hele söz konusu olan İngilizce, Fransızca, İspanyolca ve İtalyancadan oluşan dört dil ise, işiniz iş... Hele bir de Türkçe çeviride"dizgi hatası" da varsa – ki, 1950'li yılların ortasından, yaklaşık 60 yıl öncesinden başlayan bir süreçten ve o günlerdeki"teknoloji"den söz etmekteyim. Tutturamazsanız, metinde geçen özel adlarla yazarın adını vb eşleştirmeler yaparak Internette gezinmeye başlamaktan başka çözüm kalmıyor. Sözü uzatmanın gereği yok: İki yıla yakın süren yorucu bir süreç sonunda ortaya çıkan ürün –şimdilik sadece şiirlerle sınırlı olsa da– artık gün ışığında, her türlü eleştiriye/katkıya açık. Değindiğim süreçte,"şiir çevirileri" konusunda değerli katkılarını esirgemeyenleri de burada anmak isterim: Cevat Çapan, Yenilik'te yayımlanan (Ağustos 1955) Ezra Pound çevirilerinin hangilerini Bilge Karasu'nun yaptığı bilgisini iletmekte hiç zaman yitirmedi. Arkadaşım Candan Göksenin, The Atlantic Monthly'de yayımlandığını öğrendiğim ama ulaşamadığım özgün metinleri kitaba ekleyebilmeme ABD' den katkıda bulundu; Onur Kaya da Milli Kütüphane'de zaman geçirdi. Faruk Eczacıbaşı, Vatan'ın San'at Yaprağı'nı bulabilme umuduyla yaptığım ricaya kayıtsız kalmadı ve Şakir Eczacıbaşı'nın kitapları/dosyaları arasında olup olmadığına baktırma inceliğini gösterdi. Oğuz Onaran, elinde bulunan, daktiloya çekilmiş bir tomar Lorca çevirisini getirdi; içlerinde"Kuba'lı Zencilerin Türküsü" de vardı. Dipnot Yayınları'nın editörü Emirali Türkmen, taramaları Ünal Kendirci'nin yapmasına olanak sağladı; o da metinlerin büyük bölümünü özenle tarayıp bana görece az iş bıraktı. Hareket noktası, neredeyse Bilge Karasu üzerine yazan herkesin de bir hareket noktası olarak aldığı bir kaynakça: Cemal Güzel'in hazırladığı"Bilge Karasu Kaynakçası".[1] Gerçi Cemal Güzel, söz konusu kaynakçayı nasıl hazırladığını belirtmemişse de, özellikle süreli yayınlarda yayımlanan yazıların künye bilgilerinin yeterince verilememiş olmasından ötürü"Kaynakça"da yer alan bütün kitapları ve yazıları elinden geçir(e)mediği düşünülmektedir; yanılıyorsam, kendisinden peşin peşin özür dilerim. Cemal Güzel'in"Kaynakça"sının biraz daha güncelleştirilmişini de Cem İleri'nin kitabında bulmak mümkündür: Yazının da Yırtılıverdiği Yer. Bir Bilge Karasu Okuması.[2] Öte yandan, internet ortamında da Hacettepe Üniversitesi Felsefe Bölümü'nün web sayfasında bir"Bilge Karasu Kaynakçası" yer almaktadır.[3] Söz konusu kaynakçalar hazırlanırken, yer verilen kaynakların tamamının (ya da tama yakınının) görüldüğü/elle tutulduğu düşünülmemektedir. Bu nedenle de, ilerde sadece çevirilerle ilgili olarak değinilecek olan birtakım eksiklikler, daha da önemlisi biri tarafından yapılan ve diğerleri tarafından da yinelenen hatalar da bulunmaktadır.[4] Elinizdeki çalışmanın öncekilere göre"özgün" olduğunu düşündüğüm yanlarından biri de budur: Burada yer alan bütün metinler tek tek görülmüştür. Daha önce de belirtildiği üzere,"iz sürme süreci", ister istemez, yayımlanmış çevirilerle sınırlanma durumunda kalmıştır. Bir başka sınırlama daha söz konusudur: Bilge Karasu'nun"çeviren" olarak adının yer almadığı çeviriler. Özellikle Akis, Forum vb. süreli yayınlarda Bilge Karasu'nun yaptığı ama imzasını atmadığı birtakım çeviriler olduğu yazılanlardan anlaşılmaktadır. Bu iki sınırlama dışında, belki biraz iddialı olacak ama, Bilge Karasu imzasını taşıyan şiir çevirilerinin neredeyse tamamına ulaşıldığı ve kapsandığı düşünülmektedir. Cümledeki"neredeyse", ne olur ne olmaz diye konmuş bir"ihtiyat payı"dır. Yerli ve yabancı birçok yazarın ölümünden yıllarca sonra yazdıklarının ortaya çıka(rıla)bildiği göz önüne alınacak olursa, böyle bir"ihtiyat payı"nın hoş görülmesi gerekmektedir. Bilge Karasu'nun sıkça yazılarını/çevirilerini yayımlayan süreli yayınların yanı sıra, hiç akla gelmeyecek süreli yayınlarda da ürünlerinin zaman içinde ortaya çıkması hiç de şaşırtıcı olmayacaktır. Önce de değinildiği üzere, çevirinin, yapılmış olduğu"özgün metin" ile ilişkilendirilmesinde farklı iki boyut söz konusu olmuştur. Birincisi, bütün çevirilerin yapıldığı özgün metinlere ulaşılmış ve gerek metin içinde, gerek kaynakçada gerekli ilişkiler kurulmuştur. İkincisi, Enis Batur'un yapmış olduğu öneri doğrultusunda"iki/çok dilli" bir metin ortaya çıkartabilmek amacıyla, çevirinin yapıldığı dildeki özgün metinlerle birlikte verilmiştir. "Çeviren: Bilge Karasu", genellikle 1950'li yılların ilk yarısında süreli yayınlarda görünür olmuştur. 1930'da doğduğu düşünülürse, 23 yaşında Lorca'dan yaptığı şiir çevirileriyle zamanın edebiyatla ilgili süreli yayınlarının önde gelenlerinden Seçilmiş Hikâyeler Dergisi'nde (SHD)[5] adını görmeye/göstermeye başlamıştır.[6] 1995'te öldüğü, ulaşılabilen son çevirisinin de Argos'ta (Aralık 1990) yayımlandığı düşünülecek olursa, 42 yıllık bir"serüven"dir söz konusu olan. Şöyle düşünmek yanıltıcı olmayacaktır: Bilge Karasu, 1953 yılında, Federico Garcia Lorca'nın"Toplu Yapıtları"nı (Obras Completas de Federico Garcia Lorca) okumakta ve hoşuna giden şiirleri de çevirmektedir. Böylece Lorca'nın şiirleri birbiri peşi sıra Seçilmiş Hikâyeler Dergisi'nde"çeviren: Bilge Karasu" notuyla yayımlanmaya başlamıştır: İlk çevirdiği olmayabilir; ama ilk yayımlanan"Uykuda Gezenin Türküsü"dür. Seçilmiş Hikâyeler Dergisi, başta çizdiği"sadece öykü yayınlama" çizgisinden daha geniş bir yelpazeye dönüşürken 1957'de adını da Dost'a çevirmiştir. Yenilik'i, Yeditepe'yi, Yücel'i de unutmamak gerekir; elbette Türk Dili'ni de... Öte yandan, Demokrat Parti'nin giderek vaat ettiği demokrasiden uzaklaşma eğilimleri göstermesi karşısında yayınlanmaya başlanan Forum ve Akis de 1950'li yılların siyaset ağırlıklı olan ama sanat ve kültür yazılarına da yer ayıran süreli yayınları olmuştur. Bunlara, belki de"siyaset" ile"sanat ve kültür"ün arasında bir yerlerde konumlanan, önceleri"sanat ve kültür"e, zamanla da"siyaset"e ağırlık veren Pazar Postası'nı da eklemek gerekmektedir. Vatan gazetesinin yayınladığı Vatan'ın San'at Yaprağı7[7] da eklendiğinde, 1950'li yıllarda Bilge Karasu'nun çevirilerinin yer aldığı süreli yayınlar büyük ölçüde tamamlanmış olmaktadır. Önce Federico Garcia Lorca'nın, İspanyolcadan çevirdiği dört şiiri, 1953 yılı içinde Seçilmiş Hikâyeler Dergisi'nde yayımlanırlar:"Uykuda Gezenin Türküsü","Kayıt Düşürün","Lola Kız","Nişanlanma". Araya Yeditepe'de yayımlanan"Uzanmış Bir Kadına Kaside" sıkışır. Forum ile birlikte Bilge Karasu'nun çevirileri de şiir, öykü ve romandan eleştiriye, sanat tarihine, felsefeye, bilime doğru bir evrilme gösterecek, bu eğilim 1960'lı yıllarda daha da belirginleşecek, özellikle ilk"göz ağrısı" olan şiir çevirilerine neredeyse hiç rastlanmayacaktır. Bilge Karasu'nun"şiir çevirileri"nin yedi şairden yaptığı çevirilerle sınırlı kaldığı görülmekle birlikte, birer şiirini çevirdiği Gustavo Adolfo Bécquer, Shakespeare, T. S. Eliot, Balachandra Rajan ile Srinivas Rayaprol, hatta birkaç şiirini çevirmiş olduğu Ezra Pound da bir yana bırakılacak olursa, şiir çevirmeye ayırdığı zamanın, verdiği emeğin büyük bölümünün Federico Garcia Lorca üzerinde yoğunlaştığı açıktır. Gerçi, 1950'li yılların edebiyatla ilgili süreli yayınları tarandığında, o yıllarda Lorca'nın şiirlerine"özel" bir ilgi olduğu da gözlemlenmektedir; Lorca çevirilerinin altında birçok tanınmış imzaya rastlamak olasıdır.[8] Aynı gözlem, bir ölçüde, Ezra Pound ile T. S. Eliot için de geçerlidir. Öte yandan, Shakespeare bir yana bırakıldığında, Becquer, Rajan ve Rayaprol'un o yıllarda, hatta şimdi de, Türkiye'de yeterince tanındıklarını söylemek olası değildir.[9] Notlar [1] Cemal Güzel,"Bilge Karasu Kaynakçası", Anadolu Sanat Dergisi (Özel Sayı) – Bilge Karasu İçin, Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi, Eskişehir, 1996, s. 153-65. Ancak bu Kaynakça'ya temel olan bilgilerin 1974'te Bilge Karasu tarafından hazırlanmış olduğunu da Enis Batur'un şu satırları göstermektedir:"Bilge Karasu 1974'te, kendi eliyle hazırladığı bir 'kaynakça' vermişti bana; başkalarında da bulunduğunu sandığım bu belgeyi ekte yayınlıyorum..." Enis Batur,"Karasu'nun on ikinci kitabı ve ötesi", Virgül, Mart 2001, sayı 39, s. 30-31.Metne dön. [2] Metis, İstanbul, Ekim 2007."Bilge Karasu Kaynakçası", s. 257-66 arasında,"çeviriler" s. 263-66.Metne dön. [3] Bkz. http://www.felsefe.hacettepe.edu.tr/b_karasu/cevirileri.htm; son erişim: 20 Şubat 2013. Kişisel çabaların sonucunda ortaya çıkan ürünlerde hatayı, eksiği, yanlışı bir ölçüde anlıyorum da, bir üniversitenin web sitesinde hatalar, eksikler, yanlışlar gördüğümde bir gerekçe bulmakta doğrusu epey zorlanıyorum. Örnek: Bilge Karasu'nun Machiavelli'den yaptığı çevirinin adı"Fransa Tarihi" değil,"Floransa Tarihi"dir. Örnek: William Faulkner'den Bilge Karasu'nun çevirdiği belirtilen"Kör Nokta"nın Seçilmiş Hikâyeler Dergisi'nin belirtilen sayısında yayımlandığı doğrudur; küçük bir farkla: Öykü William Faulkner'in değildir, Bilge Karasu da öykünün çevirmeni değil yazarıdır. Hadi, web sitesi hazırlanırken söz konusu süreli yayına bakılmadı, diyelim. Ancak en azından dört-beş yıldır güncellenmediği de açıktır. Nereden mi belli: Bkz. Susanlar (haz. Serdar Soydan, Metis, İstanbul, 2008, s. 53-59).Metne dön. [4] Örneğin,"15. ölüm yıldönümü nedeniyle Bilge Karasu'nun edebiyatını tanıtmayı amaçlayan..." bir yazıda yer alan şu satırlar, aradan iki yıl geçtikten sonra bir başkası tarafından hiç sorgulanmadan yinelenebilmektedir:"...Türkçe, Bilge Karasu'nun tutkusudur diyebiliriz. Yedi-sekiz yabancı dile hâkimdir, George Eliot'i İngilizceden, Lorca'yı İspanyolcadan, Robert-Grillet'yi Fransızcadan çevirmiştir. Hatta çevirdikleri arasında Çinceden atasözleri bile vardır..." (bkz. Semiha Şentürk,"Kitapsız, kedisiz ve onsuz 15 yıl BİLGE KARASU", http://kitap.milliyet.com.tr/kitapsiz-kedisiz-ve-onsuz-15-yil-bilge-karasu/kitap/haberdetay/20.07.2010/1266164/default.htm; erişim tarihi: 9 Şubat 2013 ve Hakan Atila,"Türk edebiyatı on yedi yıldır 'Bilge'siz...", 14 Temmuz 2012, http://metrosfer.com/turk-edebiyati-on-yedi-yildir-bilgesiz: erişim tarihi: 9 Şubat 2013).
Birinci alıntıda"iki yanlış" bulunmaktadır. Birincisi –ve iki yıl sonra bir başkası tarafından yinelenmiş olanı– Bilge Karasu'nun George Eliot'tan [bir şey] çevirmiş olduğudur. Büyük bir olasılıkla, T. S. Eliot ile George Eliot karıştırılmış olmalıdır. İkinci"yanlış" ise,"efsane" olan birçok yazarın başına geldiği üzere,"efsane" çevresinde küçük küçük başka efsaneler yaratılmasıdır. Bilge Karasu'nun birçok yabancı dil bildiğine kuşku yoktur; ama bildiği yabancı diller arasında Çincenin bulunduğu konusunda hiçbir bilgi, hatta ipucu bile bulunmamaktadır. Çin atasözlerini çevirmiş olması Çince bildiğini gösteren bir kanıt değildir. Söz konusu metin İngilizceden çevrilmiştir; üstelik hangi kitap olduğunun ipucunu metnin başına koyduğu açıklamada vermiş, Çince bilmediğini de özellikle vurgulamıştır. Nitekim Turan Erol,"ikinci dilden çeviri" konusundaki sorumuza verdiği yazılı yanıtta şöyle demektedir:"[Kaynak dilden çeviri] Bilge'nin çeviride genel olarak prensibiydi. Çeviriyi orijinal dilinden yapmayı yeğlerdi. Kafka söz konusu olunca çok hassastı. Ne var ki, kendisi Eski Çin Atasözleri'ni ve Büyük Büyücü'yü aktarmalı bir dilden çevirdiyse de bu durum o dillerin, İngilizce, Fransızca, Almanca, İtalyanca, İspanyolca gibi merkez Avrupa dillerinin dışında olmasının yarattığı bir zorunluluktu. Dolaylı çeviriye mecbur kalmış olabilir..."Metne dön. [5] Salim Şengil (1913 Selanik - 2005 İstanbul), 1947 yılında sadece öykü yayımlamak üzere bir süreli yayın çıkarmaya başlamıştır: Seçilmiş Hikâyeler Dergisi (SHD). Zamanla öykünün yanı sıra şiire de sayfalarında yer veren SHD, yayınını Temmuz 1957'ye kadar sürdürmüş, bu on yıllık süre içinde,"birinci seri" adı altında 47,"ikinci/yeni seri" adı altında da 66 sayı olmak üzere toplam 113 sayı yayınlanmıştır. Ürünleri sürekli yayımlananlar arasında Attila İlhan'dan Erdal Öz'e, Muzaffer Erdost'tan Orhan Kemal'e kadar birçok imzaya rastlanır. SHD ile ilgili olarak bkz. Nuran Özlük,"Seçilmiş Hikâyeler Dergisinin Tanıtımı, Türk Edebiyatına Katkısı ve Sistematik İndeksi", Turkish Studies, Cilt 6/2, Bahar 2011, s. 725-818 ve Salim Şengil, Anılarda Kalan Portreler, İstanbul: Cem, 1991.Metne dön. [6] "Bilge, Türk yazım dünyasında adını ilk kez çevirileri ile duyurdu. Yabancı dil bilgisi gerek bildiği dillerin sayısı, gerek o dillerin kimine hâkimiyeti açısından çevresindeki herkesten daha iyi olduğu bilindiğinden, bu arkadaşları arasında kimseyi şaşırtmadı. Ama o, ilk çevirisi ile bile, Türkçeyi kullanma ile dikkati çekti..." Bkz. İffet Aslan,"Bende Yaşayan Bilge", Anadolu Sanat Dergisi, a.g.s., s. 5-16 içinde, s. 9.Metne dön. [7] Vatan gazetesi, 26 Temmuz 1953'ten başlayarak, her Pazar,"Pazar İlavesi"nin içinde"Vatan'ın San'at Yaprağı" adı altında edebiyata ve sanata iki sayfa ayırır."Hazırlayanlar", Tunç Yalman, Oktay Akbal, Şakir Eczacıbaşı, Özcan Ergüder ve Özer Esen olarak yer alır alttaki küçük"künye"de. "Yaprak", 17 Ocak 1954'ten sonra"Sayfa"ya döner:"Vatan'ın Sanat Sayfası"dır artık adı ve iki sayfa bir sayfaya inmiştir. 26 Haziran 1955'de"Yaprak","Sayfa" gibi"bağımsızlık" anlatan nitelemelerin yerini"Sanat ve Edebiyat" alır; kapladığı alan da sayfanın yaklaşık üçte ikisine inmiş, sayfanın gerisini"Tarzan" ele geçirmiştir."Tarzan" zamanla yanına"Hoş Memo"yu da alır ve"San'at Yaprağı"ndan"Sanat Sayfası"na, oradan da"Sanat ve Edebiyat"a geçen bir"serüven" noktalanmış olur.Metne dön. [8] Lorca, aynı şiirin değişik kişiler tarafından yapılan çevirilerinin karşılaştırılması için elverişli bir kaynak oluşturmaktadır.Metne dön. [9] Gustavo Adolfo Becquer'in şiirlerinin çevirileri 2000'li yılların başında kitaplaşmıştır (Karanlık Köşedeki Arp. Rimalar, çev. Ayşe Nihal Akbulut, İstanbul: Alkım Kitabevi, 2004; Kafiyeler, İstanbul: Multilingual Yabancı Dil Yayınları, 2006. Ayrıca bkz. forum.tabut.net/topic/82865-gustavo-adolfo-becquer: Erişim tarihi: 4 Mayıs 2013). Balachandra Rajan ise, şiirlerinden çok Emperyalizmin 7 Rengi (Elizabeth Sauer ile birlikte, çev. Eda Özgül, İstanbul: Küre, 2006) adlı kitabı ile bilinmektedir.Metne dön. |