Füsun Akatlı, “Hayatı edebiyatla sınamak”, Milliyet Kitap Eki, 9 Nisan 2007
Nurdan Gürbilek, ilki 1992’de yayımlanan altı kitabıyla Türk deneme edebiyatına yepyeni bir soluk getiren bir yazar. Bu kitaplarında yer alan her denemesinde bilgi ve birikimini, gelişmiş ve incelmiş bir edebiyat beğenisi ile yoğurarak değerli bir emek sergiliyor. Benimsediği yordam, seçtiği yazarları ve eserleri kavramsal çerçeveler içinde değerlendirerek, okuruna farklı perspektiflerden sunmak. Tabii yazarların ve eserlerin seçiminde de, tema seçiminde de karşılıklı bir birbirini belirleme söz konusu.
Söz gelimi, Ev Ödevi’nde tema; çocukluk, çocukluğun yaşandığı, içinde büyünen ev. Yazarlar ise; Oğuz Atay, Lâtife Tekin, Tezer Özlü, Bilge Karasu. Yer Değiştiren Gölge’de tema; okurun, okuduğu metinle ilişkisinde keşfettiği içsel dünyasına ait imgeler. Seçilen yazarlar; Tanpınar, Oğuz Atay, Bilge Karasu, Yusuf Atılgan. Kötü Çocuk Türk ve "Kör Ayna Kayıp Şark", edebiyatın sınırlarından dışa açılımla irdelenen belli sorunsallar ve sonra tekrar edebiyata ‘sığınma’ rotasını izliyor. Bütün bu söylenenlerin anlamlı bir bütüne yerleştirilebilmesi için, elbette Nurdan Gürbilek’in her türlü özetlemeyi açığa düşürecek kapsamlı düşünce çabasının izini sürmek gerek. Benim istediğim, sadece, edebiyatımızda hak ettiği ilgiye bir türlü kavuşamamış olan deneme türünün, son dönemdeki en yetkin yazarlarından biri ile tanışmamış olanlara habercilik etmek.
Gürbilek’in denemelerinde her zaman kuramsal bir arka plan bulunmakta. Ancak, meselesi, kuramlara tanıklıklar aramak değil. Tam da olması gerektiği gibi, kuramsal bakışı ona, ele aldığı yapıtı sistemli bir biçimde çözümleme olanağı sağlıyor. Asıl derdi ise, gönül verdiği besbelli olan edebiyata, seçtiği yazarlar ve eserler aracılığıyla özgün katkılarda bulunmak.
Nurdan Gürbilek Mağdurun Dili’nde; ezilme, horlanma, küçük düşme, haksızlığa uğrama, dışlanma gibi 'mağduriyet' başlığı altında toplanabilecek durumlarla edebiyatın ilişkisini irdeliyor. Oğuz Atay, Dostoyevski, Yusuf Atılgan ve Cemil Meriç gibi yazarların mağdur olma durumunu dil-içi bir olguya dönüştürme ve yazınsal kılma pratiğini mercek altına alıyor. Mağdurun Dili, Gürbilek’in edebiyattan bir felsefe, felsefeden bir edebiyat kılavuzu olarak nasıl yararlandığına yetkin bir örnek.
Hayata bakışı zenginleştirmek
“Kavramsal düşünce önemlidir; ama kavramların bazen taşlaştığını, kavramaya aday oldukları içerikleri anlatmak şöyle dursun, anlatılmalarının önünde bir engele dönüştüğünü biliyoruz” diyor yazar ve ekliyor: “Belki en çok bu yüzden, yaşantının sarsıcı içeriğinin unutulmasına razı olmadığı için önemlidir güçlü edebiyat.” Bu cümleler bize, Gürbilek’in kitaplarını okumakla, edebiyatı hayatımıza katarken ıskalamış olabileceklerimizi geri kazanabileceğimizi müjdeliyor. Edebiyat sevdalılarının, edebiyata neden sevdalandıklarını merak etmez misiniz? Edebiyat okumalarınızı sıradan bir deneyim olmanın ötesine sürükleyerek hayatınızı ve hayata, insana bakışınızı yepyeni ve dopdolu anlamlarla zenginleştirmelerine imkân vermek istemez misiniz?
Bir örnek: ‘Mağduriyet’, mağdur nedenle mağdur olan arasındaki yaşanmış bir ilişkinin ötesinde ötesine geçerek, her iki tarafı nasıl birer ‘kişi’ olarak biçimlendirir ve hayata ne tarzda konumlar? Bunu Nurdan Gürbilek’in seçtiği örnekler üzerinden düşünmeye başlayıp kendi okuma serüvenleriniz içerisinde iz sürebilirsiniz. Sonra artık, ‘gadr etme’, eziyet, zulüm, mazlum, zalim, ‘ego’, onur ve bunların türevi olabilecek pek çok ilişkili kavram hakkında, “Mağdurun Dili”ni okumadan önceki düşüncelerinizin cılız ve dayanıksız kaldığını teslim etmeye sıra gelecektir.
Kavramsal analizi edebiyat tadıyla birarada sunmak, sık rastlanan bir tutum değildir deneme edebiyatında. Nurdan Gürbilek edebiyatın hakkını yemeyen, düşünsel yönü güçlü bir denemeci. Türk edebiyatının seçkin yapıtlarına tuttuğu ışık, okumayı boyutlandırıyor.