| ISBN13 978-975-342-602-2 | 13x19,5 cm, 232 s. |
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et | | Orhan Tüleylioğlu, “Vatansız ve kimliksiz kalmak istiyorum”, Milliyet Sanat, Nisan 2007 Doğmuş Olmanın Sakıncası, Burukluk, Tarih ve Ütopya, Çürümenin Kitabı adlı yapıtlarıyla ülkemizde tanınan ve çok sevilen Cioran, kendisiyle yapılmış söyleşileri bir araya getiren Ezeli Mağlup adlı kitapla yeniden aramızda. Fransızca yazan Rumen deneme yazarı ve ahlakçısı Emil Michel Cioran 8 Nisan 1911'de Rasinari'de (Romanya) doğdu. On yedi yaşında Bükreş Üniversitesi Felsefe Bölümü'ne girdi. Lisansını Bergson üzerine hazırladığı bir tezle aldı. 1937'de Bükreş Fransız Enstitüsü'nden bir burs alarak Paris'e gitti ve oraya yerleşti. 1995 yılında Alzheimer hastalığından öldü. Yazılarında edebiyata, yaşama, Tanrı’ya saldıran Cioran, yaşamı boyunca her istediğini söylemekten çekinmedi. O, göz açmak için yazan bir marjinaldi; “Eğer yazmamış olsaydım, katil olabilirdim.” diyordu. Yaşamın olumsuz tarafını en baştan beri sezinledi ve hissetti; her şeyin boş olduğunu söyledi. Can sıkıntısının ıstırabını tepeden tırnağa çekti. Cioran, şamar atar gibi yazdı. Hiddet ve tutkuyla, hayata küfretmek için, kendine küfretmek için yazdı. Hiçbir zaman okuru düşünmedi. İçsel olarak paramparça bir halde ve hayat görüşüne zıt olan büyük bir gerginlik içinde yaşamak zorunda kaldı. Çünkü kendi dışında bir çıkış yoktu. Hayat hakkında karanlık bir anlayışı olmasına rağmen, varoluş için büyük bir tutku besledi. Anlama inanmadı, şaşırtıcıydı. Yazılarını derinlemesine karamsar, ama aynı zamanda neşeli ve iğneleyici bir mizahla kaleme aldı. Görüşleri korkutucu olduğu kadar güç vericiydi. Aklın sınırlarına kadar gitti. Yazmak, onun için içsel bir kurtuluştu. Sonunda, “Bir köle gibi değil, özgür bir insan gibi yaşadım.” diyen Cioran şunları da ekleyecekti: “Benim kitap yazarkenki fikrim, birinin gözünü açmaktır, onu sopalamaktır. Bir kitap, her şeyi altüst etmelidir, her şeyi sorgulama konusu etmelidir. Okuru okumadan evvelki halinde bırakan bir kitap, başarısız bir kitaptır.” Cioran, bu kitapta sırlarını açıyor. Romanya’da, Karpat Dağları’ndaki çocukluğunu, aile hayatını, etkilendiği ve beslendiği kaynakları ve Paris’e gidişinin hikâyesini anlatıyor; Fransızca yazma, dil ve düşünce, din ve mistisizm, insanlık tarihi gibi konularla ilgili birbirinden ilginç görüşleriyle büyülüyor: “İnsanlık kötü bir yola girdi… Sonunda tek ve eşsiz bir metropol olacağız, küresel bir mezarlık. İnsan kendini çevreleyen her şeyi kirletiyor ve yozlaştırıyor; önümüzdeki elli yıl içinde kendisi de büyük bir yıkıma uğrayacak… Burada söylemek istediğim, insanın baştan beri lanetlenmiş olduğudur. Varlığında kırılmış bir şey vardır. İnsan tabiatı başlangıçtan beri gizli bir zaaf barındırıyordu. Bunun için insan özgürlüğün sadece yanılsamasına ulaşabilir, kendisine değil. Ama özgürlük yanılsaması da bir şeydir… İnsan, zamanında durmasını engelleyen bir içgüdü yüzünden yok olacaktır. İmkânsız diye bir şey olmadığına kanaat getirmiştir. İnsanın ilerlemesinin sınırsız olduğu fikri 18. ve 19. yüzyıllarda doğdu. Halbuki sınırlar var. Bütün nesiller sonunda bunu kabulleniyor, ama daima iş işten geçtikten sonra.” Cioran, sonsuz ilerleme fikrinin kötülüğünden uzun uzun söz ediyor, intihar üzerine sorulan soruları şöyle yanıtlıyor: “Ancak artık gülemediğin zaman kendini öldürmelisin. Fakat gülebildiğin müddetçe, daha bekleyebilirsin. Gülmek bir zaferdir; yaşam ve ölüm karşısında tek hakiki zaferdir.” Cioran, yaşamına sıkıntı tecrübesinin hükmettiğini söylüyor; yazılarında sık sık söz ettiği sıkıntı konusuna ilişkin görüşlerini ise şöyle açıklıyor: “Sıkıntı bir baş dönmesidir, ama sakin ve yeknesak bir baş dönmesidir; evrensel anlamsızlığın ortaya çıkışıdır; bu dünyada da öbür dünyada da bir şey yapılamayacağının, yapılmaması gerektiğinin, hayrete varan, ya da en üst basirete varan kesinliğidir; bize uyabilecek ya da bizi tatmin edebilecek hiçbir şey yoktur dünyada.” Ezeli Mağlup, bir düşünürün, yaşamı ezeli bir mağlubiyet gibi gören, her şeye karşı olan bir yazarın dünyasına davet ediyor bizi. |