| ISBN13 978-605-316-197-4 | 13x19,5 cm, 152 s. |
Liste fiyatı: 146.00 TL İndirimli fiyatı: 116.80 TL İndirim oranı: %20 {"value":146.0,"currency":"TRY","items":[{"item_id":"11410","item_name":"Zamana Düşüş","discount":29.20,"price":146.00,"quantity":1}]} |
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et Diğer kampanyalar için | |
|
| | Zamana Düşüş Özgün adı: La chute dans le temps Çeviri: Haldun Bayrı Yayıma Hazırlayan: Savaş Kılıç Kapak Resmi: Paul Klee Kapak Tasarımı: Emine Bora |
Kitabın Baskıları: | 1. Basım: Temmuz 2020 | 4. Basım: Mart 2024 |
"Başkaları zamana düşer; bense zamandan düştüm. Zamanın üzerinde yükselen ebediyetin yerini, onun aşağısında kalan öteki ebediyet alır; o kısır mıntıkada artık ancak tek bir arzu duyulur: Tekrar zamanla bütünleşmek, her ne pahasına olursa olsun ona yükselmek, yerleşilen bir yuva yanılsaması için ondan bir parseli sahiplenmek. Ama zaman kapalıdır, ama zaman erişilmezdir: Bu negatif ebediyet, bu kötü ebediyet de zamana nüfuz etmenin imkânsızlığından ibarettir zaten." Cioran insana, insanlığa, insan oluşa lanetler yağdırmaya devam ediyor. En başa dönüyor, çünkü ona göre hata en başa ait: İnsan yanlış ağacın, hayat ağacı yerine bilgi ağacının meyvesini yedi. Ebediyetten zamana düşüş, yani Tarih’i başlatan adım böyle atıldı. Kökleri çok eskiye uzanan bir felsefi geleneğin parçası olan Cioran, insanın varoluşunu küçümseyerek bütün “başarıları”na, “ilerleme”ye de eleştirel yaklaşıyor. Uygarlık eleştirisine girişiyor, ama amacı uygarlığın veya modernliğin foyasını meydana çıkarmaktan ibaret değil; asıl derdi insanın yanlışlığı. Acımasızca çalışıyor onun yumuşak karnına, yüzüne vuruyor kusurlarını. Başka türlü düşünme imkânını hatırlamamız için duruyor Cioran yanı başımızda, belki de karşımızda. | İÇİNDEKİLER |
Hayat Ağacı Uygarlaşmışın Portresi Kuşkucu ile Barbar İblis Kuşkucu mudur? Zafer Arzusu ve Dehşeti Hastalık Üzerine Korkuların En Eskisi Tolstoy Hakkında Bilgeliğin Tehlikeleri Zamandan Düşmek | OKUMA PARÇASI |
Hayat Ağacı, s. 11-13 İnsanın her saniye insan olduğunu hatırlaması iyi değil. Kendi üzerine eğilmek zaten kötü; saplantılı bir işgüzarlıkla türün üzerine eğilmek ise daha beter: İçebakıştaki keyfi sefilliklere nesnel bir zemin ve felsefi bir haklılık atfetmek bu. Benliğimizi ezip öğüttükçe, bir kaprise kurban olduğumuzu düşünmekten medet umarız; bütün benlikler bitmek bilmez bir geviş getirmenin merkezi haline gelir gelmez, bir dolambaç üzerinden kendi durumumuzdaki mahzurları umumileşmiş buluruz; kendi kazamız evren düzeyinde geçerli durum, kaide mertebesine erişir. Önce var olmanın ham gerçeğindeki anormalliği, sonra özgül durumumuzdakini idrak ederiz: İnsan olma şaşkınlığından önce, olma şaşkınlığı gelir. Mamafih şaşakaldıklarımızın ilk verisini halimizdeki uygunsuzluk oluşturuyor olmalı: İnsan olmak, sadece olmaktan daha az doğal. İçgüdüsel olarak hissederiz bunu; nesnelerin mutlu mesut uykusuyla özdeşleşmek için kendimizde... Devamını görmek için bkz. | |
|