ISBN13 978-975-342-561-2
13x19,5 cm, 80 s.
Liste fiyatı: 138.00 TL
İndirimli fiyatı: 110.40 TL
İndirim oranı: %20
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et
Birhan Keskin diğer kitapları
Kim Bağışlayacak Beni, 2005
Ba, 2005
Soğuk Kazı, 2010
Fakir Kene, 2016
AYIN ARMAĞANIAYIN ARMAĞANI
Diğer kampanyalar için
 
Y’ol
Kapak Tasarımı: Semih Sökmen
Kitabın Baskıları:
1. Basım: Nisan 2006
12. Basım: Mart 2024

Geçen yıl toplu şiirleri Kim Bağışlayacak Beni ve Ba kitaplarını yayımladığımız Birhan Keskin’in yeni şiir kitabı: Y’ol. Kitap iki bölümden oluşuyor. Kırk iki parçadan meydana gelen tek bir uzun şiir olan "Taş Parçaları", 17 Kasım 2005-11 Ocak 2006 arasında, "Eski Dünya" içinde yer alan şiirler ise, Mayıs-Ekim 2005 arasında yazılmış.

Keskin Ba ile bu yıl dokuzuncusu verilen Antalya Altın Portakal Şiir Ödünü’nün sahibi olmuştu.

İÇİNDEKİLER
taş parçaları
sunu
Taş Parçalari
eski dünya
Dallari Aralamak
Atlar
Taygam
Bu Mektup Sende Dursun
Kör Derinlik
Gölgede, Serin.
İki Olmak
Kuğunun Şikâyeti
İlhan İlhan..
Ankara 2
Kirmizi Şef
Vuslat Çayiri
İnsan
Öteki
OKUMA PARÇASI

sunu (ya da bir parça matematik), s. 10-11.

Her gün bir kez bu kitabın başına geçtim. Her gün bir kez dışarı çıktım kırık bir bulutla yürüdüm, her gün bir insana bakıp, yüzümü yere eğdim. Her gün bir gazeteye boş gözlerle baktım. Her gün birileri konuştu, onları dinliyor gibi yaptım. Her gün bir kez "neredeyim" diye sordum kendime. Her gün bir kuzey kışı indi içime. Her gün karşımda duran fotoğraflarına baktım. Bir kez öfkelendim her gün bir kez sordum kendime neden bu kadar bağlandın. Her gün adalet ve zalimlik üzerine düşündüm. Belki de her şey. Her gün bir barbar, bir medeni ile gezdim sokaklarda. Minareleri her gün sabaha ezan sesleriyle ben açtım. Her gün bir perdeyi aralamaya çalıştım. Her gün hiçbir şeyi anlamadığımı düşündüm, her gün her şeyi anladığımı düşündüm. Güvercinleri yolculadım. Her gün, günlere dayanamadığımı düşündüm. Kitapları alt alta dergileri kıvırarak yan yana dizdim. Ne idüğü belirsiz yerler benimle yürüdü. Gördüğüm her "cümle" bana bir bıçak gibi battı, anlamadım. Her gün bir taş parçası söktüm içimden. Her gün uyku beni koynuna alsın diye yalvardım. Her gün, gün bitiyor gece bitmiyor dedim. Her gün işlerin beni avutmadığını gördüm. Ayrılık günlerini sonradan niçin sisli bir perde gibi hatırlarız diye sordum. Öfkeni unutma dedim kendime her gün, unutursan düşersin dedim. Her gün en az bir saati ayakta durmaya, dimdik durmaya ayırdım. Her gün ömür sözcüğünü bir kez kalbimden geçirdim. Her gün ömür sözcüğü kömür gibi tınladı içimde. Her...

Devamını görmek için bkz.
ELEŞTİRİLER GÖRÜŞLER

Kemal Varol, “Ayrılık taşları”, Radikal Kitap Eki, 5 Mayıs 2006

Bir şairin sonraki kitaplarında mesele edineceği konu kimi zaman önceki şiirlerinin birinde saklı durur. Söylenmiş ama üzerinde fazla durulmamış, işaret edilmiş ama detaylandırılmamış, adeta geçiştirilmiş bir mesele ya da kavram, çok sonra o şairin ana sorunsalı olarak karşımıza çıkar. Ya da tam tersi, daha önce olumlu aktarım yapılan bir mesele, aynı şairin elinde önceki anlamını geride bırakarak çok sonra başka bir anlama evrilir.

Birhan Keskin'in 20 Lak Tablet kitabında yer alan 'Enstrümantal' adlı şiirde benzer bir durum var. Keskin, bu şiirinde "ve kalbim, anlamıyor/adalet yok, niye?" diye soruyordu. Sorulan bu soru çok sonra yeni kitabı Y'ol'un çıkış noktası olmuş adeta. Ancak, dikkatli okunduğunda yukarıdaki sorunun bir hayıflanmayla sorulduğu anlaşılacaktır. Şairin Y'ol kitabındaki 'adalet' meselesine yaklaşımı ise farklılık arz ediyor. Daha önceki hayıflanmalı duygu tonu yerini bu kez biraz daha sert bir tona bırakmış. Sorulan soru bu kez şöyle değişiyor çünkü: "Ey kimselere değişmediğim/Ayrılığın neden bunca ağır?//Hani adalet?" Dikkat edilirse alıntılanan ilk dizelerde soru 'niye' gibi bir kelime vasıtasıyla sorulurken, alıntılanan ikinci bölüm dizelerde 'hani' gibi daha sert bir kelime tercih edilmiş. Bu değişim iki kelimeyle sınırlı değil elbet.

Bir imge olarak taş

Bu dizeler Birhan Keskin'in Kim Bağışlayacak Beni ad...

Devamını görmek için bkz.

Mehmet H. Doğan, “Keskin 'ses'ler”, Milliyet Kitap Eki, Haziran 2006

Metis Yayınları, Altın Portakal'lı iki şairin şiir kitaplarını ardı ardına yayımladı geçen ay. Birhan Keskin'in Y'ol’u ile Yücel Kayıran'ın Çalgın’ı. Bu ay Y'ol’dan söz etmek istiyorum.

Yo'l’un 'bir sürü anlamda okunabil(eceğini)' söylüyor Keskin: "Düzünden okuyup 'yol' demek de mümkün. Y harfindeki apostrof sebebiyle 'yol'da bir çentik, ayrılık diye okumak da mümkün. Ol hecesini ayırdığım için 'ol' fiiline yapılan göndermeyi de okumak mümkün. Bence hepsine birden vuruyor. Özel okunuşu bana kalsın."

Bense Y'ol’un birinci bölümündeki "Taş Parçaları" şiirlerini bir çığlık olarak okudum baştan sona, birkaç kez. Hepsinde de, gözümün önünde siyah-beyaz bir Edvard Munch "Çığlık"ı vardı nedense. Giderek buna yine Munch'un "Madonna"sı da eklendi. "Çığlık"ta bütün o ıssızlığın içinden insana sesleniş var, duyulma isteği, umudu; yardım çağrısı, belirsiz bir kurtulma umudu... Ses, insan bedeninin şekliyle duyulabilen bir çığlığa dönüşmüş.

Yitik aşk öyküsü

"Taş Parçaları" bölümündeki 42 şiirdeyse, yalnızlığın, terk edilmişliğin içinden tek bir kişiye, sevgiliye sesleniş var: Öfkeli, nöbetler içinde, çılgın bir sesleniş, üstelik kurtuluş umudu da yok, kesin: "Ben kaybettiğime ağlayayım sen kaybettiğine ağla "

Durup durup yinelenen sözcüklerde; kimi zaman bir acıyı, kimi zaman bir öfkeyi, bir kafa tutmayı dile getiren ses yinelemelerinde...

Devamını görmek için bkz.

Metin Celal, "Y'ol'da Ol'mak", Cumhuriyet Kitap Eki, 29 Haziran 2006

Birhan Keskin, ilk şiirini Yeryüzü Konukları'nda yayınladığımız 1984'ten beri tanıdığım, sevdiğim, izlediğim bir şair. Bir şairde bulunmasını önemsediğim kendi sesini, kimliğini, söyleyişini daha ilk yıllarda buldu, korudu, geliştirdi. Lirik bir şiir söyleyişi var. Sanki kendi kendine mırıldanıyormuş gibi ama alttan alta müziği bulunan bir söyleyiş. İnsanın kendi kendiyle konuşsa tutturacağı türden. Usul usul... Yaşadıklarını, dertlerini, sorunlarını yakın bir arkadaşına anlatıyor sanki. Yaşanmış bir aşk, bitmiş bir ilişki, son noktası konmuş bir dostluk ardından duyulan sıkıntılarını paylaşma isteğiyle biriyle konuşmak... Bir monolog.

Y'ol. Birhan Keskin'in şiirde 22. yılında yayımlanmış yedinci kitabı. Şiir kitapları daha kapağından, adından başlayarak, iç sayfa düzeniyle, şiirlerinin sıralanışıyla bir albüm niteliğindedir. O parçaları tek tek de değerlendirebilirsiniz. Tüm parçalar birleşince de sanat eserini, şiir kitabını oluşturur. Bütündür. "Y'ol"unda bu biçimde hazırlanmış bir kitap olduğu daha kapağından anlaşılıyor. Kitabın adı üzerinde de düşünmeden duramıyorsunuz.

"Y'ol", hemen fark edilebileceği gibi çifte çağrışım yapmak amacında; hem "Yol" hem de "ol". Yolda olmanın, yolda kendini bulmak anlamında, ya da olgunlaşmak anlamında ol'manın çağrışımlarını yaptırıyor. Ama biraz kolay, alışılmış bir şey aynı zamanda. Bir addan birden çok anlam/ç...

Devamını görmek için bkz.

Kemal Varol, “Kusur, İroni ve Oyun”, Mesele Dergisi, Mart 2007

Kimi şiirler bir şairi yeterince anlamamıza imkân vermeyebilir. Dahası, aynı şiirler bir çeşit ara bölgede durdukları, genel yorumlara varmamıza engel olduklarından o şair için kapsayıcı yorumlarda bulunmamıza da mani olabilir. Açık söylemek gerekirse, bu şiirler o şairin belki de “en iyi” şiiri olarak da addedilmeyebilirler. Hem zaten, ne okurların, ne de eleştirmenlerin dikkatini çekmiştir sözü edilen ürünler. Dahası, başka şiirlerine gösterilen ilgi karşısında, şairi tarafından da ötelenmiş bir şiir olabilir bu türden şiirler. Öteki şiirlerle kısmen bir akrabalık gösterdiği halde, biraz ayrıksı, belki de başka bir yola çıkma niyetiyle yazılmış ama devamı getirilmemiş, üzerinde yeterince çalışılmamış intibasını yaratan, hadi açıkça söyleyelim artık, belki de bir parça “kusurlu”, onca iyi şiir dururken kitaba neden alındığı kestirilemeyen şiirlerdir sözünü ettiğim bu şiirler.

Birhan Keskin’in yedi kitabında bu türden şiirler olup olmadığını bütün şiirlerine göz gezdirdiğimizde daha iyi göreceğiz. Yalnız tam da burada, Birhan Keskin’in incelenme ve övülmeye değer onca “bakımlı” şiiri dururken, neden böyle bir arayışa girdiğimiz anlaşılmayabilir. Birhan Keskin’in, şiirden muradının ne olduğunu, şair tasarımının hangi anlamla kuşatıldığını, şiirlerine gösterilen haklı ilginin hangi sebeplere yaslandığını ben te...

Devamını görmek için bkz.

Halim Şafak, “Birhan Keskin’in ‘siyah bavulu’!”, Şiiri Özlüyorum Dergisi, sayı: 17, 20 Mayıs 2006unutmak için verdiğim bunca çabadan

geçtiğim bunca yıldan sonra

tam unutmaya alıştırmışken kendimi

artık unutmak istemediğimi fark ettim

-artık unutmak istemiyorum!

-artık unutmak istemiyorum!

Birhan Keskinİnsanın baştan beri bir anlam, kendi kadar yaşadığı dünyayı anlamlandırma sorunu var. Bu insanın varoluşu kadar yaşadığı hayata dönük bir durumdur. Açıkçası insan yaşadığı hayata her gün yeniden anlam/lar arıyor. Hayatın anlamını,yetmiyor dünyayı sorguluyor. Bu insanın yaşama zorluğu kadar da yaşama kolaylığıdır.

Bunu yaparken de insan kendine geçmişi/ni eksen alır. Geçmişse özgürlük olarak yaşadığı çocukluğudur. Çocukluksa insanın tek özgürlüğüdür. Hepimizin tek hatırladığı özgürlüğü çocukluğudur. Belirtilmiş korkunun dışında geçen “mutlu zaman”dır. Çocukluksa aynı zamanda insana dönük başka bir sorundur. Çünkü geçmişe dönme isteği bir biçimde bugünle bağları koparmanın yollarından biridir. Geçmiş ilgisi bugünden uzaklaşmaya yol açabilir. Kendimizi mistik ve arkaik bir dünyaya kapatabiliriz.

Dünyanın gidişatı karşısında geçen her günü de yaşanan bir özgürlük olarak alabiliriz ama yaşanan her yeni gün anlamın bir kez daha sorgulanmasını da dayatır. Buysa insanın geçmişten getirdiği özgürlüğe yönelik bir tehlikedir. Özgürlüğü yaşamanın, özgür olmanın önünde engeldir. Çünkü bu dünyada özgürlük ne yazık ki ve daha çok geçmişe ...

Devamını görmek için bkz.

Yıldırım Türker, “Birhan Keskin'in ‘Y’ol’u”, Radikal, 7 Mart 2009

Birhan Keskin’in şiiriyle yatıp kalkarım. Bir gün oturup bir başka şair için yazmıştım:

“Şu dünyada herkesin şairleri vardır. Kendisi bilmese dahi o şairler hep ona yazar. Bir gün keşfettiğinde o şair, ‘senin’ olur. Koynundan çıkmaz geceler boyu. Gündüzünü karıştırır. İkindini zehreder. Sabah onunla uyanırsın.”

Birhan Keskin, şiirin derin kuyularından bana yankılananlardandır.

Kıymetlimdir.

Onun şiirlerinden söz etmek için sanki ‘keder bilmi’ni hatmetmiş olmalı.

Bilgiyle, sezgiyle; insana verilmiş bütün lanetlerin toplamıyla helmelenmiş bir kederin şiiri, onunki.

Doğa karşısında, hayat karşısında alınmış büyük yenilginin kederi.

Hep inanmışımdır; şairleri konuşturmamak lazım. Ama ne diyelim, Keskin bir söyleşisinde elimizden tutmuş: “Genel olarak yeryüzünü ama özel olarak da insanı anlatan bir kitap bu. Bizim hallerimizi anlatan bir kitap. Öyle bir şey ki, bazen o dağın derinine, en dipteki, kor tutmuş haline, bazen de en tepedeki, doruktaki rüzgârlı ruha sahibiz. Her ikisi de bize ait. Tırtıl da, karınca da biziz.... Yeryüzü muhteşem bir yer ve insan bu yeryüzünde sonlu olduğunu biliyor. İnsanın en büyük trajedisi bence bu. Öleceğimizi biliyoruz ve bu müthiş bir keder. Ama dağ bunu bilmiyor, karınca bilmiyor. Bilmeden yaşıyorlar ve bu çok daha neşeli bir durum. İnsan bilincinin olmadığı bir hal hakikaten çok neşeli olmalı. En neşeli varoluş hali onlarınki. Bu...

Devamını görmek için bkz.

Önay Sözer, “Birhan Keskin’de aşkın ‘dünya’ hali”,Varlık, Ocak 2011

Bir şairin çağdaşı olmak, onunla aynı dünyayı paylaşmak, onun okuyucusu için bir varoluş deneyimi haline gelebiliyorsa bunun üzerinde ayrıca durmak gerekir. Birhan Keskin’in şiirlerini ilk okuyuşumdan başlayarak ben de böyle bir deneyimin içine girdim. Bu deneyime göre onun şiirlerinin güzel, etkileyici vs. olmalarının ötesinde (bu niteliklere birçok başka şiir de sahip olabilir) doğru şiirler olduğunu gördüm. Doğru şiir bence, bizi dünyadaki varoluşumuza açan, bize bu varoluşla ne yapabileceğimizi ve aynı zamanda günlerin fırtınası içinde ayakta kalabileceğimiz bir yer gösteren şiirdir. Bir şiir bizi bu anlamda yeniden dünyaya getirmiyorsa (“doğru” sözcüğü Türkçede “doğurmak”tan geliyor) ve giderek yazmaya, sanatçı olmasak bile, bundan böyle olmaya çağırmıyorsa onu unutmak gerekir. Tabii ki bu, kendi başına büyük ve aynı zamanda esnek olması gereken bir projedir, her durumda tıpkı tıpkısına yerine getirilmeyebilir. Ama işte yerine getirildiği bir örnek özellikle Keskin’in Y’ol adlı şiir kitabıdır. Aşağıda, söylediğim deneyimle ilgili olarak ortaya çıkan bir profili bu yapıttaki şiirlerin öz yapı ve kuruluşunda belirdiği gibi izlemek istiyorum.

Şiirin kendine-göndermesi

Keskin’in şiirinin yapısal bir özelliği şiir metninin kendine göndermede bulunmasıdır. Kendine-göndermeyi (auto-referentiality) yazdığı yazıların başlıca yaratıcı bir ilkesi haline getirmesiyle tanınan ...

Devamını görmek için bkz.
 
 

Kişisel Veri Politikası
Aydınlatma Metni
Üye Aydınlatma Metni
Çerez Politikası


Metis Yayıncılık Ltd. İpek Sokak No.5, 34433 Beyoğlu, İstanbul. Tel:212 2454696 Fax:212 2454519 e-posta:bilgi@metiskitap.com
© metiskitap.com 2025. Her hakkı saklıdır.

Site Üretimi ModusNova









İnternet sitemizi kullanırken deneyiminizi iyileştirmek için çerezlerden faydalanmaktayız. Detaylar için çerez politikamızı inceleyebilirsiniz.
X