Fethiye Çetin:
"Adım Seher değil, Heranuş"
G. Serpil Geçmen, Tempo Kitap, 18-25 Mayıs 2007
1915 yılındaki Ermeni tehcirinde annesinden alınır. Tehcirden sağ kurtulur Heranuş Gadaryan... Sağ kalır, ama bundan sonraki hayatını Heranuş olarak değil, Hüseyin Onbaşı'nın kızı Seher olarak geçirir. Kimi zaman 'besleme' diye çağrılır, kim izaman 'kılıç artığı' ya da 'dönme'... Hayatı boyunca her sıkıntıya göğüs geren Heranuş Gadaryan, yaşadıklarını yıllarca hep içinde saklar. Seher Hanım, torunu Avukat Fethiye Çetin'den, Amerika'daki gerçek ailesini bulmasını ister.
       Hikâye böyle başlıyor. Fethiye Çetin bildiklerinin yanlış olduğunu anlayınca şaşırır. Ama hikâyenin geri kalanını dinlediğinde kafasındaki soru işaretleri, bir yap bozun parçaları gibi birbirini tamamlar. Fethiye Çetin, anneannesinin vefatından sonra bu hikâyeyi kitaplaştırır. Bir 'mühtedi' torunu olduğunu anlatır. Metis Yayınları'ndan çıkan Anneannem adlı kitabın hikâyesini Fethiye Çetin'den dinledik.

Anneanneniz bunları ne zaman anlatmaya başladı?

Yirmili yaşlardaydım. O zamana kadar bu olaylar bizim yanımızda, aile içinde konuşulmuyordu. Anneannem ve dedemi teyze çocukları olarak biliyorduk. Anneannemi evlatlık alan aile, yeğenleriyle evlendirmiş. Bir anda bunların hiçbirinin doğru olmadığını öğreniyorsunuz.

Anlattığında yaşı iyice ilerlemişti. Neden o yaşa kadar bekledi?

İkinci kuşak biliyor. Ama sonrakiler bilmiyor. Onlara bu acı hatıraları anlatıp da, kafalarında olumsuz şeyler uyanmasın diye anlatmamış. Anneannem bunu açıkladığında, ailesini bulmamı istedi benden. O zaman Amerika çıktı ortaya. Çok şaşırdım. Sorular arka arkaya gelmeye başladı. Biraz da zorladım. Böylece anlatmaya başladı.

Öğrenmeden önce dikkatinizi çekmiş miydi? Kitapta anneanneniz size sürekli "Sen bizim tarafa benziyorsun," diyor.

Onların hiçbirinin farkında değildim. Öğrendikten sonra parçaları birleştirdim. Aslında yıllarca 'bizim taraf' dediği yerin 'geldiği taraf' olduğunu düşündüm. Anneannem bunları bana açıkladığında aşağı yukarı 75 yaşındaydı. Bunca yıl bir sürü bilgiyi saklamış. Demek ki bu kadın, o kadar yıl en azından altmış yıl hep içinden konuşmuş. Bu, beni çok etkiledi.

Bunları öğrendikten sonra kafanızdaki imaj değişti mi?

Tabii ki benim bir tarafım Türk, bir tarafım Ermeni. Ben bir melezim. Sadece olaylara ve tarihe daha farklı bakmamı sağladı bunlar. Böyle bakınca tarihteki acıların, bir ulusa mal edilemeyeceğini; bunun sorumlularının olduğunu düşündüm. O nedenle kolektif bir grubun tümünün düşman ya da kötü olarak nitelendirilmesine karşıyın. Öyküyü okuyanlar görecektir, mutlak iyiler veya mutlak kötüler yok. Örneğin anneannemi evlatlık edinen Onbaşı Hüseyin, ona çok şefkat göstermiş. Anneannem de onu çok seviyormuş. İki acılı insan omuz omuza vermiş ve ayakta kalmayı başarmışlar. Şu anda yürütülen söylemde 'Ermeniler' diyerek bütünü kapsayan düşmanlık söylemlerine de karşıyım.

Anneannenizin içinde öfke var mıydı?

Hiç telaffuz etmedi. Olayları yorumsuz anlattı. Anneannem beş vakit namaz kılardı. Çok dindardı. Ölünceye kadar hep Müslümanlığın gereklerini yerine getirdi. Bir gün ben korka korka "Anneanne; bu, Müslümanlığa sığar mı?" diye sordum. "Bu, hiçbir dine sığmaz," dedi. Başka hiçbir yorum yapmadı.

Ailesine nasıl ulaştınız?

Anneannem öldükten sonra Agos gazetesine bir ilan verdim. O ilan Fransa'da yayımlanan bir gazetede haber olmuş. Haberi okuyan bir din adamı, aynı zamanda anneannemlerin aynı köyden akrabalarıymış. Okuyunca, anneannemin Amerika'daki kız kardeşine ulaşmış. Onlar da bana ulaştılar.

Kitapla ilgili size gelen tepkiler nasıl?

Çok olumlu tepkiler aldım. Benim gibi torunlar bana ulaştı. Okuyan bir şekilde buluyor. Bu, çok yaygın zaten. Benim doğduğum yerde, bizim ailede, çevremizde de var.

Ailenin bir tarafının Ermeni olması, yetiştirilmenizde nasıl bir rol oynadı?

Maden'de Ermeni komşularımız vardı. Aramız çok iyiydi. Bir Ermeni komşumuzun kızıyla aynı sınıftaydık. Annem bana onun da din dersi alıp almadığını sordu bir gün. O zaman ben farkına vardım. Bu arkadaşımın dini farklıydı. Ama o da din dersinde kalkıp, 'bizim dinimiz, bizim peygamberimiz' diye Müslümanlığı anlatıyordu. O çocuğa haksızlık yapıldığına dair bir farkındalık yarattılar bende bu. Ailemden, farklılıklara karşı hoşgörü ve dostluğu öğrendim. Anneannemde de kuvvetli bir adalet duygusu vardı. Zannediyorum ondan bana geçti.

Elazığ'ın Maden ilçesinde doğdunuz. Anneannenizin bu olayları yaşadığı coğrafyada büyümüş olmak size neler hissettirdi?

Öğrendiğimde, Maden'den ayrılmıştık. Bütün bu acı olayları o coğrafyada yaşamış ve orada yaşamaya devam etti. Ne kadar güçlü bir kadınmış.

İnsan Hakları Yürütme Kurulu Üyeliği ve Azınlık Hakları Çalışma Grubu Sözcülüğü de yaptınız. Bu olaylardan, bunları yapmadan önce haberiniz oldu mu?

Evet. Azınlık hakları ile ilgilenmemin tabii ki etkisi var bunda.

Sizin 1915'te yaşananlara ilişkin tavrınız ne?

Benim tavrım kitapta da son derece net. Ben, yaşanan acıların bir başlıkta toplanması ve bu başlık üzerine kavga yürütülmesini asla tasvip etmiyorum. Bu kavga, acıları konuşmamızı engelliyor. Bu olaya insani yönden yaklaşıp insani açıdan bakabiliriz.

Tarih profesörü Justin McCarthy, "Yaşananlar soykırım değil, savaştı," dedi...

Bu konu konuşulmaya, tartışılmaya başlandı. Gayet olumlu bir şey bu.

24 Nisan, tehcirin 90. yıldönümü olarak kabul ediliyor. Bunun ABD kongresinden 'Ermeni Soykırımı Tasarısı' olarak geçme ihtimali var. Geçerse ne olur?

Yabancı ülke parlamentolarının bu konuda ve Türkiye'deki Ermenilere hiçbir yararı yok. Aksine zararı var. Biz işin insani tarafına bakalım. Amerika, "Bugüne kadar bizim istediklerimizi yaptın. Biz de senin suçunu örttük ama artık açacağız," diyor. Bu, çok ahlaksızca bir pazarlık.
Okuyabileceğiniz diğer Fethiye Çetin söyleşileri
▪ "Adlarını bile yazamadık"
Müjgân Halis, Pazar Sabah, 1 Kasım 2009
▪ "Anneanneden Torunlara"
Isabelle Kortian, Nouvelles d’Arménie Magazine No:158, 2010
▪ "Gerçek hakem halklar ve onların vicdanlarıdır."
Emre Terekli, Fatih Kızıltaş, Onur Aytaç, Bir+Bir, Ocak-Şubat 2014
▪ "Adı Seher değil Heranuş'tu"
Özkan Güven, Milliyet Pazar Eki, 26 Aralık 2004 Pazar
▪ "Bu toprakların öyküsü"
Ahu Erkıvanç Yıldız, Akşam, 20 Ocak 2005
▪ "Birlikte Ağlamadan Birlikte Gülemeyeceğiz"
Buket Aşçı, Vatan Kitap, 6 Nisan 2005
▪ "Hrant Dink, onlara suç dolu geçmişlerini hatırlatıyordu"
Murat Hocaoğlu, okuryazar.tv, Kasım 2013
▪ "Hrant’ın infaz kodu 80 85"
Cansu Çamlıbel, Hürriyet gazetesi, 21 Ocak 2014
 
 

Kişisel Veri Politikası
Aydınlatma Metni
Üye Aydınlatma Metni
Çerez Politikası


Metis Yayıncılık Ltd. İpek Sokak No.5, 34433 Beyoğlu, İstanbul. Tel:212 2454696 Fax:212 2454519 e-posta:bilgi@metiskitap.com
© metiskitap.com 2024. Her hakkı saklıdır.

Site Üretimi ModusNova









İnternet sitemizi kullanırken deneyiminizi iyileştirmek için çerezlerden faydalanmaktayız. Detaylar için çerez politikamızı inceleyebilirsiniz.
X