Fethiye Çetin:
"Adı Seher değil Heranuş'tu"
Özkan Güven, Milliyet Pazar Eki, 26 Aralık 2004 Pazar
Gusülhanede kadınlar, 95 yaşında ölen Seher'i yıkadı, hazırladı ve beklemeye başladı. Bir süre sonra bir erkek telaşla kadınların yanına gelip "Seher teyzenin annesiyle babasının adı nedir?" diye sordu. Kısa bir sessizliğin ardından "Babasının adı Hüseyin, annesinin adı Esma" cevabı geldi. Ama bu yanıt doğru değildi. Zaten torunu Fethiye Çetin de bunu orada yüksek sesle söyledi: "Onun annesinin adı Esma değil, İsguhi. Babası da Hüseyin değil, Hovannes!" Musalla taşında yatan Seher'in gerçek ismi ise Heranuş'tu. Tıpkı kocası gibi 5 vakit namaz kılan bir Ermeniydi. Torun Fethiye Çetin mezarlıktaki o olaydan sonra anneannesinin hayatını yazmaya karar verdi.
       Heranuş, Ergani'ye bağlı Palu'nun Habab köyünde dünyaya geldi. Heranuş'un yaşamını değiştirecek olay, 1913'te okula başladığı, babası ve amcasının çalışmak için Amerika'ya gittiği dönemde meydana gelmiş. Jandarma köyü basarak Gadaryan ailesinin de aralarında bulunduğu köylüleri bir yerde topladıktan sonra Palu'ya götürmüş. Sağ kalanlar köylerine dönmüş ama ikinci bir baskında sürgüne gönderilmişler. Yolda annesi Heranuş'u Hüseyin onbaşıya, diğer çocuğu Horen'i de Hıdır efendiye vermek zorunda kalmış. Onların artık yeni aileleri olmuş. Nüfus kayıtlarında Heranuş Seher, kardeşi Horen de Ahmet olarak yazılmış. Müslüman olmuşlar. 15 yaşındaki Seher, yeni ailesinin yakın akrabalarından 16 yaşındaki Fikri ile evlendirilmiş. İlk çocukları Mahmut dünyaya gelmiş. 1925'te erkek kardeşi Horen ve annesi, Halep'te buluştukları baba Hovannes ile birlikte Amerika'ya göç etmişler. Gadaryan çiftinin Amerika'da Margaret adlı çocukları dünyaya gelmiş...
       Heranuş sır gibi sakladığı geçmişini anlatmadan önce torunu Fethiye Çetin'den ABD'de yaşayan annesini bulmasını istedi. Çetin'in girişimleri sonuçsuz kaldı. Anneannesi 2000 yılında öldü. Ölüm ilanı Agos gazetesine verildi. Fransa'nın Haraç gazetesinde haber olan ilan sayesinde Çetin, Margaret teyzesini buldu.

Anneannenizin kimliği hakkında bilginiz yoktu, değil mi?

Biz üç kardeş habersiz büyüdük. Anneannem hep "Sen bizim tarafa benziyorsun" derdi. Bunu da takdir sözcükleri olarak kullandığını düşünürdüm. Sonra annem dahil birçok kişinin bu sırrı bildiğini öğrendim.

Neden anneanneniz geçmişini bu kadar zaman sonra anlatmak istedi?

Bana açıldığında 25-26 yaşlarındaydım. Anneannem belli ki çok düşündü bu konuyu. Zaten ilk isteği ailesini bulmaktı. Uzun süre bu çerçeve dışına çıkmadı. Ben gerçekten çok zorladım onu ve sonunda anlatmaya başladı. Anlatırken o travmayı yeniden yaşadığını fark ettim.

Karşınızdaki insan çok yaşlıydı. Olayları yanlış, eksik hatırlıyor olabilirdi.

Bunları anlatan anneannem olmasaydı biraz kuşkuyla karşılayabilirdim. Ama anneannemin inanılmaz bir hafızası vardı. Bana anlattıklarını not alıyordum. ABD'deki teyzemle buluştuğumda onların anlattıklarıyla birbirini tutan olaylar olduğunu gördüm. Çok acı çekiyordum. Duyduklarımı ilk günler kimselere söyleyemedim.

Öyküsünde sizi en çok ne etkiledi?

Anneannem bana bu öyküleri anlattıktan sonra geceleri gözümün önüne çocuklar geliyordu. Uykularım kaçıyordu. O yürüyüşte çocukların korkusu, korkudan büyümüş gözbebekleri... Yazarken gerçekten hem yazdım hem ağladım. Kitap bitti ve uykularım düzene girdi.

Kitapta anneanneniz gibi olanlar için "kılıç artığı" dendiğini yazmışsınız.

Anneanneme besleme de diyorlarmış. Zaten en çok ona alınmış. Ben "kılıç artığı"nı sonradan duydum. Ve gerçekten kanımın donduğunu hissettim.

O anlatırken birilerini suçluyor muydu?

Kesinlikle hiç kimseyi suçlamadı. Yorumsuz anlattı. Sadece bir kez "Anneanne bu Müslümanlığa sığar mı?" diye sordum, o da "Hiçbir dine sığmaz" dedi.

Bu olaylardan sonra kimliğinizle ilgili ne düşünüyorsunuz?

Bu büyük bir ailenin parçası olmak gibi bir şey. Çok ilginç ama kendimi herhangi bir yere ait olarak görmüyorum. Ne Amerikalı, ne Türk ne de Ermeni olarak görüyorum. Kendimi insan olarak görüyorum ve öyle hissediyorum.

Anneannenizin Amerika'daki kız kardeşiyle buluşmak nasıl bir duyguydu?

Ben Margaret teyzemin 80'inci doğum yılı hediyesi oldum. Giderken tedirgindim. Birbirimizi tanımıyorduk, dilimiz farklıydı. Farklı kültürdendik. Uçaktan indikten sonra ensemden itibaren sırılsıklam terlemiştim. Bana sarılıp ağlamasını hiç unutmayacağım. Bağıra bağıra ağladık. Margaret teyze elini başımın arkasına dokundu ve "İşte bu bizim ailemizin genetik özelliğidir. Bizim ailemizin başının arkası terler" dedi. O andan sonra kendimi çok rahat hissettim aralarında.
       "Anneannem öldükten sonra bu kitap benim için bir vasiyetti. Bunu dile getirmeliydim. Bu, yakın geçmişimizde ve yanı başımızda oldu. Bu yaranın üstü örtülüyor. Bizler, acılarımızla yüzleştiğimizde bir biçimde bunun üstesinden geleceğimizi düşünüyorum."
Okuyabileceğiniz diğer Fethiye Çetin söyleşileri
▪ "Adlarını bile yazamadık"
Müjgân Halis, Pazar Sabah, 1 Kasım 2009
▪ "Anneanneden Torunlara"
Isabelle Kortian, Nouvelles d’Arménie Magazine No:158, 2010
▪ "Adım Seher değil, Heranuş"
G. Serpil Geçmen, Tempo Kitap, 18-25 Mayıs 2007
▪ "Gerçek hakem halklar ve onların vicdanlarıdır."
Emre Terekli, Fatih Kızıltaş, Onur Aytaç, Bir+Bir, Ocak-Şubat 2014
▪ "Bu toprakların öyküsü"
Ahu Erkıvanç Yıldız, Akşam, 20 Ocak 2005
▪ "Birlikte Ağlamadan Birlikte Gülemeyeceğiz"
Buket Aşçı, Vatan Kitap, 6 Nisan 2005
▪ "Hrant Dink, onlara suç dolu geçmişlerini hatırlatıyordu"
Murat Hocaoğlu, okuryazar.tv, Kasım 2013
▪ "Hrant’ın infaz kodu 80 85"
Cansu Çamlıbel, Hürriyet gazetesi, 21 Ocak 2014
 
 

Kişisel Veri Politikası
Aydınlatma Metni
Üye Aydınlatma Metni
Çerez Politikası


Metis Yayıncılık Ltd. İpek Sokak No.5, 34433 Beyoğlu, İstanbul. Tel:212 2454696 Fax:212 2454519 e-posta:bilgi@metiskitap.com
© metiskitap.com 2024. Her hakkı saklıdır.

Site Üretimi ModusNova









İnternet sitemizi kullanırken deneyiminizi iyileştirmek için çerezlerden faydalanmaktayız. Detaylar için çerez politikamızı inceleyebilirsiniz.
X