ISBN13 978-975-342-503-2
13x19,5 cm, 208 s.
İçindekiler
Okuma Parçası
Eleştiriler Görüşler
BASKISI YOK
BASILACAK
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et
Aytekin Yılmaz diğer kitapları
Hapishaneden Öyküler, 2005
AYIN ARMAĞANIAYIN ARMAĞANI
Yücel Kayıran
Son Akşam Yemeği
1. Basım
Liste Fiyatı: 140.00 TL yerine armağan
Diğer kampanyalar için
 
Hazırlayanlar: Aytekin Yılmaz, Sezai Sarıoğlu
Hapishaneden Şiirler
Kapak Tasarımı: Emine Bora
Hazırlayan İsim: Aytekin Yılmaz, Sezai Sarıoğlu
Kitabın Baskıları:
1. Basım: Şubat 2005

1994-2004 yılları arasında hapishanelerde yazılan şiirler – Şairler arasında ilk kitabını yayımlamış, belli bir okura ulaşmış olanlar da var, duygu ve kavramlardan imgeye geçme sürecinde kendi sesini bulmaya çalışanlar da... Şiirler bir ortalama tutturma kaygısından ziyade özgün bir sese sahip olmaları ve ileriye dönük bir potansiyel barındırmaları dikkate alınarak seçildi.

"İçeriden gelen seslere kulak verme" çabası olarak adlandırılabilecek olan bu seçki, döneminin sosyal ve politik çerçevesini çizen, poetik bir belge olma iddiasını da taşıyor kuşkusuz.

İÇİNDEKİLER
Önsöz
Mithat Çelik
Gülsüm Alp
Hüseyin Kıran
Eylem Yolcu
Yalçın Hafçı
Fidan Yıldırım
Atılcan Saday
Sabriye Çiftçi
Şehmus Ay
Burcu Balıktaş
Kenan Yücel
F. Deniz Polattaş
Önder Birol Bıyık
Nergiz Gün Uzun
C. Hakkı Zariç
Gülazer Akın
Barış Yıldırım
Medine Yıldız
Vahit Çaloğlu
Yusuf Varol
Bülent Şamcı
Nur Gülüşüm Sedef
Tarkan Durgun
Özgür Tüzün
Diyadin Turhan
Ahmet Akgün
Haydar Demir
Enver Özkartal
Naif Bal
Binali Gençel
Elif Zuhal Bıkım
Cemal Odabaşı
D. Ali Özcandan
Murat Sincar
Rıza Yıldırım (Sicimoğlu)
Gökhan Kaya
Adem Tok
Barış Işık
M. Can Şahin
İlhan Çaloğlu
Özgür Gürbüz
Mehmet Artukoğlu
Hasan Koç
Yavuz Kardaşlar
Hakan Dursun
OKUMA PARÇASI

Önsöz, s. 7-12

"Hapishanede yazılan öykü ve şiir" konulu bir proje başlatmak, Türkiye gibi bir ülkede hiç de kolay değil. Hapishanelerindeki sorunlarla ünlü bir ülkede yaşayanlar, bu gerçeği yakıcı biçimde duyumsar ve anlar. Hapiste yazılmış şiir ve öykülerden oluşacak birer seçki-derleme yapmaya karar verdiğimizde, zor ama anlamlı bir işe kalkıştığımızı biliyorduk. Malum, Türkiye'nin son 20 yılı hapishaneler açısından hiç de iç açıcı değil. 12 Eylül 1980 darbesiyle başlayan bu süreç, 1990'lı yıllarda da devam etti, ediyor. 19 Aralık 2000'e gelindiğinde, hapishaneler açısından yeni bir döneme geçildi. F Tipi uygulamasıyla yeni bir süreç başladı. F Tipi operasyonları 117 tutuklunun ölümü ve yüzlerce tutuklunun yaralanmasıyla sonuçlandı.

Konu hapishane olunca, hiç de iç açıcı şeyler söyleyemiyoruz. Demokratik reformlarını yapamamış birçok ülkenin hapishanelerinde benzer sorunlar yaşandığı da bir gerçek. Ancak, Türkiye hapishaneleri söz konusu olduğunda, meselenin daha...

Devamını görmek için bkz.
ELEŞTİRİLER GÖRÜŞLER

Erkan Canan, "Tutsaklık, edebiyat ve bellek", Radikal Kitap Eki, 11 Mart 2005

'Hayata Dönüş Operasyonu', ardından gelen açlık grevi ve ölümlerle Türkiye gündemini işgal eden cezaevleri konusunu çoktandır unutmuştuk. Metis Yayınları tarafından yayımlanan Hapishane Öyküleri ve Hapishane Şiirleri adı altındaki toplama öykü ve şiirler, tutsaklık ve yaratı arasındaki ilişkiye vurgu yaparken, enformasyondan muzdarip 'dışarıdaki' belleğimizi, vicdanımızın sorgulayan gözleriyle karşı karşıya bırakıyor. Jean Genet'nin 'tüm kötü olayların, unutulmaması için hepsinin kayda geçirilmesi' düşüncesini hatırlatıp, bu anlamda bir bellek oluşturma çabasıyla.

Sıkıntının, yazarın yaratımı üzerindeki etkisi bilinen bir gerçek. Özellikle hapishanede çile çeken yazarların, bu sıkıntıyı, acıyı temel alan eserleri her zaman ilgi çekmiştir. Türkiye, hapishaneleriyle düşünüldüğünde bu anlamda en 'güzel' örneklerin verildiği ülkelerden biri. Buralardan hiç eksilmemiş ilham perile...

Devamını görmek için bkz.

Gülbahar Salık, “Hapishanede silinmiş kelimeler!”, Gündem, 2 Mart 2005

Kapatılmış hayatların, bulundukları ortama ve kendilerine dair, ama aynı zamanda anıları üzerinden dışarıya dair izler taşıyan, kuşatılmışlığın ortasında 'direnen insanı' anlatan iki seçki.

"Hapishaneden Öyküler" ve "Hapishaneden Şiirler" küçük ama anlamlı birer çaba. Tam da "tecridin kurumsallaşması"nın gündemde olduğu F Tipi Cezaevlerinin yaygınlaştığı, içerideki tutukluların "seslerini tümden susturmaya" yönelik gördüğü uygulamaların arttığı bir dönemde cezaevlerindeki insanların seslerini duyuruyor dışarıya. Operasyonlardan, ölümlerden, açlık grevlerinden; umutlardan, özlemlerden süzülüp gelen seslerini. Seçkilerde eserleri yer alan tutsakların yaş ortalaması 25 ile 30 arasında değişiyor. Yani bir çoğu 1980 darbesiyle ve savaşla büyümüş. Uykuları, dışarıdayken tank ve çatışma sesleriyle bölünmüş, içeride ise operasyon sesleriyle. Öykülerde ve şiirlerde bu dönemin izlerin...

Devamını görmek için bkz.

Çiğdem Mater, “Hapishanelerden Mektup Var...”, Bianet, 25 Mart 2005

Türkiye, biraz da özel koşulları gereği cezaevi edebiyatına yabancı olmayan bir ülke. 1930'lardan itibaren hâlâ Türk edebiyatının başyapıtı sayılan pek çok yazın ürünü bu ülkenin hapishanelerinde üretildi. Şimdilerde barlarda, konserlerde çakmaklar yakılarak söylenen “Aldırma Gönül” mesela, Sabahattin Âli'nin tiyatro oyunlarına konu olan Sinop cezaevinde yazdığı bir şiir... Nâzım Hikmet'in Bursa cezaevinde tutukluyken hem kendi şiirine, hem de Orhan Kemalgibi pek çoklarının edebiyatına yaptığı katkılar unutulur gibi değil. Hatta bir süre Bursa cezaevinde kalan Orhan Kemal'in aslında şiir yazmak istediği ama Hikmet tarafından romana ve öyküye yöneltildiği de yazarın oğlu tarafından anlatılır.

1980 askeri darbesi sonrasında, uzun yıllar süren ağır tecritin ardından elbet, darbe tutukluları da edebiyata merak saldı, dönemin önemli işleri şiirlerdi. Şimdilerde Türk edebiyatının orta yaş kuşağını oluştur...

Devamını görmek için bkz.

Ragıp Zarakolu, “Tırnakları İle Yazanlar”, 25 Mart 2005

Dün dolu bir gündü. BEKSAV’ın 10. yılı kutlandı. Zaman ne kadar hızla akıp gidiyor. Daha dün gibi. Son yıllarda BEKSAV Anadolu’da kendini çoğalttı. 12 Eylül sonrası kitlelerin kültürsüzleştirilmesi sonucu, bugün bu tür kurumlara büyük bir talep yaratıyor.

Diyarbakır da bunun en somut örneklerinden biri. Kültür kurumları açılıyor ve genç insanlardan büyük bir taleple karşılaşılıyor. Anadolu kültür Merkezi de olumlu işlevler kuran kurumlardan biri. Ve yetmiyor. Hemen ardından yenilerinin açılması gerekiyor.

Mezopotamya Kültür Merkezleri ne kavgalar verdi geçmişte. Ama iyi bir örnek de oluşturdular sonunda.

Ama na yazık ki, Anadolu’nun iç kesimlerinde kültürsüzleştirme kampanyasının etkileri hâlâ kırılamadı. Hâlâ dinci ve milliyetçi önyargıların ağır boğucu havası ile karşılaşıyorsunuz. Anadolu solu bence, bu coğrafyanın en sonuncu “gül kırımını” (bu imgeyi ozan Bedrettin Aykın’dan ödünç aldım) yaşadı 12 ...

Devamını görmek için bkz.

Sennur Sezer, “Dışarıda kırk günlük yerde yaprak kıpırdasa”, Evrensel Kültür, Nisan 2005

Hapishaneler ve hapislik üstüne en çok şiir yazılan, en çok türkü yakılan dilin bizim dilimiz olduğunu sanıyorum. (Reha İsvan, bana halkımızın hapishanelerle mahpuslukla iç içe yaşamasından doğduğuna inandığı bir ayrıntıyı söylemişti, “tahliye duası”) “Mapushane seni yapan kör olsun,” diye bir türkü vardır, bilirsiniz.Mapushane çeşmesinin yandan akışını, sevdalılığın mahpusluktan daha zor olduğunu anlatan türküyü de duymuşsunuzdur. Ayakları pranga kolları zincir olanların acılarını anlatan türküleriyse incir ağaçlarını gördükçe hatırlarsınız. Arkadaş Z. Özger’in türkü tadındaki şiirinin dizesi de sık sık takılabilir dilinize: “Oy mapusluk mapusluk...”

Yazarların (ve aydınların) yaşam öykülerinde, açılıp kapanan bir parantez gibi, doğal bir ayrıntıdır hapislik. (Hapse girmemiş olan yazarın/aydının küçümsendiği ayrıntısı biraz abartmadır ama galiba böyle bir dönem de yaşandı.) E...

Devamını görmek için bkz.

Yücel Kayıran, “Hapishanede Şiir”, Virgül, Mayıs 2005

Türk şiiri ortamında, hapishanede şiir yazan şairlere özel bir ilgi gösterilir. Hapishane ile hapishanede şiir yazanlar arasında poetik ve biyografik bir bağ kurulmaktadır sanki. Bu özel ilgiyle işaret edilen, hapishane ile şiir yazmak arasında nedensel bir ilişkinin olduğu değil kuşkusuz, ama vurgulanmak istenilen, daha çok söz konusu şairin politik duruşuna ilişkin varoluşsal samimiyet olsa gerek. İnandıkları fikirler veya hal ve durumlar uğruna uzun yıllar hapsedilmeyi, yaygın deyimle ‘hayatlarının mahvolmasını’ göze almış kişiler durmaktadır karşımızda. Hapishanede şiir yazan şaire gösterilen bu özel ilgi poetik ve ahlaki gücünü buradan alıyor sanırım. Çünkü, işte, şiir, ‘rol kesme’, ‘oynama’ ve ‘sahte olan’ denilen şeyin tam karşısında yer alan bir ruh durumuyla ilgilidir. Hapishanedeki şairlere, şiir yazmaya hapishanede başlayan şairlere özel bir ilgi gösterilmesinin poetik nedeni bu olsa gerek.

Tarihsel b...

Devamını görmek için bkz.

Sedat İmza, “Görülmüştür!”, Picus, Mayıs 2005

Dönem dönem aydınların uğrak yeri olan hapishaneler, Türkiye kültür hayatının mekan türleri arasındaki yerini aldı bile. Baylan Pastanesi, Küllük Kahvesi der gibi Bursa Cezaevi, Sinop Cezaevi diyoruz. 1994-2004 yılları arası hapishane tedrisinden geçen yeni bir kuşağın yazdıklarından oluşturulan bu seçkilerdeki şiir ve öyküler, “içeri”den gelen mektuplar olarak da okunabilir.

Hukuk sistemleri adil midir? Vicdanlarda işlenenleri dışarıda tutsak bile, geri kalan tüm suçları tespit edip yargıya intikal ettirecek çapta geniş ve güçlü bir kolluk kuvveti olan devlet yoktur. Kolluk kuvvetlerinden yargıya, oradan ceza infaz kurumlarına uzanan sürece, hiçbir zaman suçların tümünün cezalandırılmasını hedefleyen bir bütçe ayrılmaz. Öyleyse dünyadaki tüm kriminal vakalarda tespit-yargı-infaz süreçlerinde hangi denge gözetilir? Ekonomiklik mi? “Bu kadarına yetişebiliyoruz” mu?

Anlayış, cezaların en amansızı ve geri dönüşsüzü olan...

Devamını görmek için bkz.

Işıl Özgentürk, “Sıcak bir avluda”, Cumhuriyet 24 Nisan 2005

Elimde bir kitap var. Aytekin Yılmaz ve Sezai Sarıoğlu 'nun hazırladıkları, Metis Yayınları'ndan çıkan ''Hapishaneden Şiirler'' kitabı. Ülkemin bütün hapishanelerinden gelen gencecik şiirlerden oluşmuş. Kitabın yapraklarını çevirirken gözüm ister istemez şairlerin yaşlarına, kaç yaşında içeri girmiş ve kaç yıldır içerde olduklarına takılıyor. Hemen hepsi kızımdan ya bir yaş küçük ya bir yaş büyük. 7, 8, 9 yıldır içerdeler. En kötüsü, çoğu ölüm orucu sonucu edindikleri, ömür boyu sürecek hastalıklarıyla birlikte yaşamaya çalışıyor. Lanet olsun! İnat değil mi, ben de bu pazar günü onları güneşli bir avluya çıkarmaya karar verdim. Ama avlu küçük, ancak bir ikisi volta atabilir, olsun volta atanlar atmayanlara güneşin ve toprağın sıcaklığını, kokusunu anlatmanın bir yolunu mutlaka bulurlar.

Yalnızlık Şiirleri: Atılcan Saday / bozkırın ortasında/tam ortasında, alıç ağacı/yaşar/bir başına/susarak/dal...

Devamını görmek için bkz.
 
 

Kişisel Veri Politikası
Aydınlatma Metni
Üye Aydınlatma Metni
Çerez Politikası


Metis Yayıncılık Ltd. İpek Sokak No.5, 34433 Beyoğlu, İstanbul. Tel:212 2454696 Fax:212 2454519 e-posta:bilgi@metiskitap.com
© metiskitap.com 2024. Her hakkı saklıdır.

Site Üretimi ModusNova









İnternet sitemizi kullanırken deneyiminizi iyileştirmek için çerezlerden faydalanmaktayız. Detaylar için çerez politikamızı inceleyebilirsiniz.
X