Çiğdem Mater, “Hapishanelerden Mektup Var...”, Bianet, 25 Mart 2005
Türkiye, biraz da özel koşulları gereği cezaevi edebiyatına yabancı olmayan bir ülke. 1930'lardan itibaren hâlâ Türk edebiyatının başyapıtı sayılan pek çok yazın ürünü bu ülkenin hapishanelerinde üretildi. Şimdilerde barlarda, konserlerde çakmaklar yakılarak söylenen “Aldırma Gönül” mesela, Sabahattin Âli'nin tiyatro oyunlarına konu olan Sinop cezaevinde yazdığı bir şiir... Nâzım Hikmet'in Bursa cezaevinde tutukluyken hem kendi şiirine, hem de Orhan Kemalgibi pek çoklarının edebiyatına yaptığı katkılar unutulur gibi değil. Hatta bir süre Bursa cezaevinde kalan Orhan Kemal'in aslında şiir yazmak istediği ama Hikmet tarafından romana ve öyküye yöneltildiği de yazarın oğlu tarafından anlatılır.
1980 askeri darbesi sonrasında, uzun yıllar süren ağır tecritin ardından elbet, darbe tutukluları da edebiyata merak saldı, dönemin önemli işleri şiirlerdi. Şimdilerde Türk edebiyatının orta yaş kuşağını oluşturan o dönemin gençleri arasında Nevzat Çelik, Yılmaz Odabaşı, Halil İbrahim Özcan, Feride Çiçekoğlu gibi isimler hapishanede yazan, hatta bir bölümü hapishanede yazmaya başlayan edebiyatçılar. Hemen hepsinin ürünlerinde hapishane soğukluğunu ve dönemin izlerini bulmak mümkün.
Demem o ki, biraz ironik olsa da hapishaneler edebiyat üretimi açısından çok da fena sayılmaz Türkiye'de. İşte bugünlerde yayımlanan iki kitap da hapishanede üretilen edebiyatın 1990'lar ve 2000'lerdeki örneklerini içeriyor. Hapishaneden Şiirler ve Hapishaneden Öyküler.
Anadolu Kültür'ün Metis Yayınları ile ortaklaşa gerçekleştirdiği ve Avrupa Komisyonu ve Avrupa Kültür Vakfı'nın desteklediği “Cezaevi Duvarlarını Aşmak” projesinin birinci ayağı olan kitaplar, 1994-2004 yılları arasında cezaevinde olan ve olmaya devam eden 63 tutuklunun şiirleri ve öykülerinden oluşuyor.
Projeyle ilgili olarak Türkiye'nin dört bir yanındaki cezaevlerine yapılan çağrıda 250 tutuklu şiirlerini ve öykülerini göndermiş.
Sezai Sarıoğlu, Müge İplikçi ve Aytekin Yılmaz'dan oluşan editörler grubu gelen öykü ve şiirlerden 63 yazarın işlerini seçmiş ve ortaya iki antoloji çıkmış. 63 yazarın bazıları hapse girmeden önce de yazıyla uğraşıyormuş, bazıları hapishanede yazmaya başlamış, bazıları da projeyi duyunca "ben de yazabilirim" demiş ve ürünlerini göndermiş.
Hapishaneden Şiirler, 2000'li yılların şiir dilini gayet iyi yakalamış bir derleme. Gündemden, bilinenden, yaşanandan akılda kalanları içeriden gören bir dili var. Töre cinayetlerinden, Irak savaşına kadar bizim gündemimizde olan her şey "içerinin" de gündeminde aslen... Pek çoğu hayatının uzunca bir kısmını daha cezaevinde geçirecek, bazıları daha şimdiden tahliye olan şairler içeriden dışarının nasıl göründüğünü de dürüstçe aktarmayı başarıyor.
Hapishaneden Öyküler, hem hapishanelerin, hem hapishanede olanların haleti ruhiyesini sunarken, dışarıdaki hayatı da es geçmiyor, insanların küçük dünyalarını aktarmaktan çekinmiyor.
Seçkiler, projeyi öğrendiği andan itibaren destekleyen Uluslararası Ceza Sistemi Reformu Örgütü (PRI) kurucusu ve başkanı Ahmed Othmani'ye adamış. Tunus hapishanelerinde geçirdiği 10 yılın ardından yaşamını dünya hapishanelerindeki koşulların düzeltilmesine adayan Othmani 2004 Aralık ayında Tunus'ta bir trafik kazasında hayatını kaybetti.
İçeriden dışarının nasıl göründüğünü merak ediyorsanız, bu hafta sonu hapishaneden gelen mektupları okuyun, biraz hüzünlenin, biraz sinirlenin ama en çok ümitlenin...