ISBN13 978-975-342-503-2
13x19,5 cm, 208 s.
Yazar Hakkında
İçindekiler
Okuma Parçası
Eleştiriler Görüşler
Yazarın Metis Yayınları'ndaki
diğer kitapları
Hapishaneden Öyküler, 2005
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et
 

Ragıp Zarakolu, “Tırnakları İle Yazanlar”, 25 Mart 2005

Dün dolu bir gündü. BEKSAV’ın 10. yılı kutlandı. Zaman ne kadar hızla akıp gidiyor. Daha dün gibi. Son yıllarda BEKSAV Anadolu’da kendini çoğalttı. 12 Eylül sonrası kitlelerin kültürsüzleştirilmesi sonucu, bugün bu tür kurumlara büyük bir talep yaratıyor.

Diyarbakır da bunun en somut örneklerinden biri. Kültür kurumları açılıyor ve genç insanlardan büyük bir taleple karşılaşılıyor. Anadolu kültür Merkezi de olumlu işlevler kuran kurumlardan biri. Ve yetmiyor. Hemen ardından yenilerinin açılması gerekiyor.

Mezopotamya Kültür Merkezleri ne kavgalar verdi geçmişte. Ama iyi bir örnek de oluşturdular sonunda.

Ama na yazık ki, Anadolu’nun iç kesimlerinde kültürsüzleştirme kampanyasının etkileri hâlâ kırılamadı. Hâlâ dinci ve milliyetçi önyargıların ağır boğucu havası ile karşılaşıyorsunuz. Anadolu solu bence, bu coğrafyanın en sonuncu “gül kırımını” (bu imgeyi ozan Bedrettin Aykın’dan ödünç aldım) yaşadı 12 Eylül ile.

Son tehcir, son sürgün Anadolu solu idi.

Bu boğucu havayı, pıtrak başı gibi çoğaltılan sözde üniversitelerde de yaşıyorsunuz. Orada solun adı yok. Hegemonya kavgası ise, dinci ve milliyetçi gruplar arasında geçiyor. Buralardan hiçbir özgür düşüncenin, gerçek üniversal bir arayışın yükselmesi mümkün değil.

Biraz da kültür merkezlerine duyulan açlığın bir nedeni bu.

12 Eylül rejimi,en büyük kötülüğü Anadolu’ya yaptı. Buraları karanlığa mahkûm etti.

Buralardaki üniversite senatolarının ana görevi, eğitimin kalitesini, araştırmacı, sorgulayıcı bilim yaklaşımını geliştirmek değil, milliyetçi ideoloji temelinde, Ermeni sorunu, Kıbrıs sorunu gibi kangrenleşmiş konularda en katı, en bağnaz görüşleri, bir bildirge olarak yayınlamak sanki.

Fransız Senatosu, bir karar tasarısı mı yayınlar, yanıtını ya Sivas’tan, ya Erzurum’dan, yada başka birinden alır.

Tek yayın alanı ise, resmi ideolojik tavırları savunan, bunları kanıtlamaya çalışan metinlerdir.

Anadolu’nun, Karadeniz’in, Ege’nin, Trakya’nın, Kürt illerinin solcu çocukları 12 Eylül zindanlarında çürütülürken, onların direniş yöntemlerinden biri de sözcüklerle, dizelerle yanıt vermek oldu.

Türkiye’de zaten bir cezaevinde yazın geleneği vardı.

Şimdi yeni kuşaklar bu geleneğin, yeni arayışlarla sürdürücüsü olacaktı.

Dün, 90 sonrası cezaevi kuşağının şiirsel ve öyküsel ürünlerini toparlayan iki seçkinin sunum toplantısı vardı Bilgi Üniversitesi’nde.

Metis Yayınları, kaliteli bir basımla bu seçkileri yayınladığı için övgüye layık.

Son Cezaevi Şiirleri Antolojisi’ni yayınlayan Sorun Yayınları editörü Sırrı Öztürk’ün 1994 yılında hapsedildiğini, içeride kalp krizi geçirdiğini hatırlıyorum.

İlk antolojiyi ise 1986 yılında, rahmetli Lissy Schmidt ile hazırlamıştık. Adı “Tırnaklarımla Yazıyorum” idi. Lissy 1994 yılında Irak’ta Saddamcıların bir suıkastına kurban gitti. Antoloji Frankfurt’taki Zambon Verlag tarafından, Türkçe-Almanca iki dilli olarak yayınlanmıştı. Ayşe Hülya’nın şiirlerinin cezaevinden, küçüçük pelur kâğıtlarına karınca duası gibi yazılmış halde, gömlek içlerine dikilmiş vaziyette çıktığını hatırlıyorum şimdi.

Sevgili Ayşe Nur yine o dönemde, belalı “Yeni Sesler” dizisini başlattı. Ne yazık ki, bu dizi bizzat edebiyatçılarımız tarafından linç edildi. En son, Diyarbakır İHD Şubesinin hazırladığı “Kamber Ateş Nasılsın” adlı Hapisane öyküleri antolojisini yayınlayacaktı 1991 yılında.

Ben de, “Benjamin, Lukacs, Adorno çevirileri beklerken, Ayşe desteği fazla kaçırdı,” diye söylenip duran asabi filozof dostum, rahmetli Yılmaz Öner’i yatıştırmaya çalışıyordum.

Uluslararası PEN, her zamanki gibi cezaevindeki yazarları desteklemeye devam ediyor. O zamanda açlık grevindeki Nevzat Çelik’i desteklemek için gelen Danimarkalı ozan Nordbrandt’ı, Nevzat için düzenlenen dayanışma toplantısında konuşan sevgili Aziz Nesin’i hatırlıyorum.

Şu sıralarda Hollanda PEN’i de, şiirleri yüzünden hapse giren ozanlardan oluşan bir antolojinin yayımlanmasını sağladı sıcağı sıcağına.

Bana danıştıklarında, şiiri yüzünden hapse giren şair olarak Yaşar Miraç gelmişti aklıma. “Talipler Ağıdı” faşist çetelerin katlettiği bir öğretmene yakılan bir ağıttı.

Ve Yaşar Miraç, cuntanın özel emri ile tutuklandığı gibi, ona ödül veren Dil Kurumu da kapatılmış, ödül jürisi hakkında dava açılmış, ipler İslam-Türk sentezcilerinin eline teslim edilmişti. (Birilerinin “sabrının taştığı” zamanlardı. Şimdi de “sabrımızı taşırmayın” deyip, sokak saldırılarının işaret fişeğini attılar.)

O sıralarda kız arkadaşına Nâzım’ın şiirini verdiği için, Lise müdürlerince işkencecilere teslim edilen öğrencileri hatırlıyorum.

Ne yapalım burası böyle bir ülke.

Bilgi Üniversitesi’ndeki toplantıda, özgürlüğüne yeni kavuşan Önder Birol Bıyık’ın, Çözülüş Demleri adlı şiir kitabı değerli bir armağan oldu benim için. (Fidenti Kitaplığı yayınlamış). Akın’la birlikte “Özgürlük ve Sen” adlı şiiri seçtik sizler için:

“Bir tutam güneş sızıyor parmaklıklardan / feseleğen kokusu doluyor hücreme / yeller esiyor / yıllar esiyor / bense, pamuk şekere kanatlanan / çocuk gibiyim / özgürlüğü / ve / seni / düşündükçe...”

 
 

Kişisel Veri Politikası
Aydınlatma Metni
Üye Aydınlatma Metni
Çerez Politikası


Metis Yayıncılık Ltd. İpek Sokak No.5, 34433 Beyoğlu, İstanbul. Tel:212 2454696 Fax:212 2454519 e-posta:bilgi@metiskitap.com
© metiskitap.com 2024. Her hakkı saklıdır.

Site Üretimi ModusNova









İnternet sitemizi kullanırken deneyiminizi iyileştirmek için çerezlerden faydalanmaktayız. Detaylar için çerez politikamızı inceleyebilirsiniz.
X