| ISBN13 978-975-342-995-5 | 13x19,5 cm, 152 s. |
|
Vitrinde Yaşamak, 1992 | Yer Değiştiren Gölge, 1995 | Ev Ödevi, 1999 | Kötü Çocuk Türk, 2001 | Kör Ayna, Kayıp Şark, 2004 | Mağdurun Dili, 2008 | Benden Önce Bir Başkası, 2011 | İkinci Hayat, 2020 | Örme Biçimleri, 2023 |
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et | | Asuman Kafaoğlu-Büke, "Sessizin sesi", Radikal Kitap, 20 Şubat 2015 Bu yazıyı Tarsus-Mersin yolunda bindiği dolmuşta saldırıya uğrayan ve öldürülen Özgecan Aslan için yas tuttuğumuz gün yazıyorum. Elimdeki kitabın adı Sessizin Payı. Yazarı Nurdan Gürbilek, bir toplumda sesi kısıtlanan ve sessiz kalması için üstü örtülen, kapatılan, hatta öldürülen, sesi artık duyulmayanları anlatıyor. Sessizin Payı o sesi duymak üzere yola çıkan denemelerden oluşuyor. Sessizin payına el uzatmadan ve göz koymadan, yazı ile payını temsil etmeye çalışmanın ürünü. Kitabın aynı zamanda giriş bölümü olan ilk denemede yazar açık ve net söylüyor bunu: “İki sorunun eşliğinde yazıldı elinizdeki denemeler. Birincisi: Sessizin payına daima el konur. O el konulan payı geri alabilir mi yazı? İkincisi: Yazının da bir sessizi vardır. Sessizin payına bu kez kendisi el koymadan, oradan kendine bir miras çıkarmadan var olabilecek mi yazı?” Sessizin Payı altı denemeden oluşuyor. Çok farklı konuları, yazarları, eserleri ve düşünceleri ele alıyor fakat kitabın başlığındaki “pay” bütün denemeleri birleştiren unsur oluyor sanki. Herkesin payına adaletten, eşitlikten, zenginlikten ve doğadaki dağılımdan ne düşüyor? Eşit dağılımdan söz etmek mümkün mü bu dünyada? Nurdan Gürbilek Dostoyevski, Tolstoy, Walter Benjamin, Theodor Adorno, Orhan Kemal, Peyami Safa ve daha birçok yazarın eserleri üzerinden pay konusunu ele alıyor. Gürbilek Suç ve Ceza başlıklı denemede adaletten aldığımız pay üzerinde duruyor ve adaletin dağılımı konusunu Dostoyevski’nin Suç ve Ceza romanı temelinde analiz ediyor. Dostoyevski’nin kahramanı Raskolnikov, adaletin paradokslarını en net biçimde ortaya koyanların başında gelir. Onun sorguladığı şey, neden binlerce kişinin ölümüne neden olmuş bir general katil sayılmaz da, madalyalarla donatılır. Öldürmek suç ve dini açıdan günah sayılıyorsa, neden iki kadını öldüren yoksul bir Raskolnikov, Napoleon’dan daha suçlu sayılıyor. Burada “suç” kavramını çok dar bir alana sıkıştırmış olmuyor muyuz, diye sorar. Bu sorunun ardından ikinci bir düşünce daha ortaya atar Raskolnikov; “Yüce amaç uğruna da olsa, kan dökmeye kimsenin hakkı var mıdır?” Gürbilek bu denemesinde kendi meşruluğunu sorgulamayan bir yargı sisteminin ne denli adil olabileceğini, Raskolnikov’un sorularını mahkemeye taşıyan ünlü avukat ve düşünürler temelinde ele alıyor. Bir kişinin yargılanma sürecinde adalet sistemini sorgulayan, kopuş stratejisi olarak adlandırılan savunma yöntemini de bu bağlamda öğreniyoruz. Lyon kasabı lakabıyla tanınan Gestapo komutanı Klaus Barbie’nin savunması elbette ne Raskolnikov ne de Napoleon ile karşılaştırılacak bir durum değil, fakat yargı sistemini sorgulamaya başladığımızda, o sistemin temelindeki iktidarı ve onun meşruluğunu da sorgulamaya başlamak zorundayız. Örneğin Fransa’da bir Nazi komutanını yargılarken, benzer suçları Cezayir’de işleyen Fransızları görmezden gelmek mümkün olmamalı. Kopuş stratejisinin bir diğer uzantısı da, yargı sisteminin temelindeki iktidarın meşruluğunu sorgulamaktan geçmeli. Kapitalist toplumlar adaletle birlikte sömürgeci geçmişlerini de sorgulamak zorunda kalmalılar. Gürbilek konuyu bu noktada Kenan Evren ve 12 Eylül darbesi sonrasında adaletin nasıl işlediğine getiriyor. Barbie’nin davasında avukatının kullandığı kopuş stratejisini kullandığımızda bugün Kenan Evren’i yargılayanların, 12 Eylül’ün yarattığı koşullar sayesinde iktidar olduklarını görmezden gelemeyeceğimiz ortaya çıkıyor. Tür olarak deneme Deneme, okurun aktif olarak katıldığı ve düşünmeye yönlendirildiği bir yazı türüdür. Yazar kendi düşünsel yolculuğuna okuru dâhil eder. Argümanlar gelişirken bir yandan da okurun zihninde örnekler oluşur. Sessizin Payı tarih, edebiyat ve felsefeyi iç içe geçirerek düşünmemizi sağlıyor. Yazar her denemede karmaşık yapıda bir konuyu ele aldığı için, konuları bu kısa yazı içerisinde özetlemek çok zor, yine de ortak bir arayış hissediliyor denemelerin bütününde. Tür olarak analitik deneme olarak adlandırabileceğimiz bu metinlerde argümanlar tartışma formunda. Gürbilek, tarihsel gerçeklerle kurgusal dehayı birleştiren bir yöntem kullanıyor. Örneğin Tolstoy’un bir kahramanının merceğinden gerçeklere yeni bir açıdan bakmayı başarıyor. Amaç, Tolstoy’un kahramanını anlamak ve tanımak gibi görünürken, bakış açısını genişletip toplumsal ya da psikolojik bir gerçekle yüzleştiriyor okuru. Bir örnek üzerinden ya da bir roman kahramanı aracılığıyla bir davranış alışkanlığına dikkatimizi çekmesi ya da insanlığın zayıflığını göstermesi, denemeleri aynı zamanda öğretici kılan bir özellik. Bütün bu nedenlerle, bu kitabın sesinin duyulması çok önemli. Her şeyden önce zihnimizde yarattığı örnekler için ama bunun da ötesinde gündelik konularda bizi düşünmeye ittiği için. Sessizin Payı, öteye itilen, toplumsal olarak dışlanan, engellenen ve yok sayılan sessizlerin sesini taşıyor bize. Nurdan Gürbilek bunu en güzel başaran düşünürlerden biri. |