 | ISBN13 978-975-342-928-3 | 13x19,5 cm, 256 s. |
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et Diğer kampanyalar için |  |
|
| | Kâğıt Yolunda Küreselleşme Üstüne Küçük Elkitabı Özgün adı: Sur la route du papier Çeviri: Akın Terzi Yayıma Hazırlayan: Savaş Kılıç Kapak Tasarımı: Emine Bora |
Kitabın Baskıları: | 1. Basım: Kasım 2013 |
Parşömenin ilk kez Bergama'da yapıldığını biliyor muydunuz? Ya da Avrupalıların bugünkü anlamda kâğıt yapımını esir aldıkları iki Arap korsandan öğrendiklerini.. Kâğıt Yolunda, kâğıtlardan ve kitaplardan her zaman heyecan duymuş olanlar için benzersiz bir kitap. Basılı kitabın geleceği tartışıladursun, "Çocukken Tenten olmak isterdim, işte oldum," diyen, yorulmak bilmez bir gezgin, Erik Orsenna, bizi kâğıt yolunda zevkli bir dünya turuna çıkarıyor. Antik şehirlerde, ormanlarda, ırmak kenarlarında geçen bir hikâye bu: Doğuda Japonya ve Çin'den batıda Kanada'ya, kuzeyde Finlandiya ve İsveç'ten güneyde Brezilya'ya, otuz kadar ülkeyi dolaşıyor, kâğıdın geçmişteki ve bugünkü üretim merkezlerini bir bir ziyaret ediyor, kâğıtla ilgili her şeyi uzmanından dinliyoruz. Kitaplarıyla çok sayıda ödüle layık görülmüş bir küreselleşme iktisatçısı olan Orsenna, kâğıdın 2200 yıllık tarihini katederken bir yandan da kâğıt üretiminin teknoloji ve çevreyle ilişkisini anlatıyor, gezegenimizin bugününü ve muhtemel geleceğini anlamak isteyenler için çok zengin bir malzeme sunuyor. Kâğıt üretimindeki kaynakları, farklı yöntemleri, türleri, yeni teknolojileri ve kâğıdın kullanım alanlarını titiz ve tatlı dilli bir kalemden okuduğumuz Kâğıt Yolunda, yazarın daha önce yayınladığımız Pamuk Ülkelerine Yolculuk'u gibi, küreselleşme olgusunu dünya çapında üretilen ve dağıtılan tek bir ürünün oluşturduğu ağlar üzerinden aydınlatan, zevkle okunan bir röportaj.  | İÇİNDEKİLER |
Sunuş
Birinci Kısım Geçmişin Kâğıtları Bretanya'nın Ortasında Bir Çin Vahası • Plogonnec, Fransa Ticaret ve Hudut • Urumçi, Çin Geçmişin Cenneti • Turfan, Çin Duvarlarla Örülü Kütüphane • Dunhuang, Çin Arap Çağı • Semerkant, Özbekistan Marche ile Umbria'ya Övgü • Fabriano, İtalya Küçük Değirmen Sözlüğü • Avrupa Bürokrasi Paçavra Savaşı • Moernach, Fransa Bir Yükseliş Öyküsü • Vidalon-lès-Annonay, Fransa Mucidin Istırabı Yüce İnsanların Huzurunda • Fransa Milli Kütüphanesi, Paris, Fransa Yaşayan Efsaneler • Echizen, Japonya Kâğıdın Ebediyeti • Japonya Hiroşima • Japonya Eskilere Özen Göstermek • Louvre Müzesi, Paris, Fransa Kısa Bir Aile Portresi • Bretanya, Fransa
İkinci Kısım Günümüzün Kâğtları Kâğıdın Çocukları • Racastan, Hindistan Hikâye İhtiyacına Dair • Bollywood, Hindistan Kâğıdın Jeopolitiği I Paper Week • Montreal, Kanada Kütük Yüzdürücülere Saygı • Trois-Rivières, Kanada La Tuque • Kanada Yıldız Asansörü • Trois-Rivières, Kanada Soğuk Diyarlardan Gelen Kâğıt I • Svetogorsk, Rusya Soğuk Diyarlardan Gelen Kâğıt II • Östavall ve Gävle, İsveç Karacalardan Alınacak Hayat Dersi • Landes Ormanı, Fransa Yardakçı Çöp Kutuları • Le Blanc-Mesnil, La Courneuve, Fransa Postacılar, Çöpünü Ayıran Vatandaşlar, Araba Silecekleri ve Diş Macunu Tüpleri Kim Şu Eric? Kahve Makinesine Övgü • Grenoble, Fransa Sanatçılara Saygı I • Nanterre, Fransa Sanatçılara Saygı II • Crèvecœur, Fransa Cıvıl Cıvıl Renklerle Donatmak • Torres Novas, Portekiz Kâğıdın Jeopolitiği II Kanayan Yara • Sumatra, Endonezya 600 000 Hektar • Aracruz, Brezilya Okaliptüse Saygı ya da Yerleşik Düşünceler Kataloğu Katlama Ustalarına Saygı Renk Tüccarı • Paris, Fransa Borges, Horn Burnu, Jacques Attali ve Afrika Fikriyatı
Sonuç Kaynakça Teşekkürler
 | OKUMA PARÇASI |
Sunuş, s. 15-16. Bir gün ona hiç teşekkür etmediğimi fark ettim. Halbuki okumalarımı öncelikle ona borçluyum. Hem, okumuyor olsaydım, hiç okumamış olsaydım, halim nice olurdu? Altmış küsur senedir her sabah hikâyelerimi, bir elimde silgi, adım adım adeta onun sırtında taşıyorum. Hem, hikâyeler anlatmasaydım, hayatım nice olurdu? Ancak, çok geç kaldım. Ona hürmetlerimi sunmanın vakti geldi de geçiyor. Üstelik bir ayağının çukurda olduğu söyleniyor. Böylece yola koyuldum. Onun yoluna. Hey aziz kâğıt! Bitki liflerinin şu aziz halitası! ~ Adeta beni yolcu etmeye gelmiş gibi, bir hatıra canlandı zihnimde. Temmuz başlarında, iki aylığına Bretanya'ya giderken, dostlarımdan, yani kitaplarımdan ayrı düşecek olmam, o cânım Bréhat adasına tekrar kavuşacak olmanın verdiği mutluluğu alıp götürmüştü. Üç Silahşörler'i muşambaların arasına, resimli katalogları botların altına, birkaç çocuk kitabını da beşer kiloluk çilek ve elma reçeli ya da erik ve elma reçeli ya da şeftali ve elma reçeli (savaş sonrasının reçellerinde niçin hep elma vardı ki acaba?) kavanozlarının arasına çaktırmadan koymuştum koymasına... ama nafile; babam bunların hepsini ânında yakalayıp, odama geri göndermişti. "Yahu, sen ne sanıyorsun ki? Camdan bir bak bakalım. Kamyonum yok benim, altı üstü bir Renault." İşte o zaman, âdet olduğu üzere, annemin sesi girer... Devamını görmek için bkz. |  |
 | ELEŞTİRİLER GÖRÜŞLER |
Ahmet Cemal, " ‘Vahşi’ kitaplar ve kağıdın tarihi ", Sol Kitap Eki, 1 Ocak 2014 Hiç şöyle sorduğunuz oldu mu: Kâğıt bulunmasaydı eğer, ya da daha doğru sıralamayla, önce parşömen, ardından da kâğıt bulunmasaydı, ne olurdu? Örneğin ‘tarihimiz’ olur muydu? Veya ‘kültürümüz’ dediğimizde, ne anlardık? Ya ‘insanlığın belleği’? Çoğu kez hiç ağzımızdan ve elimizden düşürmediklerimizdir en ‘doğal’ saydıklarımız. Üstelik onları öylesine ‘doğal’ sayarız ki, bir tarihleri, bir geçmişleri olduğunu çoğu zaman aklımızın kenarından bile geçirmeyiz. 1947 Paris doğumlu, felsefe ve siyasal bilimler diplomalı Fransız araştırmacı Erik Orsenna, bu ‘en doğal’ları doğal saymayanlardan. O yüzden oturmuş, “Kâğıt Yolunda” başlığıyla kâğıdın kültür tarihini anlatan bir kitap yazmış. Kitabının başına bir de teşekkür koymuş. Kâğıda, evet, yanlış okumadınız, bildiğimiz kâğıda teşekkür ediyor. Bakın, şöyle demiş: “Bir gün, ona hiç teşekkür etmediğimi fark ettim. Halbuki okumalarımı öncelikle ona borçluyum. Hem, okumuyor olsaydım, hiç okumamış olsaydım, halim nice olurdu? Altmış küsur senedir her sabah hikâyelerimi, bir elimde silgi, adım adım onun sırtında taşıyorum. Hem, hikâyeler anlatmasaydım, hayatım nice olurdu? Ancak, çok geç kaldım. Ona hürmetlerimi sunmanın vakti geldi de geçiyor. Üstelik bir ayağının çukurda olduğu söyleniyor. Böylece yola koyuldum. Onun yoluna. Hey aziz kâğıt! Bitki liflerinin şu aziz halitası!” E... Devamını görmek için bkz. |  |
Ahmet Turan Alkan, "Kâğıdın peşinde: Kâtil kim", 7 Ocak 2014 Hey aziz kâğıt! Bitki liflerinin şu aziz halitası! Yazarı Erik Orsenna, kitabın adı Kâğıt Yolunda - Küreselleşme Üstüne Küçük Bir El Kitabı. Kâğıdını koklayınca taze mürekkebin kokusunu duyuyorsunuz. Açık konuşmak lâzımsa, isimdeki “küreselleşme” lafından bir miktar huylanmadım değil. “Yahu bu yazar küreselleşme filan derken entel-kuntel laflar edip keyfimi mi kaçıracak acaba?” diye işkillendim. Bitirdikten sonra bu önyargımdan bir miktar utandığımı söylersem iyi olacak. Kâğıdın yan tesirleri İzah edeyim bari; kâğıt, defter, kitap, gazete veya dergi emsali şeylerin dostu geçinen biri sıfatıyla şöyle bir vicdan aklamanın hepimizde mevcut olduğunu sanıyorum: “Kâğıt, evet ağaçtan yapılır ama kâğıt imal etmek için kesilen ağaç miktarı öyle aman aman bir şey değildir. Kâğıda duyduğumuz sevgi, esasında tehlikeli bir boyut taşımaz. Mesela hepimiz kurşunkalemleri severiz ve ağaçtan yapıldığını biliriz; kurşunkalem sevmenin, fiilen ağaç düşmanlığı manasına gelmediğini düşünürüz. Kâğıt muhabbeti de bize hep yan tesiri olmayan, katıksız ve masum bir duygu gibi görünür.” İşte kitabın adındaki “küreselleşme” faslı bize kâğıdın yan tesirlerini anlatıyor. Harıl harıl, ardını hiç düşünmeden, sanki “helva ve selva” gibi gökten indiriliyormuş gibi kâğıt tüketiyoruz; basın, ambalaj ve temizlik sektörünü besleyen milyonlarca ton kâğıt hamuru ise büyük oranda ... Devamını görmek için bkz. |  |
Ömer Erdem, "Çağdaş bir kâğıt seyahatnamesi", Radikal Kitap Eki, 27 Aralık 2013 Bir tür kâğıt düşüncesi tarihidir Kâğıt Yolunda. Bir kültürel gelecek konuşmasıyla baş başayız. Kâğıda ne olarak bakıyorsanız odur. Üşümüş birisi için vücuda sarıldığında maliyetsiz bir ısıtıcı olabilir. Manav için kese kâğıdı, bir şair için güzel tasarlanmış ve yazma şevki veren defter de olabilir. Ya da bir kalpazan için daha ötesi. İhtiyaçlar da belirler onun değerini. Kültür de. Çocukluğumda en merak ettiğim konulardan birisi, büyüklerin neden duvarlara kâğıt sıkıştırdıklarıydı. Yaşlı bir kadın yolda yürürken bir kâğıt parçası görse kendisinden beklenmeyecek bir çeviklikle hemen onu alır, bir şeyler mırıldanarak ya duvara ya da kuşağına sıkıştırırdı. Okuma yazması olmayan bu insanlar belli ki bir sebepten dolayı böyle davranıyorlardı. Erik Orsenna “kâğıt hafızanın müttefiki, eski zamanların emanetçisi” derken doğrudan bu tutumu da açıklar belki fakat, Müslüman toplumların kâğıtla kurdukları kutsal ilişkiyi açıklamak bakımından “kâğıt sadece bir idari ve ticari bir yönetim gereci değil, aynı zamanda her tür ilim irfanın ayrıcalıklı iletişim aracıdır” değerlendirmesi daha anlamlıdır. Bu açıklayıcı değerlendirişi gölgeleyecek olaylar her zaman olagelmiştir bizde. Geçen günlerde Milli Kütüphane deposundaki kitapların hurda niyetine satılması ilk örnek değil. Kâğıdın taşıdığı ve temsil ettiği değer farklı zamanlarda çelişik tutumlara maruz kalabiliy... Devamını görmek için bkz. |  |
Metin Celâl, "Erik Orsenna'dan Kâğıt Yolunda", Cumhuriyet Kitap Eki, 4 Şubat 2014 Erik Orsenna bir küreselleşme iktisatçısı, yazdığı kitap da küreselleşme olgusunu dünya çapında üretilen ve dağıtılan tek bir ürünün (kâğıdın) oluşturduğu ağlar üzerinden aydınlatmak amacında. Ama Orsenna’nın meslektaşlarından önemli bir farkı var. Erik Orsenna aynı zamanda edebiyatçı. Romanları, gezi notları yayımlanmış, tarih de diğer ilgi alanı. İktisatçı, tarihçi, romancı ve seyyah bir yazar. Kâğıt, “Küreselleşme Üstüne Küçük Elkitabı” alt başlığını taşıyor. “Bir gün ona hiç teşekkür etmediğimi fark ettim. Halbûki okumalarımı öncelikle ona borçluyum. Hem, okumuyor olsaydım, hiç okumamış olsaydım, halim nice olurdu? Altmış küsur senedir her sabah hikâyelerimi, bir elimde silgi, adım adım adeta onun sırtında taşıyorum. Hem, hikâyeler anlatmasaydım, hayatım nice olurdu? Ancak, çok geç kaldım. Ona hürmetlerimi sunmanın vakti geldi de geçiyor. Üstelik bir ayağının çukurda olduğu söyleniyor. Böylece yola koyuldum. Onun yoluna. Hey aziz kâğıt! Bitki liflerinin şu aziz halitası!” diye başlayan sunuş yazısını okumasaydım. Gittiği her yere 117 bin kitabını da götüren Abdul Kasım İsmail’in öyküsü ile sözüne devam etmeseydi kuşkusuz bu kitabı okumazdım ve çok şey kaybetmiş olurdum. Kâğıt Yolunda bildiğimiz iktisat kitaplarından değil. Küreselleşme ile ilgili olduğunu bilmeseniz iyi bir edebiyatçının gezi günlükleri diye okuyabileceğiniz bir yapıt. ... Devamını görmek için bkz. |  |
|