 | ISBN13 978-975-342-827-9 | 13x19,5 cm, 144 s. |
Liste fiyatı: 184.00 TL İndirimli fiyatı: 147.20 TL İndirim oranı: %20 {"value":184.0,"currency":"TRY","items":[{"item_id":"957","item_name":"Tehdit Mektupları","discount":36.80,"price":184.00,"quantity":1}]} |
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et Diğer kampanyalar için |  |
|
| | Tehdit Mektupları Kapak Tasarımı: Emine Bora |
Kitabın Baskıları: | 1. Basım: Ekim 2011 | 6. Basım: Nisan 2024 |
"Bana işkence etseler ne olurdum, neye dönüşürdüm bilmiyorum. En çok da bunları öğrenmemek için uzak durdum her şeyden. Vicdanımla hep bunun için boğuştum. Kendi özgürlüğüm için. Ama herkes özgür olmadan kimse özgür olamıyor. Bir yerde yaşayan bütün herkesin vicdanı rahat değilse, haksızlık ve mağduriyetin sıcak nefesi durmadan burunlara çarpıp mideleri bulandırıyorsa, mutluluk mümkün olmaz kimse için. Muafiyet de." Askeri darbenin ertesinde bir mahkeme salonunda başlayan Tehdit Mektupları'nda, adli bir dava eşliğinde mahkeme tutanaklarını, tehdit mektuplarını, sanığın günlüğünü, bir sevgiliye yazılmış mektupları ve gönderilmemiş başka bazı mektupları okuyoruz. Solun ideallerine sempati duyduğu halde "harekete" mesafeli duran ama silahlı örgüte yardım iddiasıyla yargılanan bir gencin, davaya bakan ülkücü bir savcının ve oğlunu kurtarmak için ümitsizce çırpındığı sırada bile darbe olduğunda huzur gelecek diye sevinen bir babanın farklı bakış açılarından o yılların Türkiyesi'ne bakıyoruz. Tehdit Mektupları hem kişinin vicdanını hem de toplumsal hareketlerin ve toplumun vicdanını konu alan bir roman... Yetkin dili ve kurgusuyla mektup-roman türünün başarılı bir örneği.  | OKUMA PARÇASI |
Açılış Bölümü, s. 7-13. Yaz kızım Karar Başkan: Hasan Balcı Üye: Sabahattin Gani Üye: Cavit Güçlü C. Savcısı: Yaşar İlkgün Kâtip: Fatma Şen Davacı: K. H. Müdahil: İSMET TÜZÜN/ Haydar Tüzün'den olma, Beykoz 23.9.1930 doğumlu. Bahattin Perver'in dayısının oğlu ve ortağı. Beykoz Mezarlık Sokak No.27'de oturur. Nalbur dükkânı işletir. Vekili: Av. Şevket Çoma Maktül: BAHATTİN PERVER/ Remzi ve Gülnihal'den olma, Beykoz 1.7.1932 doğumlu, Beykoz-merkez nüfusuna kayıtlı. Sanık: ÜLKÜ ÖNCÜ/ Şeyda ve Ertuğrul'dan olma, 5.3.1951 Ankara doğumlu. Ankara Bahçelievler nüfusuna kayıtlı. Bekâr, okur-yazar, savcılık yapar. Vekili: Av. Murat Solmaz Suç: Taammüden adam öldürmek Suç Tarihi: 9.5.1981 Nezaret Ta.: 10.5.1981 Tevkif Ta.: 12.5.1981 Karar Ta.: 15.2.1982 Tutuklu sanık Ülkü Öncü ve vekili Murat Solmaz geldi. Açık duruşmaya başlandı. Sanığa CMUK.un 135. maddesindeki yasal hakları hatırlatıldı. SANIK: Haklarımı biliyorum. Esasen vekilim de vardır dedi. İddianame ve ekleri okundu. Sanığa müsnet suç anlatıldı. MÜDAHİL: İSMET TÜZÜN ŞİKÂYET VE DELİLLERİ SORULDU: 10.5.1981 sabahı saat 9:15'te dükkâna geldim. Dükkân kapalı olduğu için şaşırdım çünkü genellikle Bahattin benden beş-on dakika erken gelip dükkânı açar. Dükkâna girdiğimde masanın üzerinde büyük bir zarf vardı. Zarfı açtığımda Bahattin'in elyazısıyla yazılmış bir mektup ve bir zarf daha buldum. Bu mektupları okuduktan sonra hemen Ba... Devamını görmek için bkz. |  |
 | ELEŞTİRİLER GÖRÜŞLER |
İrem Akıncı, “Babaların günahları”, Sabah Kitap Eki, 28 Ekim 2011 Aslı Biçen’i öncelikle nitelikli edebiyat eserlerinden yaptığı ustalıklı çevirileriyle tanıyoruz. Çok sayıda kitabı çeviren Biçen’in daha önce yayınlanmış iki romanı da var. Üçüncü romanı olan Tehdit Mektupları ise her şeyden önce ilginç kurgusuyla dikkat çekiyor. Kitabı ilk açtığınızda bir mahkeme tutanağıyla karşılaşıyorsunuz. Ardından tanıkların ifadeleri, mektuplar, günlük notları, başka mektuplar ve dava sonucu tutanağı şeklinde ilerliyor. Yani karşımızda alışılmış anlamda bir giriş-gelişme-sonuç, karakterlerin diyaloglarıyla ilerleyen bir öykü yok. Diyaloglar yerine farklı ‘sesler’ var. Bu öyküye konu olan her karakterin farklı ses tonunu yansıtan, farklı metin biçimleri var. Her ses sıra kendine geldiğinde konuşuyor ve bu gizemli hikâyenin sırlarını yavaş yavaş ortaya çıkarıyor. Her adım başında öğrendiğimiz yeni bir sırla da eksikler tamamlanıp, hikâyenin sonunda büyük bulmaca çözülmüş oluyor. İlk sayfadaki tutanaktan bir cinayet davasıyla karşı karşıya olduğunuzu öğreniyorsunuz. Orta yaşlı bir erkek, iddiaya göre evinde savcı bir genç kadın tarafından fare zehiriyle zehirlenerek öldürülmüştür. Davanın müdahil tarafı olan maktülün akrabası kişi de kadını suçlamakta, delil olarak da maktülün ölmeden önce kendisine bıraktığı mektuptaki tehdit iddialarını göstermektedir. Önce tehdit mektupları, ardından da tanıkların ifadeleri okunur. Ortaya ilk çıkan gerçek, makt... Devamını görmek için bkz. |  |
Mine Egbatan, “Tehdit Mektupları”, 30 Kasım 2011, okuryatar.com Çıt diye bitti roman. Bir roman çıt diye biter mi hiç? Sesi iliklerinde bile hissetmek. Çıt. Basit ama çok şey anlatan bir yansıma. Gerçek yaşamda karşılığı bir kalemin kırılmasına denk geliyor. Çıt. Ve roman bitiyor. Söz bitiyor, nefes kesiliyor. Benim için roman bundan sonra başladı, başa dönüp tekrar okuma arzusu, arka fonda o çıt sesi, bir baba, bir çocuk, bir sevgili, bir savcı. Sağım solum önüm arkam sobe. Vicdanları sobelemek… Adalet var mı? Varsa nerede? Ben neden göremiyorum, miyop olduğumdan mı yoksa adalet yalnızca bir yansıma mı? Özgürlük isterken yedi büyük günahtan birini mi işliyoruz? Lanetli özgürlük, sonun ölümle mi bitmeli hep? Hastaydı çocuk, insanca yaşamaktı isteği, özgürce, mücadeleden kaçıyor olsa bile, bedenini işkenceden korumak için, peki ya aklı, dünyanın derdi, vicdanının işkencesi? Babası yardım edebilirdi, oğulsuz bir yaşam onun çürüyüp yok olması demekti. Savcı, hasta çocuğun ablasıymış. Mektupları sakladı, öfkesinden mi yoksa karşı tarafta kaldığı için mi çocuk? Hak ettiği cezayı almalı baş kaldırıyorsa, öyle değil mi? Öldü çocuk, hastalıktan, dört duvar arasında, uçurtmaları göremeden, sevgilisini tekrar öpemeden, babasının hikâyesini dinleyemeden, özgür bir nefes alamadan öldü. Bardakta bulunan fare zehiri, babanın ölümü, savcı mı öldürdü çocuğun babasını? Alın işte size kanıt: Mektuplar. Mahkeme salonu, savcı erimiş bitmiş, haksız yere öle... Devamını görmek için bkz. |  |
Metin Celâl, “Okuduğum Kitaplar”, Cumhuriyet Kitap Eki, 24 Kasım 2011 “12 Eylül’ün romanı yazılmadı” diye yargı var. Bu yargı pek de sorgulanmadan kabul gördü. Sanırım bundan sonra ne yapsanız bunu değiştirmek pek mümkün olmayacak. Oysa son yıllarda ard arda 12 Eylül Darbesi sırasında yaşananların işlendiği romanlar yayımlanıyor. Üstelik bu romanları artık sadece o dönemi yaşamış, 57’liler diye tanımlanan kuşak değil daha genç kuşaklardan yazarlar da kaleme almaya başladı. Yani artık bu dönemin tanıklığı ile yetinilmiyor, bir edebiyat eserinde işlenecek önemde ve tabii trajiklikte kabul ediliyor. Aslı Biçen’in Tehdit Mektupları da son örneklerden. 12 Eylül darbesinin hemen ertesinde, 1981’de işlenen bir cinayetle ilgili bir mahkeme kararı ile başlıyor Tehdit Mektupları. İstanbul’da Beykoz’da nalburluk yapan Bahattin Perver zehirlenerek öldürülmüştür. Sanık, Ankara’da yaşayan bir kadın savcı olan Ülkü Öncü’dür. İlk bakışta Ülkü Öncü’nün bu yaşlı nalburu öldürmesi için bir sebep yoktur. Zaten, Ülkü Öncü de suçsuz olduğunda israrlıdır. Ama celseler ilerledikçe, mahkemeye sunulan tehdit mektupları, gönderilmiş ya da postalanmamış mektuplar, günlükler ve mahkeme tutanakları okundukça maktülle sanık arasındaki ilişki açığa çıkar ve romanın sonunda savcı Ülkü Öncü’nün bu yaşlı nalburu öldürmesi için birçok sebep olduğunu anlarız. Aslı Biçen, bu cinayeti ve yargılama sürecini eksene alarak 12 Eylül darbesini hazırlayan günlere ve darbe sonrasınd... Devamını görmek için bkz. |  |
Asuman Kafaoğlu-Büke, “Sır dolu mektuplar”, Radikal Kitap Eki, 25 Kasım 2011 Her şeyde olduğu gibi edebiyatta da moda akımları oluyor. Bazı kurgu türleri daha çok seviliyor, bazıları ise unutuluyor. Örneğin 18. yüzyılın sevilen kurgu türlerinden mektup-roman, günümüzde seyrek karşımıza çıkıyor. Neyse ki klasik türleri gündeme getiren yazarlar da var. Daha çok çevirileriyle tanıdığımız Aslı Biçen yeni romanı Tehdit Mektupları’nı, mektup-roman türünün geleneksel özelliklerini koruyarak yazmış. Mektup-roman, sadece form olarak değil, içerik açısından da ortak özelliklere sahiptir. Klasik mektup-romanlarda yer alan ortak özelliklerden biri, duygu sahtekârlığıdır. Yüz yüze söylenemeyen gerçekler, nesillerdir gizlenmiş aile sırları, büyük yalanlar, aşk ve pişmanlıklar, mektup-romanların ortak konuları olmuştur. Türün en ünlü eserlerinden Tehlikeli İlişkiler ve Clarissa, aşk ihanetleri ve ikiyüzlülüklerle doludur. Aslında bir sürü klasik roman en can alıcı noktasına mektupları yerleştirerek kişisel bir boyut kazandırır kendisine, aklıma ‘Savaş ve Barış’ gibi örnekler geliyor bu konuda. Karakterlerin kendi ağızlarından neler yaşadıklarını ve neler hissettikleri yakınlarına anlatmaları, konuyu adeta kişiselleştirir. Aslı Biçen de romanında mektupların gizemli gücünü kullanıyor ve buna bir de 1980’lerin gerilimli siyasi ortamını katıyor. Bozuk adalet sistemi Roman, 1982 yılında yazılmış, bir cinayet soruşturmasının mahkeme k... Devamını görmek için bkz. |  |
Bülent Usta, “Tehdit dolu tercihler”, Milliyet Kitap Eki, Ekim 2011 İnsanın bulunduğu koşullar içinde yaptığı tercihlerin, sadece kendisini değil, başkalarının yaşamlarını da etkilediğini biliyoruz. Özellikle Sartre, Camus gibi varoluşçu yazarlar bu meseleyi derinlemesine ele almışlardı yapıtlarında. Peki ya bu tercihler, bir komutanın ya da onlara bu emri verenlerin darbe yapıp yapmama kararı şeklinde yaşanırsa? 12 Eylül askeri darbesinin sonuçları malum. Sadece rakamlarla bile korkunç bir manzara karşımıza çıkıyor. Ama bu rakamlar, sadece sonuçlarla ilgili soğuk birer gerçeği gözümüzün önüne serer. O rakamların ardındaki bireysel trajedilere ise sadece edebiyat ve sanat ışık tutabilir ki, bunun örnekleri de gün geçtikçe çoğalıyor. Işte bugünlerde, Dickens, Faulkner, Cortazar, Fuentes, Rushdie, Durrell gibi yazarları dilimize kazandıran Aslı Biçen’nin, üçüncü romanı Tehdit Mektupları yayımlandı. Roman, 12 Eylül darbesini ve o darbeyle birlikte savrulan hayatların trajedisini ve o trajedilere bireysel tercihlerin etkisini, dava tutanakları, mektuplar ve günlükler aracılığıyla çok boyutlu bir biçimde ele alıyor. Tehdit Mektupları’nı, bir cinayet romanı olarak görmek mümkün. Çünkü roman, Bahattin Perver adlı birisinin gizemli bir biçimde öldürülmesi üzerine kurulu. Ama klasik cinayet romanlarında olduğu gibi, bu romanda cinayeti araştıran bir dediktif ya da benzeri bir anlatıcıyla karşılaşmıyoruz. Roman, mahkemeye intikal etmiş cinay... Devamını görmek için bkz. |  |
Karin Karakaşlı, “Burası hep mi böyle?”, Sabah Kitap Eki, 25 Kasım 2011 1980 darbesinde çocuktum daha. Siyaseti bir çocuğun hayvani iç güdüleriyle yaşadım. Büyük sözler, adlandırmalar, tanımlar yoktu ama korku vardı, onu çok iyi hatırlarım. Kalın perdelerin altından sızan, sokak aralarında bir silah ya da bomba niyetine patlayan, pencere önlerinde beklenen korku. Hep güzel abi ve ablaların siyah-bez fotoğrafları vardı gazetelerde, onların yüzünü okşardım bir de. Kim olduklarını düşünür, onlara hayalden hayatlar kurardım. Nasıl ve neden öldürüldüklerini öğrenmeme çok vardı daha. Aslı Biçen’in Tehdit Mektupları romanını okurken içimdeki küçük kız hortladı bir yerlerden. Askeri darbenin ertesinde hayatları ellerinden alınan gencecik insanları gördüm karşımda. Daldım gittim. Mektup-roman olarak kurguladığı kitabında bizi ODTÜ’li mühendislik öğrencisi Cihan’ın dünyasına buyur ediyor Aslı Biçen. Tek kelimeyle sevilesi bir oğlan; bana işte o kız çocuğu halimi anımsatan masumiyeti ile sıcacık mektuplar yazıyor Paris’te resim eğitimi alan sevgilisi Hale’ye. Kardeşi gibi sevdiği ev arkadaşı Ali, örgüte dahil; Cihansa sol görüşte ama harekete üye olmayan kendi halinde bir genç. Gel gör ki, devir herkesin üzerinden buldozer gibi geçen bir vahşete kurulu. Mahkeme tutanakları, babası Bahattin Perver’in gönderilmemiş mektupları, yine babaya yönelik tehdit mektupları, davaya bakan genç ülkücü savcının günlüğü, Cihan’ın silahlı örgüte yardım iddiasıy... Devamını görmek için bkz. |  |
Yekta Kopan, ''Korku nasıl bir şey sevgilim?'', filucusu.blogspot.com, 5 Kasım 2011 Aslı Biçen, Tehdit Mektupları’nda heybesi yüklü bir vicdan muhasebesine girişiyor. Askeri darbe sonrasında mahkeme tutanakları, gönderilmiş ve gönderilmemiş mektuplar, tehdit içeren pusulalar, günlük sayfaları üstünden hem dönemin toplumsal bir haritasını çizmeye hem de okuru bu haritanın içinde çarpıyla işaretlenmiş yerlere götürerek gizemi çözdürmeye çalışıyor. Yazarın amacı romanın daha başlarında açığa çıkardığı sırrın ardındaki ruh haline ışık düşürmek. Çünkü bu ışıkla birlikte o çok klişeleşmiş “kardeşi kardeşe kırdıran anarşi dönemi” söyleminin bir otopsisini yapabileceğimiz biliyor. Romanın bence en maharetli, dünya ve karakter kurmada en “eli rahat” bölümü “Cihan Perver’in Mektupları” bölümü. Cihan’ın sevgilisi Hale’ye yazdığı mektuplarda ‘ait olma-ait olamama’ çizgisinde gidip gelen bir izlek üstünden, güçlü ve akılda kalıcı bir karakterle tanışmış oluyoruz. Bölüm, mektup-roman anlatısı üstünden karakter yaratmanın püf noktalarını da içeriyor. Sadece babası tarafından değil, korunaklı bir dünyanın da dinamikleri tarafından sahiplenen ve bu nedenle de kendisini o dünyaya ait hissedemeyen Cihan, aslında sadece “harekete” değil, varoluşuna da mesafeli. Bu mesafe ruhsal olarak “hareketle” hesaplaşmada kendini gösterirken, fiziksel olarak da uzaklardaki Hale’ye duyulan aşkta karşılığını buluyor. Aslı Biçen, ait olma meselesini mesafe üstünden çözerken, ... Devamını görmek için bkz. |  |
Seval Şahin, "Kelimeleri Yaşamla Sınamak", Goethe Enstitüsü, 20 Kasım 2019 Aslı Biçen edebiyatında kelimeler birer tuğla gibidir. Bu tuğlalarla gözümüzün önünde inşa edilmekte olan bir inşaatın, metnin yavaş yavaş yükseldiğini sonra tam da o yükseldiği yerden birden nasıl çökmeye başladığını görürüz. Çünkü Biçen’in edebiyatının temel sorunlarından biri iktidardır. Muktedirliğin her tür hali, sevgililikte, kocalıkta, karılıkta, dostlukta ve tabii yöneticilikte, eserlerinin her tarafına sızar. Bu eserlerde, muktedirin rolünde kadınlar önemli bir paya sahiptir. Elime Tutun’da önce dilsiz sonra birden dili çözülen kadın, İnceldiği Yerden’de olağanüstü Jülide; yıllar sonra çıkıp gelen Saliha ve Cemal’in üvey kardeşi Cemile’nin kötücüllüğü. Bu üveylik ilişkisi Biçen’in Tehdit Mektupları’nda da devam edecek, bir kardeş diğerinin ölüm fermanını çıkaracaktır. Tehdit Mektupları, Biçen’in metinlerindeki biçimsel farklılıkların en uç hâlidir. Elime Tutun’da kelimeler, manzaralar ve sahnelerle novellayı önceleyen bir anlatım tarzı izleyen yazarın anlatısı, İnceldiği Yerden’de sıradan bir deniz kasabasının birden sıradışına dönüşen, anakaradan koparak kendi kendine sürüklenmeye başlayan bir kara parçasının hikâyesine evrilir, ki bu kopuşla muktedir, zorbalığını daha görünür hale getirir. Tehdit Mektupları ise mahkeme tutanakları, günlükler ve mektuplarla örülü bir romandır. Biçen’i... Devamını görmek için bkz. |  |
Esra Yalazan, "'Tehdit Mektupları', vicdan ve Aslı Biçen", Ahval, 21 Aralık 2019 Hayatı yaşanılan dönemin ruhuyla yorumlamak rahatlatıcı bir kaçış. Oysa bizi biz yapan hikayelerin tümünde ortak bir zihin ve akışkan bir tarih bilinci var. Düşünceler, duygular, hatıralar bir meşe palamudundan ormanlar doğuran ağaçlar gibi yayılıp yeni sahiplerine ulaşıyor. Geçmiş çağların zamanıyla, onlardan süzülüp katılaşan acılarla, katman katman biriken tecrübelerle güçlü bir bağımız var. O kişisel bağları çoğunlukla benliğimizi rahatsız ettiği için küçümsüyoruz. Başkalarına benzer acılar ve korkularla bağlanma fikri bizi ürkütüyor belki. Oysa varlığın ruhu aynıdır, onu yok edemeyiz. Farklı olan hakikate ulaşma yöntemlerimiz. İz bırakan olaylar, katılaşmış duygu yumakları, bazen canlılığını asırlar boyunca koruduktan sonra dünyaya saçılan tohumlar gibi sükunetle uyanacakları günü bekler. Huzursuz mu edecekler, iyileştirecekler mi tam bilemeyiz ama yine de kırılgan bir tedirginlikle onları bekleriz. İnsanın önceki kuşaklardan miras aldığı yükle ağırlaşan his kalıntılarını bakmak ilgimi çekiyor. Söylemek, yapmak ve yazmak arasında derin bir uçurum var çünkü. Hayatın hakikatiyle, yazının hakikatini iç seslerle ayrıştıran edebiyatı biraz da bu nedenle seviyorum. Yaralayanın kelimeler değil de arkasında gizlenen karanlık ruhlar olduğunu bilen herkes gibi o loş bahçede dolaşmak başımı döndürüyor. Tehdit Mektupları’nda anlatılan hikayele... Devamını görmek için bkz. |  |
|