| ISBN13 978-975-342-562-9 | 13x19,5 cm, 144 s. |
Liste fiyatı: 140.00 TL İndirimli fiyatı: 112.00 TL İndirim oranı: %20 {"value":140.0,"currency":"TRY","items":[{"item_id":"338","item_name":"Sonsuz Düşünce","discount":28.00,"price":140.00,"quantity":1}]} |
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et Diğer kampanyalar için | |
|
| | Sonsuz Düşünce Çeviri: Işık Ergüden, Tuncay Birkan Yayıma Hazırlayan: Müge Gürsoy Sökmen Kapak Resmi: Hans Hartung Kapak Tasarımı: Semih Sökmen |
Kitabın Baskıları: | 1. Basım: Nisan 2006 | 4. Basım: Aralık 2019 |
Birbirinden özgün felsefi eserler üretmesine rağmen, hakim postmodern mutabakatın dışında durmayı ya da ötesine geçmeyi tercih ettiği için uzun süredir maruz bırakıldığı "sükut suikasti"nden son birkaç yılda sıyrılmaya başlayan Fransız düşünür Badiou’yu okurlarımıza tanıtmaya Etik kitabıyla başlamıştık. Şimdi de günümüz koşullarında felsefeden neler bekleyebileceğimizi, Arzu, Hakikat, Siyaset, Psikanaliz, Şiir, Sinema, Aşk gibi genel, "Terörizme Karşı Savaş" ve "Komünizmin Ölümü" gibi güncel kavram ve temalar etrafında enine boyuna serimleyen yazılarından oluşan bir seçki sunuyoruz Sonsuz Düşünce’yle. Seçkinin ilk yazısı, diğer yazılarda genişletilerek ve yeni boyutlar kazandırılarak sürdürülen bir program koyuyor ortaya. Felsefenin dört boyutu olduğunu ve bu boyutların her birinin günümüz dünyasından gelen çok güçlü saldırılarla karşı karşıya olduğunu söylüyor Badiou: Felsefe, diyor, "temelde bir isyan boyutunu içerir: Düşünme dünyanın mevcut haliyle yüz yüze geldiğinde bir hoşnutsuzluğa kapılmıyorsa felsefe de olmaz. Ama felsefenin arzusu mantığı da içerir; yani muhakeme ve aklın gücüne duyulan bir inancı. Dahası, felsefenin arzusu evrenselliği de beraberinde getirir: Felsefe düşünen varlıklar olarak bütün insanlara hitap eder... Son olarak, felsefe risk alır: Düşünme bağımsız bakış açılarını destekleyen bir karardır daima." Ama dünyanın ("Batı dünyası"nın), çoktan özgürleşmiş olduğunu zannediyor oluşu, üstelik bu özgürlüğü kullanma tarzlarının mal mülkün sonsuz pırıltısı tarafından kodlanmakta oluşu, isyanı; "yeni imgelerle yeni sözlerin daha biraz önce gösterilip söylenmiş olan imgelerle sözleri örttüğü, sildiği" mantıkdışı bir iletişim rejimine tabi oluşu, mantığı; teknik uzmanlaşma ihtiyacı, evrenselliği; "varolmanın gittikçe daha fazla hesap kitap yapmayı gerektiriyor" oluşu da risk alma isteğini son derece zorlaştırıyor. Günümüzde egemen durumda olan üç temel felsefi yönelim –yorumbilgisel, analitik ve postmodern felsefe yönelimleri–, hakikatin yerine anlamı ikame ettikleri ve kendilerini dil oyunları çokluğunu tasvir etmekle kısıtladıkları için bu meydan okumaya karşılık vermekten acizdirler, Badiou’ya göre. O yüzden de yeni bir "felsefe üslubu" oluşturmaya ihtiyaç duyulduğunu düşünüyor. Kitaptaki yazılar, bu felsefi üslubun, şiirden siyasete, sinemadan psikanalize çok geniş bir alanda ne denli müthiş ufuklar açabileceğinin "minör" örnekleri. Yaygın kanaatleri geveleyip durmanın düşünmek zannedildiği bir ortamda Badiou bizleri tekrar düşünmenin gücüne inandırıyor. | İÇİNDEKİLER |
Kitapla İlgili Birkaç Not
Felsefe ve Arzu Felsefe ve Hakikat Felsefe ve Siyaset Felsefe ve Psikanaliz Felsefe ve Şiir Felsefe ve Sinema Felsefe ve "Komünizmin Ölümü" Felsefe ve Terörizme Karşı Savaş Felsefenin Tanımı Aşk Nedir? | OKUMA PARÇASI |
Tuncay Birkan, Kitapla İlgili Birkaç Not, s. 9-14. Bu kitap Alain Badiou'nun felsefesine genel bir giriş niteliği taşımaktadır. Badiou'nun geliştirdiği son derece özgün felsefe anlayışını, Arzu, Hakikat, Siyaset, Psikanaliz, Şiir, Sinema, Aşk gibi genel, "Terörizme Karşı Savaş" ve "Komünizmin Ölümü" gibi güncel kavram ve temaları sınar ve onlar tarafından sınanırken çok daha iyi kavramaya yardımcı olacağını umduğumuz bu seçki esasen İngilizcede Oliver Feltham ve Justin Clemens tarafından hazırlanan Infinite Thought: Truth and the Return of Philosophy'den (Continuum, 2003) yararlanarak oluşturulmuştur. Ancak söz konusu seçkideki, aşırı teknik ayrıntılara girdiğini düşündüğümüz Sunuş yazısı ve "Ontoloji ve Siyaset" başlıklı son yazı burada kullanılmamış, onların yerine yine epey teknik ve zor okunur olmakla birlikte, Badiou'nun düşünüşünü tanıtma amaçlı bir seçkide mutlaka yer almasında fayda gördüğümüz "Aşk Nedir?" yazısı konmuştur. Kitaptaki yazılardan Fransızca ori... Devamını görmek için bkz. | |
Felsefe ve Siyaset, s. 37-44. Platon'dan günümüze kadar, filozofun siyaset karşısındaki kaygısını billurlaştıran bir kelime vardır: "adalet". Filozofun siyasete yönelttiği soru şöyle formüle edilebilir: Adil bir siyaset olabilir mi? Ya da düşünceye hakkını veren bir siyaset? Bizim kalkış noktamız şu olmalıdır: Adaletsizlik açık ve net, adalet bulanıktır. Adaletsizliğe uğramış olanlar bununla ilgili çürütülmez tanıklıklar sunarlar. Peki adalete kim tanıklık edebilir? Adaletsizliğin kendine özgü bir hissi vardır: Istırap, isyan. Gelgelelim adalete işaret eden bir şey yoktur: Kendini ne bir seyirlik gösteri olarak ne bir his olarak sunar. O zaman tek meselemiz adaletin adaletsizliğin olmayışından ibaret olduğunu söyleme meselesi mi? Adalet bir çifte olumsuzlamanın içi boş nötrlüğünden öte bir şey değil mi? Ben öyle düşünmüyorum. Adaletsizlik algılanabilir olanın, deneyimin ya da öznel olanın tarafında bulunurken, adaletin anlaşılabilir olanın, aklın ya da nesnel ol... Devamını görmek için bkz. | |
| ELEŞTİRİLER GÖRÜŞLER |
Semih Gümüş, “Felsefe ışığında kavramlar ve gerçekler”, Radikal Kitap Eki, 1 Eylül 2006 Dilin olanaklarını genişletmenin yolu alt birimlerini sayıca çoğaltmak, sözgelimi Osmanlıcanın alıp çoğalttığı şimdi ölü sözcükleri Türkçenin yaşayan doğasına yeniden işlemek değil, anlamı çoğaltan soyutlamayla düşünce üretmektir. Dolaylı bir yol, tren hareket ettiği sırada son kompartmana atlamak gibi mi gelir bu? Öyleyse, geleneksel alışkanlıklarımızdandır kötü alışkanlıklarımız, düşünce üretmeyi bir yana koyalım, düşünmekten bile kaçınmaya zorlar bizi; arkamızdan itilmişken komiklik yapmak zorunda bırakılmak gibi bir açmaza düşürür sanki. Oysa tümü birden bir büyük tümce gibi alınabilecek bütün düşünme dizgemizi anlatmaya soru sorarak başlayabilseydik, orada soyutlamanın önünde ve sonunda bir felsefe alışkanlığı olduğunu görüp keyfini sürecektik. Yüz yıl önce sormamız gereken soruları şimdi bile sormakta güçlük çektiğimiz de düşünülürse... Alain Badiou Sonsuz DüşünceDevamını görmek için bkz. | |
Ata Devrim, “Felsefenin Sonsuz Dönüşü”, Virgül, Mart 2007 Felsefe literatürünün en ilginç kitaplarından biri olan Felsefe Nedir’de “düşünce, sonsuzluğu sever” şeklinde bir önermede bulunur Deleuze ve Guattari. Kitabının başlığı bile Badiou’nun bu iki yazardan yoğun olarak etkilendiğini gösterir. Onların “edebi-felsefi” üsluplarını şöyle kuramlaştırır Badiou: “Söylem olarak felsefe... bir bilgi kurgusu ile bir sanat kurgusunun üst üste konuşunu düzenler.” (s. 117) Ona göre bu konuda en başarılı pratik Lucretius tarafından ortaya konmuştur. Yine Deleuze ve Guattari, felsefenin coğrafi bir niteliği olduğunu ileri sürdükleri “geofelsefe” öğretisinde, felsefenin praxis’i üçüncü kez başlatabileceği bir coğrafyada henüz konumlanmadığını bildirirler. Badiou, onların bekleyişine katılırken, bu bekleyişin özünü genişletmeyi ve bu bekleyişin nasıl sonlandırılabileceği konusunda rehberlik etmeyi de ihmal etmez. Gerçekten de dünyanın durumu üzerine bir şeyler söylenmesi gerekiyo... Devamını görmek için bkz. | |
Hamid Farazande, “Sonluluk motifine karşı”, Virgül, Sayı: 116, Mart 2008 Sanırım kimsenin, dünya halinin Thatcher ve Reagan dönemiyle başlayan yaklaşık son otuz yılda uğradığı değişim konusunda bir kuşkusu yoktur. Alain Badiou bunu daha da radikalleştirerek şöyle yazar: “Günümüzde dünya diye bir şey yok, yalnızca tekil ve bağıntısız durumlar var.” (s. 114) Ama dünyayı bu hale sokan değişim neydi? Bu değişimi, bu farklılığı daha somutlaştırmak için, yirmi sekiz yıl önce Tahran’daki Amerikan Elçiliğinin İran hükümeti desteğiyle bir grup İslamcı üniversite öğrencisi tarafından basılıp, elliden fazla Amerikan diplomatın 444 gün boyunca rehin alındığı, buna rağmen hiç kimsenin, ne Avrupa’da ne de Amerika’da bu eylemi terorizmin bir şekli olarak yorumlamadığı gerçeğini anımsamak gerekir. Oysa hepimiz bugün çok iyi biliyoruz ki dünyanın herhangi bir yerinde bir Amerikan turisti, hele Ortadoğu ülkelerinden birinde, siyasal nedenler dışında rehin tutulursa veya kazara yaralanı... Devamını görmek için bkz. | |
|