ISBN13 978-975-342-562-9
13x19,5 cm, 144 s.
Yazar Hakkında
İçindekiler
Okuma Parçası
Eleştiriler Görüşler
Yazarın Metis Yayınları'ndaki
diğer kitapları
Etik, 2004
Başka Bir Estetik, 2010
Komünizm Fikri, 2012
Dün Bugün Jacques Lacan, 2013
Platon’un Devleti, 2015
Fransız Felsefesinin Macerası, 2015
Alman Felsefesi Üstüne Diyalog, 2017
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et
 

Semih Gümüş, “Felsefe ışığında kavramlar ve gerçekler”, Radikal Kitap Eki, 1 Eylül 2006

Dilin olanaklarını genişletmenin yolu alt birimlerini sayıca çoğaltmak, sözgelimi Osmanlıcanın alıp çoğalttığı şimdi ölü sözcükleri Türkçenin yaşayan doğasına yeniden işlemek değil, anlamı çoğaltan soyutlamayla düşünce üretmektir. Dolaylı bir yol, tren hareket ettiği sırada son kompartmana atlamak gibi mi gelir bu? Öyleyse, geleneksel alışkanlıklarımızdandır kötü alışkanlıklarımız, düşünce üretmeyi bir yana koyalım, düşünmekten bile kaçınmaya zorlar bizi; arkamızdan itilmişken komiklik yapmak zorunda bırakılmak gibi bir açmaza düşürür sanki. Oysa tümü birden bir büyük tümce gibi alınabilecek bütün düşünme dizgemizi anlatmaya soru sorarak başlayabilseydik, orada soyutlamanın önünde ve sonunda bir felsefe alışkanlığı olduğunu görüp keyfini sürecektik. Yüz yıl önce sormamız gereken soruları şimdi bile sormakta güçlük çektiğimiz de düşünülürse...

Alain Badiou Sonsuz Düşünce'de, felsefenin olanaklarına bugünün açılımlarını getirmeye çalışırken, felsefenin tarihsel gereci olarak nitelediği dil üstüne okunup geçilemeyecek görüşler atıyor ortaya. Felsefenin olduğu yere dil de damlar, sonra ikisi ayrı ayrı öteki olmadan yaşayamayacağını gördüğü gibi, birbiri için var olduklarını da öğrenir. Aile sırrı gibi bir ilişkidir yaşanan, ama Badiou, "Felsefe hiçbir dile, yazıldığı dile bile ayrıcalık tanıyamaz," diyerek dilin aileye borçlarını açıklayıp içerde bir sorgulama başlatır. Demek ki dil felsefeye ayrıcalık tanımak zorundadır ve bugüne dek bu özveriyi yeterince göstermemiştir.

Felsefe bir dil efekti

Türkçeye getirirsek sözü, felsefeye borçlu, ama bu işte züğürt, sınırlı olanaklarını da sınırlı felsefe zoruyla oluşturmuş bir dilimiz var. Gene de bir edebiyat dili olarak olanaklarının zenginliği nedeniyle koruma altında kalması gerekir. Edebiyat dili olarak zamanı ne denli çoksa Türkçenin, felsefe için de öyle olması beklenirdi. Düşünce üretiminin bazen dış etkenler, bazen bireysel sınırlılıklar yüzünden yoksul düşmesi sonunda yolu belirsizleşti Türkçenin.

Badiou ilginç bir nitemle, "Felsefe bir dil efekti" der, "kendi sunumunun dokusu içinde, kurmaca unsurları elbette kullanır," diye ekler.

Yoksa, yalnızca gerçeğin somut gerçek olarak görüngüsünü yorumlamaya çalışmak bir düşünme biçiminden özgün bir felsefe çıkmasını sağlayamazdı. Sanırım bu arada kurmacanın olanaklarıyla zenginleşmemiş bir dilin de felsefeyi kışkırtması güçleşirdi.

Bu bağlılık ilişkisinin her an ve her durumda taze kalmasını bekleyerek felsefeyle ilişki kurulmaz elbette, bazen şiire gereksinme duymadan işler felsefe. Yeri geldiğinde ve en uygun anda şiirin felsefe dilinin önünü temizlemeye başması, gerçek bir ilişkinin de göstergesi olur.

Aslında bizde düşünce üretiminin ya da sanatların Batı'yı izleyerek gelişme yollarını bulması kolektif değerlerin baskın oluşunu anlatır. Bazen yönetenlerin egemenlik alanı içinde bulunma endişesi, bazen toplumsal ilişkilerin dışına çıkmayı düşünmeme rahatlığı, bazen örgütsel ve ideolojik bağlanmaların her türlü değerin üstünde durması yüzünden, kendi başına karar verme ve bireyliğini düşünsel düzeyde de dışavurma şansına öldürücü darbeler vurulmuştur.

Alain Badiou, kendi başına karar vermenin önündeki kolektif duvarlara; "kültürel, dini, milli ve ırkçı ihtiraslar"ın yıkıcı etkilerine; kopuk, tutarsız, istikrarsız dünyanın çaresizliğine karşı bir tekillik felsefesi öneriyor.

Tekil olay ile rasyonel hakikate dayalı bu felsefenin temel amacının tekil bir özneöğretisi oluşu, Badiou'nün yaptığı irdelemenin önemli yanlarından. Yoksa çabasının karşılıksız kalması elbette olasıdır, ama bu saptamasının, felsefeye dünyanın esenliği için ayağa kalkma direnci verdiği söylenebilir.

Yeni biçim

Bir tekillik felsefesi önerisi bile Alain Badiou'nün postmodernite içinde yeni bir kültür ve davranış biçimi arayışını gösterir. Bunun bir geçmodernizm düşüncesi olmadığına hiç kuşku yok, ama postmodernizmden daha çok modernizme yaklaştığı ve ondan el aldığı söylenebilir.

Belki Badiou gibi düşünürlerin de egemen ideolojilerin altından kalkması kolay değildir. Sonunda Marksizmden neoliberalizme, dünyayı anlamaktan çok biçimlendirdiği inancına bağlanan egemen düşünceler, gezegenimizin açlık, çevre felaketleri, bölgesel savaşlarla adamakıllı yıkıma uğradığı günümüzde kendi konumlarını hiç değiştirmeyecek kertede konformizm-ötesinde yaşamayı sürdürür. Her iki dünyanın aydınları da o egemenlik alanları içinde yaşamaya hazırdır.

Gene de bam teli şu ki, Batı'nın verilmiş inançlarına ve egemenlik anlayışlarını açıklamaya çalışan düşünürler yerine, Foucault, Althusser, Chomsky, Eco, Zizek ya da Badiou gibi düşünürler kendileri için de bir sınır olarak beliren postmodernizmin ötesinde, tekil ve özgün düşünce üretmeyi başaran ve etkileri kendi çeperlerinin dışında gene tekil ve özgün dünyalar kurulmasına neden olan düşünürlerdir.

Yaratıcılığı son kertede parlayan bu düşünürler, edebiyatla şu ya da bu ölçüde etkin bir ilişki içindedir. Müziğin insanı yeraltında yaratışı ya da resmin gerçek hayat içinde gerçek olmayan bir düş görme biçimindeki algılanışı yanında, edebiyat somut söz ve sözcüklerin sihrini kullandığı için, düşüncenin büyüsüyle yaşayan yaratıcı düşünürler için vazgeçilmez bir yol arkadaşı ya da nirengi noktasıdır.

Alain Badiou da edebiyat, edebiyatçı ya da şiirle felsefenin sorunlarını birbirine göndererek değerlendirir. Şiir dili (burada şiirsel dil biçiminde çevirmemek gerekir) ile felsefenin aynı söylem alanını kullanabileceğini düşünürken haklıdır Badiou. Ama şiirin hakikatler üretip felsefenin hakikat üretmediğini belirten önermesi de yerinde olmayan, felsefeye eğimli, topal bir önerme sayılır. İkincisi doğrudur, ama şiirin de bir anlamdan kopup bir anlama nasıl konduğunu ayırt etmenin önemi var.

Özel yaratım alanı

Şiirin, Sokrates öncesi logos'un varolduğu biçimi anlattığı; Herakleitosça, düşünceyi tetikte tuttuğu; Platon için de kendi felsefesi için ürkütücü bir kaynak olduğu göndermeleri, Badiou'nün parlak düşünme biçimini gösteriyor. Sonunda, sözlü edebiyat içinde bir halk sanatı işlevi gören şiir, yazılı edebiyat içinde ve hele günümüzde, toplumsal kimliğinden bütün bütüne sıyrılmış, özel bir yaratım alanı, özerk bir estetik düzey olarak kimlik kazanmıştır. Öyle olmasaydı ne Yahya Kemal klasikçi dil anlayışından ve şiir estetiğinden ayrılıp modernitenin şairi olma amacını, ne Nâzım Hikmet Marksizmin bir düşünme biçimi olarak düşürdüğü gölgesinden ayrılıp yenilikçi şiir sıçramasını gerçekleştirebilirdi.

Sonsuz Düşünce'de Badiou, komünizmin, felsefenin ışığında, "ölümü"ne bağlı olmadan nasıl değerlendirilmesi gerektiği konusunda üstünde çok düşünmeye değer çözümlemeler getirdiği bir alan açıyor. Asıl sorun, ona göre her şeyden önce parti sorunu değildir. "Mütereddit ve kaba, sert bir siyasetin, küstah bir yeteneksizliğin yeri" olarak nitelediği parti, yarattığı dramatik sonuçlar nedeniyle de "biz" kavramının çöküşünü sağlamıştır. Gene de Badiou geleneksel değerlere bağlı açıklamalar getirirken, radikal bir sosyalizm eleştirisi yapmıyor. Adlar ve terimler lekelenmiş olabilir, ama içerdikleri kavramlar yaşıyorsa, sözgelimi komünizm yerine başka bir ad bularak aynı düşünceyi ve ruhu taşımak gerekir düşüncesinde.

"Sovyet devletinin anarşik ve kanlı tarihi"nden ayrı kalabilmiş olanlar Badiou'ye göre hiç değilse daha yaratıcı olmuşlardır. Sonunda işlenmiş bütün suçlara, açılmış tarihsel çukurlara karşın, komünizmin ölümü'nden değil, eksikliği'nden söz etmek gerekir.

Badiou'nün bu çözümleme biçimi ister istemez militan ve yanlı oluşuna bakarak okununca, Sonsuz Düşünce'nin derinliğinin gerisinde yargılar ve eleştiriler getirdiği söylenebilir, ama onun da öznel bir politik yorum olarak değeri var ki, biz ona da hâlâ uzakta duruyoruz. Ona yaklaşmak, kendimize yaklaşmanın yolunu gösterecek.

 
 

Kişisel Veri Politikası
Aydınlatma Metni
Üye Aydınlatma Metni
Çerez Politikası


Metis Yayıncılık Ltd. İpek Sokak No.5, 34433 Beyoğlu, İstanbul. Tel:212 2454696 Fax:212 2454519 e-posta:bilgi@metiskitap.com
© metiskitap.com 2024. Her hakkı saklıdır.

Site Üretimi ModusNova









İnternet sitemizi kullanırken deneyiminizi iyileştirmek için çerezlerden faydalanmaktayız. Detaylar için çerez politikamızı inceleyebilirsiniz.
X