ISBN13 978-975-342-820-0
13x19,5 cm, 104 s.
Yazar Hakkında
İçindekiler
Okuma Parçası
Eleştiriler Görüşler
Yazarın Metis Yayınları'ndaki
diğer kitapları
Kuş Diline Öykünen, 2004
Ağlayan Dağ Susan Nehir, 2007
Kış Uykusu, 2009
Ara Tonlar, 2015
Güzel Ölümün Öyküsü, 2019
Arkası Mutlaka Gelir, 2020
Anatomi Dersi, 2022
Kuma Daireler Çizen, 2024
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et
 

Pakize Barışta, "Ayşegül Devecioğlu’nun zamanı donduran hikâyeleri", Taraf Gazetesi, 23 Ekim 2011

Zamana sığmayan, edebiyata sığar.

Çünkü zamanın ruhunu taşır edebiyat.

Zaman, hayatın sürekli artan genişliği ve derinliği karşısında çaresiz kalır çoğu zaman; hayata yoldaşlığında geri kalır hatta.

Oysa edebiyatın hayatı kapsayıcılığı sürekli genişleyen bir ruha sahiptir.

Yazar, hayatı bu ruha sığdırıverir işte; acısıyla, hüznüyle, sevinciyle.

Edebiyat, sözüyle ve yazısıyla, kendine ait bir zamanla karşılamış olur hayatı; özellikle bu coğrafyada hakikati de içinde barındırır.

Edebiyatın hakikat arayışı, taşıdığı zamanın ruhuyla birleşince edebî tarihsel bir hafıza doğar; artık tarih duygusu kayıt altına alınmıştır.

Tıpkı Ayşegül Devecioğlu’nun yazısında olduğu gibi.

Başka Aşklar adlı hikâye kitabında yazar, zihnimizi ters köşeye sıkıştırıyor.

Gözlerimizi kaçırmadan hayat aynasına cesaretle dik dik bakmaya zorluyor; sürdürdüğümüz hayatı algıladığımızı sanmamızın ve ona lehimize olacak bin bir mana yüklememizin aslında bir tür dikte ettirildiğini, ezberletildiğini açığa çıkarıyor bence.

Manalandırmamız gereken hayatları, hayat kesitlerini, hakikat arayışı çerçevesi içinde bulabileceğimizin işaretlerini –çok acılı da olsa– edebî bir şefkat içinde sunuyor:

“Büyük oğlunun ölüm haberi geldiğinde, kadın dümdüz, katıksız bir acıyla donup kalmıştı. Sonra sanki saf kederden devşirdiği bir güçle ayağa kalktı. Oğlanın dipçikle dağıtılmış yüzünü kendi eliyle yıkadı, öpüp okşadı, parmaklarına kına yaktı, jandarma subayının gözünün içine bakarak, ‘Oğlum, toprağına damat oldu,’ diye övündü. Yadê mezarlıkta ağlamadı, geniş göğsünü gerip başını dikleştirdi, bütün acısını birbiri ardına çektiği zılgıtlara yükledi. Diğer seslere karışmamakta direnen, ağlamaların, ayak seslerinin, fısıltıların, iç çekmelerin, kıpırtıların oluşturduğu cehennemden üstünü başını parçalayarak firar eden yırtıcı bir çığlıktı bu.”

Xet (Sınır) adlı hikâyeye ait bu alıntının öncesi ve sonrası okunduğunda hazmedilmesi zor, çok zor bir hayat çıkıyor karşımıza; acıyı bal eylemenin, acılı hoşgörüsü bile bu hikâyede geçerli bir ifade teşkil etmiyor bence.

“Kadınların aradığı ise yalnızca ölümdü. Bir de delilerin... Reyhan kendini bildi bileli, genç kadınlar, çocuk yaştaki kadınlar, yanı başlarında uzanan mayınlı toprağa atlar, erkeklerin düşlediği bedenlerini artık kimsenin işine yaramayacak bir et parçasına dönüştürürlerdi; kan ve kemikten ibaret bir paçavraya... küçücük bir adım yetiyordu buna. ‘Berê xwe da mayina.’ (Yönünü (kalbini) mayına çevirdi.)”

Ayşegül Devecioğlu, mayına gönül veren kadınları yazarken, kalemine de gönül veren bir yazar bence. Şaşırtıyor... ama bunu duru bir hüzünle yapıyor.

Zamanın ruhunu ziyadesiyle temsil eden hikâyelerinde, kimi zaman açıkça belli olan, kimi zaman da kendini ustaca gizleyen bir tarih duygusu var; çünkü onun yazısı özerk bir yazı; dayatılmış ezberlere kafa tutan bir canlılık içinde.

Dokunaklı bir eleştiri örgüsüne sahip bu hikâyelerde, hayatın darbelerini –özellikle ideolojik olanın her türlüsünü– tartıp eleştiren akıl değil, duygu.

Başka Aşklar’da yer alan altı hikâyenin (Koltuk, Tek Çaresi Ölümmüş, En Çok Karşılaştığım Adam, Kötü, Kurşun Memed, Xet) altısı da bu coğrafyanın edebiyatında kalıcı yerler edinecek bence; aynı zamanda geleceğin bazı yazarlarının edebî tohumlarını da ekmiş olacak.

Ayşegül Devecioğlu’nun doğaya teması da son derece şefkatli ve sanki bir insanı dikkatlice izler gibiizleyici: “Sonra, ak kestaneleri beyaz çiçeklerini açtılar... Üzerlerinde pembe lekeler bulunan piramitler nazlı nazlı sallanıyor, başlarını dikleştirerek merakla olan biteni izliyorlardı. Dikenli yeşil kabukları içinde meyveler, çiçeklerin yanı başında büyüyordu. (...) Sıcakların artmasıyla, atkestaneleri efsunlu bir havaya büründü. Meyveleri olgunlaşmış, yarılan yeşil dikenli kabukların içinden, parlak koyu kahverengi tohumlar sokağa düşmeye başlamıştı; beyaz çiçeklerini doygunlukla, nazlı nazlı sallıyorlardı.”

Hayat insanda, toplumda akarken, doğada da akıyor yazarın kaleminden; aynı değerde ve aynı özenle. Yalın, maniyersiz, hiç yüzeye çıkmadan ama yüzeye çok yaklaşan derinlikli bir edebî gücü var Ayşegül Devecioğlu’nun.

Gerçekliğin değil, hakikatin peşinde kurulmuş heceler ve cümleler.. duygunun edebîleştiği savrulmalar... Bu savrulmaların sesleri duyuluyor adeta.

Kendi zihnine sahip, kendi modernitesini üretmiş bir edebiyat onunki. Hem de kendi toprağı ve kendi hamuruyla birlikte. Dokulara (kırsal, kentsel..) nüfuz ederek, ince damarlarda yayılan bir manalandırma keşfine sahip bir kalemi var Ayşegül Devecioğlu’nun.

Başka Aşklar’ı mutlaka okumak gerek. Bu hikâyelerde hayat başka türlü akıyor çünkü.

 
 

Kişisel Veri Politikası
Aydınlatma Metni
Üye Aydınlatma Metni
Çerez Politikası


Metis Yayıncılık Ltd. İpek Sokak No.5, 34433 Beyoğlu, İstanbul. Tel:212 2454696 Fax:212 2454519 e-posta:bilgi@metiskitap.com
© metiskitap.com 2024. Her hakkı saklıdır.

Site Üretimi ModusNova









İnternet sitemizi kullanırken deneyiminizi iyileştirmek için çerezlerden faydalanmaktayız. Detaylar için çerez politikamızı inceleyebilirsiniz.
X