Özlem Karapınar, "Kuşkuya Kapılan Makar", kitaphaber.com.tr, 2 Ocak 2023
XX. Yüzyılın önemli Rus yazarlarından Andrey Platonov'un dokuz öyküsü ve iki denemesinden oluşan, derleme bir kitap olan Saklı İnsan, 2022 Ekim ayında Metis Yayınları aracılığıyla, Güney Çeteo Kızılırmak çevirisiyle okurlarıyla buluştu.
Kitapta derlenen öyküler genelde; devrim sonrası yaşamda günlük hayat, köylerde açlık çeken insanlar, sosyalizm idealinin halk tarafından yeterince anlaşılamaması, üretim ve çalışmanın sürekli yüceltilirken insan hayatının aynı kıymette olmaması, bozkırdaki yoksul insanların derin yalnızlığı üzerinedir. Kitapta bulunan "Yurt Sevgisi ya da Serçenin Yolculuğu" ve "Meçhul Çiçek" öyküleri masalsı bir biçimde yazılsa da diğer öyküler gerçekçi bir dille kaleme alınmıştır. Bütün öykülerinde hiciv unsurlarına, sembolik ifadelere ve siyasi göndermelere rastlanır. Kızıl Ordu'da savaşmış, gençlik yıllarında devrim yanlısı olan Platonov, devrim sonrası çeşitli görevlerde köyleri gezmiş ve insan hallerine şahit olmuştur.
"Platonov, gençlik dönemlerinden itibaren komünizmin insanlığın kurtuluşu olacağına inanmıştır. Bu nedenle makale ve denemelerinin çoğunda komünizmi yüceltici ifadeler kullanmıştır. Nitekim çok geçmeden Rusya'da çarlık rejimi yıkılmış yerine komünist düzen kurulmuştur. Ancak bu süre zarfında yazar, yönetimin toplumun huzuru adına giriştiği eylemlerin yıkıcı sonuçlarını görerek büyük hayal kırıklığına uğrar." *
Kitaptaki öykülerden Kuşkuya Kapılan Makar'da Makar karakteri bize adeta Hacivat ile Karagöz'ü anımsatır. Köy halkı onun düzenlediği çeşitli temaşaları seyretmektedir. Fakat köyün lideri Çumokov bu durumdan memnun değildir. Çünkü Makar boş işlerle insanları çalışmaktan alıkoymaktadır. Bir gün temaşa sırasında Çumokov'un tayı çayıra kaçar, o sırada köy halkı temaşa ile meşguldür. Çumokov, Makar'ı hem köy halkını meşgul etmekten hem kendisini zarara sokmaktan cezalandırır ve Makar'ın hikâyesi burada başlar. Makar, bu cezayı ödeyebilmek için Moskova'ya gidecektir. Hikâye Makar'ın bu yolculuğundan ve gözlemlerinden oluşmaktadır. Bu gözlem ve eleştiriler trene biner binmez başlayacaktır. Tren yolculuğunda bilet istenmesine şaşırır mesela, zira Sovyet iktidarı hâkim olduğu için işçi Makar'ın ücretsiz bineceğini sanmaktadır. Her yerde teknik mucizeler, kudretli fabrikalar vardır, dolayısıyla insanların daha az yorulmasını beklemektedir fakat şehir merkezinde farklı bir manzarayla karşılaşır. On binlerce insan, mahsul toplamaya giden köylülere gibi sokaklarda koşturuyor, fabrikalara yetişmeye çalışıyordur. Çocuk olmaması da dikkatini çeker, çocuk sanki insanların çok çalışmasına engel olan bir ayak bağı gibidir. Her iş için bürolar kurulmuştur, birlikler bu bürolardan yönetilir ve bu kurumlar olmasa hiçbir şey yürümeyecek gibi davranılmaktadır. Kurumlar yüceltilmektedir. Otoritenin nefesi polis, bekçi ve büro yöneticileri, atölye komiserleri eliyle halkın ve işçilerin ensesindedir. Makar'ın yolunun düştüğü yerlerden biri de akşamları işçilerin konakladığı devlet binalarından biridir. Akşam proleterler dönüp geldiğinde çalışmaktan yorgun düşmüş, sefil ve aç bir halde olduklarını görür.
Kitaba adını veren Saklı İnsan için novella demek mümkün, kitaptaki uzun hikâyelerden biridir. Saklı İnsan'ın ana karakteri Foma Puhov konuşkan ve açık sözlü biridir. Hikâyenin giriş kısmı manidardır. Karısını yeni kaybeden ve definden dönen Puhov'a seyahat emri gelir.
"Kim o" diye seslendi Puhov, son kez gerinmek için vücudunu yayarak. "Yas da tutturmaz alçaklar."(s.99)
İnsanın Neliği Üzerine Bir Anlatım
Sistem insanların duygularını adeta yok sayarcasına çalışmayı ve görevi kutsallaştırmıştır. İnsanların kendi inanç ve kutsallarının yerini artık sistemi yücelten yeni kutsallar almıştır. Bu duruma hikâyede şu sözlerle gönderme yapılmaktadır: "İnsan alçağın tekidir, sen ona eski tanrısını unutturmaya çalışırsın, o sana Devrim Katedrali kurar!"(s.176) Burada halkın sosyalizmi yeterince anlamayışına da vurgu vardır.
İnsan ruhunun ve duygularının ikinci planda kalışı ve yalnızca çalışmanın yüceltildiğine bir örnek olarak aynı hikâyede yaşlı İkonnikkov karakteriyle verilir. Demiryolu imalathanesinden on yedisinde tifodan ölen oğluna tabut yapabilmek için tahta istemektedir. İmalathanedeki komiser ve sekreter bu durum karşısında bir üzüntü hissetseler de ona herhangi bir manevi destekte ya da maddi yardımda bulunmazlar. Zaten kendi tayınları ucu ucuna yetmektedir. Platonov, devrimin, ideallerin, ülkünün insanın üstünde sayıldığına, insan duygu ve ihtiyaçlarının adeta yok sayıldığına sık sık vurgu yapar. Puhov karakteri de Kuşkuya Kapılan Makar gibi ülkenin birçok yerini dolaşmış, savaşı, sefaleti, yoksulluğu, açlığı görmüştür. Karakterler, gittikleri yerlerde sorduğu sorularla adeta Sokrates gibidirler. Bazen bilgi almak için, bazen afallatmak için, sistemin ve insanın açığını yakalamak için ironik sorular sorar ve diyaloglarını bunun üzerine kurarlar.
Kitaptaki hikâyeler tanrısal bakış açısıyla kaleme alınmıştır. Yazarın üslubunda hiciv ve ironi belirgin bir şekilde ön plana çıkmaktadır. Soren Kierkegaard ironinin olağanüstü baştan çıkarıcı ve büyüleyici anları olduğunu söyler.
"Türlü türlü kılıklara girmesi ve o muhteşem gizemliliği; başlattığı mesafeli iletişim, ayrıca bir de ironistin belli bir uzaklıktan anlaşılma zorunluluğu, bir türlü yakalanmayan görkemi ve sözle anlatılmayan anlamı anının hemen ardından gelen yanlış anlaşılma korkusu insanları kopmaz bağlarla kendine esir eder. Birey ironistle ilk temasında, ironistin bireye açıldığı oranda, kendini özgür bırakmış ve yücelmiş hissederse de bir an sonra onun gücüne esir düşer"**
Platonov'un anlattığı hikâyelerde de bu ironi ve göndermeler karşısında hayranlık duyarız. Platonov'un öykülerinde insanı dert edindiğini görürüz. Kendi halkını iyi tanır ve gözlemler. İnsan hikâyesi anlatması yönüyle bir Tolstoy ya da Dostoyevski'yi andırır. Karakterleri açlık, sefalet ve yoksulluğun yanında derin yalnızlıklar da çekmektedir. Topraktaki Çiçek öyküsünde babasını savaşta kaybeden, annesi sabahtan akşama kadar kolhozdaki süt çiftliğinde çalışmak zorunda olan Afonya'nın dedesiyle geçirdiği bir gün anlatılır. Afonya meraklı ve soruları olan bir çocuktur. Yaşlı ve sürekli uyuklayan dedesi onun bu merakı karşısında yetersizdir. Afonya toplumdan uzaktır, yetişkinler gün boyu çalışmaları gereken yerlere gitmişlerdir ve Afonya bozkırda derin bir yalnızlık içindedir. Temmuz Fırtınası da kahramanı çocuk olan hikâyelerden biridir. Dokuz yaşındaki Nataşa ve küçük kardeşi ortak yaşam kolhozundan büyükannelerinin yaşadıkları köye giderler. Dönüş yolunda fırtına çıkar ve çeşitli zorluklarla karşılaşırlar, hiç tanımadıkları bir yabancıya güvenmek zorunda kalırlar. Bu esnada kolhozda babası misafirleriyle çay içmektedir ve dışarıdan kopan fırtınaya rağmen kimse çocukları aramaya koyulmamıştır. Bu durum kolhoz başkanının da dikkatini çekerek, Nataşa'nın babasına vermek üzere olduğu bir işten vazgeçmesine sebep olur. Bu hikâyede de çocukların kendi başınalığı, büyüklerin hep önemli işlerinin olması dikkat çeker.
Hikâye ve Diğer Unsurlar
Hikâyelerde geçen mekânlar; ıssız bucaksız bozkır, çavdar tarlaları, yoksul köy evleri, kolhozlar(tarım üretim kooperatifleri) ve sonra şehirde yükselen binalar, makine daireleri, fabrikalar, bürolar, imalathaneler, savaş gemileri ve çöl olmak üzere çok çeşitlidir. Örneğin Takır öyküsü çölde geçen bir öyküdür ve sosyalizmle ilgili olumlu bakış açısının kendini nadiren hissettirdiği hikâyelerden biridir. Hikâyenin kahramanı Cumal köle bir kızdır, küçük yaşta istismar edilmiştir. Annesi de küçük yaşlarda İran'tan kaçırılmış Fars bir köle kızdır. Köle kadınlar hem çok çalıştırılır hem erkek efendileri tarafından hem efendilerinin eşleri tarafından zorbalık görürler. Cumal'in acı dolu hayatı çölde Kızıl Ordu'ya rastlamasıyla değişir. Onlarla beraber gider. Tarım Enstitüsü'nde eğitim alır. On yıl sonra çöle döner ve yıllarca istismara uğradığı o çölde bahçeler kurar. O artık bir köle değil, devrimin eğitimli bir bireyidir. Leyla Hacızade, A.P. Platonov'un Eserlerinde İnsan adlı çalışmasında; bu hikâyenin 1934'te Platonov'un bir yazar grubuyla beraber Türkmenistan'a geziye gittiğinde ortaya çıktığını söyler. Hacızade'ye göre Takır, Platonov'un bir şeyler değiştirmek istediğine dair en güzel eseridir.
Platonov hayatındaki tüm baskı ve yok sayılmalara rağmen kendi bildiği gerçekleri halk için yazmaya devam etmiştir. Uzun süren baskı ve yasaklardan dolayı eserleri hak ettiği değere çok geç kavuşmuştur.
*Gülhanım Bihter Yetkin, Andrey Platonov'da Ütopya
**Kierkegaard, (2020). İroni Kavramı. İmge Kitabevi.